Site icon Rojnameya Newroz

Saraçhane ders(ler)inden 2025 1 Mayıs’ında, Taksim’e!

1 Mayıs Meydanı Taksim

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER / Yazarların diğer makaleleri

“Sarayda yaşayan başka,

kulübede yaşayan başka düşünür.”[1]

Döndük dolaştık yine ve bir kez daha geldik aynı noktaya: 2025 1 Mayıs’ında Kadıköy’e gidiyorlar; dedikleri kocaman lafları, “iddiaları”nı bir kez daha “es” geçip, erteleyerek!

Malum: Her yıl olduğu gibi bu yıl da 1 Mayıs öncesi Taksim Meydanı’nda kutlama yapılıp yapılmayacağı tartışması yaşandı, yaşanıyor, yaşanacak da! Hükümet, beklendiği üzere “Taksim”i yine 1 Mayıs kutlamalarına kapattı…

“1 Mayıs kutlamaları için Taksim’i 1977’den sonra ilk kez Erdoğan açtı” diye böbürlenen AKP ve yandaş medyası, alanın ne oldu da kapatıldığını yine söylemiyorken; birileri de bu keyfiliğe boyun eğiyor.

“Taksim Meydanı’nda kutlama yapmak şart mı?” diyenlere bir kez daha hatırlatalım: Taksim’in işçi sınıfı ve radikal sosyalistler için elbette anlamı var. 1977’de devlet güçlerinin Taksim’de gerçekleştirdiği katliam, egemenlerin işçi sınıfı ve emekçilere karşı yürüttüğü savaşın yeni bir merhaleye evrildiğinin göstergesiydi: izleyen baskıcı uygulamalar, yasaklar ve nihayetinde 1980 darbesiyle birlikte askeri rejim eliyle hayata geçirilen örgütsüzleştirme ve yoksullaştırma dayatmacılığı, 1 Mayıs katliamının gerisindeki “niyet”i gözler önüne olanca açıklığıyla serer. Şimdi bize “unutun bunları,” diyorlar… Bin kez hayır! 1977 1 Mayıs Taksim’inden vaz geçmek, işçi sınıfı belleğinden vaz geçmektir…

Rusya’da 1905’deki “Kanlı Pazar” ile Ekim Devrimi’nin gerçekleştiği Uritski Meydanı nasıl bir öneme sahipse, bizim için de Taksim öyledir, ve öyle kalacaktır.[2]

Tam da bunun için Antonio Gramsci’nin, “Toplumu, mülk sahibi sınıfların çılgın ve kudurmuş güçlerinin sürüklediği ekonomik yıkım ve barbarlık uçurumuna düşmekten yalnızca işçi sınıfı kurtarabilir”; Bertolt Brecht’in, “İşçi sınıfının insanlığa karşı hiçbir borcu yoktur. İnsanlık ona borçludur,” saptamalarına büyük değer verenlerden olarak, liberallerin, ulusalcıların, CHP takipçilerinin 1 Mayıs manipülasyonları artık sadece midemizi bulandırıyor!

Daha bir yıl önce, 2024’de sendika bürokratlarının, “Yasak meşru değil, halk Taksim’de olacak… 1 Mayıs Taksim’dir… İşçiler, sendikalar ve aydınlar iktidarın yasak kararına inat 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmakta kararlı…” ifadeleri unutulabilir mi?

Hatırlayın: AYM kararını anımsatarak 1 Mayıs’ı Taksim Meydanı’nda kutlama kararlılığını vurgulayan DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu “1 Mayıs’ta Taksim’de olmak işimize, ekmeğimize, emeğimize, onurumuza sahip çıkmaktır,”[3] demişti.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) tarafından 1 Mayıs programına ilişkin ortak açıklamada 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı Taksim’de kutlayacaklarını duyurup; “Taksim’de olmak işçinin, emekçinin hakkıdır. Omuz omuza emekçilerin taleplerini haykıracağız,”[4] iddiasıyla Anayasa Mahkemesi kararına, CHP’ye güvenenler Saraçhane’deki barikatları ilk terk edenler oldu!

İktidarın abluka altına aldığı İstanbul 2024 1 Mayıs’ında Saraçhane’de toplanan kitleye polis adım attırmadı. 1 Mayıs’ta Saraçhane’ye çağrı yapan DİSK ve KESK alanı ilk terk eden örgütler oldu.

