Günümüzün şartlarında Kürtlerin ulusal bağımsızlık istemlerini sosyalizme feda etmemek Kürdistanlı sosyalistlerin görevi olmalıdır. Önce ulusal devlet, sonra onu devrimlerle taçlandırmak tüm Kürt örgütlerinin esas çalışma alanı olmalı. Kürt örgütlerine düşen güncel görev, güçlerini birleştirerek ulusal kongrelerini oluşturmaktır.
Abuzer Bali Han / Yazarın tüm yazıları için buraya tıklayın
SOSYALİZMİN BABASI MAZDEK’TEN
MODERNİTEYE KÜRTLER – I
Abuzer Bali Han
DÜNYA SOSYALİZMİNİN SAVUNUCULARI ARASINDA KÜRTLERİN ULUS DEVLETİNE SADECE BAZI KÜRT SOSYALİSTLERİ Mİ KARŞI ÇIKIYOR?
Nerdeyse yarım yüzyıl öncesini düşünürken tüm Kürtler devrimciliğe ve bilimsel sosyalizme gönül bağlamışlardı. 1975 yılından sonra Kürt Ulusal Hareketi’nin Güney Kürdistan’da yara alması ve Peşmergenin silah bırakması, sonra Barzani’nin Amerika’ya gitmesi ile o zamanlar Kürdistan tarihinde yeni bir sayfa açılmıştı…
1946’lı yıllarda önce Rusya’da sürgün hayatını yaşarken, 1975’lerde ise Amerika’da aynı hayal kırıklığına uğrayan rahmetli Barzani’nin artık dünyada tek bir ümidi kalmıştı. O da sadece: “Kurd û Kürdistan”ıydı!..
Pêşeva General Mustafa Barzani’nin partisi Kürdistan Demokrat Parti’si (KDP) 1975’ten sonra yeniden toparlanmak için yeni bir oluşum olan Geçici Komite’yi (Qiyadeyi Muaqat) oluşturarak ve parti tüzüğüne de “Parti Marksizm’den yararlanır!” diye bir not düşürmüşlerdi! Kesin sayısını bilmemekle beraber o dönemde Kürdistan’ın tüm parçalarında 30’dan fazla Kürt örgüt ve partisinin tüzükleri Marksizm ve Leninizm’in etkisiyle hazırlanılmıştı. Bu şu anlama geliyordu: Tüm Kürtler sosyalizmden yana gönüllüydüler. Bu gönüllülük kendi aralarında, birbirleriyle “hangimiz daha sosyalistiz!” diye bir yarışa da dönüştürülmüştü. Bu gönüllü olma hali döneminde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği başta olmak üzere tüm sosyalist ülkeler faşist Arap Baas rejimlerini ve özellikle de Sadam Hüseyin’i desteklemekteydi. Sosyalist devletlerin verdikleri silah ve bombalar Peşmerge ve Kürt halkının üstüne yağmur gibi yağarken, Kürdistanlı sosyalistlerden gık diye bir ses dahi çıkmamıştı. Ses çıkarmış olanlar olsa da sesleri duyulmamıştı. Yukarda bahsedilen sol Kürt örgütlerinin çoğu sosyalistlik adına sosyalist ülkelerin Sadam’ı desteklemesini, feodalizm tasfiye ediliyor diye de buna alkış bile tutmuşlardı!..
Aradan bunca zaman geçti. O dönemde bu hatayı yapan Kürt örgüt liderlerinin çoğu halen günümüzde yaşamaktalar. O zamanlar yaptıkları hataları günümüzde de Kürt Ulusal Birliği’nin önünde birer engel olarak halen hatalarını sürdürmekte ısrarlıdırlar. Bu hata yapan örgütleri bir veya ikiye indirgesek bile, geride kalanlar bugün halen neden birleşemiyorlar diye başka bir soru insanın aklına geliyor!..
Kuzey Kürdistan örgüt ve partilerinin çoğunun kendi deyimleriyle devrimci, ulusalcı oluşları hep vurgulana gelir. Buna hiçbir şüphe de yok diyelim. Fakat bu parti ve örgütlerin bir kısmı şu ya da bu şekilde Türk hükümetine yaklaşarak bazen maddi ve bazen de en azından hapse girmemek için yararlandıkları da görülmektedir. Hatta dün devrimci geçinen bazı Kürtlerin iktidar partisi içinde, Kürt şehirlerinin yerle bir edilmesine, seçilmiş belediye ve parti başkanlarını, milletvekillerin hapse atılmalarına bile ses çıkarmamakta, bir de üstelik bu mağdur olan Kürtleri suçlamaktalar! Diğer tarafta devrimci ve emekten yana olan İşçi Partisi gibi kurumların bazı liderleri ise bilimsel sosyalizm adına Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı çıkarak devrimcilik yaptıklarını sanmaktalar. Dünyada artık böyle bir devrimcilik de kalmadı. Kürtler ise artık kendilerine yabancı olan bir düşünceye itibar etmemekteler! Her ulusun bir devleti varken, neden Kürtlerin de bir ulus devleti olmasın?!. Hele hele bir Kürt olarak Kürt devletine karşı çıkmak da nedir? Sözde devrimcilik oyununu egemen güçlerden yana kullananlar, Güney Kürdistan’da bağımsız bir Kürt Devleti’nin kurulmasına karşıyız, demelerine ne anlam vermek gerekir? Bilimsel sosyalizmde “Halkların kendi kaderini tayin etme hakkı” varken, sosyalist geçinen bazı Kürtler bu hakkı neden Kürtler söz konusu olunca esirgemek istemekteler? Güney Kürdistan’da KDP ve YNK taraftarları bağımsızlık istiyor diye onlara karşı çıkarak mı yoksa onların Kürtlüklerinden şüphe mi edilmektedir?!.
Kürtlerin bağımsızlığına karşı olanlar sadece Kürtleri zorla aralarında bölmüş olan egemen devletlerin yöneticileri ve ideologlarıdır. Yoksa bunların dışında Kürtlerin hak ve özgürlüklerine, bağımsızlıklarına kim karşı çıkabilir? Günümüzde Peşmerge, Gerilla ve Rojava’da PYD ve diğer Kürt güçlerinin kahramanca direnişleri tüm dünya halkları tarafından sıcak bir ilgi ve destekle karşılanırken, Kürt parti ve örgütlerinin birbirine çelme takarak düşmanlıkları ve adı geçen Kürt halkının yarattığı silahlı değerlere çamur atmaları şu dönemde affedilmeyecek yanlışlıklar arasında saymak gerekir. Tarihin Kürtlere verdiği bu fırsatı Kürtler bağımsızlıklarından yana kullanmalıdır. Şayet bunu kendi lehlerine kullanmazlarsa bir daha böylesi bir fırsatı tarih onlara vermeyebilir! Tarih hiçbir zaman şu anki kadar Kürtler için cömert olmamıştır!..
Kırk yıl önce Sadam’a alkış tutan sözüm ona devrimcilik yapan Kürt sosyalistleri, bugün de Kürt bağımsızlığına karşı çıkarak Kürtler arasında halen yaşamaktalar! Bu kendilerini yenilemeyen kişilerin, Güney Kürdistan’ın Ulusal Bağımsızlık Mücadelesi’ne karşı, Sadam Hüseyin ve O’nu destekleyen sosyalist ülkeler saflarında yer alan eski Kürt sosyalistlerinden ne farkları var? Onlar bu satırları okurken kızacaklarına, kendilerine yenileme şansı vererek, olumlu düşünmeleri kendileri için daha yararlı olur kanısındayım…
Kısacası sosyalist ve devrimci Kürtler, güçlerince ulusal mücadele içinde yerlerini almalıdır. Mücadele içinde sosyalistlerin dışında Kürtlerin diğer sınıf ve katmanları ağırlıkta iseler, sosyalistlerin “Ben Kürtlerin ulus devlet kurmalarına izin vermem!” diye bir lüksleri günümüzde asla düşünülemez!..
Kürt sosyalistleri başta Kürtlerin Ulus Devlet kurma ve bağımsızlıkları uğruna atılan her adımı, sosyalist bir düzen getirmiyor diye bunu sosyalizme feda etmemeli!.. Bu nedenle günümüzde Kürt yurtsever ve devrimcilerine büyük görevler düşmektedir. Kürtler er veya geç mutlaka ulus devletini kuracaklar. Buna karşı çıkacak olanlar ancak sadece egemen devletler olacaktır.
Günümüzün şartlarında Kürtlerin ulusal bağımsızlık istemlerini sosyalizme feda etmemek Kürdistanlı sosyalistlerin görevi olmalıdır. Önce ulusal devlet, sonra onu devrimlerle taçlandırmak tüm Kürt örgütlerinin esas çalışma alanı olmalı. Kürt örgütlerine düşen güncel görev, güçlerini birleştirerek ulusal kongrelerini oluşturmaktır. Böylesi bir ulusal meclis Kürtler arası diyaloğu açarak, aralarındaki ilişkileri kardeşçesine geliştirebilir. Böylece başta ulusal sorun olmak üzere, tüm Kürt sorunlarına çağa uygun çözümler geliştirilebilinir.
15 Mart 2017