Bugün eve dönerken gene yol boyu Aslı’yı düşündüm…O güzel yüzünü, incecik boynunu, gerdanını, derinden bakan mavi gözlerini ve şu andaki mahpus halini…Aslı Erdoğan’ ı tutuklanmadan bir ay önce enteresan bir şekilde bir gazete yazısıyla tanıdım…Hemen o gün, hakkında videolar izledim, katıldığı televizyon programlarını…Ne yalan söyleyeyim kendini anlattığı yerde bile, söylediklerinden anlattıklarından çok güzelliğine takıldım…Aslı yazdıklarıyla ”Barış tellallığı”, ”Barış teröristliği” yapan,çekincesiz, hesapsız Kürt Özgürlük Mücadelesi veren, Kürt sorununun çözümünde elini taşın altına koyan cesur bir kadın edebiyatçı…Ve Sabahattin Ali’den sonra da mahpushane duvarları arasında ”terbiye” edilmeye, korkutulmaya çalışılan ilk edebiyatçı olduğu söylendi…Umuyorlar ki cezaevi yazar-şair, sözcükleriyle hayata yön verenler için bir umacı, ya tepegöz işlevi görsün ve edebiyatçının düşününü, yazınını korkutarak sona erdirsin.Unutuyorlar ki ”çılgın” bir yazar dilerse kah yel değirmenleriyle, kah umacıyla, tepegözle acımasızca savaşır sinmez, onu alt eder.
ASLI ERDOĞAN…/ARMEN SEMSUR
Aslı Erdoğan tutuklandığından beri hani diyorum, hayalimde onu bir başka yaşama aşılayayım…Çömez bir tanrı gibi yazgısını değiştireyim. Aslı ne balerin ne mühendis ne de yazarken daha…Henüz on sekizindeyken anneciği ona haber vermeden onun adına bir güzelllik yarışmasına başvursun. Ve derken kabul edilsin…Aslı mayolu geçişte podyumda salınırken bir an duraksasın ve jürinin sorularını beklemeye dursun…Soru klasik, tüm ”güzellerin” bildiği yerden. ”Elinizde bir sihirli değneğiniz olsa ne yapardınız?” ”Tüm savaşları sonlandırırdım, dünya barışı için uğraş verirdim.” Alkış kıyamet…Jüriden tam not. Aslı tacı başında, güzelliği tasdiklenmiş ayrılsın oradan. Kelepçelenmeden, tutuklanmadan. Barışı, iyiliği koftiden istediği için kılına bile dokunulmadan…
Herkes barış ister, ta ki savaş çıkana dek..Asıl barış yanlıları ise kötü günde, savaş halinde belli olurlar…Aslı ülkenin en zor günlerinde, bölgedeki tüm vahşete, acılı insanlarla ,yıkımla yerinde tanışlığına rağmen barışı dillendirmekten vazgeçmedi…Tıpkı Cebrail Melek gibi haksızlıkları ve hukuksuzlukları not etmekten, suçluları deşifre etmekten vazgeçmediği gibi. Aslı insan sever…Kürt,Türk Afrikalı fark etmez ona. Zulmün olduğu her yerde sesini yükseltir. Zalimlerin kendini her zaman tehdit algılayabileceği ölçüde nitelikli biridir…Güzel düş kurmanın, güzel yazmanın, büyülü sözcükleri bir araya getirmenin dışında yaşamaya yeteneklidir…Bu yetenek sayesinde bugün oradadır…Düşündüklerini savunacak, yaşayacak kadar cesaretli.
Geçen yaz, bölgede yaşananları, sokağa çıkma yasaklarını protesto etmekten ötürü Ağır Ceza’da yargılanırken içeri düşme olasılığı,cezaevi düşüncesi epey zihnimi yormuştu…En başta, karşı durduklarınızdan ötürü size birilerinin ceza kesme lüksü kabul edilemez geliyor…İnsan formunda insan olmayanların sizi bir kalemde mimleyecek olması çok acımasızca!..İdrak yolları sistit olmuş birine hangi dilde kendinizi anlatırsanız anlatın nafile…Pandomim, işaret dili bile iletişmene yetmiyor. Bir mevzuat var, bir de gece klüplerin ha bire yanıp sönen,değişen ışıklarına benzer iktidar parti politikaları…Birileri gıcık oluyor söylediklerine ve yaptıklarına…Hooop cezalısın! Ve sen aslında hiç suçlu değilken ve kendini suç işlemiş saymazken mahkumiyet, tutukluluk ağırına gidiyor.
Aslı şimdi güzellik tacı olmayan, düşlerini gerçeğe dönüştürme gayretinde gerçek bir ece! Şimdilik tutsak ama umarım bu daha uzun sürmeyecek.