Saat 10.00’a yaklaşırken birkaç küçük grup tarihi su kemeri önüne kurulan barikatın önüne yürümeye başladı. Barikat önünde, “Her yer Taksim, her yer direniş”, “İşçilere değil patronlara barikat” ve “Yaşasın 1 Mayıs” sloganlarını attı. Ardından DİSK heyetinin ‘polisle görüşmek üzere’ barikata doğru yürümesi Saraçhane’de toplanan kitle içinde heyecana neden oldu. Birkaç dakika dahi sürmeyen görüşmeden sonra DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve DİSK Yönetim Kurulu üyeleri hızla DİSK otobüsünü konuşlandırdıkları caddeye döndü.

DİSK heyetinin hızla otobüse dönmesi DİSK heyetiyle beraber barikata yürüyen kitlenin heyecanını dindirmeye yetmedi. Tertip komitesi toplantısı esnasında polis barikata yüklenenlere biber gazı ve plastik mermiyle müdahale etti. Barikata yüklenen kitle kimi zaman sloganlarla, kimi zaman şarkılarla barikatı aşmanın yollarını denedi. Saraçhane’den Taksim’e yürüme kararını alan, emekçileri Saraçhane’ye sıkıştıran DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve TDB barikata yüklenenler arasında yer almadı.

Tertip komitesinin toplantısı bitti. Toplantının ardından DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu açıklama yapmak üzere otobüsün terasına çıktı. Arzu Çerkezoğlu, polisin tarihi su kemeri önündeki müdahalesi devam ederken konuştu. Otobüsün önünde DİSK, KESK ve CHP vardı. Çerkezoğlu burada yaptığı kısa konuşmada, “Buradaki irade zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan bu adaletsiz düzene karşı Türkiye işçi sınıfının, emekçilerin, halkın iradesidir. Bu irade, bizi yoksullaştıracak politikalar hayata geçirirken bizleri yerli halk olarak görenlere karşı Türkiye halkının irade beyanıdır. Bu meydan bundan sonra attıkları her adımda bu iradeyi görecekler. Bu iradeyi tanıyacaklar” dedi.

Çerkezoğlu’nun konuşmasından sonra “1 Mayıs faaliyetinin sonlandığı” anonsu yapıldı. CHP, DİSK ve KESK üyeleri alandan ayrıldı. Kitle bu karara tepki gösterdi. Tertip komitesince yapılan duyurunun ardından polis müdahalesi sertleşti.[5]

Ardından, gözaltılar ile sonrası malum!

1 Mayıs 2024’de Adıyaman Karadağ’daki bir inşaatta çalışan Cezayirli Abdelkarım Boudjemah’ın (24) çalıştığı esnada üzerine inşaat kalıbı düşerek öl(dürül)düğü[6] söz konusu kesite ilişkin herhangi bir öz eleştirel değerlendirme yap(a)mayan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, 2025 1 Mayıs’ı yaklaşırken, “Türkiye’nin dört bir yanındaki meydanlarda buluşmaya, İstanbul’da da bu yasakçı tutum karşısında Taksim irademize sahip çıkarak milyonlarca sınıf kardeşimizle birlikte Kadıköy Meydanı’nda 1 Mayıs’ı kutlamaya karar verdik,”[7] açıklaması yaparken (“Taksim iradesine sahip çıkarak Kadıköy’de kutlamak” ne demekse??); DİSK, KESK, TMMOB, TTB “1 Mayıs İşçi Bayramı’nda Kadıköy Rıhtım Meydanı’ndayız,” demesine dediler de; “1 Mayıs’ta Taksim gereklidir, haktır, mümkündür!”[8] itirazları hemen yükseldi.

