Adına şarkılar yazılıp türküler söylendi. Halaylar çekilip horonlar tepildi. Oy korona korona. Kim korkar korona virüsten dediler. Elhamdülillah biz… dediler ise de ölümler başlayıp herkesi ölüm korkusu sardığında, ancak işin ciddiyeti anlaşılabildi.
MUSTAFA KORKMAZ / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Bu korona virüs döneminde salgın hastalıklarla, laboratuarlardan virüs çalınması, biyolojik silahların kötü niyetli kişilerin eline geçmesi, depremle veya başka bir nedenle laboratuarların tahrip olması sonucu virüsün atmosfere karışması, kimya fabrikalarındaki patlamalar ile ilgili ne kadar dizi, film, belgesel varsa bu Covid-19 sürecinde televizyonlarda gösterildi. Korkuyla her şey tüm toplumsal kesimlere kabullendirilerek zihinlere kazındı.
Türkiye’nin var olan krizine isim babası oldu Covid-19 krizi. Ekonomik kriz iyiden iyiye kedini hissettiriyordu ki tam bu sırada Covid -19 yani korona imdada yetişti. Bahane ve isim bulamıyorlardı onu da bulmuş oldular. Tam da ekonomi şahlanmış uçuyordu ki, gözü kör olasıca korona girdi memlekete. Gerçi ekonomi yeniden şahlanıp uçuşa geçti şu günlerde!
Önceleri şaka zannedildi. Koronavirüs ilk önce Müslüman olmayan ve batı ülkelerinde ortaya çıkması gerici cenahı oldukça sevindirmişti. Hatta zil takıp oynamışlardı. Olayı dini bir kılıfa büründürerek insanların dinden uzaklaşması, Müslüman olmayan toplumların ve devletlerin varlığı, yaşam tarzları, kültürlerini eleştirerek ve bu farklılıkların İslam’a göre sapkınlık olduğunu propaganda etmeye başlamışlardı ki, İran’ın Kum kentinde mabetlerde insanlar birer ikişer yerlere düşmeye başladı. Kabe ziyarete kapatıldı. Camiler belki de bu kadar uzun süre ibadete kapalı kalmamıştır. Umre ziyaretleri yarıda kesildi. Dönüş yapanları karantinaya almada zorluklarla karşılaşıldı. Günahlarından arınarak dönmüşlerdi, nasıl olurda kendilerine hastalık bulaşabilirdi. Akılları bir türlü almıyordu. Beş vakit abdest alıyorlardı, yani temizdiler kendilerine göre. Kamuoyunda tepkiler yükselince karantina zorunlu hale geldi, ancak bir türlü kabullenemeyip öfkeden deliye dönüyorlardı, bu bize yapılır mı diye. Hastalık bulaşsın diye polislerin yüzüne tükürmeye kadar işi ileri götürmüşlerdi. Umreciler bizi yaktı diyen doktoru linç etmeye kalkıp, özür diletmişlerdi. İşin garip tarafı dört yüz umreciye yapılan testlerde üç yüz kırk beşinin testi pozitif çıkmıştı.
Bazı şeyhlere ve tarikat temsilcilerine Koronavirüs bulaşıp ölmeleri işin ciddiyetini gözler önüne sermişti. Hatta şeyhin biri Koronavirüsten ölünce müridi de olayı kabullenemeyip intihar etti. İran’da Koronavirüsten korunmak için bir Fatiha okumanın yeterli olacağı topluma telkin ediliyordu. Bakan ve milletvekillerinin hastalanıp ölmeye başlamasıyla ciddi anlamda tedbirler almaya başladılar. Müdahale edilmese idi Koronavirüs eşitlikçi bir rota, izlemeye başlamıştı. Egemenler hızla kendilerini korumaya aldılar. Kendilerini toplumdan izole edip hayatı zorlaştırmaya başladılar.
Yapılan her şey göstermelik, göz boyama ve siyasi propagandaya dönüştü. Maske dağıtımları ve temini bile başlı başına sorun oldu. Kendi halkı maske bulamaz iken başka ülkelere nasıl yardım yaptığımız propagandası yapıldı. Bizler de yedik. Bulaşıcı hastalığın ilk dönemlerinde birkaç objektif açıklamanın dışında kamuoyuna yansıyan hiçbir bilgi, gerçeği yansıtmıyor ya da inandırıcı değil. Resmi olarak açıklanan vaka ve ölüm rakamlarının aksine, bağımsız tıp otoriteleri açıklanan rakamların en az on katı olduğunu açık açık söylüyorlar ki doğrudur. AKP medyasına bakarsan bütün dünyaya biz yardım ediyoruz ve dünyada bizi kıskanıyor.
Bu satırların yazıldığı sıralarda, şu ana kadar dünyada doğrulanmış Koronavirüs (COVID-19) vaka sayısı 21.389.514 kişidir. Koronavirüsten ölenler 765.029 kişidir. İyileşen hasta sayısı 13.287.261 kişidir.
Türkiye’deki resmi açıklamalara göre aynı tarih itibari ile durum şöyledir. Doğrulanmış Koronavirüs (COVID-19) vaka sayısı 248.117 kişi, Koronavirüsten ölenler 5.955 kişi, 229.972 kişidir. Bu rakamlar günlük olarak değişmekte ve artmaktadır.
İstisnalar hariç hiçbir devlet doğru bilgi vermiyor. Hepsi yalan söylüyor, günü kurtarma ve iç siyasette nasıl pazarlarımın peşindeler. Velhasıl bizimkiler çok iyi pazarlıyorlar.
İŞİN ASLI NEDİR?
Koronavirüs pandemisi bir anda ortaya çıkmadı. Dünya sağlık örgütü kapitalizmin güdümünde olsa da on beş yıl öncesinden bütün devletlere uyarısını yapmıştı. Olası bir pandemiye karşı tedbirlerinizi alın, programlarınızı yapın diye. Görünen o ki kimse uyarıları dikkate almamış. Dikkate alsalardı rejimler, yönetimler bu kadar çuvallamazlardı.
Koronavirüs salgını bir sağlık sorunu olarak başlamış, ancak hemen herkesi ve her alanı etkileyen küresel bir kriz durumuna gelmiştir. Kriz ve yaşam, çok büyük oranda bilim kurgu tartışmalarına indirgenerek ve herkes tartışmalara katıldığından sorun kaotik bir hal aldı.
Covid-19 ile ilgili sorulara yanıt arar iken ne ile uğraştığımızı iyi bilmeliyiz. İmge ile korku arasındaki ilişkide olduğu gibi, insan ile doğa arasındaki harap olmuş bir ilişkinin karmaşık bir yansımasıdır Covid-19 salgını ya da hastalığı. Covid-19 doğanın bir uyarısıdır insanlığa karşı. ‘’Yeter artık benimle oynamayın. Ben size mecbur değilim, siz bana muhtaçsınız. Ben verdiklerimi her an için alabilirim. Her şeyi aşırı kar hırsı ile yok ederseniz telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkar’’ diye her seferinde uyarıyor doğa.
NELER OLDU/OLUYOR?
Egemen sınıf ekonomik krizi perdelemek ve toplumsal muhalefeti zararsız hale getirmek için salgını bekliyormuş. Anında pusudan çıkıp saldırıya geçti. Demek ki fırsat kolluyormuş. Krizi fırsata çevirmek diye buna denir. Tıpkı askeri darbe girişimini bahane ederek var olan sınıf ve Kürt muhalefetinin üzerine çullandığı gibi. Yine aynı yöntem. İnsanlar aylarca sokağa çıkamadılar. 8 Mart, Newroz, 1 Mayıs gibi emekçilerin taleplerini dile getirdikleri eylemlilikler yasaklandı. Grev yapılamaz hale geldi. İşten çıkarmalar sözde yasaklandı ancak işsizlik tavan yaptı. Maskesiz sokağa çıkmak yasaktı ama maske de yoktu.
AKP Kürdistan’daki halkın oylarıyla seçilmiş belediyelere kayyum atama işini sonuçlandırdı. Milletvekili, belediye başkanları, belediye meclis üyelerini ve diğer Kürt muhaliflerini hapse atma işini büyük oranda tamamladı. Atanan kayyumlar kamuya ait ne varsa talan etme ve satma işini epeyce hızlandırdılar. Sona yaklaştılar gibi. Kürt halkına ve Kürdistan’a saldırıların şiddeti artarak devam ediyor.
Ekonomi dibe vurdu. İşsizlik zirvede. Yoksulluk tavan yaptı. Yolsuzlukta “batan geminin malları bunlar” mantığı işliyor.
