Yağmur yağdıran dizeler

Divê hûn bixwînin

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER / Yazarların diğer makaleleri için tıklayınız

“Şair, yağmurdan

söz etme bize.

O yağmuru yağdır.”[1]

Alphonse Daudet’nin, “Şairler, dünyayı hâlâ çocukların gözünden görebilen insanlardır,” sözünü anımsatır, mahpustaki mektupdaş(ımız) Hasan Şeker’in ‘Halesinde Ay Gözleri’[2] başlıklı çalışması.

‘Yitik Ozan’ı (s.15), ‘Sevdalı Yürek’iyle (s.19) onun şiiri -vaaz vermez ama- vaat eder.

Çünkü ‘Seviyorum Seni’ (s.28), ‘Hasret Kokulum’ (s.32), ‘Hatıra’daki (s.33.) üzere şairimizin hayatı şiirine dâhildir.

Tıpkı ‘Mezalimler’ (s.65), ‘Yaslı Ana’ (s.67), ‘Mahkûm’ (s.47), ‘İnsanlık’ (s.82), ‘Emek’ (s.81), ‘Eşkıya’ (s.40), ‘Başkaldırı’ (s.71) da olduğu gibi.

Friedrich Nietzsche, “Gerçek düşünceler, gerçek şairlerde hep örtülü dolaşırlar,”[3] dese de; Hasan Şeker’in dizeleri apaçıktır ‘Onbeş Yiğit’ (s.85), ‘Paramaz’ (s.101), ‘Kimliksiz Halkım’ (s.100), ‘Barış’ın (s.102) dizelerindeki hakikâtiyle…

Ve de Şükrü Erbaş’ın, “İnsanlık ne kadar büyük bir yalnızlığı, yabancılaşmayı, sevgisizliği ve yıkımı yaşıyor olursa olsun, dünyanın herhangi bir yerinde şiir yazan biri varsa ve onu okuyan bir başkası varsa, barıştan, aşktan, özgürlükten ve güzellikten umudu kesmeye yer yoktur,” deyişindeki kararlılıkla…

* * * * *

Hasan Şeker’in dizeleri “Şiir dünyayı, hayatı, insanı değiştirir, evet!”[4] diye haykıran mahpushane dizeleridir; Cemal Süreya’nın, “Şiir bir karşı çıkma sanatıdır”; Martin Heidegger’in, “Şiir dili hakikâti kavramada daha kullanışlıdır; Maksim Gorki’nin, “Bilim aklın şiiridir, şiir de yüreğin bilimidir,” saptamalarını anımsatan tadıyla…

Hayır! “Her üç kişiden beşinin şair olduğu; şiirin kanatlı, yaldızlı, yakışıklı, kafiyeli sözler sarf etmek, edebiyatın da genel olarak güzel söz söyleme sanatına indirgendiği bir ülkede şiiri gerçekten hak ettiği şekilde kavramak mümkün mü, ya da ne derece mümkün?”[5] türünden soru(n)ların muhatabı olmayan onun dizeleri; “Şair yalnızca şiirini yaratmaz, kendisini de kurar ve yaratır,”[6] dedirten bir emeğin eseridir.

Ve en önemlisi Ataol Behramoğlu’nun, “Şiir ne için yazılır/ Ve neye karşı:/ Esirgeyen, bağışlayan aşk adına/ Esirgemeyen, bağışlamayan ölüme karşı”… ya da Vladimir Mayakovski’nin, “Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni./ Şiir de ne?/Boş iş/ Çalışmak, harcınız değil demek ki…/ Doğrusu bizler için de/ en yüce değerdir çalışmak./ Ve kendimi/ bir fabrika saymaktayım ben de./ Ve eğer/ bacam yoksa/ İşim daha zor demektir bu./ Bilirim/ hoşlanmazsınız boş laftan/ kütük yontarsınız kan ter içinde,/ Fakat/ bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan: / Kütükten kafaları yontarız biz de,” dizelerindeki üzere “Şair aşk adına işçidir” dedirten duyarlılık ve kararlılıkla yüklüdür.

* * * * *

Ralph Waldo Emerson’un, “Gerçek şiir şairin zihnidir,” saptamasındaki üzere “Şiirler, nereden geldiği belli olmayan, tanımı yapılamayan, bütün yaşamımızı etkileyen, boyutları evrence süren ateşböcekleridir”![7]

Çünkü şiir emektir, alın teridir. İnatçıdır, hırçındır. Durmaz ve durdurulamaz.

Boyunduruk, tasma takılamaz, zincire vurulamaz şiir. Özgürdür, özgürlüktür. Zalimlere meydan okur.

Pablo Neruda’nın, “En büyük ödülüm bir gerillanın sırt çantasında bulunması olacaktır şiirimin”; Hasan Hüseyin Korkmazgil’in, “biliyorum/ matarada su/ torbada ekmek/ ve kemerde kurşun değil şiir/ ama yine de/ matarasında su/ torbasında ekmek/ ve kemerinde kurşun kalmamışları/ ayakta tutabilir,” dizelerindeki şiir şimşektir, yıldırımdır, gök gürültüsüdür, depremdir, ayaklanmadır, başkaldırıdır.

Hiçbir duvar önünde duramaz. Sınır tanımaz, boyun eğmez, ne kral tanır, ne imparator.

Şiirin ilerlediği yol sonsuzdur. Gelecektir, umuttur, özlemdir.

* * * * *

Şair, yaşadığı dönemin tanığıdır…

Yunus’tan Karacaoğlan’a, Pir Sultan Abdal’dan Dadaloğlu’na, Nâzım Hikmet’ten Ahmed Arif’e hemen hepsi taraftır buna.

Kolay mı? Başkaldıran şairlerin yüzü her daim insana, isyana, adalete, eşitlik ve kardeşliğe dönüktür.

İş bu nedenledir ki Erdal Alova’nın ‘Dünya Şiir Günü Bildirisi’ndeki ifadeyle, “Dünya şairleri susmadıkça, gerçekçilikten kopmadıkça, bu haksız yanılsama, bu amansız saldırı ortadan kalkacak, ‘Şiir’in gümrah sesi insanlığın her türlü yabancılaşmadan kurtulduğu, kendine yeniden kavuştuğu o yeni ‘Altın Çağ’a dek sürecek, ondan sonra da yeni arayışlarla varoluşunu sürdürecektir.”[8]

Hasan Şeker’in ‘Halesinde Ay Gözleri’ndeki dizeleri de bunun kanıtıdır.

4 Nisan 2022, 14:28:51, İstanbul.

N O T L A R

[1] Hint Atasözü.

[2] Hasan Şeker, Halesinde Ay Gözleri, Ar Yay., 2021, 104 sayfa.

[3] Friedrich Nietzsche, Gezgin ve Gölgesi/ İnsanca, Pek İnsanca-2, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 2014, s.62

[4] Gültekin Emre, “Ali Cengizkan: Şiir Değiştirir!”, Cumhuriyet Kitap, No:1663, 30 Aralık 2021, s.15.

[5] Serdar Taş, “Zeki Kırmızı: Şiir Vaaz Vermez, Vaat Eder”, 6 Mart 2022… https://www.otekileringundemi.com/soylesi/siir-vaaz-vermez-vaat-eder-h69511.html

[6] Şeref Bilsel, “Ali Cengizkan: Şiir ve Yaşam”, Birgün, 11 Nisan 2021, s.14.

[7] Hikmet Altınkaynak, “Şair de Şiir de Ölmez!”, Cumhuriyet, 25 Mart 2021, s.13.

[8] “Şiir İnsanı, İnsanla Buluşturur”, Cumhuriyet, 21 Mart 2021, s.15.

Verified by MonsterInsights