Covid vesilesi ile gereksiz kısıtlamalara karşı çıkan sadece ben olmadığım için başlığı çoğul olarak ele aldım.
Yazımın başında tıp biliminin ne olduğunu neye bilim denilir ve de bilimi fetişizm seviyesine çıkarmanın yanlışlığı üzerine kısa bir açıklama gereği duyarsam konu daha da anlaşılır.
Fevzi Kartal / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Tıp insan hastalıklarına yönelik tedavi yöntemlerinde nasıl araçlara ihtiyacımız olduğunu tespit etmektedir. Bunu yaparken insanların fizyolojik, anatomik, morfolojik vs. bu gibi hatta psikolojik (dikkat ederseniz doktora gittiğinizde adam size şöyle bir bakar, bir kere eşimle birlikte doktora gitmiştik “sanki adam bana asıldı acayip suratıma baktı (!)” demişti eşim) özelliklerinden yola çıkarak karar almakta.
Özcesi tıpta diğer bilim dalları gibi bir bilimdir ki bilimin tanımlamasına uygundur.
Bilim olay ve olguları gözlemleyerek, halihazırda var olan bilgi birikiminden yola çıkarak bunlara yönelik hipotezler geliştirerek açıklamalar yapmaya çalışan, bu hipotezlerini test eden, yanlışlıklarını eleyen, doğruluklarını ise eldeki bilimsel bilgi birikimine ekleyerek bir senteze varmadır kısacası.
Bilimler ikiye ayrılır, 1) Pozitif bilimler, 2) Pozitif olmayan bilimler. Tıp pozitif olmayan bir bilimdir. Bu uygulamalı bilim dalını yani tıbbi tedavi olmaktan ibaret görmek büyük bir hatadır. Dünyamızdaki çıkar çevreleri, büyük farmasotik firmalar diğer dallarda olduğu gibi tıbbı da fetişizm seviyesine indiriyorlar bu egoistler ve para için her yolu deneyen kendine tapanlar.
Bazı virologlar “aman ha aşıyı yaptır yoksa yarın öleceksin!” diyorlar; diğer taraftan bazı virologlar ve konunun uzmanları “hayır özgürlükleri kısaltacak kadar da değil”; bazıları da “bizi kontrol etmek için bu Covid aşısı yapılıyor” diyorlar.
Bunların hepside ‘kelli’ ‘felli’ Dr. Prof. unvanlı insanlar ve herkesin argümanı kendince yerli yerince.
Karacaoğlan’ın türküsüne benzer gibi eğer tabir uygun düşer ise “(…) Hangisinden yana yar eylesem gönlümü?”
Covid testine karşı çıkanların argümanlarından birisi beni de düşündürmeye yöneltti şöyle ki; 1981’den bu yana Fransa’da bütün Cumhur reislerin danışmanlığını yapmış zenginler şürekâsının “entelektüel”i söyleşisi şöyle; “ Elbette insanları idam edemeyecek, kamp düzenlemeyeceğiz. Kendi iyilikleri için olduğuna inandırarak bundan kurtulacağız. Çok büyük bir nüfus ve çoğunlukla gereksiz, ekonomik olarak çok pahalı bir şeydir. Sosyal olarak, insan makinesi yavaş yavaş bozulmaktansa, tiz bir sesle durması çok daha iyidir. Milyonlarca insana zeka testi yaptırmayacağız, tahmin edersiniz ki bir şey bulacağız ya da ona sebep olacağız, belirli insanları hedef alan bir salgın, gerçek bir kriz ya da değil, yaşlıları ve büyükleri etkileyecek bir virüs, fark etmez, zayıflar ona boyun eğecek, korkaklar ve aptallar buna inanacak ve tedavi edilmesini isteyecektir. Tedaviyi planlamış olmaya özen göstermiş olacağız, çözüm olacak bir tedavi. Aptalların seçimi böylece kendileri tarafından yapılacak: mezbahaya kendi başlarına gidecekler”. LAvenir de la vie (Yaşam ve Gelecek)-Jacaues ATALİ, 1981.
Bu söyleşi göz önünde bulundurulduğunda taa yıllar öncesinin bir plan ve projesi olamaz mı? Monsieur je sais tout (her şeyi bilen ve kendinden emin olan adam ve” aman ha hemen git aşıyı yaptır!” diyenler…
Aynı benzer zırvalamayı, bu zırvalamadan da öte bir barbarlıktır ve bunların bağımsız mahkemeler önünde hesap vermeleri gerekli. 2010 yılında bir söyleşide Bill Gates’ten de duyuyoruz; “Yeni bir aşı ile 9 milyara varan dünya nüfusunu %10, %15 azaltabiliriz”.
Pfizer ve İsrail’in bir anlaşma yaparak aşının on yılları alacak yan etkilerini gizledikleri haberleri dünya numerik gazetelerde haber yapılıyor- Profession Gendarme numerik gazete.
Zira birçok yan etkileri apaçık ortada hem de bazı kişilerde öldürücü düzeyde.
Sadece ABD’de ölenlerin 200.000’i aşı yapıldıktan sonra ölenlerdir.
ABD bilim (MİT) kurulu üyesi ve konunun uzmanı Prof. Dr. Sherri Tempenny şunları söylüyor; “ARN içerikli aşılardan dolayı gelecek yıllarda bir çok insan ölebilir”.
Hal ve haller böyle olunca nasıl olurda sorgulamadan resmi ideolojinin her dediğine “amenna” deriz?
Demek ki Fransa ve Hollanda halklarının “beynine ve kalbine” sahip olmak gerekiyormuş, gözlerini kapatıp aşı merkezlerine koşmuyorlar ve de sadece Fransa’da 200 noktadan her cumartesileri yaptığımız geniş katılımlı sokak gösterilerimiz işe yaradı ve bazı kısıtlamaları özgürleştirdik ve de yavaş yavaş meyvesini veriyor bu sokak gösterileri.
Darısı diğer halklara…
31 Ağustos 2021