Türkiye artık otoriter bir liderle beraber demokratik cumhuriyetlerde olması imkansız tarzlarla yönetilmektedir. Ekonomik ve demokratik olarak çok sıkışmış hatta dibe çökmüş bir ülke olarak Türkiye sancılı bir dönemi yaşamakta.
Hasan Işık / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Türkiye’de otoriter tek adamlı bir rejim adım adım inşa edilirken pek çok uluslararası kuruluşa üye ülke olan Türkiye sessizce kaderine terk edilmiştir. Bu sessiz terk ediliş uluslararası sömürgecilerin kaderlerine boyun eğmesi demek değildir herhalde. Son seçimler yeni bir tabloyu gösterdi ki Türkiye’deki seçimler derin devletin istediği sonuçları geçerli kıldı. Peki, NATO ülkesi olan gladiyosu ile hesaplaşmayan bir ülkenin derin devleti nasıl olurda Avrasya çizgisine yaklaşır ve NATO’cu subayları tasfiye eder?
Ekonomik ve demokratik sıkışıklığın en büyük sebeplerinden birisi elbette ki devletin izlediği Kürt politikasıdır. Barış görüşmeleri yerine yatırımı savaşa yatırmak ekonomiyi zorlamakta bir yandan da demokratik alanları kısıtlamak Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durumun etken sebebidir.
Tüm bunların ışığında Avrupa ve NATO gibi Türkiye ile uzun yıllardır ilişkiler içerisinde olan kurumlar neden Türkiye’yi bu sorunları demokratik yollardan çözüme zorlamamaktadır?
Elbette ki düğüm yine Kürdistan sorununda gizlidir. Yüzyıl önce alelacele bir şekilde sömürgeleştirilen Kürdistan’ın başına Sovyet tamponu olarak Kemalist Türkiye karakol gibi dikildi. Ancak bugün yeni dengeler ışığında Kürdistan gibi zenginlik kaynağı bir ülke yeniden paylaşılmak istenmektedir. Kürdistan’ın yeniden paylaşılması için Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki tepeden inmeci devletleri gibi parçalanması gerekmektedir. İşte Türkiye’ de otoriter bir iktidara bu yüzden yeşil ışık yakmışlardır. Erdoğan da aynı Esad ve Saddam gibi halkın azımsanmayacak kitlesi tarafından sevilmekte ama aynı zamanda bir diğer yarısı tarafından da nefret edilmektedir. Bu şunu göstermektedir. Aynı Ortadoğu liderleri gibi ülkelerine olacak bir müdahale karşısında halkın büyük bir çoğunluğunun mutluluğuyla karşılaşacaktır. Özetle Erdoğan rejimi toplumu gerdikçe uluslararası bir müdahalede toplumun büyük bir çoğunluğu buna tepki göstermeyecektir. Gelişmeler bizi bir tek bu sonucu düşünmeye itmektedir.
Elbette ki burada söz konusu Kürdistan’ın sömürülme planıdır. Büyük emperyalistlerin Kürdistan’daki politikalarına bakılınca Kürdistan’ın bölüşüldüğü görülmektedir. Kürdistan’a biçilen yeni sömürü düzeni Birinci Dünya Savaşı sonrası Afrika’daki statüsü belli sömürgeler düzeni gibi görünmekte. Kürtlerin birleşmesinin engellenmesi ve Kürt Özgürlük Hareketinin tasfiye edilmek istenmesi bu tezi kanıtlayan birer veridir. Anlaşılan o ki Kürdistan merkezli yeni Ortadoğu paylaşımında bizi uluslararası bir müdahale görmüş Türkiye ve 3 belki de 4’e bölünmüş Sömürgeleştirilmek istenen Kürdistanlar beklemektedir. Hal bu minvalde iken varlığını Kürt düşmanlığına borçlu Türkiye bu problemleri demokratik yollardan çözecek nizamdan çok uzakta görünüyor.