Ana SayfaGIŞTÎKKP’NİN AŞİL TOPUĞU: ÖRGÜT, ÖRGÜTLENME VE KURUMSALLAŞMA!

KKP’NİN AŞİL TOPUĞU: ÖRGÜT, ÖRGÜTLENME VE KURUMSALLAŞMA!

Sosyalist Mezopotamya Dergisi’nin 9. sayı dosya konusu, dünyada ve Kürdistan özelinde Komünist hareketin zayıflamasının nedenlerini sorguluyor. Sorgulanmalı çünkü kapitalizm tarihi boyunca nesnel olarak hiç bu kadar komünizme yakın olmamıştı.

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 9

Dünya komünist hareketi de hiç bu kadar zayıf düşmemişti. Örneğin dün kitle desteği %30’u bulan muhalefetteki kimi komünist partilerin bugün %1 ile 3 arası desteğe gerilemesiyle paralel üye ve kadro yapısında da yer yer yüzde 90’ları bulan güç kaybı yaşandı. Neden? Bu soruya ilişkin genel görüşlerimi aşağıda belirteceğim kaynaklarda ayrıntılı yazdım. Burada sayfa sınırını da dikkate alarak dosya kapsamında KKP ile sınırlı olarak görüşlerimi özetleyeceğim.

I – Öncelikle KKP’de mesele “tartışmamak” değil biraz fazla tartışmış olmakta!

“İdeolojik, teorik sorunlar” üzerine üretimde, KKP kadar tartışan öyle ki kamuoyuna açık tartışan başka bir gelenek-parti yok. İdeolojik teorik olarak stratejik rotamızı belirleyen “21. yy’da Özgürlük ve Sosyalizm Manifestosu”na ulaşabilmek için 7-8 yıl süren ve KKP’li, KKP’li olmayan aydın, entelektüel, siyasetçilerin de katkılarıyla 12 adet Kürt Solu kitap dizisinin üretildiği uzun örgütlü tartışma yaşadık. Onca gazete, dergi ve 12 adet kitap çıkarırken tartışmadık ise ne yaptık? Ayrıca tek bir partilinin “ben partiyi, yönetici kadroları eleştirdim diye yazım yayınlanmadı veya sansürlendi” dediğini, yazdığını duymadık, okumadık. Duyan, okuyan var mı? Şayet varsa buyursun açıklasın.

Bu süreçte “Kapitalizmin Tarihsel Fiziksel Sınırlar”, “Kürdistan İşçi Sınıfı”, “Ulusal Soruna Somut ve Tarihsel Yaklaşım”, “Emperyalizmin Avrasya Stratejisi Ortadoğu ve Kürdistan” kitaplarıyla ideolojik tartışma sürecine ben de katıldım.

Manifesto, içimizden bir kadronun oturup taslağını yazarak tartışmaya açmak yerine, çevremizdeki aydın-entelektüel halkayı da katan bir tartışmanın sonucunda üretildi. Demem şudur ki ideolojik-teorik alanda KKP’nin meselesi “tartışmamak” ya da yeterince tartışmamak değil belki biraz fazlasıyla tartışmış olmasıdır. Soru şudur, tartıştık ama tartışma belgelerinden çıkarılması gereken bağlayıcı sonuçları çıkarabildik mi? Ve aşil topuğumuz olarak, bağlayıcı belgelerin hayatla bağını kurabildik mi?

KKP uzun soluklu ve zengin katılımla ideolojik-teorik üretime dayalı tartışma sürecinde, parti program ve tüzüğüne ulaşmıştı. Ancak program ve tüzüğün pratikte yaşamla buluşturulmasında ve örgütlenmesinde tıkanıklık yaşamıştır. Aşil topuğumuz burasıdır. Bunu yazarken KKP’nin ideolojik-teorik meseleleri yoktur, bitmiştir demiyoruz, denilemez de. Her komünist parti gibi KKP’de de ideolojik-teorik yeniden üretim, sürekli değişen-yenilenen yaşamın sosyolojisi gereğidir. Teorik, ideolojik meselelerimiz var ama KKP’nin tıkanıp daraldığı esas alan teorik-ideolojik alan değil, pratik-politik ve örgüt, örgütlenme alanıdır. Pratik politika ve örgüt/örgütlenmede, hangi araç ve yöntemlerle ve nasıl mücadele edeceğimiz meselesidir.

