Suriye merkezli Ortadoğu’daki belirsizlik her geçen gün daha da içinden çıkılmaz bir hal almakta. Sahadaki ABD ve Rusya gibi emperyal aktörler bir yandan sahanın güçleriyle ittifak kurarken bir yandan da eski müttefiklerini küstürmemek için uğraşırken oluşan belirsizlik ise bu günlere geldi.
Hasan Işık / Tüm yazıları için buraya tıklayın
Tam da Suriye’de istikrara yaklaşılırken, Rakka operasyonu başlarken yeni gelişmeler oluştu. Türkiye Rojava’ya dönük saldırılarını yoğunlaştırdı. ABD’ye yalvar yakar bir pozisyonda Rakka operasyonu için kendine bir şans aradı. O şansı bulamayınca Mınbic’e yöneleceğini dillendirdi. Ancak bu blöften de umduğunu bulamayan Türkiye artık güvenilmez, terör ihraç eden bir konuma yerleşti. Tam da bu süreçte İdlib’de kimyasal silahların kullanıldığı bir vahşet gerçekleşti. ABD’nin iddiası bu kimyasallar Rejim tarafından kullanıldı. Rejimin ve Rusya’nın iddiasına göre ise bu facia muhaliflere ait bir deponun vurulması sonucu gerçekleşti.
Peki, ya rejimin dediği doğruysa muhalifler bu kimyasal silahları nereden buldu. Elbette ki akla gelen ilk ülke Türkiye! Bu gelişmelerden hemen sonra ABD Suriye rejimine bir bombardımanla cevap verdi. Bu bombardımanın pek çok amacı vardı. Trump başkanlığı, sahada etkinliğini göstermek istedi. Rus savunma sistemlerini test etti. En önemlisi sahadaki müttefiklerini güncelledi. Hem ABD’nin hem Rusya’nın müttefikleri aynı anda taraflarını belli ettiler. Ancak Rusya ile ilişkilerini yeni düzeltmiş Türkiye’nin belki Esad gider hevesiyle hemen ABD’nin yanına geçmesi artık Türkiye’nin güvenilmeyecek bir ülke olduğunu Rusya’ya bir kez daha göstermiş oldu. Oluşan tabloya bakıldığında bu olayın büyük kaybedeninin Türkiye olacağı anlaşılmakta. Uçak düşürme olayındaki gibi Rusya ve NATO’yu karşı karşıya getirme planları yapan Türkiye’nin bu olayın arkasındaki bağlantısı tespit edilirse artık ucuz kurtulamayacağa benziyor.
Artık ABD ve Rusya’nın güvenmediği bir ülke konumundaki Türkiye Ortadoğu’nun kaybedeni pozisyonuna yerleşmiştir. İç ve dış politikasının tamamını Kürt düşmanlığı üzerine kuran Türkiye bu düşmanlığa destek bulacak tüm ittifaklara hazır konuma gelmiştir. IŞİD gibi radikal İslamcı canilere verdiği tüm desteğe rağmen Kürt özgürlük hareketini bastıramayacağını anlayan Türkiye Batı ve Rusya arasındaki tüm dengeleri hiçe sayarak sahaya saldırmak istedikçe çamura saplanmakta.
İstediği Kürt imha operasyonuna destek bulamayan Türkiye ABD, Rusya ve AB ile kavga eder pozisyona gelmiştir. Bu kavganın bedelini elbette ki ilerideki günlerde ödeyecektir. 3. Dünya Paylaşım Savaşının yaşandığı bu dönemde Kürdü ezerek 1. Dünya Savaşındaki kazanımlarını elde etmeye çalışan Türkiye Kürdü eski Kürt zannettikçe daha çok çamurlara saplanacağa benziyor.
