Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Deprem ikinci ayına yaklaşırken depremzedenin acısını bir nebze olsun dindirmek için Konfederasyonumuz KESK’in (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) organizasyonu dahilinde BES (Büro Emekçileri Sendikası) üyesi 4 yoldaş (Mecit, Mehmet, Oktay, Eyüp) 16 Mart sabahı saat 5’te Diyarbakır’dan Hatay’a doğru yola çıktık. 7-8 saatlik bir yolculuktan sonra saat 12-13 gibi deprem bölgesi Diyarbakır, Urfa, Antep, Maraş’tan sonra görev yerimiz olan Hatay’a ulaştık. Yol boyunca gördüğümüz hala kaldırılmayan insan cesetlerinin altında olabileceği düşündüğümüz deprem enkazları psikolojimizi allak bullak etti. Nihayet o kırık dökük psikolojimizle Defne ilçesi Çekmece mahallesindeki KESK Koordinasyon çadırında görevli 2 kadın yoldaşımızdan (Gönül Kural Şimşek, Nurnigar Sipahioğlu) görevimizi devraldık. Yoldaşlarımıza teşekkür ederek memleketlerine uğurladık. Haber Sen Hatay İl Temsilcisi aynı zamanda depremzede olan Cemil yoldaş koordinasyonumuzun demirbaşıydı. Bizim en büyük destekçimiz ve yol göstericimizdi. KESK MYK ve EĞİTİM SEN MYK üyeleri de deprem alanında depremzedeleri ziyaretlerde bulundular. KESK ve bileşenlerinden depremzedeler için gelen gıda kolileri, kırtasiye malzemeleri, kitap, iç çamaşırı, temizlik ürünleri, içme suyu, biberon gibi malzemelerin depremzedelere dağıtımında yer aldılar.
Hatay dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olarak kabul edilen, tarihi MÖ 4. yüzyıla dayanan tarihi bir kenttir. Roma döneminde Hatay Suriye Eyaletinin başkentiydi. Tarihi kaynaklara göre Hıristiyanlık Kudüs dışında ilk defa Hatay’da yayılmış. Hatay Mezopotamya, Suriye, Arabistan, Mısır’ı birbirine bağlayan önemli bir ulaşım, kültür, uygarlık, inanç, medeniyetler kavşağıdır. Bağrında birçok medeniyeti ve inancı barındırmaktadır. Böylesi tarihi, kadim şehir iktidarın ve diğer iktidarların ihmali yüzünden yok olma noktasına geldi.
Deprem kuşağında yer alan ülkemizde zihinsel dönüşüm projesi uygulanmadan ve 19 yüzyılda Avrupa’da uygulanan kentsel dönüşüm projesi bizde yanlış anlaşılarak rantsal dönüşüme geçilmiştir. İşte 6 Şubat depremi bu rantsal dönüşümün bir sonucudur. Bu rantsal dönüşümün faturası ülkeye pahalıya mal oldu. 50 bin üzerinde can kaybı 100 milyarlarca dolar maddi kayıp, değeri parayla pulla hesaplanamayacak manevi değerler kaybı yaşanmıştır. Vatandaşlardan edindiğimiz izlenime göre deprem bölgesinde devlet kurumları başarılı bir sınav verememişlerdir. İlk üç gün alanda hiçbir kurum yoktu. AFAD elemanları Hatay’a gelirken malzemeler yanlışlıkla başka illere gönderiliyor, 36 saat sonra TSK’dan yardım isteniyor. Gelen askerler mahallelerin yağmalanmaması için önlem alıyorlar. Can kurtarma amaçlı kimse alanda yok.
Neval Altunöz Atayurt Gazetesi Hatay yerel gazetesi kadın muhabiri: Ben ablamı 3 gün sonra kendi çabamla enkazın altından çıkardım, diyor. Mahallelerden hilti, balyoz, spiral, jeneratör toplayıp kendi imkânlarımla kurtardım.
Karaali köyünden bir vatandaş elit kişilerin istek ve talepleri doğrultusunda köyümüze AFAD’dan çadır gelmiştir, diyor.
Yerle bir olan evinin enkaz yığını üzerine çömelerek sigarasını içen yaşlı bir amcayla sohbet ettik. 20 yıl Suudi Arabistan’da çalıştım diyerek feryat etti. Kollarını yana açarak işte sonuç bu dedi. Bu koca enkaz yığını.
Yine çok ciddi anlamda hasar gören binasının 3 basamaklı merdivenine oturan yaşlı anne çökme tehlikesini umursamadan başını iki avucunun arasına alarak düşüncelere dalmıştı. Yaklaşıp hal hatırını sormaya sohbet etmeye cesaret edemedim. Kim bilir acı hikâyesi neydi?
