Ana SayfaNIVÎSKARÊNHTŞ’nin şeriatçı çuvalına halklar ve inançlar mızrağı sığmaz!

HTŞ’nin şeriatçı çuvalına halklar ve inançlar mızrağı sığmaz!

Sinan Çİftyürek / Yazarın diğer makaleleri

7 Ekim 2023 İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın İsrail’e saldırısıyla başlayan ve hızla bölgesel boyut kazanan savaşın şimdiden yol açtığı sonuçlar olduğu gibi ucu açık yani nereye evirileceği de belli değil. Savaşın yol açtığı sonuçlar üzerinde kısaca Suriye boyutu üzerinde duracağım.

HTŞ lideri Ahmet el Şara, Üniter ve Şer-î siyasetle Suriye’yi yönetemez!

8 Aralık 2024’te Esad ve ailesinin Suriye’den kaçmasının ardından iktidar koltuğuna taşınan HTŞ ve lideri Şara başından itibaren Üniter sistem ve Şer’î referanslarla hareket edeceğini söylerken, Selefi geleneğin yanı sıra başta Türkiye sömürgeci devletlerin kılıcını da sallıyordu.

Şara, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yaptığı 10 Mart anlaşmasıyla üniter olmayan demokratik bir Suriye belgesini imzaladı. Fakat göründüğü kadarıyla sıkışmışlığını aşmak için SDG ile imzaladığı belgeye geçici bakıyor. Çünkü iki gün sonra Anayasa Beyannamesiyle Üniter sistem ve Şeriat düzeni ilan etti! Açıktır ki farklı değerler dizisine sahip SDG ve HTŞ’nin ortak metin imzalamasında öncelikle HTŞ sıkışmışlığının payı da var. Şunu baştan belirteyim; 20’yi aşkın cihatçı gruptan oluşan yamalı bohça HTŞ Suriye’yi uzun vadeli yönetemez, Suriye halkları ve farklı inançları da Şara iktidarını taşıyamaz.

Şara’nın, “Kimse azınlıklardan bahsetmesin, Suriye’de azınlık yok” demesi; Suriye Ulusal Diyalog Konferansı Hazırlık Komitesi kurulurken Alevi, Dürzi, Kürt temsilcilerin çağrılmaması; Anayasa ön hazırlık çalışmalarında İslam hukukunun temel alınacağının belirtilmesi gibi adımlar HTŞ’nin Türkiye’nin de ısrarıyla Suriye’de yıkılan üniter sistemde ısrar edeceğinin işaretleri.

Gerek Türkiye-Irak-Suriye-Ürdün’ün Amman toplantısının amacı gerekse Dışişleri Bakanı Fidan, Milli Savunma Bakanı Güler ve MİT Başkanı Kalın’ın, Mazlum Abdi ile Ahmet el Şara arasında imzalanan anlaşma metninin daha mürekkebi kurumadan “temaslarda bulunmak” üzere Şam’a gitmelerinin temelinde yine Özerk Rojava’nın statüsüne karşı tutum bulunmakta.

Irak Başbakanı Sudani de Suriye’de farklı halkların varlığının tanınması ve temsiliyetleri tartışılırken Kürtlerin, Irak’ta Federal Statü kurmalarının “büyük hata olduğunu” söyleyip eklemişti, “Suriye’de Irak’taki hatalara düşmeyeceğiz”! Peki hata neymiş? Kürdistan Bölgesel Yönetimin, Irak’ta 2005’te halk oylamasıyla kabul edilen Anayasa’da Peşmerge ordusu dahil federal statünün resmiyetin kazanmış olması!

Suriye’de Kürt halkı ve farklı halklardan ortakları zaten Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile üniter sistemi reddetmişlerdi. Dürzi halkı ise Esad’dan sonra ta baştan üniter devlet ve şeriatçı tekçi yönelime karşı özerklik talep etti. HTŞ derhal üzerlerine ordu gönderdi ancak İsrail’in tepkisiyle geri çekilmek zorunda kaldı. Yani İsrail tepkisi olmasaydı katliam önce Dürzilere yapılacaktı. Aynı süreçte artan saldırı ve tutuklamalara karşı Alevi halkının haklı isyan etmesine alçakça bir katliam ile yanıt verildi. HTŞ, Alevi isyanı sürerken Süveyda Dürzi temsilcileri ile alelacele bir anlaşmayla cepheyi daraltmayı hedefledi. Derken aynı günlerde ABD koordinasyonunda Mazlum Abdi ve Ahmet el Şara arası Şam’daki mutabakat metninin imzalaması sıkışan HTŞ iktidarını sadece kısa süre rahatlatabilir o kadar.

Çünkü HTŞ, katliamlarıyla ve Anayasasıyla IŞİD yolunda ilerliyor! Şara; SDG ile imzaladıkları 10 Mart Anlaşması’nın mürekkebi ve katlettikleri Alevi halkın kanı kurumadan yeni Anayasa Beyannamesiyle Üniter sistemi ve Şeriat düzenini ilan etti! Etti ama Kürt-Alevi-Dürzi Mızrağı; HTŞ ile arkasındaki sömürgecilerin üniter-şeriatçı çuvalına sığmaz! Dolayısıyla bu ilana karşı Alevi, Dürzi ve Kürtlerin öne çıkan acil görevi HTŞ’ye karşı ortak hareket etmek! Tekçi üniterliğe karşı federalizmi, Şeriat rejimine karşı laikliği, başkanlık sistemi ile kurulmak istenen tek adam despotizmine karşı demokrasiyi savunup iktidara taşımak için birlikte hareket edilmeli. Artık HTŞ ile ayrı ayrı değil ortak mücadele ve görüşme kendini dayatıyor. Çünkü ayrı görüşme-anlaşma HTŞ’nin elini güçlendirip zaman kazandırıyor!

SDG ile HTŞ’nin Mutabakat Metni

8 maddeden oluşan mutabakat federal ve demokratik Suriye hedefi başta olmak üzere birçok açıdan önemlidir. Kısaca şunları belirtelim:

1 – Kürtler, diğer halklar, inançlar adına Şam’da resmen bir taraf olarak anlaşma masasında yer aldılar. Anlaşmanın taraftarları SDG adına Mazlum Abdi ve Suriye Devleti adına geçici Cumhurbaşkanı Ahmet el Şara! “Kürtler silah bırakmadan görüşmeyiz” diyen Şara görüşmek zorunda kaldı, bu önemli.

2 – Anlaşmanın yazılı olması ve ayrıca metinde Suriye Arap Cumhuriyeti değil Suriye Devleti tabirinin kullanılması da gelecek için önemli olan bir diğer nokta.

3 – Kürtlerin sadece vatandaşlık hakkı değil tüm anayasal haklarını garanti altına alınması ile Anayasal Statünün önü de açılıyor. Bu statü nasıl içerik (özerklik, federatif, yerel yönetimler) kazanacak, 2025 yılı sonuna kadar bu kesinleşecek. Demek ki esas bundan sonrası önemli.

4 – Anlaşma metninin 6. Maddesinde “Suriye devletinin, Esad rejimi çetelerine ve ülkenin güvenliğini ve birliğini tehdit eden tüm unsurlara karşı mücadelesi desteklenecektir” deniliyor. Kim kimi destekleyecek? Ayrı bir yapı olarak Özerk Yönetim var ki, Suriye Devletinin saldırıyla yüzleşmesi halinde kendisini destekleyecek. Bu madde de SDG’nin birleşik Suriye’ye entegrasyonu var, üniter sistem tarifi yok!

5 – Anlaşma da sadece Kürt halkı için değil bütün etnik ve dini kimlikli Suriyelilerin siyasi sürece ve devlet kurumlarına eşit katılım ve temsiliyet haklarının anayasal garantiye alınması da önemli. Kürt halkı sadece kendini değil diğer halklar ve inançların da haklarını savunmuş. Bu duruş Kürt halkı ile diğer halkların ortak hareket etmeleri açısından önemli.

6 – SDG Suriye Ordusu ile kendi bütünlüğünü koruyarak mı yoksa başka bir biçimde mi “entegre” edilecek belirsizliği kısmen var ama metin bütünlüğü birleşik orduyu tarif ediyor. Bu da 2025 yılı sonuna kadar netleşecek!

Kısacası 8 maddelik SDG ile HTŞ mutabakat metni Federal bir Suriye’yi tarif ediyor ve bu haliyle ileri bir metin ama önümüzdeki 10 ay çok önemli! Çünkü anlaşmanın uygulanıp uygulanmayacağı ya da nasıl uygulanacağı belirsiz. Taraflar şimdiden 8 madde üzerinde çalışıyorlar. Türk Dışişleri Bakanı Fidan, Milli Savunma Bakanı Güler, MİT Başkanı Kalın’ın alelacele 13 Mart’ta “temaslarda bulunmak üzere” Şam’a gitmeleri söz konusu 8 maddenin üniter bir sistem lehine içerik kazanmaması için şimdiden mesaiye başladılar. Üstelik “silah bırakma” çağrısına rağmen Özerk Rojava ve Kürdistan Bölgesi’ne saldırılar devam ediyor.

Bütün bunlar, Suriye ve Batı Kürdistan’da halkların, inançların varlığı, hakları ve özelde Kürt halkının kazanımlarının yüzleştiği tehlikenin boyutlarını gösteriyor. Türkiye’nin de ısrarıyla HTŞ’nin üniter sistem ve İslam hukuku ilanı kaos, gerilim ve çatışmaya üretmeye başladı. Dolayısıyla önümüzdeki aylarda 8 madde için kurulacak komitelerin halklar lehine içerik kazanması için Kürtler, Aleviler, Dürziler ve HTŞ’den rahatsız olan Sünni Arapların federal bir Suriye için stratejik ittifakı acilen kurmaları lazım.

Kürt siyasetinde soğuk savaş duvarının yıkılması için fırsat ayağa geldi!

Kuzey Kürdistan ve Özerk Rojava’da yaşanan son gelişmeler farklı Kürdistan parçalarında Kürtler arası ilişki, diyalog ve görüşme trafiğini de hızlandırdı. Bu önemli bir gelişme. Sayın Mesut Barzani’nin bu kritik süreçte özel temsilcisini Özerk Rojava’ya göndermesi… Ardından Mazlum Abdi’nin Kürdistan Federe Yönetiminde KDP başkanı Barzani ve YNK yöneticileriyle görüşmesi… Çok geçmeden MHP lideri Bahçeli’nin “Öcalan Meclis’e gelsin DEM Parti grubunda konuşsun ve PKK’ye silah bıraktırma çağrısı yapsın, umut hakkında yararlansın” açıklamasıyla görüşme trafiğinin başlaması üzerine, Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısını yapmadan önce başta KDP başkanı Barzani olmak üzere Kürdistan Federal Bölgesindeki liderlerden süreç hakkında görüş ve öneri talep eden mektup yazması. Ve DEM Parti heyetinin bu mektubu iletirken görüşmelerde bulunması…

Son olarak Barzani ile Mazlum Abdi arasında telefon trafiğinin devam etmesiyle Kürtler arası oluşan diyalog ve dayanışma kalıcılaştırılarak Kürt siyasetindeki Soğuk Savaş duvarı kökten yıkılması hedeflenmeli. Dün “Ortadoğu’da Mısırsız savaş, Suriyesiz barış olmaz” denirdi! Bugün de Ortadoğu’nun barış anahtarı Suriye ise Suriye’nin barış anahtarı artık Kürtlerdir! Kürtsüz Suriye’de barış ve çözüm olmaz!

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights