XIV. yüzyılda kapitalizm gelişme evresine girmiştir, mübadele ekonomisi yerini hızla para-pazar ekonomisine bırakmaktadır. Ticaretin gelişmesiyle birlikte şehirler de hızla gelişmektedirler, şehirler, ticaretin merkezi olmanın yanısıra, özgürlüklerin de çekim merkezleridir. Özgürlüğe susayanlar şehirlere akmaktadırlar.
Gözle görülmeyen bir virüs bütün dünyaya bir gerçeği yeniden gösterdi; bilimin gösterdiği yoldan gidilmeden gerçeğe ulaşılamaz. Yüzyıllar öncesinden Hace Bekaş’ın dediği gibi bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Bilimin dışına çıkıldığında, bilimle hareket edilmediğinde ağır bedel ödenir. Bilime ters davrandığınızda bedeli ölümdür.
Koronavirüsü ortaya çıktıktan buyana bir söylem var. Korona eşitlikçi bir virüs fakir -zengin, kadın-erkek, genç -yaşlı ayırmıyor deniliyor; peki bu doğru mu?
Biz demokratik güçlerde, sosyalistlerde, komünistlerde genel bir kanı vardır. Denir ki halk fakirleşirse, işsizlik artarsa kitleler sola yönelir. Ama bu söylendiği gibi değil, öyle olmuyor. Kitleyi, işçiyi, işsizi ve fakir köylüyü kazanmak emek ister, çalışma ister. Her şeyden önce bu çalışmalar uzun süreli bir devamlılık ister. Bir de tabi ki sendika ve sınıf bilinci ister.
Birden fazla nedenle Pandemin Covit-19’un Kürdistan’a dönük de sonuçları olacak. Çünkü Kürdistan hem küreselleşen dünyanın parçası hem ayrıca 25 yıldır süren savaşın merkezinde yer alıyor!