Halkımız için yeni bir dönem
KÜRT ULUSAL KONGRESİ
- Çiftyürek
22 Temmuz 2013’te Selahaddin kentinde gerçekleştirilen Kürdistan parçaları arası toplantı birçok açıdan ilkleri içermektedir ki kararlaştırılan Kürt Ulusal Kongresi (KUK) çağrısıyla birlikte, Kürdistan ulusal özgürlük mücadelesi de yeni bir döneme adım atacak. Bunları özetlemek gerekirse:
I Sanırım Kürdistan’ın modern tarihinde dört parçadaki bütün parti ve örgütler ilk kez bir toplantıda buluştular. Ve ilk kez böylesine bir toplantıyı kendi topraklarında yasadışı değil Güney Kürdistan hükümetinin yönetimi altındaki coğrafya da gerçekleştiriyorlar. Üstelik sıradan bir buluşma için değil, tarihi önemde bir karar olan Ulusal Kongre gibi stratejik önemdeki toplantı için bir araya gelinmişti.
Ulusal Kongre çatısı altında Kürdistanlı siyasal parti ve örgütlerin brakûji başta olma üzere iç gerilim ve çatışmaları geride bırakarak ortak ulusal özgürlük paydası etrafında ortaklaşmaya yönelmeleri, siyaseten olgunlaştıklarını gösterir. Küresel ve bölgesel gelişmelere Kürdistan siyasetinin olgunlukla davranmasının da payı bulunmakta ancak belirleyici olan yaşadığı onca ağır sorun ve acılardan ileriye yönelik dersler çıkarmış olan Kürt siyasetinin olgunlaşmasıdır. Yer yer kimi partiler somutunda dar grup çıkarları varlığını sürdürse de hâkim eğilim parti ve örgüt çıkar merkezli davranışların aşılacağı yönündedir.
II KDP, YNK ve PKK’nin Ulusal Kongre önerisini toplantıya ortak taşımaları, Kürt halkının, Kürdistan halklarının 40 yıllık tarihsel eğilimini arkalamanın yanı sıra her bir partinin özgün hesaplarını da içermektedir.
Türk devleti ile bir süreden beri yeniden görüşmeleri sürdüren ve belirli talepler çerçevesinde silah bırakmayı kamuoyuna açıklayan PKK, Ulusal Kongre’nin toplanması ile birçok açıdan elini güçlendirmek istiyor. En başta, “dört parçadan ve diasporadan halkımız ve siyasal temsilcileri silahlı mücadele döneminin kapandığını belirtip silahı bırakmamı istedi, bu karara uyuyacağım” diyecek ya da diyebilir. Aynı PKK daha önce Doğu Kürdistan’dan Kandile çektiği PJAK güçlerine Kuzey’den çekmeye başladığı gerilla güçleri de eklenince, Güney’de artacak olan gerilla yoğunluğunun yaratacağı muhtemel sorunların aşılmasında, Ulusal Kongre’nin, Güney iktidarı ile kendisi arasında mesele çözücü bir mekanizma olmasını da hedeflemiş olabilir. Ki bu hedef benzeri bir hedef fazlasıyla Güney hükümeti için de geçerlidir.
KDP ile YNK’nin özgün hesapları var elbette. Kürdistan Federal Yönetimi kurulduğu günden beri esas iktidarı oluşturan bu iki partinin en başta uzun yıllar iktidar olmanın yarattığı yıpranmışlığın yolsuzluk, rüşvet, yandaş kayırma gibi bildik tanıdık burjuva iktidarlarda yaşanan sorunlar üzerinden derinleşmesi söz konusu. Bu durum halkta güçlenen değişim eğilimiyle muhalefet nezdinde de karşılık bulmaktadır. Dolaysıyla Ulusal Kongre önerisinde zamanlamanın Güney seçimlerinden önceye alınmasında; gerek genelde içerden artan muhalif baskıyı hafifletme ve özelde de Mesut Barzani’nin dolan başkanlık süresinin seçim dışı parlamento kararıyla iki yıllığına uzatılmasının yarattığı rahatsızlığı hafifletme amacını da taşıyor olabilir. Kısacası zamanın erkene alınmasında, iktidar partileri olarak KDP ve YNK’nin seçim propagandalarında halka “bakın Kürdistan tarihinde önemli bir adım olan Ulusal Kongre’yi gerçekleştirdik” demek istemelerinin önemli rol oynadığı görülüyor.
Bütün özgün hesap ve planlar yine de Kürt Ulusal Kongresi’nin tarihi önemine gölge düşürmez, düşürmemelidir.
Bileceğiz ki, Ulusal Kongre’nin gerçekleştiği koşullarda Güney, bağımsızlık meselesini daha bir öz güvenle gündeme taşıyabilir!
Bileceğiz ki, siyaset ve araçları olarak partiler var oldukça genel paydalarda ortaklaşmanın yanı sıra özgün hedefleri de daima olacaktır.
Ve bileceğiz ki, dört parçadan bütün parti ve örgütlerin özgün hesaplarının yanı sıra, esas hem 40 yıllık tarihsel eğilimi arkalaması hem de bugünkü bölge siyasal konjonktüründe Kürt, Kürdistan davasına katacağı büyük ivme nedeniyle Ulusal Kongre’nin gerçekleştirilmesini hedefliyorlar.
III Kürtler dört parçadan parti ve örgütleriyle bir araya gelerek Ulusal Kongre kararı alıyorlarsa yine bileceğiz ki bu toplanma ve yönelişte İran’ın, Türk devletinin ve ABD’nin haberi ve dahası kerhen de olsa onayları vardır. Kürdistan’ın tarihsel trajedisinin en temel ayağını oluşturan coğrafik ve siyasal parçalanmanın yarattığı sorunlar nedeniyle; KDP hem Türk devleti hem de ABD ile en azından istişare etmeden Ulusal Kongre yönelimini somutlaştıramaz. YNK de yine aynı trajedinin yol açtığı sonuçlar nedeniyle başta İran olmak üzere Türkiye ve ABD ile istişare etmeden bu kararı alamaz. PKK’ye gelince İran ve Türk devleti ile farklı amaçlarla görüştüğü süreç Ulusal Kongre yönelimiyle üst üste gelmesi söz konusu. PJAK’ın Doğu Kürdistan’da silahlı mücadelesini en azında askıya aldığı süreçte İran ile yaptığı görüşmeler ve Türk devleti ile devam eden çözüm ve silahsızlanma görüşmeleri dikkate alınırsa, her iki devlet de Ulusal Kongre’den habersiz olamazlar. Başka bir ifadeyle PKK’nin her iki devletten de habersiz olarak Ulusal Kongre politikasını geliştirdiği söylenemez. Bu trafik içerisinde Türk devleti ile İran’ın Kongre’ye ilişkin Suriye meselesi nedeniyle farklılaşan hesaplarının yanı sıra örtüşen hesapları da olabilir.
Özellikle Türk devletinin Ulusal Kongre’ye göz yumması ve hatta Türk ulusal basını üzerinden görüldüğü gibi desteklenmesinin esas nedeni, mevcut siyasal koşullarda, “karşı çıksam da engelleyemem” gerçekliğinin yanı sıra PKK’nin silah bırakmasının doğrudan ya da dolaylı olarak Ulusal Kongre’ye taşınacak olmasıdır.
Türkiye, İran, Irak ve Suriye rejimlerinin Kürt Ulusal Kongresi’ne bakışlarını, Ulusal Kongre’nin alacağı tutum ve izleyeceği politikaları belirleyecektir. Duruma göre işgalci rejimler Kongre’yi ortadan kaldırmaya dönük işbirliğine gidebilecekleri gibi, tersine kendisiyle ilişkilenerek birlikte yaşamayı da esas alabilirler. Elbette bir üçüncü seçenek de güncelleşebilir. Bütün bu muhtemel gelişmelerin odağında, Kongre’nin, Kürt halkının Kendi Ulusal Kaderini Tayin Hakkı ve bu hakkın bürüneceği şekil üzerinde geliştireceği politikalar olacaktır.
KUK, hem tarihsel bir hak olarak hem de parçalar arası parti ve örgütlerin ortak paydası olarak Kürt halkının Kendi Ulusal Kaderini Tayin Hakkını savunması Hewler hükümetini yeni tercihlere zorlayabilir. Hewler’deki Kürdistan yönetimi özellikle de KDP, şimdi olduğu gibi aynı sıcaklıkla hem Diyarbakır’ın elini hem de Ankara’nın elini birlikte uzun süre sıkamaz. Birinden birini ya tümüyle bırakmaya ya da birine karşı diğeri ile ilişkileri kesmese de zayıflatmaya mecbur hale gelebilir. Hewler’in şu an ki Ankara ve Diyarbakır ile devam eden ilişkisinin seyri izleyeceği politikalarla illa ki yeni biçimler alacaktır. Bunun bilinciyle KUK alternatif stratejik yönelim politikalarını oluşturmak için kendi bünyesinde özgün çalışmalar geliştirmelidir.
IV KUK ve iç demokrasinin geliştirilmesi
Günümüzde küresel düzlemde gelişen demokrasi, sosyalizm, hak ve özgürlükler mücadelesi Kürdistan kentlerinde de kendini hissettirecektir. Halen egemen sömürgeci rejimlere karşı baskın olan ulusal özgürlük mücadelesi belli bir momente kendi merkezi (Güney) ve yerel (Kuzey) iktidarlarına karşı da hareketlenirse kimse şaşırmasın. Çünkü “Hele ülkemiz kurtulsun sonra hak ve özgürlükler gelişir” yaklaşımı bir yere kadar halk tarafından tolere edilebilir. Süreçte küresel (Tahrir, Atina, Wall Street, Taksim, Sao Paolu, Sofya) gelişmelerin de tetiklemesiyle Kürdistan parçalarında ki gerek merkezi ve yerel iktidarların gerekse örgüt anlayışından kaynaklanan hak ve özgürlük ihlallerine, rüşvet ve yolsuzluklara, yandaş partili kayırmalarına karşı serhıldanlar kaçınılmaz olacaktır. Bugün eğer Kürdistan kentlerinde kendi merkezi ve yerel iktidarlarına karşı ekonomik, sosyal, siyasal hak ve özgürlükler uğruna mücadeleler öne çıkmıyorsa halen sömürgeci rejimlere karşı ulusal özgürlük mücadelesinin içe dönük demokrasi mücadelesini perdelemesi özelliğinin yanı sıra yönetim odaklarının bunu propaganda olarak kullanmasının da payı var. Ancak nereye kadar iç demokrasi perdelenebilir?
Bütün bunlardan hareketle KUK, işgalci rejimlere karşı ulusal özgürlük mücadelesini dört parçada amacına ulaştırma halen öne çıkan başat göreviyken aynı süreçte iç demokrasiyi geliştirmekle de yüz yüzedir. İç demokrasinin gelişmesi, geliştirilmesi yönüyle esas olarak hem sınıfsal hem de genelde hak ve özgürlüklerin toplumda geliştirilmesi mücadelesini veren Kürdistanlı muhalif partilere düşmektedir. Dolaysıyla bizim gibi partiler, Ulusal Kongre içerisinde de yapıcı eleştirel tutumu asla elden bırakılmamalıdır. Çünkü hak ihlallerini yani iç demokrasi meselesini şu kongre hazırlık çalışmalarında bile yaşayarak gördük. Büyük örgütlerin küçük örgütlere dönük hak ihlalleri çok açık yaşandı.
V Bölgemizde önemli gelişme ve değişimler yaşanıyor. Bu değişme ve gelişmelerin merkezinde Kürdistan bulunuyor. Bu durum yeni imkân ve fırsat yaratıyor. Dört parçada KUK çatısı altında birleşen Kürtler ayağına gelen fırsat ve imkânları değerlendirebilecekleri gibi lehlerine yeni imkânları mücadeleyle de yaratabilirler. Yeter ki KUK birleşenleri bir strateji belgesi üzerinde hemfikir olsunlar.
Suriye meselesi daha net gösterdi ki, 1916 İngiliz-Fransız emperyalizmi yapımı olan Sykes-Picot’a anlaşmasına dayalı düzen yürümüyor. Bölge yeni düzene gebe! Ya halklar yeni düzenin şekillenmesinde belirleyici olacak ya da Sykes-Picot yerine bu kez Rus-ABD patentini taşıyan yeni bir “düzen” dayatması ile yüz yüze kalabilirler.
Türk devleti, Kürdistan meselesinde, Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de, “Suriye’nin toprak birliği” üzerinden kendi “toprak birliğinin” savunuculuğunu yapıyor. Hedef Kürtlerin siyasi statü kazanmaması! Politikasının diğer ayağında ise Şii BAAS rejiminin yıkılmasıyla bölgenin Sünni eksenine doğru güçlü bir hamle yapma hesabı var.
Bu kamplaşmada Kürtler kendi talep ve hedefleriyle kendileri olurlarsa, Kürdistan’ın tarihsel trajedisinden kaynaklanan ağır sorunlarını parçalar arası birlik ve dayanışma mekanizmalarıyla (Ulusal Kongre) aşarlarsa ve her parçada geniş ulusal demokratik birliklerini yaratırlarsa süreçte olumlu kazanımlar elde edebilirler. Bütün mesele herkesin kendi hesabına strateji geliştirdiği süreçte, Kürtlerin de kendi stratejik hesapları doğrultusunda davranmalarıdır.
Sonuç ve çağrı; bütün bu belirttiklerim ışığında Kürdistanlı parti ve örgütleri, sivil dinamikler, kadınlar ve gençler ve önemlisi farklı etnik ve inanç grupları Kürt Ulusal Kongresini desteklemeli ve ilk adımda güçlü filizlenmesi için de çaba harcamalıdırlar! (28-07-2013)