Servet Üstünakbaba İHD (İnsan Hakları Derneği) Hatay Şube Sekreteri ve MYK üyesi söyledikleri içler acısı şeylerdi. 3 gün boyunca hiçbir müdahale olmadı. İnsanlar bağıra çağıra öldüler. Ölülerin bedeninde bir yara bere izi yoktu, enkaz altında donarak öldüler. İnsanlar sabah erken saatlerde pijama ve terliklerle yağmur altında bekliyorlardı. Çünkü araçları da enkaz altında kalmıştı. O insanlar o yağmur anında sığınacakları bir yer, içecekleri bir bardak sıcak çay bulamadılar. Üç gün sonra bütün sokaklar cenaze kokuyordu. Enkaz alanına girilmemesi gereken tırnaklı kepçeleri soktular, enkazları kaldırmak için. İnsanların kolları, bacakları, uzuvları koparıldı. Neredeyse enkazdan bütünlüklü cenaze çıkarılamadı. İlk gün geçici barınma yerleri olmadığı için eksi 2, eksi 3 derece soğuktan sığındıkları okul bahçelerinde, benzer yerlerde uyudukları için öldüler. Ciddi bir koordinasyon eksikliği yaşandı. İl dışından gelen yardım araçları koordine edilemediler. İnsanlarda sahipsizlik hissi duygusu memleketlerini terk etmek zorunda bıraktı. Binlerce araç yollara çıktı ve ulaşımda kargaşa yaşandı. Acil durumlarda yapılması gereken sosyo-psikolojik destek yapılamadı. Birçok insanı enkaz altından yakınları, komşuları çıkardı. Ailelere yanlış cenazeler verildi, kaldırımlar cenaze doluydu, bu cenazeler halılara, battaniyelere sarılarak gömüldüler. Çünkü kefen yoktu.
Servet Üstünakbaba: Günlerce insanların enkaz altında bağırtılarını duyduk fakat müdahale edemiyorduk. Çünkü ya ekip yoktu ya da ekip vardı ekipman yoktu. Ekiplere ekipman tedarik edilince de insanların sesleri kesilmişti, çünkü ölmüşlerdi. Cenazeler günlerce sokaklarda bekletiliyordu. Çünkü defin işlemleri için kepçe, kürek, kazma… gibi araç gereçler yoktu. AFAD’la yerli ve yabancı ekipler arasında koordinesizlik vardı. Ekipler günlerce okul bahçelerinde bekletildiler. Haberleşme sistemi çöktü, sosyal medya kısıtlamasına gidildi. Sosyal medyaya getirilen kısıtlama halk arasında haberleşmeyi engelledi, kimse kimseye ulaşamadı. Cep telefonları ilk 6 gün kesikti, kapalıydılar, dolayısıyla yardım ekiplerine ulaşılamıyordu. Mobil şebekelerde aksaklıkları gidermek için yurt dışından gelen yardımlar da geri çevrilmişti. Marketler, eczaneler deprem sırasında halk tarafından eşyaları alındı. Bu olay ne kadar yabancılar tarafından yağmalandı dense de olay o bölgede yaşayan insanlar tarafından yapıldı. Çünkü insanlar aç, susuz, yaralıları için ilaç almak adına yaptılar. Tabi bazı art niyetli insanları bunun dışında tutuyoruz, diyor. Hatay T Tipi Kapalı İnfaz Kurumu’nda adli hükümlüler firara teşebbüste bulunmuş, yangın çıkarmışlardır. Yangın söndürüldükten sonra hükümlü ve tutuklulara müdahale edilmiş 12 yaralıdan 3’ü hayatını kaybetmiş. Mültecilere yönelik ırkçı ve nefret dili söylemleri özellikle depremzede mültecilerin gıda ve diğer ihtiyaçlara erişimine ciddi anlamda engel oluşturmuştur. Bazı plakasız araçların içerisinde silahlı insanların olduğunu gözlemledik. Şehir içerisinde plakasız gezen birçok araç vardı. Plakasız beyaz minibüsler ve ticari tipi (sarı taksiler) araçlar da söz konusuydu. Bu araçların içerisinde üniformalı silahlı kişiler vardı, diyor.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum “Biz hiçbir afet bölgesinde vatandaşımızı aç ve açıkta bırakmadık.” diyor. Oysaki hala Hatay’da aç da açıkta da insanlar vardı. Çok sağlıksız asbestli ortamlarda yaşıyorlar. İleriki yıllarda çok ciddi sağlık sorunları ile karşılaşacaklar. Şehrin muhtelif yerlerinde oluşturulan çadır köylerin yakınına ve tarım arazisine dökülen asbestli enkaz yığınları çok ciddi sorunlar teşkil ediyor.
Hayalet bir kente dönüşen bu kadim şehirde akşam karanlık çöktüğünde tek bir apartman dairesinin lambası yanmıyordu. Sadece sokak lambaları yanıyordu. İşte Hatay’ın hal-i pür meali bir eksikle budur. Hatay’la ilgili olumlu veya olumsuz depremle alakalı ne söylersen hep bir eksik kalır.