Urfa’nın Suruç İlçesi’nde Kobanili çocuklara oyuncak götüren Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’ndan (SGDF) gençleri hedef alan canlı bomba saldırısından 21 ay sonra ilk kez görülen Suruç Davası, sanıksız başladı.
Urfa’nın Suruç ilçesi Amara Kültür Merkezi’nde 20 Temmuz 2015 tarihinde DAİŞ’in canlı bomba saldırısı sonucu SGDF üyesi 33 gencin yaşamını yitirmesine ilişkin açılan davanın ilk duruşması Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
Jandarmanın yoğun önlemi altında başlayan duruşmaya, yaşamını yitirenlerin aileleri ve yaralıların yanı sıra HDP, DBP, DİSK, EMEP, ESP, SYKP, KESK, ÖTSP, DTK, TTB, Devrimci Parti, Partizan, Anarşi İnisiyatifi, Suruç Aileleri İnisiyatifi, Urfa Barış Anneleri, Pirsultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Gani Kaplan, Bölge Barolar Birliği, İstanbul Barosu avukatları, HDP milletvekilleri Dilek Öcalan, İbrahim Ayhan, Ali Atalan, Mahmut Toğrul, HPD MYK üyeleri Zeki Çelik, Ömer Önen, HDP PM üyesi Ziya Çalışkan, HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit ile CHP milletvekilleri Veli Ağbaba, Mahmut Tanal, Ali Şeker, Şenar Sarıhan’ında aralarında olduğu çok sayıda kişi katıldı.
Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın tek tutuklu sanığı Yakup Şahin duruşmaya katılmadı.
Davada, başka suçtan tutuklu bulunan Yakup Şahin ve Suriye’de bulunan Deniz Büyükçelebi ile İlhami Ballı hakkında ayrı ayrı 104’er kez müebbet isteniyor. Davanın tek tutuklu sanığı Yakup Şahin’in de duruşmaya getirilmemesinden dolayı iddianame okunmadı. Duruşma, müştekilerin beyanları ile başlarken, HDP, CHP, DBP, ESP, KESK, SGDF, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Türkiye Barolar Birliği, Urfa, Diyarbakır ve İstanbul baroları müdahillik talebinde bulundu.
Yoğun güvenlik önlemleri arasında duruşma salonuna alınan müştekiler, gün boyunca ifade verdi.
İlk sözü saldırıda annesi ve abisini kaybeden Sinem Kılıç aldı. Elinde oyuncağıyla ifade veren Kılıç, polisin olaydan sonra yaralılara yardım etmek isteyenlere müdahale ettiğini belirterek, “Biz insanız, dünyanın neresinde olursanız olun yaralı biri oldu mu yardım ederiz. Olay yerindeydim polis olay sonrası yardım etmek isteyenlere saldırdı, ambulans geçişini engelledi. O gün Suruç’a oyuncaklarımızla gitmiştik, bugün yine buraya oyuncağımla geldim” dedi.
Olayda oğlu Çağdaş Aydın’ı kaybeden ve kendisi de yaralanan Fethi Aydın ise, “Katliamda yaralandım, polisin attığı gazdan tekrar bayıldım. Birçok kişi yaralıyken bu nedenle yaşamını yitirdi. Bizi buraya gelene kadar didik didik arayanlar bombacıyı nasıl yakalayamadı. Terörist kimdir? Terörist bombaya göz yumanlardır. Sorumluları kimse ortaya çıksın” ifadelerini kullandı.
Gün boyu müştekileri dinleyen mahkeme, daha sonra müdahil olmak isteyen kurumların talebini aldı. Müdahil olmak isteyen kurumlar arasında, Diyarbakır Barosu da vardı. Baro Başkanı Ahmet Özmen, iddianamenin saldırının bağlantılarını ortaya çıkaracak nitelikte olmadığını söyledi.
Amerika’nın Sesi’ne konuşan Özmen, iddianamenin kendilerine göre saldırıyı bütün bağlantılarıyla ortaya koymuş bir iddianame olmadığını belirterek, şöyle devam etti:
“O patlamanın gerçekleşmesinde ihmali olan ve ihmal suretiyle bu patlamaya sebep olan kamu görevlilerine yönelik bir iddianame ve dava söz konusu değil. Yargılama 9.30’da yapılacaktı ne yazık ki 3’te başladı. Çok yoğun bir güvenlik önlemi alındı, defalarca kimlik kaydı yapılmak suretiyle duruşma alanına giriş oldu. 21 aydır adalet için bekleyen insanların böyle bir muamele görmeleri insanların adalet duygusunun zedelenmesine de sebebiyet verdi. Yargılama demek sadece iddianame tanzim edip orada failin ismini yazmak demek değil. İddianame demek fail ile mağdurun yüzleşmesi, deliller üzerinden ortaya konulacak hakikate ulaşma faaliyetidir. Ne yazık ki bugün sanık duruşma salonunda yoktu, SEGBİS’le dahi bağlantısı yapılmadı. Toplam 3 sanık var ikisi kaçarak IŞİD’e katılan kişiler. Biri de 10 Ekim Ankara patlaması nedeniyle tutuklu olması sebebiyle Ankara Cezaevi’nde olan bir kişi. Bugün Ankara patlamasının da duruşması vardı. Aynı sanığın başka bir yargılamasına denk geldiği için bugün ne duruşma salonunda hazır edilebildi ne de SEGBİS sistemiyle duruşma yapılabildi. Sanıksız yargılama oldu. Bu hem adalet duygusu açısından, hem yakınlarını kaybedenler açısından, hem ceza yargılaması usulü açısından kabul edilebilir durum değil. Suruç katliamı davasının sıradan bir dava olmadığını düşünüyorum. Suruç katliamının toplumda ilgi ve destekle devam eden çözüm sürecinin baltalanması veya Türkiye’nin iç barışını bozmaya yönelik bir eylem olduğunun farkındayız. Böyle bir yargılamada gerçek bağlantıların ve ilişkilerin iddianameye yansıtılarak bir dava açılması gerektiği ve hukuk dahilinde gerçek yargılama yapılması gerekliliğini önemle vurgulamak isterim ”dedi.
İddianamede, 10 Ekim Ankara Garı saldırısının da failleri arasında yer alan, Yakup Şahin, Deniz Büyükçelebi ve İlhami Balı hakkında “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma, tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürme’ suçlarından 34’er kez, ‘Tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürmeye teşebbüs etme” suçlarından da 70’er defa olmak üzere TCK’nın ilgili maddeleri gereğince toplam 104’er kez ağırlaştırılmış hapis cezası istendi. Davanın tek tutuklu sanığı Yakup Şahin. Diğer sanıklar Deniz Büyükçelebi ve İlhami Balı’nın Suriye’ye geçerek IŞİD’e katıldıkları belirlendi. Mahkeme her iki sanık hakkında yakalama kararı verdi
ımp