Açıklamanın hemen ertesinde, 1 Mayıs’ta Kadıköy kararının geniş bir mutabakatla alındığını ifade eden Arzu Çerkezoğlu kararı birlikte aldığı yapıların toplantıda ayrı, kamuoyunda ayrı tutum sergilemesini eleştirdi. Bu mutabakatın arkasında durduklarını ve politik gerekçelerini anlatmaya çalıştıklarını ifade eden Çerkezoğlu, eğer bu kararı tek başlarına savunacaklarsa o zaman kendilerinin de DİSK Genel Merkezi önünden Taksim’in yolunu tutabileceklerini belirterek[9] ekledi:

“Biz, toplantı tutanaklarına da yansıyan bu geniş mutabakata uygun davrandık, sorumluluğunu aldık. Bugün de bu mutabakatın arkasında duruyor, ‘ölü taklidi’ yapmıyor, politik gerekçelerini anlatıyoruz. Gelin, iç tartışmalara takılmadan, etkileşimlerin değil, iş yerlerinin ve gerçek hayatın sesine kulak vererek, Türkiye’nin dört bir yanında coşkulu ve kararlı 1 Mayısları hep birlikte inşa edelim!”[10]

Politikada buna “top çevirmek” ya da “demagoji” denir!

Demagoglar için emek “en yüce değil, en cüce değerdir” artık!

Postmodern anlatının “sınıftan kaçış”ları 1 Mayıs tutumlarıyla net biçimde ortaya çıkmıştır! Sınıfsallıktan azade yasalcı bir liberalizm öne çıkmaktadır.

“Yasalar”a yaslananlara sormak gerek?!

“Taksim Meydanı’nda gösteri olursa insanların meydanda gezme, esnafın iş yapma özgürlüğü engellenir… ‘Güvenlik sorunları çıkar,’ türünden ‘ucuz gerekçelere’ sarılanlara değil kargalar, IQ seviyesi 30 üzeri olan az akıllılar bile katıla katıla güler.

Taksim’i kapatacağız diye, neredeyse tüm İstanbul’u, Türkiye polisinin yarısını, TOMA’ları kullanarak kapattılar. Görüntüler savaş alanını andırıyordu. 1960, 1971, 1980 sıkıyönetim ve askeri yönetim görmüş olanlar dahi böyle bir Saraçhane savunması görmemişti. Su kemerlerinin üzerinde keskin nişancılar. Namlular belediye binasının önündeki parka dönüktü.

Bu kadar şeyi göze alıp 1 Mayıs için Saraçhane’ye koşan “İnsanlar soruyordu, ‘Madem yürümeyecektiniz, neden insanları Saraçhane’ye topladınız’?”[11] Arif Nacaroğlu’nun ifadesiyle…

Haksız değillerdi elbette…

Çünkü onlar krizle sarsılan coğrafyamızın en zor dönemlerden birini yaşıyordu ve emekçilerin milli gelirden aldığı pay yüzde 26’ya düşmüştü.

Kapitalizmin azgınlaştığı, neo-liberalizmin tüm haklara saldırısıyla işçi haklarının savunulmasının her geçen gün daha zorlaştığı kesitte, sendikalaşma oranı yüzde 15’in altındaydı; özel sektörde yüzde 5’i bile bulmuyordu. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) 148 ülkeyi kapsayan raporuna göre Türkiye, 2023’de “çalışanlar için en kötü 10 ülke” arasında yer alıyordu.[12]

Bunlar yetmezmiş gibi, “2002’de ücretle çalışanların istihdamdaki payı yüzde 50 idi. 2024’de bu pay yüzde 70’in üstüne çıktı”![13]

Görülmesi gerek: Karl Marx’ın “Modern sanayinin gelişmesinin dengeyi her gün biraz daha işçinin aleyhine, kapitalistin lehine değiştirmek zorunda olduğunu ve bundan dolayı kapitalist üretimin genel eğiliminin, ücretlerin ortalama düzeyini yükseltmek değil, düşürmek, ya da emek değerini az çok en alt sınırına indirmek olduğunu göstermeye yetecektir,”[14] biçiminde tarif ettiği hâl, XXI. yüzyılda da güncelliğini koruyor.

Avrupa Sendika Konfederasyonu verilerine göre, 2022’de Avrupa ülkelerinde bir haftalık tatil yapamayan işçilerin sayısı 2 milyon kişi artış göstererek 39.7 milyona çıktı. Tatil yoksulluğundaki en büyük artış Fransa’da gerçekleşirken;[15] eşitsizlik toplumsal sınıflar, toplumsal mekânlar, bölgeler ve ülkeler arasında ve küresel çapta tarihte görülmemiş ölçüde derinleşmiş durumdadır. Daha da önemlisi, bu çaptaki eşitsizliği dünya zenginleri lehine meşru kılacak olanaklar da tükenmiş görünüyor. Tam da bu nedenle, zaman, emekçi sınıflar bakımından isyanlar ve devrimler zamanıdır.