Sağlık emekçilerine ruhani anlamlar da yükleyerek ‘’sizin hakkınız ödenmez’’ diyerek sözde iltifat ediyorlardı. Ama gerçekten haklarını hakkedişlerini, fazla mesailerini maddi olarak ödemediler. Sendikal tercihten dolayı çalışanlar arasında ayrımcılık ayyuka çıktı. Döner sermaye ödemelerindeki eşitsizlik sağlık çalışanlarının en önemli sorunu. Koronavirüs ile mücadelede sağlık emekçileri, zorlu çalışma koşulları, ayrımcılığa tabi tutulmaları, maddi yetersizlikler çalışanlar arsında korona virüsün yaygınlaşması, meslektaşları arasında ölümlerin artması, pandeminin meslek hastalığından bile sayılmaması, sendikaların çalışanların sorunlarına uzak kalması ve ilgilenmemesi ya da iktidar yanlısı politika izlemeleri, emekçiler arasında tükenmişlik sendromuna yol açıyor ve tetikliyor. Özellikle doktorlar arasında istifa edenler hızla artıyor.
Bu dönemde sevinçlerimizi mutluluklarımızı buruk yaşadık. Acılarımızı dostlardan uzakta, yalnız yaşadık ve paylaştık.
NE YAPMALI?
Gelelim herkesin sorduğu dillendirdiği düşünürlerin akademisyenlerin sosyalistlerin kafa yorduğu soruya. ‘’Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ya da kim kazanır’’sorusuna. Bu soru her olağan üstü dönemden sonra sorulur. Aslında bu sorunun cevabı açık. Kim hazırlıklı ise o kazanır ve öyle de olmuştur. Birinci ekonomik kriz ve dünya savaşı sonrası Bolşevikler dünya halklarına devrim hediye etmişlerdir. İkici ekonomik kriz ve dünya savaşı sonrasında sosyalist bir dünya ve devamında dünya petrol kriziyle birlikte ulusal kurtuluş hareketleri ve sosyalist karakterli bağlantısızlar hareketi sosyalist hareketin literatürüne yazılmıştır. Bu başarıların asıl nedeni uzun erimli mücadele ve en önemlisi ÖRGÜTLÜLÜKTÜR.
Bu dönemden, yani seksenlerden sonra kazanan hep emperyalist kapitalizm olmuştur. Kapitalizm yani egemen siyasal sistem işçi ve emekçilerin her türlü örgütlülüğünün önüne geçip dağıtırken sermaye sınıfı kendi örgütlülüğünü alabildiğine güçlendirmiştir.
İşçi sınıfı cephesine şu an için bakıldığında tarihindeki en güçsüz ve örgütsüz dönemini yaşamaktadır. Bu ezilen tüm toplumsal kesimler için geçerlidir. Var olan örgütlülüklerin büyük bölümü sistemin tamamlayıcısı ve savunucusu durumundadır. Bir defa bunun aşılması lazım. Çünkü dünya küçük artık. İnsanlığın başına gelebilecek her felakete karşı, ezilen sınıfların enternasyonal bir dayanışma anlayış ve yöntemlerle mücadele etmesi gerekiyor. Bu sorun kendini Covid-19 salgınında hissettirmiştir. Hissettirmek bir yana kendini dayatmıştır. Herkes kaybetti bu korona kriziyle. Tek kazanan şimdilik kapitalist sistem.
Bu Covid-19 döneminde büyük işletmeler istisnasız ve aralıksız çalışmıştır. Sermaye hiçbir dönemde olmadığı kadar işçi sınıfına vahşice saldırmış hak gaspı yapmıştır. Sendikalı olduğu için işten atılmaların kanunen yasak olmasına rağmen, sendikalaşma çabaları bastırılmış olanlar ise bir bahaneyle işten çıkarılmışlardır. Koronavirüs döneminde yüzlerce emekçi yaşamını yitirmiştir.
Dünya genelinde yüz milyonlarca işçi işsiz kalmıştır. Milyonlarca insan açlıkla karşı karşıyadır. Yüz binlerce küçük işyeri kapanmıştır.
Ancak Koronavirüs sürecinde insanların doğayı kirlettiklerine ve kirletildiğine dair düşünceleri yükselişe geçmiş, çözüm çare üretme ve mücadele etme güdüsü güçlenmiştir.
Siyasi iktidar cenahında burjuva sınıf turizm bakanının otellerinde yaz tatillerini tamamlayıp eğitim bakanının okullarına doğru yola çıktılar. Eğitim bakanının okulları varsılların çocukları için pandemi koşullarına göre dizayn edilmiş ve eğitim öğretime başlayacaklardır. Olası sağlık sorunlarına karşı sağlık bakanının hastaneleri hazırlıklı. Çünkü gelecekte bizi yönetecek, onların deyimi ile sağlıklı nesiller yetiştirilecek!
Sosyalist Mezopotamya Sayı: 8
Tüm sayıların PDF formatları aşağıda
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 1 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 2 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 3 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 4 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 5 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 6 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 7 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 8 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın