Venedik Venedik dedikleri Eskiden Oradan Gelirmiş Aşıkların Sazının Teli 

Burada yazının başlığına sadık kalarak Venedik’i tanıtmak isterim! İlk işittiğim „Venedik“ sözü Aşık Dertli’ye aittir! Aşık Dertli (1772, Bolu – 1846, Ankara) bir şiirinde sofulara, müziğe ve müzik aletlerini çalıp söyleyenlere karşı olanlara uzunca şiirinin iki dörtlüğünde şöyle der: 

“Telli sazdır bunun adı, 

Ne ayet bilir, ne kadı! 

Bunu çalan anlar kendi, 

Şeytan bunun neresinde? 

Venedik’ten gelir teli,  

Eriktendir bunun kolu,  

Hey Allah’ın şaşkın kulu!  

Şeytan bunun neresinde?”    

Aşık Dertli 

Dünya coğrafyası hakkında lise ve üniversitede okurken epey bilgi sahibiydim. Coğrafyada birçok şeyi bildiğimi sanıyordum! Meğer ne çok az şey biliyormuşum! Bunu Venedik’i görünce daha iyi anladım. Hani Anadolu’da halk arasında bir söz söylenir: “Gez dünyayı! Gör Konya’yı!” diye! Ben de dünyada Venedik’i görmeyenler, gezip gördüklerini aza saysınlar, derim!.. 68 kuşağından gelen biri olarak düşüncelerimizi halka mal edemeyince yaşantımızda da kısıntılar yapanlardan biriyim! Sanki yaşamayı ve güzel şeyleri hak etmemiş gibi yaşamayı kendime sınırlandıranlardanım!.. Bu yakın geçmişte aile fertlerinin bir kısmı zorla da olsa beni İtalya’ya götürmeyi 85. yaş günü hediyesi olarak bana dayattılar. İsteksiz de olsam beni bu geziye razı ettiler! Meğer Anadolu halkının dediğini İtalya’ya aktardığımızda: “Gez Dünya’yı gör İtalya’yı!” Hele bir de Roma’yı, Venedik’i görmeden dünyayı gezenler, gezdiklerini sanmasınlar! Roma İmparatorluğu’nda, imparatorların “Arena”da gladyatörleri aslanlarla dövüştürürken ölen insanların etleriyle besletilen yırtıcı aslanlar hep akla gelmesin!.. Bir de dünyanın ilk üniversitesinin açıldığı, insanı ameliyat eden doktorların masasını Bolonya şehrinde görmeli!.. İtalya’da Milano, Floransa, Vatikan, Venedik görülecek en güzel yerler arasında yer alır!.. Nasrettin Hoca’ya sormuşlar: “Hoca dünyanın merkezi nerededir?” diye!.. Hoca biraz düşündükten sonra ayağının topuğuyla yere vurarak: “İşte dünyanın merkezi burasıdır! İnanmıyorsanız ölçün ve sonra yanıma gelin!” demiş! Bana da kalırsa dünyanın merkezi, dünyayı bir zamanlar yöneterek titreten Roma’dır, derim!.. 

Sazın telinin bir zamanlar sadece Venedik’ten geldiğini belirten halk ozanı Aşık Dertli’yi anımsayarak Venedik’e değinmek istiyorum. Bu şehri görmeden önce Venedik’in İtalya’nın doğusuna düşen, Adriyatik Denizi kıyısındaki tarihi bir şehir olarak düşünüyordum! Meğer yıllarca eksik olan coğrafya bilgime güvenerek hep kendi kendimi avutmuşum!.. Venedik şehri İtalya’nın kuzeydoğusunda bulunan bir ada ve yöresindeki küçücük adacıklardan oluşan bir yerleşke! Venedik şehri kısacası 118 adanın bir araya gelmesinden oluşmuş olan bir coğrafi yapı. Bu adaların tümüne „Venedik“ adı verilir! Adriyatik Denizi’ne 3 yerden açılan Venedik tarihçilerine göre yaklaşık olarak tarihi binlerce yıl öncesine kadar dayanır! Büyükçe olan adaların yakınında halen yemyeşil gözüken ve şehirleşmeye açılmayan adacıklar, bataklıklar şehrin kurulmadan önceki coğrafi durumu ile ilgili bilgileri de pekiştirmektedir!.. 

