Olaylar, Haşdi Şabi’nin ABD askeri karargâh ve üslerine yaptığı saldırılarla başladı. ABD’nin buna yanıt olarak; Irak ve Suriye sınırında Haşdi Şabi karargâhlarına saldırıp 25 kişiyi öldürmesiyle tırmandı. Ardından ABD Bağdat elçiliğinin işgali ve işgalcilerin “liderimiz Kasım Süleymani” yazarak işgalin arkasındaki adresi Amerikalıların gözüne sokup 1979 Tahran elçilik baskınını yeniden güncelleştirmesiyle daha tırmandı.
ABD ile Türkiye, Rojava üzerinden yaşadıkları gerilim-restleşme sonunda ucu açık bir uzlaşmaya vardılar. Denilebilir ki iki taraf açısından da mecburi ya da kerhen bir anlaşma yapıldı. Kerhen çünkü Türkiye, ABD ile Kürdistan özelde Rojava Kürdistan’ı, S-400, F-35 vb. içeren gerilimi daha da tırmandırmak istemiyor zira bir adım ötesi NATO’da geriye dönüşü olmayan yol ayrımını derinleştirebilir ki bunu istemiyor.
Elbette ki ABD başta olmak üzere tüm emperyalist ülkelerin kendi çıkarları söz konusu olduğunda (ki öyledir) yeryüzünde var olan yer altı ve yer üstündeki bütün zenginlik kaynağını gasp etmek ve gözleri dönmüş halde bunları elde etmek için başvurmayacakları alavere yok değildir.