Örgütlü uzun tartışma sürecinde örgüt, örgütlenmenin teorisine ilişkin de; ortak üretilmiş parti belgelerinin yanı sıra, “Aydınlanma ve Örgüt”; “Kadro ve Gelecek” kitapları ile  “Tüzük sorunu ya da örgütte özgürlük ve disiplin ilişkisi”, “Rejimin ve sermayenin planını bozacak yeni bir hareket/örgütlenme”, “Merkezileşme-yerelleşme trendinde siyaset/politika!”; “Ben ve bizim olanın organik birliği”; “Sosyalist harekette can alıcı sorun; Teşkilatlanma ve takım çalışması”…. başta olmak üzere yazdığım kitap ve makalelerle ben de katıldım!

Parti içi özeleştiri meselesinde de tıpkı tartışma gibi ucunu kaçırdığımız oldu!

KKP’nin “yönetici kadro ile organların özeleştiri vermemesi” vb. eleştirileri doğru değil. KKP pratik, politik, örgütsel çalışma, sorunlar ve eleştiri-özeleştiri üzerine 27-28 Ağustos 2016 tarihli “Genişletilmiş MYK toplantı sonuçları” önemlidir tekrar bakılmalı. Ayrıca KKP’nin kuruluşundan Kasım 2018’de Ankara’da gerçekleşen 9. Genel Kongresi’ne kadar geçen 40 yıllık süreçte, merkez komitesi faaliyet raporları, iki kongre arası yaptıklarından çok yapamadıklarının özeleştirisini içerir.

II – İki kongre arasında kaç partili; program ve kongre kararlarını rehber yapıyor!

“21. yy da Özgürlük ve Sosyalizm Manifestosu” ve Manifesto’ya dayanılarak yeniden üretilen KKP program-tüzüğü, yeterli mi yetersiz mi, tespit ve hedefleri emekçilerin politik mücadelesinde doğrulandı mı yoksa yanlışlığı mı sergilendi? Bu sorunların yanıtları; programın yaşamla buluşturularak test edilmemesi politik ve örgütsel sorunları ağırlaştırmıştır. Başta “örgüt daraldı, küçüldü” diye eleştiren yoldaşlarımız, KKP kadro, üye ve sempatizanları; politik mücadelede KKP programına, günlük bakmak bir yana ayda hatta altı ayda bir bakan var mı? Kongre kararlarına bir sonraki kongreye kadar bakan var mı? Yanıt çok az! Ve bu durum KKP’ye özgü de değil birçok parti ve hareketin ortak özelliğidir.

Madem program politik mücadelenin rehberidir, o halde günlük politik mücadele sürdürülürken programa uygun mu değil mi program ön açıcı mı değil mi bakılması gerekmez mi? Kaç yoldaş parti programını günlük politik mücadelenin rehberi olarak kullandı, kullanıyor? Herkesi bu sorunların yanıtları üzerinde düşünmeye çağırıyorum.

III – Üye-kadronun yurtdışına çıkması örgütsel sorunların nedenlerinden biri!

