Yirminci yüzyılın başında radyum fabrikasında çalışan kız çocukları ve kadınların peş peşe ölümü ardından ‘Radyum Kızları’ olarak tarihe geçen Grace Fryer, Quinta McDonald, Albina Larice , Edna Husman ve Katherine Schaub; şirkete karşı hukuk mücadelesi başlattı. Yargının işçi kadınları değil şirketi koruduğu dava sürecini görmeden beş kadında yaşamını yitirdi ancak ülkede ‘işçi sağlığı ve güvenliği konusunda ancak ondan sonra iyileştirme yapılabildi.
Kapitalizmin en berbat yüzü olan ‘Radyum Kızları’nı 5 Harfliler’da yayınlanan kısa bir yazı ile yeniden hatırladık. Sitenin yönlendirmesiyle konuyla ilgili Açık Bilim sitesinden Işıl Arıcan’ın yazısına ulaştığımızda ise kar hırsı uğruna hayatların nasıl yok edildiğini yalın haliyle görmek mümkün. Özetleyecek olursak, ABD Radyum Şirketi 1. Dünya Savaşında Alman bilim insanlarının bulduğu kendiliğinden ışıldayan fosforlu boyasını üreten ve saatlerde kullanan bir şirketti. New Jersey’de kurulu bu fabrika ABD ordusuyla sözleşme imzalayıp çok büyük paralar kazanmıştı. Genellikle reşit olmayan kız çocuklarının çalıştırıldığı şirkette her saatte 12 rakamın parlayan, fosforlu boyayla boyanması işi için kullanılan fırçaların ucunun sivri ve düzgün olması gerekiyordu.
9 işçi esrarengiz bir şekilde öldü
İşçi kızçocukları fırçayı dilleriyle hafifçe ıslatırlar ve sivriltirlerdi. Yaklaşık günde 200 saat boyayan çocuk, 2400 kez neredeyse fırçayı, biraz da alışkanlıkla, diline götürür ve boyanın içinde bulunan radyumu alırdı. 1924 yılında bu fabrikada çalışan 9 kişi esrarengiz bir şekilde yaşamını yitirdi. 1927 yılına gelindiğinde 50’den fazla genç kadın işçi ölmüştü. İşin ilginç yanı, ABD’deki fabrikada çalışan kadınların aksine, bu fosforlu boyayı bulan Almanya’da bundan çok az kadın etkilenmişti, çünkü Alman işçi kadınları bu fosforlu boyayı dillerine sürüp sivriltmiyordu, kullandıkları fırçalarda buna gerek yoktu.
Şirket kadınları suçladı
Harvard Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı konuyla ilgili çalıştı ve fabrika koşullarıyla ölümler arasında bağ kurdu. Daha önce fabrikada çalışmış, ciddi şekilde hasta olan ve basın tarafından “Radyum Kızları” ismi takılmış olan beş genç kadın (Grace Fryer, Quinta McDonald, Albina Larice , Edna Husman ve Katherine Schaub) Waterbury fabrikasını dava etti. Şirket kadın işçilerin sorunlarının, “firengi”den kaynaklandığını söylüyor, gayri ahlaki ilişkiler içine girdiklerini ima ederek neredeyse onları suçladı. Kısa bir süre sonra davaya hastalanmış başka eski çalışanlar da katıldı. Fabrikanın arkasındaki politik ve maddi destek çok güçlü idi ve dava uzadıkça uzuyordu. Dava sürerken Quinta’nın iki kalça kemiği de kırıldı, Albina tamamen yatalak hale geldi. Edna artık neredeyse yürüyemez hale gelmişti ve fabrikada çalışmayı bırakalı yıllar olmasına rağmen geceleri hâlâ saçları parıldıyordu. Çene kemiği kopmuş olan Katherine, avukatına, “Eğer 250.000 doları kazanırsam cenazeme bir sürü gül alabilirim değil mi?” diye sordu.
Yasalar kadınları değil şirketi korudu!
‘Radyum kızları’nın sürmekte olan mahkemeye gelme şanslarının olduğu tarih Ocak 1928’di. Hiçbiri yemin etmek için kollarını kaldıramıyordu ve ikisi de yatalaktı. Grace yürüyemiyor, arkasında bir destek olmadan oturamıyordu. Yeminlerinin ardından dava bir 5 ay daha ertelendi, çünkü ABD Radyum Şirketi “ciddi” kanıtlar sunuyor, hukuk sisteminin her türlü ayrıntısıyla mücadele ediyor ve sürekli davayı uzatıyordu. Bir sonraki duruşmada bir doktorun kızların bir yıl içinde radyum zehirlenmesinden ölebileceğini söylemesine karşın, şirket yargıcı bir kez daha ertelemeye ikna etti, gerekçeleri ise bilirkişilerinin halen çalışmakta olduğu ve bunun aylar sürebileceğiydi! Sonunda 5 kadın işçinin vücutları öyle bir deforme olmuştu ki, davanın kadın işçiler ölmeden bitmeyeceğine kanaat getirildi ve mahkeme dışı yolla çözüme (arabuluculuk) karar verildi.
Dava sonuçlanmadan 5 kadın yaşamını yitirdi
Kadın işçiler istediklerini alamayacaklardı, ama en azından mahkeme çilesi bitecekti. Bölge yargıcı William Clark arabulucu olarak atandı ve acı dolu üç yıl içinde şirkette çalışan genç kızlardan 13 tanesi radyum zehirlemesine bağlı çeşitli nedenlerle hayatını kaybetti. 1928 sonbaharında, ABD Radyum şirketinin her bir davalıya 10.000 dolar tazminat ödemesine, ölene kadar da 600 dolar aylık bağlamasına ve tüm tıbbi bakım ücretlerini de üstlenmesine karar verildi. İlaveten, radyum boyası kullanımına ilişkin ciddi düzenlemeler getirildi. Undark boyası ise 1960 yılına kadar saatlerde kullanılmaya devam edecekti.
İşyerlerinde koşulların değiştirilmesi ve işçi sağlığı/iş güvenliği mevzuatı için Radyum Kızları’nın ölmesi gerekmişti.
Mae Keane şanslıydı!
Mae Keane ise şanslı olan Radyum Kızları’ndandı. Mae’nin çalışma arkadaşlarından daha uzun yaşamasının sırrı fosforlu boyanın ağzında garip bir tat bırakması ve arkadaşlarının aksine bundan aşırı derecede rahatsız olmasıydı. İşten erken ayrılan Mae’nin de vücudundaki hasarlar ömrü boyunca devam etti. Yaşamı çok sağlıklı geçmemiş, kırkına gelmeden tüm dişleri dökülmüş, migrenden her zaman şikayet etmiş, kolon ve meme kanseri de geçirmiş ve hiç çocuk sahibi olmamıştı. Mea 1 Mart 2014’te yaşamını yitirdi.
sujın