Adriyatik Denizi kıyılarında kurulan bu „Adalar Şehri“, adalar arasında bulunan 170 adet su kanalı ile şehir yerleşkesi birbirine bağlanır! Bu kanallar üzerinde insanların gidip gelmelerini kolaylaştıran 400 kadar da köprü var. Yayalar yürüyüşlerini bu köprülerle yaparak ve su kanallarında sayısı fazla olan kayıklarla (gondollarla) her yıl Venedik’e yüz binlerce turistin gelmesi sağlanır!.. Venedik yerlileri ulaşımlarını şehrin simgesi haline gelen gondollarla yaparak günümüzde bu işi babadan oğula geçen bir meslek halinde sürdürmektedirler. Venedik şehrinin simgesi haline gelen bu gondollarla yapılan ulaşım yerli halka büyük gelirler getiren bir turizm geliri olarak şehrin kalkınmasında büyük rol oynar. Ayrıca otelcilik, turistik eşya satımı ve gastronomi dallarında gelen gelirlerle yerliler kendilerini geçindirirler!.. 

Times Online Gazetesi’ne göre “Avrupa’nın en romantik şehri” olarak Venedik’i göstermesi hiç de boşuna verilmiş bir değerlendirme değil! Venedik 15. ve 16. yüzyıllarda İtalya yarımadasındaki Floransa, Roma ve Cenova gibi diğer kent-devletlerle birlikte Rönesans döneminin en önemli kentleri arasında yer aldı. 1797 yılında Napolyon Bonapart, Venedik’i işgal ederek şehri de Avusturya’ya devretmişti. Böylece Venedik Cumhuriyeti’nin 1100 yıl süren bağımsızlığı da sona ermiş oluyordu. Venedik, tekrar 1866 yılında ilk defa İtalya’nın bir parçası haline gelerek varlığını bugüne kadar sürdürdü!..    

Kıyı şeridinden 4 kilometre kadar deniz üzerinde yapılan ve bir demiryolu köprüsüyle Venedik şehri karaya bağlanır. Şehirde valinin bile motorlu bir arabası yoktur. Şehirde motorlu araçlardan sadece kayıklar ve hamallarla taşımacılık tren istasyonundan yapılır. Havaalanına da küçük gemilerle yolcular taşınır!.. Venedik şehrinin büyük caddeleri azdır! Mahallelerin çoğu küçücük sokaklarla birbirine bağlanır. Genişlikleri kollarımı açıp denediğimde her iki yana da ellerim duvarlara dayalı kadar genişlikte! Bunun yanı sıra büyük dayanıklı direkler üzerine kurulan bu şehirde zamanla kocaman büyüklükte kiliseler ve resmi saraylar da inşa edilmiş!.. 

Bu eşsiz güzellikteki şehir eskiden deniz yoluyla Slovenya’dan getirilen sağlam, dayanıklı ağaç kütüklerinin toprağa çakılmasıyla yapımına başlanılmış! Bu getirilen ağaçlar sıradan birer ağaç olmayıp, suyun altında çürümeyen, dayanıklı kızılağaç kütük ve kazıkları kullanılmış!.. Bu özel ağaç türü, tuzlu suya gömüldüğünde kum ve kil tabakalarının içinde kaldığında çürümeyen ve zamanla taşlaşan özelliklere sahiptir! Yüzyıllar geçtikçe taşlaşan bu ağaçlar sert hale gelince de üzerinde kocaman binalar yükselmiş!.. 

Venedik şehrinin fazla nüfusu yoktur. Küçük bir kasaba kadar nüfusa sahip! Tarihi bir ticaret merkezi olan ada şehrin merkezi ise dört kilometre kadar uzaklıktaki kıyı şehirleri olan „Mestre“ ve „Marghera“dır. Sanayi ve büyük alışveriş ticaret işleri bu kıyı şehirlerinde yapılır. Venedik’in geliri sadece turizme dayalıdır! İtalya’nın 20 idari bölgesinden biri olan “Veneto”nun da başkenti Venedik’tir!.. 2010 yılında Venedik komününün tümünde 270.098 kişi yaşıyordu. Bu nüfusun 60.000’i tarihi Venedik şehrinde yaşarken, 176.000’i Mestre ve Marghera şehirlerinde, 31.000 ise deniz kulağı üzerindeki diğer adalarda yaşamakta. Padova ve Treviso şehirleriyle birlikte oluşan Padova-Treviso-Venedik Metropolitan Bölgesi’nin tüm nüfusu 1.600.000 civarında. Avrupa ülkelerinde nüfus artışı çoğalmanın yerine bazen de bazı yerlerde nüfusun azaldığı görülür. Böylesi ülkelerde nüfusun dengeli kalması için bilinçli olarak sığınma politikaları ile aradaki fark dengelenir!.. 

