Bir virüs sarmış koca dünyayı
Stres bir yandan ölüm bir yandan
Hapishane yaptık evi yuvayı
Yaşam bir yandan korku bir yandan
Ellerde eldiven yüzlerde maske
Zıkkımın ilacı bulunsa keşke
Ölüme benzemiyor bu ölüm başka
Gözle görülmüyor bilmem ne yandan
Ali DUVARCI
Böyle sesleniyor köydeki hapishanesinden yoldaşımız. Tabii ki herkes kendi derdine düşmüş. Ancak birileri var ki yaşamları pahasına insanlığı bu salgın hastalıktan kurtarmaya çalışıyorlar. Profesörler, doktorlar, hemşireler, hasta bakıcılar ve temizlik işlerinde çalışan bütün sağlık emekçileri kendilerini feda ettiler, ediyorlar da. İnsanlığın kurtuluşu için. Daha da epeyce can alacağa benzer. Ama onlar emekçi. Bakmayın siz onların beyaz, temiz ve güzel elbiseler içinde olmalarına. Onlar dünyanın en tehlikeli ve riskli işini yapıyorlar. Ne adına. İNSANLIK ADINA!
Daha dün ben sokağa çıkmayıp ne yapacağım, çocuklarım aç ne olacak halimiz diye tepkisini dile getiren kadına, anneye GEBER diye çözüm üreten pratik kafayı kıskandım doğrusu. Her zaman böyle gerçekleri konuşan bir sermaye temsilcisini kolay bulamazsınız. Kıskandım!
MUSTAFA KORKMAZ / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Koruyucu maske takmadan dışarı çıkılmıyor, ancak maske yok. Parayla satmak yasak! Kargolar bir türlü gelmedi. Bir de baktık ki bizim maskeler İngiltere’ye gitmiş. Yine kıskandım!
Çalışan sağlık emekçilerine yapılan saldırı ve şiddetin önlenmesine karşı muhalefet partileri bir yasa tasarısını meclise sundu. Vay efendim bunu hazırlayıp sunan sen misin? Kesinlikle olmaz. Ertesi gün aynı yasayı kendisi sundu. Bu ne lahana bu ne turşu! Bu ne garip bir anlayış!
Bir ara not düşelim. Toplumun çok iyi yaşayan küçük bir bölümü (azınlık), toplumun diğer bölümlerini manipülasyon ve yeri geldikçe baskıyla susturur ve ülkedeki her şeyin iyiye gittiği izlemini yayar ve yaratır.
İşten çıkarmaların yasaklandığını öğrenince, vardır bu işin bir hikmeti diyecektim ki ücretsiz izinlerin serbest olduğunu görünce yine kıskandım. Yani patron artık seni işten çıkardım demiyor. Sen birkaç ay dinlen öyle gel diyor. Yanlış mı anlıyoruz acaba? Sermaye bu salgın günlerinde bir kez daha biz emekçilerden bir hayli ilerilere sıçrama yaptı ve üstelik emekçiler eve hapsedilmiş, kimse kimseyi duymuyor iken.
Tekrar tekrar belirtelim. Bilim kurulunda veya başka kurullarda emekçileri temsilen kim var? Onların yaşadıkları sorunları kim dile getiriyor? Talepleri neler? Nasıl yaşıyorlar? Kurulda bir çaycı, bir simitçi dahi olsa, inanın alınan kararlar çok daha farklı olurdu.
Salgınla mücadele, sağlık emekçisini korumakla, koruyucu ekipman sağlamakla olur.
Salgınla mücadelede evde kalabilmek için geçinme kaygısından,
Salgınla mücadeleye odaklanabilmek için emekçilerin, koruyucu ekipman bulabilecek miyim kaygısından kurtulması gerekir.
Çok garip son anda alınan sokağa çıkma yasağı kararıyla halk sağlığı hiçe sayılmıştır. Ben yaptım oldu anlayışından mantığından vazgeçilmesi elzemdir. İşin özü şu hafta sonları büyük oranda üretim yapılmıyor. Sermaye uyanık. Kapitalizmin tanrısı kâr ve para olduğundan sokağa çıkma yasağı uygulansın taleplerini yumuşatmak için böyle bir karar aldılar. Çünkü sokağa çıkma yasağı uygulanırsa halkın ihtiyaçlarını halkın yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalacaklar. Bu da sermayenin işine gelmiyor. Çıkarlarıyla çelişiyor. Kısacası şunda herkes hemfikir, şu an dünyaya egemen olan bütün siyasal iktidarlar halka yalan söylüyorlar.
Ekonomik kriz nedeniyle sıkışan Türkiye sermayesinin imdadına salgın hastalık yetişmiştir. Kapitalist iktidar yaşanan krizi fırsata dönüştürerek, işçi sınıfı aleyhine ne yapmak istiyorsa yapıyor. En başta kendi taraftarlarını ceza evlerinden çıkarıp muhaliflere yer açarak ve onları içeri atmaya başlıyor. İşçiler emekçiler aleyhine ne yapılması gerekiyorsa hiç çekinmeden yapmaktadır. Çünkü halk salgın hastalık korkusuyla tutsak edilmiştir.
Bulaşıcı hastalık (pandemi) biz işçi ve emekçilere neler uğruna mücadele edeceğimizi öğretti?
1-Bütün sağlık sektörünün kurumlarının toplum yararına kamulaştırılmasını,
2-Herksin sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanmasını,
3-Koruyucu halk sağlığının zorunluluğunu ve önemini,
4-Herkesin barınma hakkının olduğunu,
5-Herkesin işi ve iş güvencesine sahip olmasını,
6-Herkesin sağlıklı bir yaşam hakkına sahip olmayı,
7-Herkesin salgın, doğal afet, yangın, iş kazaları vs. durumlarda insan yaşamını güvenceye alacak yasalara sahip olmamız gerektiğini,
8-Ayrıca dünya halklarını bu salgın hastalıktan sağlık emekçilerinin mücadelesi kurtaracağını öğretti.
Son olarak kapitalizm, kapitalist sistemin kurumları, insanlığın ve dünyamızın çevre, uzay, insan sağlığı, yoksulluk, sefalet ve açlık, işsizlik, barış özgürlük ve kardeşlik, adalet ve eşitlik, insan hakları ve demokrasi, cinsiyet ayrımcılığı, refah ve kalkınma… gibi temel sorunları şimdiye kadar çözememiştir. Bundan sonra da çözemeyecektir. Hatta sorunlar daha da ağırlaşacaktır. Savaşlar, doğanın tepki vermesiyle salgın hastalıklar, afetler, yangınlar, depremler, üretim sahalarında büyük kazalar, maden ocaklarında kaza ve patlamalar, nükleer kimyasal atık ve kazalar o kadar artacaktır ki dünya ve insanlık yok oluşa doğru gidecektir.
Sevgili YSİ okuyucuları bu hafta sizlerle karındaşım olan üç emekçinin duygu ve düşüncelerini paylaşacağım.
Hatice, Tekstil işçisi (Mersin serbest bölge): Merhaba nasılsın? Nasıl olalım ki. İçeride kaldık. Hapiste gibiyiz. Dünden beri dışarı çıkamadık. Şimdi çocuklarla bahçeye çıktık. Güneşleniyoruz.
En kritik soru neden çalışmıyor musun? Yok. İşyerinde doksan kişiydik. Hepimize birer kağıt imzalatıp, üç aylığına ücretsiz izne ayırdılar. İŞKUR’a başvuru yapmadınız mı diye sorduğum da yetkililer gelip kontrol edecekmiş, ondan sonra belki işsizlik ödeneğinden faydalanabiliriz. Peki başka iş yerlerinde de işçi çıkardılar mı diye sorduğumda bir iki yer hariç bütün iş yerleri kapandı diye cevap verdi.
Kemal, sebze halinde çalışıyor (Mersin serbest bölge): Ne var ne yok dediğimde işler kötü. Tarlalara sebze ekimi yapılmaz ise her şey çok pahalı olacak diye cevap verdi. Fırsatçılar iş başında. Salgın hastalıktan nasıl korunuyorsunuz dedim. Hiç kimse uyarılara aldırış etmiyor. Herkes bildiği gibi yaşıyor.
Sayım, sağlık emekçisi şehir hastanesinde çalışıyor (Mersin): Kardeşim nasılsın dediğimde çok yorgun olduğunu yeni işten geldiğini anlattı. Kendisi taşeron işçisi. Asgari ücretle çalışıyor. Kadro verilmemiş. Ücretlerinde herhangi bir iyileştirme yok. Sendikanız var mı diye sordum? Evet var. Ancak sendika işyerine giremiyor. Hangi sendikaya üyesiniz. HAK-İŞ’e bağlı Hizmet-İş olduğunu söyledi. Salgından nasıl korunuyorsunuz diye sorduğumda en riskli grupta çalıştığını hastalarla direk karşı karşıya olduklarını açıkladı. Sadece iş güvenliği teçhizatlarının iyi olduğunu son derece dikkatli hareket ettiğini söyledi. Sizinle dayanışma içinde olan var mı diye sordum? Ara sıra SES’in (Sağlık Emekçileri Sendikası) kendileriyle ilgilendiğini ifade etti. Kolay gelsin kardeşim!
Tüm sayıların PDF formatları için aşağıdaki bağlantılara tıklayın