Dünya komünist hareketinin 1990 öncesi üye ve kadro yapısı yer yer %90’ı sosyal demokrat, yeşiller ve yeni sol partilere geçtiler veya siyasetten koptular. KKP özelinde de yaşanan bundan çok farklı değil. Kadro, üye yapısı ve kitle damarı, 1980 faşist darbesiyle daralmaya başladı ve esas 1990 SSCB ve sosyalist sistemin yıkılmasıyla hızlandı. KKP Merkez Komitesi’nin 12 Eylül 1980 darbesine karşı içeride kalıp direnmesi daralmayı başta büyük oranda önlemişti. Ancak KKP kadro, üye ve sempatizan yapısından önemli bir sayının 1990’larda başlayan Avrupa’ya gidişi içeride pratik ve örgütsel alanda çok ciddi boşluklar yarattı. Kolay değil birkaç yıl içerisinde hücreler, komiteler cezaevlerinin yanı sıra esas yurtdışına çıkışlarla boşalmıştır. Özellikle önemli sayıda yönetici öncü kadronun da cezaevinden çıktıktan sonra aranmadığı halde yurtdışına çıkması içeride kalanları olumsuz etkilemiştir. Ülkede kalan kadroların ailesi ve içerisinde siyaset yaptığı kitle damarı; “sen hala neye uğraşıyorsun baksana herkes yurtdışına gitti hayatını kurtardı” kuşatmasıyla yüzleşerek hareket alanı daralmıştır. Bu nedenle propaganda ve örgütlenme faaliyetinde “enerjisi alınmış tarlalardan çıkalım” yani dayandığımız kitle damarını yenileyecek alanlara yönelelim diyoruz.  “Yerel – Mahalle – Fabrika Çalışma Projesi”nin ana amacı budur.

IV – Plan-proje ve kararlar var ama uygulanmada sorun yaşanıyor.

KKP, tarihinde bazı ilklere imza attı ancak süreçte ilklerin bazıları pratik ve örgütsel nedenlerle tıkandı. Yani karar ve planlama var fakat pratikle buluşmada ve kalıcı kurumlaşmada sorun yaşıyoruz. Somutta birkaç örnek vereceğim.

Bunlardan biri 1994’te Antep’te kurulan ve Kuzey Kürdistan tarihinde bir ilk olan “Özgürlükçü Kadınlar Vakfı” idi. Vakıf çok geçmeden devlet tarafından kapatıldı ama biz de devamını getiremedik ve ciddi bir kadın potansiyelinin dağılmasına neden oldu. Farklı da olsa benzer sorunlar, Haftalık Newroz Gazetesi, Yurtsever Sosyalist İşçiler, Avrupa’da komünist partilerle enternasyonal ilişkiler…vb. alanlarda yaşadık. Bu alanlarda önemli işler başardık ancak başarıyı uzun soluklu kalıcılaştıramadık. Neden? Yine aşil topuğumuz dediğimiz yer üzerinde düşünmeliyiz.

Yakın dönemde ise “8 Mart 2017’de Adıyaman’da gerçekleşen Parti Meclisi toplantısının onayladığı ve bu sayıda da tekrar yayınlanacak olan “Yerel – Mahalle – Fabrika Çalışma Projesi” ile 6 Ekim 2014 tarihli “ÖSP Örgütlenme Bürosu’nun (ÖB) Belli Başlı İşleyiş İlkeleri Olarak” belirlenen örgütsel çalışma planıdır. Bu ikisi de resmiyette halen partinin bağlayıcı belgeleridir. Yani uygulanması gereken kararları ancak yaşamla buluşturulması gereken plan ve kararlar olarak duruyorlar! Bütün bu alanlarda coşkuyla, heyecanla başladık ama disiplin ve uzun soluklu perspektifle sonlandırmada sorun yaşıyoruz. Aşmamız gereken bir diğer asıl meselemiz budur. Yani küçüğü istikrarlı büyütmede sorun yaşadık, halen de yaşıyoruz. Dolayısıyla şu an gündemimizde olan politik, örgütsel plan projelere geçmiş deneyimlerimizin ışığında bakalım.

NE YAPACAĞIZ?

V – Can alıcı sorunumuz; teoriyi yaratıcılığa zorlayan pratik ile pratiği yaratıcılığa zorlayan teorinin diyalektiğini yakalamak.

KKP, örgüt/örgütlenme alanında ciddi sorunlarla yüz yüze. Örgütlenme sorunlarının çözümünde hem mimara hem de mühendise düşen sorumluluklar var. Başka bir ifadeyle hem planlayıcıya hem de inşa edecek olana yaşamsal önemde ihtiyaç var. İşçi emekçilerin mücadelesi içerisinde ikisinin uyumlu birliğine, karşılıklı birbirini yaratıcılığa zorlayacak diyalektik birliğine ihtiyaç var. Teoriyi (planlamayı) sürekli yaratıcı yeniden üretime zorlayacak örgütlenmenin pratiğine (inşa faaliyetine) ihtiyaç var. Tersinden de pratiği yani örgütlenmenin inşa pratiğini sürekli yaratıcılığa zorlayacak teoriye ihtiyaç var. Plan ve kararları pratiğe uygulamada yaşadığımız sorunları ancak bütünlüğü sağlamakla aşabiliriz.

Örgütlenmenin mimarına da mühendisine de komünist hareketin ihtiyacı yaşamsal ama KKP somutunda belirttiğimiz sorunlar dikkate alındığında, öncelikle örgüt (inşa) mühendisliğine soyunacak kadro sorunumuz var. Örgütün, örgütlenmenin inşasını üstlenecek örgüt mühendisleri boşluğu var ve bu sürgit devam edemez. Örgüt mühendislerinin önünde, hem yaşamın içinden örgütün kalıcı temel direklerini inşa etme hem de sokağın talep ettiği militanlığa yanıt verecek örgütlenmenin inşası duruyor. Yani örgüt mühendisliğine soyunacak birden fazla kadroya öncelikle ihtiyaç var ama 21.yy komünist örgütü inşa edilecekse, bu tepedeki birkaç kadronun ötesinde örgütlenme bürosu öncülüğünde bir kadrolaşma ve yönelimi gerektiriyor.

VI – Örgütlenmede temel meselemiz, Örgütlenme Bürosu ve Takım Çalışması yaratmak

“Komünistler olarak; örgütlenmede işleyen bir sisteme, yerelden en tepedeki merkezi birime kadar örgütün her kademesinde sistem yaratıcıları olarak örgütçülere dayanan bir Örgütlenme Bürosu’na (ÖB) dün ulaşabilseydik bugün farklı konumda olurduk, olabilirdik! Partinin üye ve kadro yapısının örgütlendirilmesinde aslına uygun görevlendirilmeye mi gitmek istiyoruz? O zaman öncelikle:

*Alan açan, ilişki yaratan ajitatör – propagandist ile düğüm atan yani örgütleyici olanı;

*İdeolojik-teorik duyarlılığı ön planda olan ile pratik-örgütsel duyarlılığı ön planda olanı; ya da analitik kimliği önde olanla siyasetçi kimliği önde olanı;

*Politik, örgütsel sorunları duygu ağırlıklı ele alanla mantık ağırlıklı ele alanı;

*Doğal yapısı gereği ağır davrananla, dinamik olanı;

*Paylaşılması gereken politik-örgütsel yükün ağırlığını sürekli birlikte yürüdüğü yoldaşının sırtına daha fazla yükleme eğiliminde olan ile ağırlığı kendi omzuna alma eğiliminde olanı;

*Sorunlara, olgulara mekanik ya da tek boyutlu yaklaşan ile olasılıkçı yaklaşanı yani birden fazla seçeneği dikkate alanı;

*Doğal yapısı gereği örgütte sürekli sorun üreten ile sorun çözümleyeni;

*Zaaflarının, hatalarının sürgit esiri olarak yaşayanla, arkaladığı pratik süreçte yürüdüğü yolu eleştirel irdeleyen ve durmaksızın açığa vuran hata ve zaaflarını aşan, aşmaya çalışanı:

*Eylemci yönü ağır basan ile planlayıcı yönü ağır basanı;

*İdeolojik, siyasal ve örgütsel aidiyetinden bağımsız yani doğal kişiliği demokrat olan ile otoriter olanı… vb. tüm bunları dikkate almanın ötesinde ayırt edebilen ve parti örgütlenmesinde veri alan bir ÖB’ye ulaşmalıyız.

Somutumuzda birden fazla yeteneği (değeri) temsil eden kadro sayısının sınırlı olması nedeniyle bu tür kadroların partinin her alanında yetiştirilmesi için çaba harcamalıyız. Kim çaba harcayacak? ÖB!

Başka açıdan bakarsak:

Partide; kadro var açık denizde hırçın dalgalar gibi, kadro var dingin liman misalidir; kadro var ağırlıkla iyi söz söyler, kadro var ağırlıkla iyi düşünür; kadro var ağırlıkla iyi iş yapar ve kadro var tümünün ortalamasını temsil ediyor olabilir. Bu bilinçle davranabilen bir ÖB!

Demek ki yukarıda belirttiğimiz ve yer yer karşıtlıkları da içeren zengin farklılıklar az ya da çok ama daima partide var olacak, olmalıdır da. Bütün mesele bu farklılıkları temsil eden dinamik takım çalışması yaratabilmek.

Tüm bu farklılıkları, örneğin duyguları baskın olanla, mantığı baskın olanı; dingin ve toparlayıcı olan ile dinamik olanı; örgütlenmede sistem yaratıcısı olanla sisteme salt dâhil olabileni; mekanik bakanla olasılıkçı bakanı, ideolojik duyarlılıkları baskın olanla, siyasal refleksleri ön planda olanı mümkünse daha küçük ya da rüşeym halindeyken gören, algılayan, ayırt eden hatta gerektiğinde ayıklayan bir ÖB’nin yaratılması! Belirttiğimiz zengin farklılık üzerinden organik işleyen bir görevlendirmeyi Lenin’in “orkestra şefliği” dediği türden bir misyonu ancak ÖB yapabilir!” (06. 01.2015 tarihli “Sosyalist harekette can alıcı sorun: Teşkilatlanma ve takım çalışması başlıklı yazımdan.)

VII – Sosyal medya ve iletişim önemli, asıl önemli olan ise hayata dokunmak

Önce her ülkenin bir TV’si, radyosu vardı. Artık her kenttin, kurumun ve giderek bireyin tv, web sayfası vb. var. Eskiden her parti bir gazete, dergi çıkarıyordu şimdi artık her parti bir tv kuruyor. Bu propaganda ve örgütlenmedeki araç değişiminin işaretidir. Bu trend bir yanıyla bireyselleşmedir ve bireyin dünya ile ilişkilenmesidir.

Twitter, Facebook, WhatsApp, instagram, Google… Her gün bir yenisi eklenen sanal medya ağları.  Sanal olarak sınırsız haber, bilgi, görsel akışını sağlayan bilgi otoyolları olarak internet! Bunlar elbette 21. yy propaganda ve hatta örgütlenmenin de araçları olarak öne çıkıyor. Ama yine de tayin edici siyasal mücadele ve örgütlenmenin nabzının attığı alan sanal değil, canlı yaşamın kendisi. Kaldı ki sanal dünyadaki propaganda ve örgütlenmenin de beslendiği alan, ayakları yere basan, yaşam alanları içerisinde işçi ve emekçiye dokunabilen örgütlenmenin kendisidir. Kentte, mahallede, fabrikada, okulda ve tarımsal alanda sıcak temasa, birebir ilişkiye dayanan örgütlenmedir. Sorunlarımız bugün esasen burada odaklanıyor. Komünist hareketin, özelde KKP’nin aşil topuğu burasıdır. Yani yaşamın her alanında doğrudan ilişkide, süreğenlik taşıyan sıcak temasa dayalı propaganda ve örgütlenmede! İşte örgüt mühendislerinin üzerinde kafa yoracağı temel sorun. Ancak böylesine bir örgütsel faaliyet ve faaliyetin açığa çıkaracağı sorunlar, örgütlenmeyi merkezine alan teorik üretimi yaratıcılığa zorlayabilir. Ve ancak böylesine bir teorik üretim, örgütsel yaratıcılığı sürekli kamçılayabilir. Bununla birlikte esnek örgütlenme olarak, KKP WhatsApp Sosyal Dayanışma ağını güçlendirmemiz lazım. Bu esnek ağ ile parti yapısı birbirini beslemeli.

VIII – Komünist Kimlik ve Aidiyete Yeniden İçerik Kazandırabilmek

Komünist kimliğe kavga içerisinde yeniden içerik kazandırmamız için siyasal ufuk, iddia ve sağlam duruş önemli ama yetmez; yığınlar nezdinde de az çok ve esnetilmiş çizgide anlaşılır olmak gerekiyor. Anlaşılır olmak, popülizmle özdeşlik anlamında bayağılaşmak değil, ideolojik, felsefi doğrularımızın, yaşama, kavgaya bakışımızı içeren değerlerimizin anlaşılır, sade bir politik dil ve söylemle yığınlara taşınmasıdır. Yerel çalışma planında üzerinde durduğumuz mesele.

İdeolojik, felsefi doğrularımız var ve bu doğrularımızı sürekli yeniden diri tutuyoruz, tutmalıyız. Ancak ideolojik üretim zemini üzerinde yeterince ortak doğrularımızı üretemiyoruz. Ve de pratik politikalara yön veren ortak doğrularımızı, komünist kimliğin güçlenmesini sağlayacak doğrultuda yeterince siyasal, örgütsel bakışla ve yoğun iç tartışmalarla “terbiye” edebilmiş değiliz. Üzerinde durulması gereken bir başka sorunumuz da budur. Dolayısıyla pratik politika ile yüzleşmiş ideolojik kavrayışı geliştirmek ve tam da bunun üzerinden komünist kimliği şekillendirmek.

IX – Sonuç yerine, KKP politik etkinliğini yeni bir örgütsel atakla taçlandırmak!

KKP, kuruluşunun üzerinden aylar geçmeden 12 Eylül 1980 faşist diktatörlükle yüzleşti ve 1980-86 arası içeride faşist rejime karşı kesintisiz ve başarılı bir mücadele verdi. 1986’da ağır darbe alınsa da altı yıllık kesintisiz direniş-mücadele ve ardından merkez komite kadrolarının cezaevi ve siyasi savunma ile 1990’lı yıllara dinamik girildi. Yeni atılım 1990’lı yılların sonlarına kadar sürdü. Ama 20 yıllık bir dinamik mücadele sürecinde açığa vuran temel sorun yani aşil topuğumuz kalıcı kurumlaşamamak! Bunun üzerinde herkes düşünsün.

ÖSP’nin kuruluşu ve ardından KKP adının alındığı yasal parti sürecinde politik aktive ve tanınırlığı sadece içeride değil Kürdistan’ın diğer parçalarında da karşılık bulmaya başladı. Bugün itibarıyla KKP’nin politik etkinliği örgütsel yapısıyla ters orantılı güçlüdür. Yapılması gereken örgütsel yapılanma ve etkinliği politik etkinlik ile paralel büyütebilmek. Başka bir ifade ile şimdi bu politik etkinliği kalıcı örgütlenme bürosu öncülüğünde yeni bir örgütsel atakla taçlandırmak.

Hangi açıdan bakarsak bakalım, hem dünya çapında hem de özgülümüzde komünist hareket kendine yeniden alan açarak yeni değerler üretmek; bir nevi sarp ve karlı arazide yürümeyi göze alarak yeni yollar açmakla yüz yüze. Çünkü hem dünyada hem de özgülümüzde komünist hareketin 20.yy’la özgü değerleri önemli oranda sermaye ve siyaseti tarafından içselleştirildi.

28.12.2020

[email protected]

PDF Sayfalara ulaşmak için resimlerin üzerine tıklayın

SAYI: 9
SAYI: 8
SAYI: 7
SAYI: 6
SAYI: 5
SAYI: 4
SAYI: 3
SAYI: 2
SAYI: 1
- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights