Kürt folklörü ve müziği üzerine uzun yıllardır araştırmalar yapan ve bu alanda birçok esere imza atan araştırmacı Zeynep Yaş, Osmanlı’nın makam müziklerinin Amerika’daki ilk kayıtlı örneklerine ulaştı.
Yaş’ın araştırmalarına göre bu eserler 1893’lerde Osmanlı topraklarından Amerika’ya giden ilk Ermeni ve Süryaniler tarafından kaydedilen müzikler. Bu yönüyle de kayıtlar, Osmanlı’nın diasporadaki ilk müzik kayıtları sayılır.
Ama kayıtların Zeynep Yaş’a göre bir diğer özelliği de aynı zamanda Mezopotamya’nın dillerinin ilk makam kayıtları sayılabilecekleri.
Kayıtlar ABD’de arşivde
Kökleri Anadolu ve Mezopotamya’ya dayanan Kürtçe, Türkçe ve Ermenice 100’den fazla kayıt, şu an Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) bir arşivde bulunuyor.
Kayıtların ortaya çıkması, ABD’de Süryani tarihi ile ilgili çalışmalar yapan tarihçi Mehmet Şimşek’in araştırması sayesinde oluyor.
Şimşek Diyarbakır Keldanilerini araştırırken, Amerika’da yaşamış olan Diyarbakır Süryanilerden Kosrof Malool üzerinde araştırma yaparken, onun aynı zamanda ses sanatçısı olduğunu öğreniyor ve Yaş’ın müzik incelemelerinden haberdar olan Şimşek, onunla Malool’un ABD’de ses kayıtları olduğunu bilgisini paylaşıyor.
Zeynep Yaş da bunun üzerine, sanatçı Kosrof Malool ve Diyarbakır’dan ABD’ye giden ilk Ermeni ve Süryanilerle ile ilgili araştırmalarını sürdürürken, taş plaklara yapılan bu ilk kayıtlara dair önemli bilgilere ulaşıyor.
Yaş, araştırmaları sonucunda, hem Malool’un başka kayıtlarına, hem de farklı sanatçılar tarafından 1909-1929 yılları arasında yapılmış Kürtçe, Türkçe, Ermenice, Asurice, Arapça eserlerin olduğu farklı ses kayıtlarına ulaşıyor.
Yaş, ses kayıtlarının 1900’lerin başında Colombia, Polyphon, Baidaphon, Odeon, Sodwa, His Master’s Voice gibi Amerikan, İngiliz ve Fransız plak şirketleri tarafından İstanbul, Bağdat, Musul, Halep, Kahire, Tahran gibi yerlerde yapılmaya başlandığını belirtiyor.
Plak şirketlerinin bu kentlere gelişi, Mezopotamya müziğinin kayıt altına alınması ve dönemin toplumsal yapısının anlaşılması anlamında önemli.
Kürtçe, Türkçe, Ermenice, Arapça, Rumca eserler çoğunlukla keman, kanun, piyano ve darbuka gibi enstrümanlar eşliğinde kaydedilmiş.
1881 yılında Diyarbakır’da doğan ve 1900’lü yılların başında Musul’a giden Kosrof Malool, Diyarbakır’a ait “Diyarbekir Küçeleri, Çemê Sînanîkê, Şivanê Kurd gibi eserler kaydetmiş.
Zeynep, Süryani bir manav olan ve evde çocukları ile Süryanice konuşan Malool’un Türkçe ve Kürtçe şarkılar söylerken neden ana diliyle şarkılar söylemediğini merak ettiğini anlatıyor: “Bu kayıtlarda görmedik ama belki başka ses kayıtları vardır. Bu çalışmayla başka seslerin izini bulmayı umuyorum.”
‘Mezopotamya’nın ilk makam kayıtları’
Araştırmacı Zeynep Yaş şöyle devam ediyor:
“Aslında 1890’lar sonrasında, İstibdat döneminde Abdulhamit zamanında bazı ses kayıtlarının oluşturulduğu biliniyor ama Anadolu’dan Amerika’ya giden bu diaspora grubunun Türkçe, Kürtçe ve Ermenice kayıtları, Mezopotamya’nın ilk makam kayıtları sayılır.
“ABD’de Colombia Plak adlı şirket, bu ilk diaspora grubuyla Amerika – Osmanlı ses kayıt koleksiyonları yapmaya başlar.”
1893 döneminde Diyarbakır’da gayrimüslimlerin bölgeden ayrılmasına sebep olan bazı olaylar gelişiyor.
Yerel tarihi kaynaklar, bir cuma namazı çıkışında Müslüman esnafa ait bazı dükkanların gayrimüslimler tarafından yakıldığı söylentisi üzerine çarşıda bulunan Ermeni ve Süryani esnafa ait birçok dükkanın yakıldığı anlatılır. Dükkanların bulunduğu çarşının adı da o yangından beri Yanık Çarşı ( Çarşiya Şewitî ) olarak bilinir.
Diyarbakırlı bazı Ermeni ve Süryani aileler bu olaydan sonra şehri terk ederek Amerika’da son bulan uzun bir yolculuğa başlar. Diasporaya giden grubun ilk durağı keleklerle (sal) ulaşılan Musul oluyor. Musul’dan Halep’e giden Ermeni ve Süryani grupları, Halep’ten İskenderun’a, ordan gemilerle Marsilya’ya gidiyorlar. Gemilerle aylarca devam bu uzun yolculuğun son durağı da Amerika oluyor.
100’den fazla eser
Zeynep Yaş, ilk koleksiyon kayıtlarının 1909’da yapıldığını söylüyor:
“İkinci koleksiyon 1912 yılında, üçüncüsü ise, 1916’da yapılıyor. 1929’a kadar Mezoptamya’nın tüm dillerinde, 100’den fazla eserin ilk kayıtları, bölgeden giden Ermeni, Süryani, Arap ve Rum sanatçılar tarafından plaklara dolduruluyor. Böylece Mezopotamya dillerinin ilk sesleri de böylece kayıt altına alınmış oluyor.”
Araştırmacı yazar Zeynep Yaş, daha sonra Ermeni sanatçılardan M.G Parsekisyan’ın 1916 yılında “M.G. PARSEKIAN” adıyla bir plak şirketi kurduğunu, burada daha yoğun bir şekilde Ermenice ve Türkçe müziklerin kayıt altına alınmaya başlandığını söylüyor.
“Naim Karekin, Karekin Parodian, Udi Faraji, gibi sanatçılarla bir orkestra kurup, birçok ünlü ses sanatçısıyla; Türkçe, Ermenice, Kürtçe’nin Kurmanci lehçesinden eserleri kaydetmiş. Bunların dışında Kürtçe’nin Zazaki lehçesinin makam müziğinin ilk melodi kaydı da yine bu grup tarafından yapılmış. Zazaki eser Dersim yöresine ait bir ezgi ama onun dışındakilerin çoğu sözlü, besteli müzikler.”
‘Birkaç kuşak öncemizi bile bilmiyoruz’
Uzun yıllardır Kürtçe müzikleri derleme çalışmaları yapan Zeynep Yaş, özellikle kayıp seslerin izinden giderek çok önemli çalışmaları gün yüzüne çıkarıyor.
1803 yılından günümüze kadar olan süreçte Kürt müziği ile ilgili yapılmış en kapsamlı çalışmalarda birini yapan Yaş, Kürt müziğinin 110 önemli ses sanatçısının (dengbej) eserleri ve hayatlarını “Şakarên Muzika Kurdî” adlı iki ciltlik eseri de bir araya getirdi.
20 yılını bu çalışmaya ayıran Yaş “Benim hayat kaynağım bu çalışmalar. Çünkü birlikte yaşadığımız halkları tanımıyoruz, birkaç kuşak öncemizi de bilmiyoruz” diyor.
Bu topraklarda onlarca halkın yaşayıp yok olduğunu ifade eden Zeynep Yaş, çalışmalarında onu motive eden şeylerin bu tür sorular olduğunu söylüyor:
“Sadece insan mı kayboluyor, yoksa ölünce onlara dair her şey de kayboluyor mu? Bunlar hep sorguladığım şeyler. Gidenlerin geride bıraktıkları kültürün, dilin, kodların genel toplamı olduğumuzu düşünüyorum. Ondan dolayı bu halklardan geriye kalanların izini sürmek, geçmişleriyle biz ezgiyle bile buluşmak beni mutlu ediyor” diyor.
bbc