1 MAYIS’IN MEYDANI TAKSİM VE AKP

1 Mayıs bir meydan kavgası değil, sınıf kavgasıdır ve Taksim de onun simgesidir. Çünkü 1 Mayıs kanla yazılmış bir emek hareketinin anma tarihidir.

İlk kez 8 saatlik çalışma günü talep eden işçiler 1856’da Avustralya’da eylem yapmış, bunu 1886’da 1 Mayıs günü Amerika’nın Şikago kentinde yapılan ve 4 Mayıs’a kadar süren eylemler izlemiştir. Eylemlerin yapıldığı Haymarket (Samanpazarı) meydanına atılan bir bomba sonucu polis ve işçilerden ölen olmuş, olayın sorumlusu olarak beş sendikacı yargılanmış ve 1877’de idam edilmişlerdir.

1889’da İkinci Enternasyonal 1 Mayıs’ı birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kabul etmiş ve o tarihten sonra 1 Mayıs’lar tüm dünyada dayanışma ve hak talep etme günü olarak anılmaya başlamıştır. Bayram değildir. Emeğin en yüce değer olduğunu hatırlatma günüdür

Bir kez daha: 1 Mayıs bayram değildir. Sermayenin hiç dinmeyen sömürüsüne karşın işçi sınıfının haklı direnişinin, dayanışmasının sergilendiği, beklentilerinin yöneticilere hatırlatıldığı ve geçmiş acıların anıldığı gündür.

AYM bile kararında Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs İşçi Bayramı ile özdeşliğini tescil eder; bu bağlamda Taksim’de 1 Mayıs kutlamasını engellemek, hak ihlâlidir.

Buna rağmen AKP hükümeti 1 Mayıs’ın İstanbul’un en önemli ve merkezi meydanında kutlanmasını engellemeye çalışırken bu günün dünyanın önde gelen şehirlerinde, bu şehirlerin en önemli meydanlarında ve en merkezi yerlerinde kutlandığını gözardı ediyor. Oralarda bizdeki gibi fobiler ve tabular pek yok; “Trafik aksar, şehir merkezinde gösteri olmaz” diye saçma sapan gerekçeler pek yok. Tersine dünyanın büyük kentlerinde 1 Mayıs gösterileri en merkezi ve en önemli meydanlarda yapılıyor. İşte dünyanın 1 Mayıs meydanları:

Londra’nın Trafalgar Meydanı: Londra’nın merkezindeki en büyük ve en önemli meydanlardan biri. Sadece 1 Mayıs’a değil geçmişten bugüne çeşitli siyasal ve toplumsal gösterilere de ev sahipliği yapıyor.

Paris’in Bastille Meydanı (Place de la Bastille): Paris’te 1 Mayıs gösterilerinin yapıldığı meydan Paris’in en merkezi yerlerinden biri ve aynı zamanda 1789 Fransız devriminin simgesi.

Washington DC’de Union Station, Capitol Building, Beyaz Saray güzergâhı: 1 Mayıs gösterileri bu güzergâhta yapılıyor. Bu güzergâh Washington DC’nin kalbi sayılır. Ankara’da TBMM veya Anıtkabir’in hemen yanında 1 Mayıs gösterisi yapmakla eşdeğer.

New York’ta Union Square: New York Manhattan’daki önemli ve tarihi meydanlardan biri. Bu meydan da geçmişten bu yana gösterileriyle meşhur.

Moskova’da Kızıl Meydan: Siyasal ve tarihsel önemi ve konumu üzerinde fazla söze hacet yok. Sadece Moskova’nın değil Rusya’nın hatta dünyanın en önemli meydanlarından biri ve Kremlin’in önü.

Berlin’de Alexanderderplatz (Alexander Meydanı): Berlin’in önemli meydanlarından biri, Roma’da San Giovanni Meydanı, Sidney’de Macquarne Caddesi ve Parlamento önü; Viyana’da City Hall (Belediye Önü), Atina’da şehir merkezi, Barcelona’da şehir merkezi, Belfast’ta Art College Square (şehir merkezi), Havana’da Devrim Meydanı, Hong Kong’da Victoria Park ve Hükümet Meydanı, Los Angeles’ta şehir merkezi, Manila’da City Hall (Belediye) ve Başkanlık Sarayı Önü, Tel Aviv’de Rabin Meydanı.

