Barışa Adanmış Bir Yaşam: Önder Süreyya!

Karanlığın Esir Alamadığı Bir Yaşam 

Sırrı Süreyya Önder, Ortadoğu karanlığının en can alıcı, en karmaşık ve kanlı ağında toplumsal özgürlüğe doğmuş bir bilge. Özgürlük istemi, sempati, fedakarlık ve adalet duygusu gibi en çok değer verilen kişisel nitelikler, bireysel olduğu kadar toplumsal erdemlerdir. Tümüyle gelişmiş birey olgusunun vücut bulmuş hali ve nadir örneklerindendi Sırrı Süreyya, mücadeleci yaşam öyküsüyle. Sanatıyla ve heyecan veren aktivizmiyle, salt siyasi bir figür olmaktan ziyade rol model olmuştu barış açan ufuklara. Görüş ayrılığı ve karşılıklı eleştirinin gürültüsünde gelişip olgunlaşan bir çocukluktan, öteki bir Türk(!) olarak bir coğrafyanın yarım kalan barış türküsüne sundu yaşamını… Hiyerarşi ve tahakküm karşısında asla boyun eğmedi, sivri dili, keskin kalemi ve asla incitmeyen mizahı ile. Gezi’de, Gazi’de, Dersim’de, grevlerde, işçi eylemlerinde, açlık grevlerinde, siyasi arenada ve hak ihlallerinin yaşandığı her toplumsal alanda bulundu tatlı-sert ve bir o kadar net muhalif kimliğiyle. En iyi senarist ve yönetmen ödülleri bulunan Önder, büyük barış senaryosunun kaleme alındığı şu günlerde yorgun düştü, büyük insanlığa ağır bir barış yükü ve mirası bırakarak. Tahrip gücü insanlık tarihinde eşi olmayan bir düzeye erişmiş sistem ve duygusuz bir yıkım aracı olan, eşit olmayan bir savaş karşısında, beyaz bir güvercine siper olurken yenik düştü kalbi…  

 

Büyük barışma umudunun kırılgan arifesinde, barışın tüm farklı taraflarını, yaşam öyküsü ve inancıyla, perspektifleriyle buluşturdu, ölüme direnirken bile. Ölüm, bir ölse dedirtti tüm farklı seslere, tüm farklılığıyla… Geriye onurlu ve kadim bir miras bıraktı; ‘ortak ve eşitlerden oluşan yeni yaşam ve barış umudu’. Bir insanlık vicdanı, iyi bir hafıza taşıyıcısı olarak korumaya çalıştığı insanlık onurunu, barışla taçlandırmak idi tek yaşam kavgası. Ve büyük insanlığın boynunun borcu olarak kaldı, Sırrı Süreyya’nın barış iradesi. Bu irade, yalnızca ağır bir yas süreci aşılacak bir eşik de hiç değil aslında. Bu haklı isyan çağrısı ve yas, bu kirli sessizliği yırtıp, bizleri doğan güneşe karşı hayati bir kavşağa yaklaştırmıştır. Sırrı Süreyya’nın mirası da tam olarak budur.  İsyan bile bilgi, teori ve bilgelik gibi temellerin yokluğunda sadece bir tiyatro oyunu haline gelebilir. Ancak renkli kişiliğiyle, çığır açan sanatçı duruşuyla, yeni sanat anlayışına da öncülük yapmıştır. Bir modern zaman anarşisti olan Önder, özgür komünler ve devletin yerini konfederal örgütlenme formlarının aldığı yeni yaşamın inşasındaki emeğiyle, uygarlığın insanlığı zehirlemesine karşı da amansız bir savaş vermiştir. Savaş küresel ölçekte genişlerken, medya orkestrası eşliğindeki barbarlık insan ruhunu kemirirken, komünal değerlere farkındalık yaratmış ve aynı zamanda özel mülkiyeti de olabildiğince reddetmiştir.  

Hastane Koridorunda Yarattığı Ortak Yaşam İnancı ve Farklılıkların Zenginliğine Dair İnadı

Kürdistan coğrafyası, bu hakikati asla unutmayacaktır. Bu coğrafyanın yetim evladı Sırrı, bu coğrafyanın asla yetim kalmayacağının haklı ve meşru çığlığıdır da aynı zamanda… Bu realite ve bilincin yüklediği misyon ve miras ona olan özlemin de başat faktörüdür. ‘Ben Kürt değilim ama bu mesele çözülene kadar Kürdüm! Bize milliyetçi diyenlerin sosyalistliğinden şüphe ederim’ çıkışları ve tarihi empati yeteneğiyle, bu mesele nasıl çözülür, sorusunun da yanıtı olmuştur aynı zamanda. Huzur içinde uyuması da bu iradenin ancak zafere erişmesiyle gerçekleşecektir. Bu coğrafyada büyümüş her çocuğun ‘abi’ diyeceği bir gülüşün sahibi, bizim toprakların demlediği bir muhabbet dili olan Sırrı Abi’ye sözümüz yarım kalan barış düşünün elbet bir gün gerçekleşeceği olsun…  

Baki Kalan Bu Kubbede Hoş Bir Seda İmiş!  

Sırrı Abi’yi ebediyete uğurlarken, ona olan borcumuz, zor zamanlarda tereddüt etmeden üstlendiği misyonun devam ettirilmesi ve başarıyla tamamlanmasıdır.  

Kimsenin adını bile söyleyemediği bir ülkenin yurtseverliğini yapanlara, hiç kimsenin kimliğini bile ağzına almak istemediği bir halkın gerçeğini açığa çıkaranlara, kimliksiz bir yokluk bırakırken Önder, tüm ezilenlerin derdiyle dertlenen yüreği olacaktır Sırrı Abi’nin, Kürdistanlı yiğitler… Hakikat ve anlam arayışı barışla taçlandırılınca, karanlıklar yenilgiye uğrayacak ve gülüşü yine-yeniden bizi aydınlatacaktır. Toplumsal kurtuluş olmaksızın kişisel kurtuluş olamaz ve etik bir yaşam da olamaz, realitesinin sonsuz örneği olan ruhun her zaman en derinimizde hayat bulmaya devam edecektir! Bu derinlemesine bilinç ve özveriyle, barış düşünü gerçekleştirme iradenle haklı bir borç ve kadim bir miras bıraktın bizlere. Onurlu barış, ilkesel mutabakat ve eşitlerden oluşan toplum düşüyle zafere erişmek dileğiyle…  

Işıklar içinde uyu Sırrı Abi; özlem ve hasretle… 
 
Yazarın diğer makaleleri 

Verified by MonsterInsights