Covid-19 sonrası dünyanın nasıl bir hal alacağı tartışılırken; işsizlik oranlarında artışın yaşanacağı genel bir kabule dönüştü. Öyle ya; kapitalizmin faturalarının emekçilere kesilmesi kriz anlarında ve sonrasında birinci kuraldır.
Yaşar Kazıcı / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Pandemi öncesinde de tüm dünyada geleceksizlik içerisinde yaşayan genç işçileri verilerden hareketle baktığımızda pandemi sonrası adeta bir distopya bekliyor. Bu distopyanın geri püskürtülüp püskürtülemeyeceği sınıfsal örgütlenmenin düzeyine bağlıdır. 1 Mayıs özel sayısında da ifade ettiğim üzere işçi gençliğin sendikal mücadeleyi tartışmaya açması; işini kaybedip kaybetmeyeceğini, haklarını alıp almayacağını, krizin faturasını ödeyip ödemeyeceğini belirleyen temel koşul olarak önünde duruyor.
İŞKUR’un 2020 Mart ayı verilerine göre kayıtlı işsiz sayısı 3 milyon 675 olup bu sayının % 36,4’ü gençlerden oluşuyor. Genel işsizlik içinde gençlerin işsizlik oranı her geçen gün artarak devam ediyor. Üstelik bunlar resmi rakamlar, gerçek rakamlar da değil!
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Araştırma Uzmanı Susana Peurto ile Makroekonomi ve İstihdam Politikaları Uzmanı Kee Kim tarafından geçtiğimiz günlerde bir makale yayınlandı. Makalede, Covid-19’un genç istihdamı üzerindeki etkisi analiz edildi. ILO’ya göre pandemisosyo-ekonomik açıdan kırılgan olarak kategorize edilen kesimi olumsuz etkiledi ve etkilemeye de devam edecek. Makalede dikkat çeken nokta ILO’nun kırılgan kategorisinde genç işçiler de yer alıyor. Pandemi öncesi 2019 yılına ait verilere göre 25 yaş altındaki her beş kişiden birisi ne istihdam alanında ne de eğitimdekendine yer bulabiliyordu. Bu veriden hareketle her 5 gençten 1’inin toplumun dışına itildiğini söyleyebiliriz. Sayısal olarak ifade edersek 267 milyon genç bu 5 kişiden 1’inin toplam sayısını oluşturuyordu. İstihdam edilenler ise toplumun dışına itilmese de istihdamın kayıt dışına itiliyordu. Orada da veriler şöyle; her dört gençten üçü özellikle de orta ve geri kapitalist ülkelerde; tarım sektöründe veya kafe-restoran gibi hizmet sektöründe kayıt dışı çalıştırılıyordu. Kayıt dışı çalışma doğal olarak bu genç kesim için iş güvencesi ve yasal koruma imkanlarını, TİS, tazminat, sigorta, grev gibi en temel çalışma haklarını ortadan kaldırıyordu. Diğer yandan emek piyasasını avucunda tutan patronlar; genç işçileri esnek çalıştırarak, düzensiz çalışma saatlerine, düşük ücrete tabii tutarak; genç emek gücünü keyfi kullanım alanı olarak görüyorlar. Hem ücret anlamında hem de istihdam edilme biçimiyle kısmi, part-time gibi sistemlerle çalışan genç işçilerin bir kısmı ne çalışan olabiliyor ne de işsiz onun arasında bir yerde kalıyor. Bu durum yeni değil elbette ve bu durumun gözle görülür sonuçları her gün katlanarak kendini tekrar ediyor. Kayıt dışı veya esnek çalışma koşulları; genç işçilerin ilerleyen sürelerde emekli olabilme haklarını ortadan kaldırdığı gibi patron sınıfı için kuralsız sömürü imkanları yaratıyor.
Gelişmiş kapitalist ülkelerde de gençler için durum çok farklı değil. 2018 yılında Avrupa Birliği’nde her üç genç çalışandan biri, toptan ve perakende ticaret, konaklama ve yiyecek sektöründe çalışıyordu. COVİD-19’un en fazla etkileyeceği sektörler de yine bu sektörler olarak görülüyor. Genç kadınlar ise gençliğin en ağır sömürüye uğrayan kesimini oluşturuyor. Bu sektörlerde 25 yaşın altındaki çalışanların yarısından fazlasını kadınlar işçiler oluşturuyor. Konaklama ve yiyecek hizmetleri sektöründe çalışan gençlerin, İsviçre’de % 57, İngiltere’de % 65 oranında kadınlardan oluşuyor. Otomasyonun üretimde gittikçe yer kaplaması da genç işsizlik artışının temel faktörüdür. Genç işçilerin edindiği meslekler; yapay zeka ve otomasyon gibi sürekli güncellenen gelişmelerle karşıt durumdadır.
1 Mayıs özel sayısında da vurguladığımız gibi yaklaşan fırtınaya hazırlık için genç işçiler bir adım öne, tüm sınıfa öncülük etmeye!
YSİ Bülteni
Yurtsever Sosyalist İşçi – Sayı:5
Bültenin tüm sayılarının PDF formatı için aşağıdaki bağlantılara tıklayın