1 Mayıs dünyanın önde gelen şehirlerinin en merkezi ve en önemli meydanlarında kutlanıyor. İşçiler, emekçiler şehirlerin en merkezi yerlerinde seslerini yükseltiyor.[16]

Kolay mı?

Doğası gereği 1 Mayıs sınıfsal bir öze sahip olmadır; Taksim yasağının gerçek gerekçesi! Yani yasağın kökeni 1977 1 Mayıs’ına dayanır. Sınıf mücadelesinin yükselişini 77 Taksim Katliamı ile durdurma girişimi, devrimci sürecin önünü kesmeye yönelik karanlık hesaplar bugün net bir şekilde açığa çıktı.

1977 1 Mayıs katliamından sonra adım adım uygulamaya alınan otoriter baskıcı süreç, coğrafyamızda işçi sınıfının devrimci gelişiminin değerleri ve kazanımları üzerinden yürürlüğe konuldu. Taksim yasağıyla başlatılan ve sendikaları dağıtmaya yönelik girişimler olağanüstü mahkemelerle sürdürüldü. Bu girişimler karşısında 1980’e kadar toplumsal güçlerin direnişi çeşitli provokasyon ve terör uygulamalarıyla paralize edilerek, baskıların yolu açıldı.

Bu süreç, Taksim yasağıyla başladı. Taksim alanının alınması sembolik öneminin ötesinde, sınıf mücadelesinde başarma yolunda güveni ve motivasyonu, gericiliğin geriletilmesi ve demokrasi mücadelesinde bir atılımı ifade edecektir. Coğrafyamızda emek ve özgürlük mücadelesinin üzerindeki ölü toprağını ortadan kaldıracak ideolojik ve kitlesel bir eyleme dönüşen bir işlev görmesi açısından, Taksim’in 1 Mayıs Alanı olarak kazanılması bu nedenle önemlidir.

Bu özelliğiyle Taksim Meydanı şahsında işçi sınıfının “Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü”, işçilere, bölünmüşlük ve dağınıklığa son vererek birleşip güç olmaya, yani örgütlülüğe; kapitalistler ve hükümetlerinin yoğunlaştırdıkları sömürü ve zorbalığa karşı mücadeleye ve hem birbirleriyle hem de sömürü ve zorbalığa uğrayan geniş emekçi kitlelerle kapitalistler ve hükümetlerinin saldırılarına karşı dayanışmaya olan yaşamsal ihtiyaçlarını bir kez daha hatırlatır.

AKP bunun farkındadır ve 2013’den beri Taksim’de 1 Mayıs’(lar)ı engellemektedir.

Siz bakmayın 2009’dan sonra Taksim’i yeniden açan AKP ve Erdoğan’ın “özgürlükçü” söylemine! O söylem baştan aşağıya yalandır ve 2013 sonrası yasaklar yeniden başlayınca, yalan ayan beyan ortaya çıkmıştır.[17]

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan 1 Mayıs kutlamaları ve Taksim tartışmaları ile ilgili olarak, “İşçimizin alın teri, Taksim Meydanı’na sığmayacak kadar büyük” diyerek ekledi: “1977 yılında Taksim’de kaybettiğimiz 34 işçimizi, emekçimizi rahmetle yad ediyorum. Ancak Taksim’de hayatlarını kaybeden emekçilerimizin isimlerini bile hatırlamayanların, onların aziz hatıralarını kullanarak, bu alanda kitlesel kutlama inadı, 1 Mayıs’ın dayanışma ruhunu zedelemektedir. Bildiğiniz gibi, 1 Mayıs’ta kaybettiğimiz canlarımızı Taksim’de anmak için sendikalarımıza, sınırlı katılımlarına izin verilmektedir”![18]

İstanbul Valisi Davut Gül, “Taksim bu tür etkinliklerin tamamına kapalı. Taksim’in dışındaki herhangi bir alanda kutlanacak” derken;[19] İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da ekledi: “Taksim’de 1 Mayıs kutlanmaması yasaklama değil kısıtlama, 7 yıldır uygulanıyor. AYM kararı belli,[20] 100 kişi ile toplanıp çelenk bırakılabilir, sendika temsilcileriyle konuştum”![21]

Bunlar böyleyken, bir de burjuva medyası işbaşında… Örneğin 1 Mayıs’ta iktidar manşetlerinde sermayenin hedeflerine yer verdi, yasakları övdü.

