Böylesi önemli önemli bir konuya Kürdistan tarihinde bir yaprak olan 49’ların anısıyla başlamak istiyorum. Aslında 49’ların çoğunu yüzyüze veya gıyaben tanıyordum. Bunların çoğu aramızdan ayrılıp gittiler. Geride sağ olup aramızda yaşayanları da her yurtsever Kürt tarafından tanınırlar! Hepsinin önünden saygı ile eğilirken, o güne kadar olan sessizliği bozdukları için onların cesaret ve korkusuzluklarına eklenecek bir kelime bulamıyorum. Halen aramızda yaşayanların ise birlik konusuna herkesten fazla inanmaları gerekirken, pek de hoşnut olmayan bugünkü ortamın hazırlanmasında herkesin payına düşenini kabullenmesi de gerekir!..
Tüm Kürt örgütleri hemen hemen politik olarak tüm yolları denediler. Sonunda vardıkları en başarılı zirve, bugünkü vardıkları yerdir. Her birinin tek başına yapacakları mücadele ile ancak bu kadar yol alınmıştır. Kürtlerin deneyip başaramadıkları bir yol daha var ki, o da birlik yoludur! Kürtler ulusal birlik cepheesinde buluştukları gün, o gün Kürtlerin bağımsızlık ve kurtuluş günü olacaktır!.. Kürt liderlerine çağrım odur ki, bir de bu yolu denesinler! Bu yolu denediklerinde belki bazı liderler yıllarca sürdürdükleri saltanatlarını kaybedecekler. Fakat diğer tarafta Kürt Halkı kölelik zincirlerini kırarak özgür olacak. Liderler de halk ile beraber, birlikte kurtulacaklar!.. Bunun söylemesi halktan ve yapması da Kürt liderlerine düşer. Öyleyse haydi hep beraber ulusal saflarda birleşmeye ne dersiniz?!.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana hangi hükümet iş başına geldiyse, hem ilerici tanınan, hem de gerici bilinen tüm hükümetlerin ortak bişleştikleri tek nokta, Kürtleri yok saymak, tüm demokratik haklarını gasp etmekten ibaretti. Demokrat Partisi ve onun reisicumhuru olan Celal Bayar, başbakanları Adnan Menderes’in partisinde sayısı kabarık olan Kürt vekillere rağmen yine de Kürt aydınlarını, ağa ve beylerini yok etme girişimlerini hep gizliden gizliye, bazan da açıkça sürdürdüler.
Dersim olaylarından sonra, doğuda kimsenin başını kaldırıp söz söyleyecek cesareti bırakmadığı kadar Kürt halkının ezildiği bir gerçekti. 1938’den sonra 20 yıl Kürt kelimesini kimse ağzına alamadı!Ne zaman ki General Mustafa Barzani, 14 Temmuz 1958’de Irak Kralı Faysal, General Abdülkerim Kasım tarafından kanlı bir darbeyle tahttan indirilene kadar Kürtlerin durumuhep suskunlukla geçiyordu. Irak’taki darbeden sonra cumhuriyeti ilan eden generalin ilk işi, İran’da kurulan Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin önderlerinden biri olan ve 1947’de Cumhuriyet yıkıldıktan sonra önce Irak’ta sonra Sovyetler Birliği’nde gözetim altında tutulan Molla Mustafa Barzani’yi Bağdat’a davet etmek ve Kürtlere Kerkük’ün de içinde olduğu bir otonom bölge sözünü vermek oldu. Bu ittifak sonucu, 7 Mart 1959’da General Sevaf adlı ırkçı bir Arap, Abdülkerim Kasım’a karşı Musul’da başlattığı ayaklanmayı Mustafa Barzani ve peşmergeleri tarafından bastırılınca Kürtlerin bölgedeki yıldızı birden parlar. Barzani, ayaklanmacıları ve onlara yardım eden Arap aşiretlerini kısa bir sürede bastırır. Olaylar sırasında iki Türkmen’in de ölmesi, Irak’ta Kürtlerin giderek güçlenmeye başlamasından rahatsız olan Türkiye, bölgedeki olaylara dahil olmak için Türkmenleri bir bahane ederek bir etkinlik kazanmak ister.
Bu haberin Ankara’da duyulması ve emekli bir general olan CHP milletvekili Asım Eren’in hükümete Kürtlere karşı „Aynıyla mukabelede bulunmayacak mısınız?“ diye sormasıyla siyasetin zaten gergin olan durumu daha da gerilir. Eren’i protesto için bildiri yayımlayan Kürt öğrenciler, hazırladıkları metnin altına ‘Türkiye Kürtleri’ imzasını koyunca, patlamaya hazır olanbombanın fitilide ateşlenmiş olur!..
Bu hususta açılan bir davada Canip Yıldırım ve Dr. Yusuf Azizoğlu ile birlikte İleri Yurt gazetesini çıkaran Musa Anter, yayımladığı Kürtçe “Qimil / Kımıl” adlı kitabı hakkında bir dava açılır. Bu davada Musa Anter’e destek veren 50 kişi gözaltına alınır. Gözaltına alınanlardan Mehmet Emin Batu mide kanamasından ölünce geriye 49 kişi kalır.Bu dava da 49’lar sayısı ile anılır. 14 ay tutuklu kalan 49 kişi27 Mayıs 1960 askeri darbesi olduğunda tutuklular serbest bırakılmalarını beklerken, askeri darbeciler bu davada taraf tutarak, Kürtlere karşı hemen harekete geçerler. Askeri darbe bir taraftan başbakanı ve bakanları aserken, öbür taraftan da Kürtleri nasıl yok edeceklerini planlaştırdı. Kürtlere bakış açısında devletin değişmeye hiç niyeti yoktu. 49’ların ilk mahkesiaskeri yönetim döneminde Ocak 1961 tarihinde yapılır. Adı geçen 49 Kürt yurtsever aydının adları şu kişilerden oluşuyordu:
- Şevket Turan, (Mardin – Gülhane Tıp Akademisi Maliye Şube müdürü ve levazım binbaşısı)
- Naci Kutlay, (Kars – Çamlıdere Devlet Hastanesi’nde uzman doktor)
- Ali Karahan, (Siverek – Avukat)
- Koço Elbistan, (Hassa – Kırıkhan’da ilçe doktoru)
- Yavuz Çamlıbel, (Doğubayazıt – Yedek topçu asteğmen)
- Mehmet Ali Dinler, (Cizre – Ankara Hukuk Fakültesi birinci sınıf öğrencisi)
- Yusuf Kaçar, (Dersim, Nazimiye – Birinci İnşaat Tekniker Okulu öğrencisi)
- Nurettin Yılmaz, (Cizre – Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi)
- Ziya Nami Şerefhanoğlu, (Bitlis – Avukat)
- Medet Serhat, (Iğdır – İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencisi)
- Hasan Akkuş, (Urfa – İktisat Fakültesi öğrencisi)
- Örfi Akkoyunlu, (Pötürge – Madeni eşya fabrikatörü)
- Selim Kılıçoğlu, (Varto – Kıdemli üsteğmen)
- Şahabettin Septioğlu, (Palu – Yüksek Ziraat Mühendisi, Levazım Asteğmeni)
- Said Elçi, (Bingöl – Muhasebeci)
- Sait Kırmızıtoprak, (Dersim, Nazımiye – İstanbul Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi)
- Yaşar Kaya, (Iğdır – İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencisi)
- Faik Savaş, (Genç – İstanbul Hukuk Fakültesi Öğrencisi)
- Haydar Aksu, (Kiğı – Stajyer Avukat)
- Ziya Acar, (Kulp – İstanbul Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisi
- Fadıl Budak, (Diyarbakır – İstanbul Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi)
- Halil Demirel, (Islahiye – Yardımcı topçu asteğmen)
- Ferit Bilen, (Diyarbakır – Kundura mağazası sahibi)
- Esat Cemiloğlu, (Diyarbakır – Yüksek Ziraat Mühendisi)
- Mustafa Nuri Direkçigil, (Diyarbakır – Sağlık Müfettişi)
- Fevzi Avşar, (Kars – İstanbul Tıp Fakültesi öğrencisi)
- Necati Siyahkan, (Siverek – İstanbul Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisi)
- Hasan Ulus, (Erzurum)
- Nazmi Balkaş, (Lice – İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğrencisi)
- Hüseyin Oğuz Üçok, (Diyarbakır – İstanbul Tıp Fakültesi Diş Hekimliği öğrencisi)
- Mehmet Nazım Çiğdem, (Ankara – Boya ve inşaat işleri ustası)
- Fevzi Kartal, (Van – Yedek asteğmen)
- Mehmet Aydemir, (Siverek – İstanbul Tıp Fakültesi öğrencisi)
- Abdurrahman Efem Dolak, (Diyarbakır – İleri Yurt Gazetesinin sahibi ve Güven Gazetesinin ortağı)
- Musa Anter, (Nusaybin)
- Canip Yıldırım, (Diyarbakır – Avukat)
- Emin Kotan, (Muş – Elektrik Muhasibi)
- Ökkeş Karadağ, (Maraş)