Ana SayfaNIVÎSKARÊNDiyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi

Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi

Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Diyarbakır Askeri Cezaevi 1972’de yapımına başlandı. 12 Eylül darbesinden iki ay önce tamamlanarak 4 Temmuz 1980’de açılmış, sanki bir spor salonu, bir kültür merkezi, bir sağlık kompleksiymiş gibi topluma, kamuoyuna “modern” olarak lanse edilmişti. 12 Eylül askeri darbesinden sonra böyle olmadığı The Times gazetesinde “Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevi” arasında gösterildi. Cezaevi 12 Eylül sonrası askeri yönetime devredilerek Sıkıyönetim Askeri Cezaevi olarak kullanıldı. Yapılan zulüm, işkence, insanlık dışı muamele ile dünyada adından söz ettirmeyi başararak dünya tarihinin utanç sayfalarından biri oldu. Cezaevinde 1981- 1984 yılları arasında 34 kişi öldü, onlarca kişi sakat kaldı. Cezaevinde yapılan insanlık dışı muamele, zulüm, işkence, ölümlerle ilgili belgeseller, filmler çekildi, yüzlerce kitap yazıldı, bu cezaevinde yaşananlar dünya kamuoyu ile paylaşıldı. Bu utanç abidesi sadece Esat Oktay’la, köpeği Co’yla yapılan insanlık dışı muamele, işkence ve ölümlerle olduğu kadar devrimci direnişlerle de anılıyor.

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 9 Temmuz 2021’de Diyarbakır ziyaretinde yaptığı açıklamalardan sonra Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na yeni hükümlü ve tutuklu alımı durdurulmuştur, diye Kürtlere lütufta bulunmuştur. Artık çocuklarınızı Edirne’ye, Trabzon’a, Rize’ye, Silivri’ye göndereceğiz diye adeta müjde vermiştir. Çocuklarınızla beraber sizlere de bir ceza veriyorum dercesine. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Kürtlerin hafızasını yok ederek, bir halkın dilinin, kültürünün, kimliğinin aşağılandığı, yok sayıldığı bu utanç abidesini kültür merkezine dönüştürmek için anahtarını Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a teslim etmiş. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “İnşallah böyle hatıralarla anılan bir cezaevi bu ülkede olmaz”  dediği saatlerde bu utanç abidesinde olanlar kadar olmasa da buna yakın şeyler yaşanıyordu ve hala yaşanıyor. Örnek mi Konya Ereğli Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde hücrede tutulan 40 tutukludan biri olan Yakup Brukanlı ağır tecride karşı bedenini ateşe verdi. Tekli hücrelerde tutulan tutuklular yaşadıkları hak ihlallerine dair başlattıkları onar günlük süresiz, dönüşümlü açlık grevlerine devam etmektedirler. Tutuklular 21. yüzyılda çağdaş dünyada çağdışı işkence ve ağır hak ihlali olan çıplak aramayı kabul etmedikleri için açık görüş, iletişim yasağı, tahliyelerin geciktirilmesi, infazların yakılması gibi cezalar veriliyor. Mahkumlar üç kişilik odalara alınmayı talep ettiklerinde cezaevi yönetimi tarafından “pişmanlık yasası” dayatılıyor. Havalandırmaya 1 saat çıkarılan mahkûmlar bu süre zarfında birbirleri ile görüşemiyorlar. Hiçbir sosyal aktiviteye izin verilmiyor. 2000 yılında cezaevlerine yapılan “Hayata Dönüş Operasyonu” ile onlarca mahkum öldürülerek hayattan kopartıldı. Bu ve benzer kötü anılarla anılmak istemiyorsanız, cezaevlerinin böyle kötü anılmaması için mahkûmlar üzerindeki tecridi kaldırın ve insan haklarına aykırı kötü muameleye son verin. Adalet Bakanı “Cezaevinin kapısına kilit vuran bir Adalet Bakanı olmanın şerefi bana yeter” diyor. O kadar haklı ki. Peki her ile bir cezaevi yapmak ve cezaevlerini düşüncelerinden dolayı yargılanan gazeteci, siyasetçi, sendikacı, öğrenci, STK temsilcileri, aydınlarla doldurmak… buna bir cevabınız olmayacak mı?

Bu cezaevinde ödenen bedelin sebeplerinden birisi de bugün bu ülkede varlığı hala kabul edilmeyen meclisinde X dil diye tutanaklara geçen Kürtçenin özgürleşmesi, varlığının kabul edilmesi, eğitim ve ülkenin 2. resmi dili olması mücadelesiydi. Bugün hala bu talepler geçerliliğini koruyor.

Türkiye’de nüfus artış hızı 2021 yılında 1.2, cezaevlerine girenlerin sayısındaki artış 11.6 yani cezaevlerine giren nüfusun artış oranı nüfus artış oranının 10 katıdır. Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin sayısı 2021’de yüzde 11.6 artışla 297 bin 860 kişidir. Türkiye’de cezaevinde bulunan kişi sayısı, Türkiye’nin nüfus sıralamasında en son sırada bulunan 20 ilin nüfusundan daha kalabalıktır.

Eğer geçmişten ders alınacaksa ve geleceğe umutla bakılacaksa amaç Diyarbakır Cezaevi’ni Kürtlerin hafızasından silmek, bu kötülüklerin üstünü kapatmak, cezaevlerini temize çıkarmak değil, amaç siyasi mahkumları özgürleştirmek, cezaevi sayılarını artırmak değil azaltmak, Diyarbakır Cezaevi utanç abidesini kültür merkezi değil “Toplumsal Hafıza Merkezi” yapmak olmalıdır. Her ile bir cezaevi değil bir kültür merkezi yapılmalıdır. O günün kahraman mağdurları o ağır bedeli ödeyenler tarihle yüzleşmek istiyorlar, işkencecileri ve katilleriyle yüzleşmek istiyorlar, bu insanlık suçunu işleyenlerin yargı karşısında hesap vermelerini istiyorlar. Hayatta olmasalar bile Mustafa Muğlalı gibi gıyabında yargılanmalılar.

Sonuç olarak Diyarbakır Cezaevinde bir insanlık dramı yaşanmıştır. Bu cezaevinde yaşananların tümüyle anlatılması mümkün değildir. Hiçbir makale, kitap, film, belgesel…. Bu cezaevinde yaşananları anlatmaya yetmez. Hep biryanı eksik kalır. Bugünkü cezaevlerini birer Diyarbakır 5’nolu Cezaevine dönüştürmemek dileğiyle!

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights