Türkiye’nin Stratejisi Suriye Üzerinde Sahneleniyor
Terörist saldırılardan ekonomisi ciddi şekilde yavaşlayan ve Suriye’de aktif olarak savaşan Türkiye, tüm bunlara rağmen bir de, anayasayı değiştirmek ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı Vladimir Putin tarzı bir başkanlığa seçme kampanyasında tüketildi.
İktidar ve medyadaki gücüne rağmen Erdoğan’ın çevresi bile nisan ayında referandumun kazanılacağından emin değil. Neo-İslamcı hükümet, bu nedenle, Türkiye’nin can sıkıcı ekonomisini siyasi finale götürmeye yönlendiren bir dizi hile yapıyor.
Bununla beraber bu endişelerin ve başkanlık beklentilerinin ötesinde bir de NATO üyesi ve AB adayı ülke Ortadoğu’nun stabilitesinde batının güvenebileceği önemli bir güç olma özelliğini de gün geçtikçe kaybediyor.
Sayın Erdoğan, gücünü arttırma konusunda karşısına çıkabilecek en ufak yasal sınırlamaları ortadan kaldırmaya kararlı. Ancak hayranlık duyduğu ruh ikizleri Putin ve Trump arasında sıkışmış durumda.
AB’nin Türkiye’yi kabul edeceğine yönelik ciddi bir gösterge yok ve doğuya doğru kaymasını önlemek için AB 20 yıldır bir sonuca bağlanmayan süreç diyaloğunu yürütüyor. Avrupa Birliği liderlerinin Saray’a yaptığı son ziyaretler muhakkak Erdoğan’ın elini güçlendiriyor. Belli ki Erdoğan sert söylemlerine devam edecek.
Türkiye’nin bir Putin projesi olan Avrasya Ekonomik Birliği ve Şangay İşbirliği Örgütü ile yaptığı açıktan görüşmeler NATO ve AB’ye farklı seçenekleri olduğu şeklinde mesaj vermeye yönelik.
Ancak bu çok da Türkiye’nin istediği gibi gitmeyebilir. Erdoğan temmuzdaki acemi darbe girişimi sonrası Putin ile ilişkisini iyileştirip Kremlin’e yaklaşmak istedi. Beklentisi Rusya’nın bir yeşil ışığıyla Suriye’de savaşın seyrini değiştiren hava müdahalelerinin Türkiye’de tekrar canlanmış olan Kürt sorununun Suriye ayağını da bitirmesi. Ama görünen o ki Putin de AB gibi Erdoğan’ı Avrasya’da Suriye, İran ve Rusya’dan oluşan yeni bir güç dengesi oluşturmak için kullanacak.
Erdoğan’ın yakın zamanda çevresine dahil ettiği İşçi Partisi lideri eski Maoist ve ultra-ulusalcı Doğu Perinçek İslami bir kült olan Fethullah Gülen’in devletten tasfiyesini yürüttüğünü söylüyor. (Partinin 2015 seçimleri sonucu aldığı destek %0.25’tir.) Perinçek grubu Rusya yanlısı generaller ve ultra-seküler bürokratlardan oluşmaktadır.
Erdoğan Başkan Trump ile de yakın bir bağ kurmak istiyor. Ama beklentileri gerçekçi değil. Sn. Gülen’in iadesini istediği ABD yargı sisteminin Türkiye’deki gibi itaatkâr olmadığını öğrenmiş olmalı. Eğer Beyaz Saray Erdoğan’ın yücelttiği Müslüman Kardeşleri terör grubu ilan ederse bu da onu zora sokacak.
Önemli nokta Washington’ın Rakka’dan IŞID’i temizlemek için Suriyeli kürt savaşçılara desteğe devam edip etmeyeceği. Türkiye büyük ihtimalle Trump ile yakınlaşmak için ordusunu Rakka’da görevlendirecek. Yoksa İstanbul’da bir öğrencinin sorduğu gibi “Rakka’da görev almayan Türkiye ABD’nin Suriyeli Kürtleri desteklemesine nasıl karşı çıkabilir?”
FT den Çeviri Ege İlter
Kaynak: washingtonhatti