Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Osmanlı döneminde otonom bir yönetime sahip olan Kürtler İttihat Terakki ve Lozan’da “asli unsur” olarak kabul ediliyorlardı. Cumhuriyetin ilk anayasal belgesi olarak kabul edilen Amasya Protokolü, Erzurum ve Sivas Kongreleri tutanakları, sonuç bildirileri, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Nizamnamesi gibi daha birçok belgede “Türk ve Kürt Kardeşliği” işleniyordu.
10 Şubat 1922’de beş milletvekilinin önerisiyle gündeme getirilen Kürdistan’ın özerkliğine dair bir yasa tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gizli oturumunda 64’e karşı 373 oyla kabul ediliyor. Daha sonra meclisin, Lozan sürecinde uluslararası ilişkilerde bir sorun yaşamamak için ve zaman kazanmak adına böyle bir oylamaya gittiği anlaşılacaktır. Yani “asli unsur, kardeşlik” kavramları, tabiri caizse hikayeydi.
Birinci Mecliste 1 Nisan 1923’te seçim kararı alınıyor. 1923 seçimlerinde muhalif bütün milletvekilleri tasfiye ediliyor. Muhalefetsiz İkinci Meclis 11 Ağustos 1923’te açılıyor. Böylece ulus devlet inşa edilme sürecine başlanıyor. 1924 Anayasası ile devlet hala bugün AKP+MHP iktidarı tarafından devam ettirilen tekçi, Türk milliyetçiliği, İslamcı kimliğine bürünerek günümüze kadar devam ediyor.
AKP’yi 20 yıldır iktidarda tutan yegâne gücün Kürt seçmen olduğunu başta AKP iktidarı olmak üzere bilmeyen kalmadı. Adeta Mısır’daki sağır sultan bile duydu. Bugünde yine AKP’nin tekrar iktidar olmasının ve Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrar cumhurbaşkanı seçilmesinin, kaderi yine Kürt seçmenin elindedir. İktidarın ilk yıllarında umut vadeden tutumu daha sonra 2015 hendek olayları ve Irak Kürdistan özerk bölgesi ve Rojava topraklarına düzenlediği operasyonlarla Kürt seçmenin kâbusu oldu. Daha önce kabul ettiği ve benimde sorunumdur dediği Kürt (Kürdistan) sorununu daha sonra kendinden önceki iktidarlar gibi inkâra kalkıştı. Biz Kürt sorununu hallettik. ”Düşünmezsen Kürt sorunu yoktur”a indirgedi. Oysaki inkâr ederek ülkenin asırlık sorununu halledemezsin. Bugün ülkede yaşanan başta ekonomik kriz olmak üzere insan hakları ihlallerinin, demokrasinin askıya alınmasının, hukukun siyasallaşmasının, her on yılda bir darbe olmasının, rejimin hiçbir konuda şeffaf olamayışının, 40 yıldır süren adı konmayan kirli savaşın sürmesi, işsizlik… gibi bütün sorunların temelinde Kürt sorunu vardır. AKP’nin Kürt sorununda izlediği yanlış, inkâr, güvenlikçi politikalarla Kürt seçmeni nezdinde itibar erozyonuna uğradı. AKP girdiği girdaptan kurtulmanın yollarını arıyor. Ama nafile. Ne İmralı ne Edirne ne de HDP’den bir destek bulamıyor.
CHP’nin öncülük ettiği Millet İttifakının Kürtlere ve Kürt sorununa yaklaşım tarzı iktidardan farklı değildir. Tek parti dönemindeki CHP’nin inkârından, “dağlı Türkler”den bugünlere gelindi. Yüzyıldır CHP’nin yüzleşmeye cesaret edemediği kartopu büyüklüğündeki sorun ülkenin bütün maddi kaynaklarını yutarak ve çoluk, çocuk, kadın, erkek, genç, yaşlı demeksizin binlerce insanımızın hayatına mal olarak devasa boyutlara ulaştı.
CHP Kürtlerin Türk toplumuna adaptasyonu (asimilasyon) amacıyla 14 Kürt Raporu yayımlamıştır. Gerçekçi olamadığı için başarılı olunamamıştır. Dünyanın dört bir yanında benzer sorunlar yaşanıyordur. Demokratik, çağdaş ülkeler sorunun kaynağına inerek, sorunla yüzleşerek, hukuksal olarak sorunlarını çözmüşlerdir. Zamanın ruhuna göre hareket etmeyen üçüncü dünya ülkeleri sorunlarıyla cebelleşip dururlar.
-Şark Islahat Planı
-İskân Kanunu
-Tunceli Vilayet’inin İdaresi Hakkında Kanun
-OHAL gibi antidemokratik kanun ve uygulamalar Kürtlerin hafızasında büyük bir kırılma yaşatmıştır.
Kürtler cumhuriyet tarihi boyunca CHP’ye hep uzak durdular. 1940’lı yıllarda Demokrat Parti’ye destek olan Kürtler 2002 Genel Seçimlerinde AKP’nin oynadığı mağduriyetten dolayı AKP’yi destekleyerek iktidara taşıdılar. Recep Tayip Erdoğan’ın Devlet Bahçeli’yi sağına, Doğu Perinçek’i soluna alarak geliştirdiği Kürt karşıtı siyasetle Kürtleri dışladı, birçok Kürt siyasetçiyi pasifize etti. Bu gelişmelerden dolayı Kürtler ilk kez 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde batıda başta İstanbul, Ankara olmak üzere büyükşehirlerde aday göstermeyerek CHP’li adayları desteklediler ve başarılı da oldular ve AKP’yi büyük bir hezimete uğrattılar. Ama buna rağmen CHP altılı masada HDP’ye Kürt seçmene sırtını döndü. Anayasa taslağında Kürtlere yer verilmedi. Kürtler altılı masa tarafından bir kez daha yok sayıldılar.
HDP şu anda siyasal İslam’a karşı kendisini kabul etmeyen, üvey evlat muamelesi gördüğü sistemin sigortası konumundadır. Seçimin kilit partisi durumundadır. Her iki blok da HDP seçmeninin desteğine muhtaç durumdadırlar. Recep Tayip Erdoğan ne yaparsa yapsın Kürt seçmeni ikna edip kazanamıyor. Onun için Kürt seçmeni Millet İttifakının adayını desteklemekten de alıkoymak istiyor. Bunun için Irak Kürdistan Bölgesi Yönetimi’ne ve Rojava’ya saldırarak Irkçı, milliyetçi, ulusalcı, İslamcı kesimi konsolide etmek istiyor. Diğer taraftan ise bu politikayla başta CHP olmak üzere altılı masayı arkasına alarak Kürt seçmeni altılı masanın adayını desteklemekten vazgeçirmek istiyor. Yani Kürtlerin tarafsızlığını sağlamak istiyor.
Kürt seçmen tahterevallinin denge merkezinde yer almaktadır. Hangi ittifaktan yana tavır takınırsa o ittifakın cumhurbaşkanı adayı ipi göğüsler. Kürtlerin, kendilerini ciddiye almayan, demokratik taleplerine kulak tıkayan adaylara oy vermek gibi bir mecburiyeti yoktur. Hiçbir ittifakın cumhurbaşkanı adayı Kürt seçmenini çantada keklik sanmasın.