Polisin sebepsiz, keyfi ve orantısız güç kullanımı ve kapitalizmin her gün her saat sokağa fırlattığı işsizler, Fransız toplumunda büyüyen göçmen-yabancı düşmanlığı ve derin ırkçılık, son 18 ayda 16 kişinin Nahel benzeri saldırı sonucu yaşamını yitirmesi…
Van’a uygulanan bu negatif ayrımcı politikalar devletin yüz yıldan beri Kürt/Kürdistan meselesinde algıladığı tehditten hareketle üretilen stratejinin bir gereğidir.
Kürt siyasetini çok zor bir dönem bekliyor çünkü devlet sadece zor, baskı tutuklamalarla yetinmiyor. Kürt ulusal özgürlük mücadele dinamiklerini geriletebilmek için farklı araç ve yöntemleri devreye alıyor.
Sistem partilerinin seçimlerde açıkladıkları ya da açıklayacakları genel talep ve hedefler, Kürt halkının derdine deva olmuyor. Örneğin “Eğitim kalitesini yükseltelim” demenin Kürdistan’da karşılık bulması için önce Kürt anadilinde eğitimin gerçekleşmiş olması lazım.
DMA yeni bir aydınlanmayı; bilim ve kültürün ilk beşiği Kürdistan-Mezopotamya’nın merkezinde yer aldığı Kafkasya’dan Bağdat ve Kahire’ye uzanan coğrafyadan hedeflemeli. Bu üretimde aklın yeniden özgürleştirilmesi kilit önemde.
İran rejiminin, Doğu Kürdistan'a yönelik başta askeri hareketliliği olmak üzere bundan sonra izleyeceği siyasetleri dikkatle izlenmeli Zira 1979’dan beri ilk kez karizmasını böylesine fena çizdiren Humeyni rejiminin, başta Kürdistan ve Belucistan’da olmak üzere halklara karşı yeni taktiklerle intikam peşinde olduğu görülmektedir.
İsraf deyip geçmeyelim. İki ayrı kanalda gelişen israf gıda krizinin nedenlerinin başında gelir. Biri; sermayenin aralıksız körüklediği “kullan-at” yani ürünü bir kere kullan ve at kültürüdür. Diğeri başta mutfakta olmak üzere bilinçsiz israftır.