Bu dünya mirası yapıtlar içinde korunmaya alınmış olan şehrin binaları neredeyse tümü de daracık sokaklarıyla sırt sırta vermiş gibi. Venedik’in en büyük meydanı „San Marco Meydanı“nın bir ucunda heybetli yapısıyla „San Marco Bazilikası“ görülmeye değer tarihi bir yapıttır. İçindeki resim sanatı ve mozaikleriyle kendi döneminin şaheserleri arasında yer alır. Bazilika’nın içindeki bir bölümde yer alan müzede ise haçlı seferleri sırasında başka ülkelerden alınıp getirilen tarihi değerli yapıtlar sergilenmektedir. San Marco Meydanı‘nın diğer bir ucunda „Dükler Sarayı“, düklerin bölgeyi yönetme merkezi olarak yüzyıllarca kullanılmış, günümüzde de halen şehri yönetme binası olarak da bir bölümü kullanıla gelmektedir! Adalet Sarayı ile hapishane birbirine bir köprü ile bağlıdır. „Venedik“ demek onun yerine adalar şehri demek kendisine daha iyi yakışır! Şehrin kuzeyindeki dünyaca bilinen „Murano“ ve „Burano“ adalarının dünyaca meşhur olan renkli camları Venedik’ten dünyaya sevk edilmişler. Cami ve kiliselerdeki eski nakışlı renkli cam ve resimlerin çoğu buradan deniz yoluyla dünyaya satılmış! Dünya ticaretinin önemli bir bölümü deniz yoluyla Venedik üzerinde yapılmış! Leonardo Da Vinci’nin ünlü çizimi olan „Vitruvius Adamı“nın bulunduğu „Accademia Müzesi“ ada şehirin turistlerce ziyaret edilen yerler arasında saymak gerekir! Bu şehrin dünyaca ünlü olan tanınmış simaları da var. Ticaret yapan büyük tüccarların yanı sıra, ayrıca tarihi kişi olarak halen adlarından bahsettiren ve dünyada tanınan seyyah (gezgin) Marco Polo (15 Eylül 1254; Venedik, Venedik Cumhuriyeti – 8 Ocak 1324, Venedik Cumhuriyeti) bir İtalyan gezginidir. Marco Polo’nun babası Niccolo Polo (1230-1309) da ünlü İtalyan kâşif ve o dönemde dünyaca tanınan zengin bir tüccardı!.. Ayrıca Venedik’in dünyaca tanınan ressamı Gentile Bellini (1429-1507), Antonio Vivaldi (1678-1741), Giacomo Casanova (1725-1798) adları da unutulmayan ve dünyaca tanınan Venedik’in tarihi simaları arasında yer alırlar!… Venedik şehri başlangıçta Bizans İmparatorluğu’na bağlı olan bir şehirdi. İlk kez 7. yüzyılda bağımsız hale gelmiş. Orta Çağ’ın ortalarında Venedik dünyadaki en büyük deniz filosuna sahip olan bir memleket iken yaptığı ticaretler sonucu zengin bir ülke haline gelmiş. Venedik, 1204 yılında Konstantinopolis’i (İstanbul) talan eden Dördüncü Haçlı Seferi’nin başını çeken bir şehirdi. Venedik bu seferin sonucu olarak Girit adasını da ele geçirerek deniz ticaretini bölgede geliştiren bir merkeze dönüşmüş!.. 1271-1295 yılları arasında Venedikli tüccar Marko Polo ilk defa Avrupa’dan İpek Yolu’nu izleyerek Çin’e kadar ulaşan bir gezgin oldu! Moğol kağanı Kubilay Han’ın huzuruna çıkan biri! Yaptığı tehlikeli ve yorucu yolculuklarının öyküsünü de bir kitap haline getirmiş… Venedik şehri 1348 yılında çıkan bir veba salgını sonucu nüfusunun yarısından fazlasını kaybetmiş! Buna rağmen Venedik ilk çağların ticaret merkezlerinden biri olarak hep yerini korumuş! Bu ticaret merkezinde ilk kez dünyanın ilk modern kumarhanesi de 1638 yılında bu şehrin ilkleri arasında yer alır!.. Dünyaca bilinen ve tanınan yeni uygulamalarıyla Venedik’te ilk kez 16. yüzyılda bugünkü kitap formatını oluşturan ilk modern kitap Venedik’te basılmış. Dünyanın ilk modern sigorta poliçesi ticari malların taşınmasında garantili olarak gemilerin sigortalanması yoluyla bu şehirde ilk uygulama yapılmış. İlk üniversite mezunu kadın Venedikli „Elena Cornaro“ 1678 yılında Padova Üniversitesi’nden mezun olmuş ve kadınların üniversitelerde okumalarının yolunu da açmış! Dünyanın en eski kahvehanesi bu şehirde 1720 yılında açılmış ve günümüze kadar adını „Caffè Florian Venezia“ olarak koruya gelmiş!.. Tarihi eski bir Venedik geleneği de 1162 yılında Venedik’te bir savaş galibiyetini kutlamak için San Marco Meydanı’nda toplanıp çeşitli eğlenceler düzenleyen halkın başlattığı festivaller günümüze kadar geleneksel olarak her yıl Şubat ayı boyunca eski Venediklilerin yaşantısını yansıtan kıyafetler ve maskelerle kutladıkları ünlü „Venedik Karnavalı“ halen günümüze kadar kutlana gelmektedir. Venedikliler tarihi olarak çok şanslılar. Çünkü bugün halen orada yaşayanlar tarihi köklü bir mirasın da sahipleridir!.. Venedik’e gelen turistler de yerli halka uyarak şehri tertemiz tutmakta ve yere bir kağıt parçasını dahi atmamakla kararlı gibi çevresine dikkat etmektedirler! „Temizlik imandan gelir!“i Venedikliler içten benimsemişler! Dost ve güler yüzlü, çalıp çırpma bilmeyen Venedik halkı medeniyeti özümsemişler!.. Venedik’te okur yazar olmayan var mı? Bu soruya yanıt vermek biraz da zor gibi! Zira nüfusu 60 bin civarında olan Venedik’te „Venedik Ca’ Foscari Üniversitesi“, 1868 yılında İtalya’nın ilk işletme ve ekonomi okulu olarak kurulan kadim bir üniversitedir. Venedik IUAV Üniversitesi: Mimarlık, şehir bölge planlama ve tasarım üzerine eğitim veren İtalya’nın en prestijli üniversitelerinden biri olarak halen tanınır! Uluslararası Venedik Üniversitesi: Küreselleşme programı adını verdiği öğrencilere çok kültürlü ve uluslararası programlar sunan çağdaş bir üniversite olarak Avrupa’da tanınır. Yukarıda Venedik’in geçmişini özlü olarak anlatmaya çalıştım! Venedik’in geleceği ile ilgili olarak da bilim adamları karamsar gözükmektedirler! Bunun nedeni de bu kadim şehir belki de gün gelecek sular altında kaybolacak! Günümüzde küresel ısınmanın sebep olduğu ve kutuptaki Buz Dağları’nın erimesi ve iklim değişiklikleri nedeniyle şehir her yıl yükselen deniz suları nedeniyle 1 ile 2 milimetre denize batmaktadır. Bu durumda bilim adamlarına göre 2100 yılına kadar şehir tamamen sular altında kalabilir görüşü gittikçe bir ağırlık kazanmaktadır! Bu tehlike çanlarının çalınması, bilim yöntemiyle susturulur mu, susturulmaz mı bunu da önümüzdeki yıllarda yapılacak çalışma ve önlemler belirleyecektir!..    

Mayıs 2025 

ABUZER BALİ HAN – Araştırmacı Yazar 

Yazarın diğer makaleleri 

Verified by MonsterInsights