Ana SayfaHÂL ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRIYOR / SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

HÂL ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRIYOR / SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

Mevcut hâl toplum psikolojisini ya da sosyolojik yapıyı kutuplaştırarak, bölüyor. Buna büyük bir yalan ve tezvirat makinesine dönüşmüş ana-akım medyanın körleştirici etkisini de eklemek gerek.

 

HÂL ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRIYOR[1]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

“Kulağa gelen müzik tekse de,

onu oluşturan notalar farklıdır.”[2]

 

  1. 2016’nın Türkiye halkları için daha sakin bir yıl olmasını diliyorduk. Oysa özellikle Güneydoğu Anadolu kent ve köylerinde her gün gerçekleşen sivil ölümleriyle devlet şiddetinde bir tırmanma görüyoruz. Bu olaylar ortalama Türkiyelilerin bilincini nasıl etkiliyor? İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde neler konuşuluyor?

 

Sürdürülemez kapitalizmin III. Büyük Bunalım dünyasında ve Sykes-Picot Anlaşması’nın fiilen sona erdiği Ortadoğu’da, ne 2016’nın ne de sonrasının “sakin” olması mümkün değildi; değil de…

Bu bir toplumsal alt üst oluş ya da sermayenin yeniden yapılanması yani yeniden paylaşım söz konusu.

Giderek sürdürülemez olan neo-liberal vahşet ile “eski(yen)” ulus devlet formları fizik sınırlarına dayanırken; nihai seçeneğine, çıplak zora, egemen şiddete, teröre müracaat ediyor.

“Güneydoğu Anadolu” diye nitelediğiniz Kürt illerinde (iç sömürgede) olup da bitmeyen bu. Kürtler, ayrı bir kendilik olarak tanınma ve özerklik yolundaki talepleri doğrultusunda, kendilerine karşı muazzam bir savaş aygıtını harekete geçirmiş T.C. karşısında dişleriyle, tırnaklarıyla direniyorlar.

Egemen şiddet ise, Kürtlerin ulusal tabanlı özgürlükçü-eşitlikçi taleplerini Sri Lanka’vari yöntemlerle bastırmaya gayret ediyor.

Mevcut hâl toplum psikolojisini ya da sosyolojik yapıyı kutuplaştırarak, bölüyor. Buna büyük bir yalan ve tezvirat makinesine dönüşmüş ana-akım medyanın körleştirici etkisini de eklemek gerek.

Bugünün Türkiye’sinde “Doğu”da doğru olan “Batı”da; “Batı”da doğru olan “Doğu”da geçerli değildir artık.

Bunun yanında elbette İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde radikal sosyalistler, Kürtler ile dayanışma için ellerinden geleni yapıyorlar, yapmaya çalışıyorlar; ama bu etkinliğin ölçeği yeterli sayılmaz.

 

  1. Devlet şiddet ve terörizmindeki tırmanışın HDP üzerindeki etkileri nelerdir? 

 

Devletin bir şiddet örgütlenmesi olduğunu sadece biz değil, Max Weber gibi liberaller de kabullenirken; çok önemli bir gerçeğin altını çizerler.

Biz Türkiye’de bugün, böylesi bir gerçeği yaşıyoruz.

Egemenler yasalarını yerle yeksan ederek, halka açık terör uyguluyorlar.

Bundan “payı”nı alanların başında, heterojen bir halk partisi olan HDP geliyor.

Heterojen özelliklerinin altını bir kez daha çizmemiz gereken HDP’nin, egemen baskıdan etkilenmemesi mümkün değil. HDP eşbaşkanı Demirtaş’ın dahi, “içimizdeki Erdoğancılar”dan söz ettiği kesitte, bunun nasıl olacağı, 24 Ocak 2016’daki HDP Kongresi’nde ilk ipuçlarını verebilir.

 

  1. Son aylarda gelişen olaylara karşı Türk ve Kürt halklarına iç ve dış destek mesajı geliyor mu?

 

“Tanrı bizi dostlarımızdan korusun, düşmanlarımızın hakkından biz geliriz” sözü İspanya İç Savaşı’nda çok telaffuz edilmişti. Durum(muz)u bu formülasyon özetliyor galiba…

Alın size daha birkaç saat önce basına düşen bir haberi aktarayım:

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Şırnak’ın Cizre ve Diyarbakır’ın Sur ilçelerindeki sokağa çıkma yasağının kaldırılması için ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemiyle yapılan başvuruları reddetti.”[3]

 

  1. Rus uçağının düşürülmesinin ve Erdoğan rejiminin IŞİD ile ilişkilerinin (yasadışı petrol ticareti vb.) açığa çıkmasının ardından durumu zayıflamış gözüküyordu. Şimdilerdeyse Kürt halkına karşı geniş ölçekli bir saldırıya giriştiğini görüyoruz. 

Batılıların tutumu nedir ve Türk hükümetinin daha derin planlarının ne olduğunu düşünüyorsunuz?

 

Alt-emperyalist ve neo-Osmanlıcı fütuhat emelleriyle, Necip Fazıl Kısakürek’in “Büyük Doğu” zırvalarına göz kırpan Erdoğan rejimi (diktası), Rus uçağını düşürürken içerideki desteğini konsolide etti.

Bu konsolidasyonun desteğiyle, “milli ve yerli” demagojileriyle devasa bir yalan makinesini tam istim çalıştırarak, “Tek Vatan, Tek Devlet, Tek Bayrak” retoriği üzerinden İslâmizasyonun tabanını genişletiyorken; coğrafyamızın ana soru(n)larında olan Kürt Meselesi’ni de bastırmaya çalışıyor.

“Batılılar” derken, bir genellemeden kaçınmalı.

“Batı”nın ezenleri, rezervli olsa da Erdoğan ile ilişkilerini koruyor. Başka türlü olması da, “eşyanın tabiatı”na aykırı. Çünkü, ticari-finansal çıkarlar bir yana, hem Suriye ve Ortadoğu’da yeni bir şekillendirme hususunda, hem de savaşın yol açtığı dev mülteci dalgasını kontrol etmede Türk hükümetinin “yapabileceklerine” ihtiyaçları var – Türk tarafı bu “desteği” ver(e)bildiği sürece…

“Batı”nın ezilenleri ise, daima bir şeyler yapmaya çalışan kardeşlerimizdir; yaptıklarının/ desteklerinin yorumu ise onlara aittir.

Biz hâlâ dayanışmanın ezilenlerin inceliği olduğuna inanıyoruz.

“Türk hükümetinin daha derin planlarının ne olduğu”na gelince, Erdoğan rejimi otoriterlikten totaliterliğe doğru ileri adımlar atarken; yaptıklarının hepsi “derin planları”nın özeti değilse nedir ki?

 

13 Ocak 2016 09:34:07, Ankara.

 

N O T L A R

[1] Δρόμος της Αριστεράς/  Dromos tis Aristeras/ Sol Yolu, 16 Ocak 2016, No:295, s.15… http://www.e-dromos.gr/den-tha-yparxei-nhnemia-sth-geitonia-mas/

[2]  Halil Cibran.

[3] “AİHM’den Sokağa Çıkma Yasaklarıyla İlgili Talebe Ret”, 12 Ocak 2016, 22:07:29… http://www.haberturk.com/gundem/haber/1180113-aihmden-sokaga-cikma-yasagi-karari

 

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights