Ana SayfaSIYASETDEP DEPREMİ, HDP FELAKETİ / CUMA ÇİÇEK

DEP DEPREMİ, HDP FELAKETİ / CUMA ÇİÇEK

Dokunulmazlıklar üzerinden yürütülen onca tartışmaya rağmen, kabul edilen yasal değişiklikle esasında HDP’li vekillerin hedeflendiği çok açık. HDP’lilerin açıklamalarına bakılırsa, vekiller ifade vermeye gitmeyecekler ve zorla mahkemeye götürülmeleri durumunda ifade vermeyip, ortak bir metin okuyacaklar. Şimdi merak edilen konu DEP depreminde gördüğümüze benzer bir manzarayla karşılaşıp karşılaşmayacağımız. Daha da önemlisi böylesi bir durumda Kürt meselesinin nereye doğru evrileceği?

DEP Depreminin Üç Sonucu

Bu sorulara cevap vermek için DEP depreminin sonuçlarını hatırlamakta fayda var. DEP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve ardından zorla gözaltına alınarak tutuklanmaları Türkiye için büyük bir maliyet yarattı. Bu maliyet üç başlık altında toplanabilir. İlk olarak, Kürt meselesi büyük oranda şiddet alanına hapsoldu ve toplum olarak büyük bir şiddet dalgasıyla karşı karşıya kaldık. Dört bine yakın yerleşim yerinin boşaltılması, 2-3 milyon insanın doğrudan etkilendikleri zorunlu göç süreci, faili meçhul cinayetler, Kürt illerindeki sosyo-ekonomik ve mekânsal deprem gibi büyük yıkımlar çoğunlukla bu dönemde yaşandı.

İkinci olarak, Kürt meselesi bağlamında siyaset alanı çöktü. Bu sadece Kürt meselesinin siyaset konusu olmaktan çıkması şeklinde cereyan etmedi. Daha da önemlisi Kürt siyasi aktörleri büyük oranda tasfiye edildiler. Ve bu tasfiye siyasi parti ile sınırlı kalmadı, sivil toplum, medya gibi sahalara da taştı. Kuşkusuz bu durumun Türkiye ölçeğinde maliyetleri de oldu. Sivil ve askeri bürokrasinin siyaset kurumu üzerinde vesayetinin kök saldığı bir dönem yaşadık.

Son olarak, anaakım Kürt hareketinin toplumsal tabanının genişlediğini ve radikalleştiğini not etmek gerekir. 1990’lı yıllar ile 2000’li yıllarda anaakım Kürt partilerinin yerel ve genel seçimlerde aldığı oyların basit bir kıyaslaması bu genişlemeyi açıkça gösterir. Radikalleşmeyi anlamak için ise son dokuz ayda yaşadığımız kent merkezli çatışmalara bakmak gerekir. Bugün Cizre, Sur, Şırnak, Nusaybin, Yüksekova’da kentlere taşan çatışmalarda mobilize olan gençler tam da bu radikalleşme süreci içinde politik kanallardan sosyalleşmiş çocuklar.

Bugünün Farkı

HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması sonrasında tutuklanmaları gibi bir durumun anaakım Kürt hareketinin toplumsal tabanını genişletip genişletmeyeceği, özellikle büyük yıkımlara neden olan kent çatışmaları sonrası tartışma konusu. Orta vadede şiddetin yoğunlaşması, siyaset alanının çöküşü ve anaakım Kürt hareketinin toplumsal tabanının radikalleşmesi yeniden görülecektir. Ancak ölçek/düzey farkıyla: Hem şiddetin, hem siyaset alanının çöküşünün hem de radikalleşmenin ölçeği/düzeyi beklenen eşikleri hızlıca aşabilir. En az üç nedenden ötürü:

İlk olarak, Kürt meselesinin jeopolitik denkleminin DEP vakasının yaşandığı 1990’lı yıllardan farklı olduğunu hatırlatmak gerekir. Irak ve Suriye’de bugün bambaşka bir denklemle karşı karşıyayız. Türkiye’nin güneyinde Kürtler iki ülkede farklı formlarda da olsa, bazı belirsizlikler içerse de teritoryal egemenliklerini kurmuş durumdalar. Tüm bu veriler Türkiye’nin Kürt meselesini siyaset dışında bir yolla yönetemeyeceğini, siyasal alanı Kürtlere açması gerektiğini gösteriyor. Dokunulmazlık meselesinin geldiği nokta kuşkusuz bunun tersine bir yönelimin olduğunu ortaya koyuyor.

İkinci olarak, anaakım Kürt hareketi bugün 1990’lı yıllarla kıyaslanmayacak ölçüde bir toplumsal tabana ve bu tabana dayanan güçlü kurumsal yapılara sahip. Mecliste üçüncü parti, 12 şehirde %50 ve üzeri oy alıyor ve 11 şehrin belediyesini yönetiyor. Bu şehirler arasında Diyarbakır, Mardin ve Van gibi üç büyükşehir de var. Öte yandan medya, kadın, gençlik, sendika gibi alanlarda muazzam bir güce sahip. Tüm bunlar dayandığı toplumsal tabanın büyüklüğünü gösteriyor. Bu anlamda 90’larda “sürdürülebilir” çatışmalar, bugün eşikleri hızla aşarak sürdürülemez bir hale gelebilir.

Son olarak, geçmişten farklı olarak şiddet kırsal bölgeden kentsel alanlara zaten kaymış ve geçmişle kıyaslanmayacak derecede yoğunlaşmış durumda. PKK hem Rojava’da hem de dokuz aylık çatışmalarda elde ettiği deneyimlerle zaten kır eksenli silahlı bir örgütten kent eksenli silahlı bir örgüte büyük oranda dönüşmüş durumda.

Çatışma dinamiklerinde yaşanan bu değişimler dikkate alındığında, Kürt meselesinin siyaset alanının dışına itilmesini yeniden düşünmekte fayda var. Sadece siyasiler olarak değil, tüm toplum olarak…

BİRİKİM

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights