Mehmet Topal
Devrimci mücadele derken ilk akla gelecek sorun örgüt ve örgütlenme sorunlarıdır. Bu örgütlenme sorununun da en önemli sorunu strateji sorunudur. Strateji öncül, taktik ise ikincil yani tali plandadır. Strateji de taktik de ülkenin sosyoekonomik ve politik yapısına göre değişim gösterir. Bu her siyasal örgütlenmenin olmazsa olmazı olmalıdır. Bu durumda can alıcı nokta olarak örgütün örgütlenmesinde örgütlenme stratejisinin önüne koyduğu hedeflerdir.
Biraz açacak olursak: Komünist örgütlenme sınıfsal bir mücadelenin olmazsa olmazı o örgütün çekirdeğini oluşturan işçi sınıfının devrimci işçi sendikalarıdır. Ve devrimci işçi sendikaları gerçekten devrime inanmış Marksist ve Leninist felsefe ile çok iyi eğitilmiş ve donanımlı kadroların öncülüğünde olmalıdır. Şayet örgüt önüne, milli demokratik devrim ve ulusal demokratik devrim taktiğiyle bir komünist örgüt örgütlemeyi koyarsa örgütleyemez. Çünkü ulusal kurtuluş mücadelelerinde öncü güç milli burjuvazidir. Köylülük bir bütün ve bölünmemiştir ve en zayıf halka kırsal alanlardır. Bunun için komünist bir örgütlenmeyi yaratamazsınız. Komünist bir örgütlenme yaratamayacağınız gibi her geçen gün biraz daha kan kaybedersiniz.
Yukarıda belirttiğim gibi strateji öncül taktik ise tali sorunlardır. Kanımca örgütlenme sorununun temelinde toplumda belirleyici olan sosyoekonomik yapıyı değerlendirirken bir yanılgı içindeyiz. Bu yanılgı sadece bizde değil, tüm siyasal örgütlenmelerde hakim. Örneğin yaşadığımız coğrafyada devletin siyasal yapısı, kültürel yapısı, üretici güçleri, üretim araçları ve üretim ilişkileri hiç irdelenmiyor.
Bir Marksist felsefe kavramı: Öz ve biçim. Toplumsal yapılar, üretici güçler, üretim araçları, üretim ilişkileri, üretim biçimi ile doğar, serpilir ve gelişir. Çünkü toplumsal yapıyı belirleyen temel güç üretim araçları, üretici güçler ve üretim biçimidir. Bir toplumda feodal üretim araçları, feodal üretici güçler ve feodal üretim biçimi hakimken siz o toplumsal yapıda kapitalist üretim araçları, kapitalist üretici güçleri ve kapitalist bir üretim biçimini örgütleyemezsiniz. Örgütlediğiniz andan itibaren o bir yeni toplumun inşasını doğurur. Bu konuda birçok örnek verilebilir.
Yine bir Marksist felsefe kavramı: Her yeni toplum bir eski toplumun bağrından-sinesinden doğar. Eski toplum ise o yeni toplumun ebeliğini yapar. Yani yeni toplum üretici güçleri, üretim araçları ve üretim biçimi eski toplumun bütün ilişkilerini tarihin çöplüğüne atmadan kendi toplumsal ilişkilerini örgütleyemez.
Yine bir Marksist felsefe kavramı: Evrim devrim sorunu. Toprağa atılan bir tohumun çimlenmesinden olgunlaşmasına kadar geçirdiği bir evrim dönemidir. O toprağa atılan tohumdan aynı özelliği taşıyan yeni bir tohum elde edilmesi bir devrimdir. Ana rahmine düşmüş bir ceninin doğuma kadar geçirdiği dönem evrim, doğduğu an o artık bir devrimdir.
Değerli yoldaşlar; diyebilirsiniz ki bunların hepsi pekala bilinen şeyler. Evet doğrudur, bilinen şeyler ama bir yanılgı var. İşte o yanılgı yıllardan beri önümüze doğru bir devrim stratejisini koyamayıp o stratejinin dayattığı hedefi kavrayamayışımızdır. Onun için Lenin’in deyimiyle hep “bir adım ileri iki adım geri” gidiyoruz. Bence örgütlenme sorununun gerçekten bir komünist örgütlenmesinin yaratılamamasının temelinde yatan nedenlerden öncül olan budur. Komünist bir örgütlenmenin yaratılması için sosyoekonomik yapının çok iyi değerlendirilmesinin önümüze çok doğru bir strateji koyacağına inanmıyorum.
Komünist bir örgütlenmeden bahsederken mücadelenin motor çekici gücü olan işçi sınıfından ve onun Marksist-Leninist ideolojisiyle donatılmış devrimci işçi sendikalarından bahsettim. Çünkü makinesiz sanayi, sanayisiz işçi sınıfı, işçi sınıfı olmadan komünist örgütlenme düşünmek Marksist felsefeye aykırıdır. Örneğin Marks neden devrimin, sanayi devrimini yapmış Avrupa’da doğacağını merkezin şafağında kapitalizmi doğuran ve kapitalizme beşiklik etmiş büyük Britanya ya da Almanya olacağını söylemişti. İşte tam da bu paragraf yukarıda belirttiğim özelliklerden dolayı önemli.
Peki neden Rusya’da bir proleter devrimden, bir devrimci mücadeleden bahsetmiyordu. Çünkü özelde Rusya’da genelde de Asya’da henüz kapitalist bir üretim tarzı hakim değil. Dönemin Rusya’sında, Çarlıkla yönetilen yarı feodal yarı kapitalist bir üretim tarzı hakim. Kanımca reel sosyalizmin çöküşüne en büyük etken toplumun kapitalizmin kokuşmuşluğunu ve çürümüşlüğünü yaşamadığı için ve kapitalist toplumun feodal toplumun sinesinden doğduğunu ancak bu yukarıda bahsettiğim çürümüşlük ve kokuşmuşluğu yaşamadığından yeniden kapitalizmin inşasına yönelindi. Bunun en basit örneği Moğolistan. Moğolistan’da kapitalist bir üretim tarzı yokken, sanayisi yok denecek kadar zayıfken bir yeni toplumun -kapitalizmi yaşamadan- o toplumun üretim araçlarını, üretici güçlerini ve üretim biçimini tarihin çöplüğüne atmadan yeni bir toplumun inşası mümkün değildir.
Moğolistan örneğini vermemdeki neden bir dönem Moğolistan’da sosyalizmin inşasına kalkışıldı. Neden diye sormayın çünkü maya tutmadı. Nedeni o dönem bırakın bir sanayiyi, yerleşik bir düzeni bile olmayan, öncül üretimi hayvancılık olan göçebe bir hayat tarzı olan bir çoban ülkesi Moğolistan. İşte bunun için o göl maya tutmadı.
Yani bu coğrafyada ulusal birlik için yeni yeni adımlar atılırken bir ulusun ulusal özellikleri olan ulusal birlik, dil birliği, kültür birliği, toprak bütünlüğü -coğrafi birlik- elde edilememiş, kazanılamamıştır. Bir ülke ve orada da bir komünist örgütlenme sağlanamaz. Sağlansa bile kör topal ağır aksak yürür. İşte tam da içinde olduğumuz durum.
Kanımca artık şu gerçek kabul edilmelidir. Mücadele UDD’nin (Ulusal Demokratik Devrim) emperyalizmin fiili işgaline karşı kendi Pazar alanlarını korumak için ulusal kurtuluş savaşı veren milli burjuvazi mücadelenin çekici gücüdür. Ve en büyük müttefiki henüz bölünmemiş köylülüktür. Emperyalizmin fiili işgaline karşı verdiği ulusal kurtuluş savaşını zaferle taçlandırmış ve bir demokratik halk iktidarına kapı aralamışsa mutlak olarak bir takım kültürel yapılanmalar kaçınılmaz olarak öne çıkmak zorundadır. Bu kültürel değişimlerin başında kesintisiz bir şekilde demokratik halk iktidarı için başat bir yapı işte aradığımız o komünist örgütlenmedir. Çünkü ulusal kurtuluş savaşı zaferiyle ulusal demokratik devrimini taçlandırmış bir yapı artık yeni bir toplumsal yapıya gebedir. Ve yavaş yavaş milli burjuvazi ilericilik barutunu yitirerek gericileşir ve pazar alanlarını korumak için tekelci sermayenin işbirlikçisine dönüşür. Tıpkı Rusya’daki geçiş sürecindeki Kerenski dönemi gibi.
Eğer böyle değilse bu coğrafyada kör topal, ağır aksak da olsa asrı devirmiş bir mücadelede neden halen ulusal bağlamda da sınıfsal bağlamda da elle tutulur bir örgütlenme söz konusu değil. Daha önce yazmaya çalıştığım ama yeniden vazgeçtiğim bir cümlede kendi kendime şu soruyu sorma zorunluluğu duydum. Ne idim ne oldum ne olacağım? Konuyu devrimci mücadelenin Fikir Kulüpleri Federasyonu’ndan tutun da Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nin kuruluşu, THKO kuruluş süreci, beraber örgütlenme, ayrı örgütlenme ve günümüze ne idik ne olduk ne olacağız?
Çözüm: Ezenin ve sömürenin sosyoekonomik, sosyopolitik yapısını doğru tahlil edip doğru bir strateji ve gerçek bir mücadele ile başarabiliriz.
Bu makale: Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 13 / Aralık 2022 (PDF) yayınlanmıştır.
Mehmet Topal yoldaşımız bir süredir kanser tedavisi görüyordu, maalesef Ekim ayı içerisinde kaybettik. Ailesinin, yoldaşlarının ve tüm sevenlerinin başı sağ olsun.