2011 ve 2012 yıllarında yasak olmadan Taksim’de kutlanan 1 Mayıslara dair “Tabu yıkıldı”, “Taksim dar geldi”, “Katliamdan şenliğe” manşetleri atan iktidar gazeteleri 2024 1 Mayıs’ında manşetlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Taksim dayatmasını masum bulmuyorum” sözlerine yer verdi. Gazeteler işçilerin günü 1 Mayıs’ta saflarını da belli ederek sermayeyi tercih etti.

Bu elbette “tesadüfi” değil; sınıfsal bir gerçektir. Anaakım medya, sermayenindir!

Yalnız edya değil: Örneğin AKP yıllardır sistemli biçimde grev hakkını yok ediyor.[22] Etkili hiçbir greve izin vermiyor. Şirketlerin kârları için milli güvenlik bahanesiyle işçilerin haklarını feda ediyor. Türkiye’de grev hakkı artık kâğıt üzerinde bile değil, ayaklar altındadır. Başkanlık rejimi sonrasında grev yasaklama kararları iyice keyfileşti.

Bakmayın siz grevin Anayasal bir hak olmasına. Bakmayın siz Türkiye tarafından onaylanan uluslararası sözleşmelerin grev hakkını güvence altına almasına. Bakmayın siz Anayasa Mahkemesi’nin “millî güvenlik” bahaneli grev erteleme kararlarını Anayasaya aykırı bulmasına. Türkiye’de aslında grev hakkı yoktur.

AKP hükümetleri Türkiye’yi bir grev yasağı ülkesine çevirdi. 1980 sonrasında en çok grev erteleme/ yasaklama kararnamesi yayımlanan dönem AKP’li yıllar oldu. Öyle ki 2003-2023 kesitinde yaklaşık 90 bin işçi greve çıkabilirken 200 bine yakın işçinin grevi ise yasaklandı. Greve çıkabilen 90 bin işçinin grevlerinin bir bölümü grev sırasında yasaklandığı için gerçekte grev hakkını kullanabilen işçi sayısı 90 binin bile çok altında kaldı.

AKP hükümetleri döneminde bir bölümü Bakanlar Kurulu, bir bölümü OHAL Kararname ve bir bölümü de Cumhurbaşkanı kararıyla olmak üzere toplam 21 grev erteleme (yasaklama) kararı alındı.[23]

Tablo tam da böyleyken;[24] AKP iktidarı yıllardır, 12 Eylül darbesini hazırladığı ve anayasanın 34. Maddesine aykırı olan 2911 Sayılı Yasa’nın valilere verdiği yetkiye sığınarak “Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarına” izin vermiyor…

Bu arada 2024’de ise, önce temel referanslarının hukuk ve insan hakları olduğunu ve emeğin kutsallığını vurgulayan, sonra da Taksim’in yasak olduğunu tekrar ilan eden İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın “gerekçeleri”, toplantı ve gösteri yürüyüşü güzergâhları arasında değil, yayalar ve trafik var, güvenlik sağlanamaz, vatandaşların huzuru, teröristler idi![25]

Evet, alınan tedbirler sayesinde kentin zarar görmediğini belirterek, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya, mülki idare amirlerine ve kolluk kuvvetlerine teşekkür eden İstanbul Valisi Davut Gül, “Ulaşım kısıtlaması ve diğer tedbirler nedeniyle verdiğimiz geçici rahatsızlık nedeniyle herkesten özür dilerim,”[26] derken; İstanbul’da işçi ve emekçilerin 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlaması AYM kararına rağmen polis biber gazı ve plastik mermilerle engellenirken Cumhurbaşkanı Erdoğan sosyal medya hesabından “tebrik” mesajı yayımladı, “Ülkemizle birlikte tüm dünyada kutlanan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü tebrik ediyorum. Helal rızık peşinde koşan tüm işçi ve emekçi kardeşlerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum,” ifadelerini kullandı.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Taksim’de 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen işçi ve emekçileri biber gazı ve plastik mermi ile engelleyen polisleri “tüm dünyaya örnek” diyerek övdü. Yerlikaya, sosyal medya paylaşımında “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde kanunsuz gösteri ve yürüyüşüne karşı büyük bir ferasetle, sağduyuyla karşı koyan; toplumsal olayların nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda, dünyadaki tüm polis teşkilâtlarına örnek olan İstanbul’daki kahraman polislerimize teşekkür ediyorum. Sizlerle iftihar ediyorum. Milletimizin destek ve duası sizlerle.” ifadelerini kullandı![27] Geriye biber gazı, cop, Taksim’e çıkmaya çabalarken yerlerde sürüklenerek, polis tekmeleriyle gözaltına alınanların görüntüleri kaldı…

“Diyalog”, “AYM Kararı”, vb’leri; tümü nafiledir bunların![28] Çözüm sınıf mücadelesinin yükseltilmesidir…

SENDİKA BÜROKRASİSİNE “HAYIR”!

1 Mayıs artık sendika bürokrasisine emanet edilemeyecek ya da Peter Maiwald’ın, “Haber şöyle geldi İşçi B’ye/ O memlekette/ Durum umutsuz./ İşçi B sordu:/ Orada/ Hiçbir işçi yaşamıyor mu?,”[29] dizelerindeki kadar ciddi bir iştir.

“Neden” mi?

Georges Politzer’in, “Sömürücü sınıfların iktidar gücü yalana dayanır,” vurgusuyla müsemma tabloda sedikal bürokrasi işçi sınıfının başına beladır; Jack London’ın, “Emekçi sınıfla ortak hiçbir şeyiniz yok. Sizin adınıza başkaları çalıştığı için elleriniz yumuşacık. Yediğiniz sürüyle şey yüzünden karınlarınız yuvarlacık,”[30] biçiminde betimlediği asalak(lar)dır.

Öz Sağlık-İş üyesi işçilerin ortalama ücreti 30 bin TL iken, yöneticilerinin maaşı 150 bin TL’dir. 182 sendika bürokratına ödenen tutar, 27 milyon 300 bin TL civarındadır![31]

AKP’ye yakınlığı ile bilinen Sağlık Sen yönetimindeki 122 kişi kamu sağlık tesislerinde yönetici pozisyonundadır![32]

AKP döneminde sendikal hareket yüzde 10’un altına, toplu sözleşmeden yararlanan örgütlü işçi oranı da yüzde 5’in altına düşmüşken;[33] sendikal bürokrasi her daim işçi haklarını kesen baltanın sapı oldu![34]

Türk-İş, Hak-İş vb’leri gibi, DİSK de bundan muaf değil elbette!

Hepimize “DİSK yönetimi sınıf kavgasının neresinde?”[35] sorusunu sorduran “DİSK bürokratlarının CHP sevdası”[36] herkesin malumuyken; “DİSK büyürse işçi sınıfı büyür,”[37] sanrıları ajitatif bir yalandan ibarettir.

Saraçhane’de ve ondan da önceki yıllarda yaşananlar bir “sır” değil. DİSK’nin emekçilerin yanında görünüp, oradan soluğu sermaye partisi CHP’nin yanında alması, 1 Mayıs’ı bir politik oyun malzemesine indirgemesidir ve kılavuzu CHP olan DİSK’in tutumu kesinlikle kabullenilmemelidir!

Tekrar pahasına, ısrarla hatırlatıyoruz!

2024’de DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Taksim Meydanı 1977’den beri yüreğimizdeki yaradır; yeniden yasaklandığı 2013’den beri en büyük hasretimizdir… Bu yıl, 2024 Mayıs’ında yüzümüzü Taksim’e dönüyoruz. Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de işçilerin ve emekçilerin, 1 Mayıs’ı kendi belirledikleri, kentin en merkezi meydanlarında, İstanbul’da Taksim’de coşkuyla kutlama hakları vardır. Kararları herkes için bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesi kararını verdi ve bu karar kesin: 1 Mayıs’ta Taksim’de olmak her işçinin, emekçinin hakkıdır. Bu hakkı engellemek hukuk dışıdır. İşçi sınıfının dünya çapında yürüttüğü ‘Demokrasi’ kampanyasına bizler 1 Mayıs’ta Taksim’de olma irademizi büyüterek güç vereceğiz. Şimdi demokrasi zamanı, şimdi Taksim zamanı diyoruz! Kararımız kesindir: Bizler İstanbul’da 1 Mayıs sabahı bir elimizde karanfil, bir elimizde çocuklarımızla yüzümüzü Taksim’e dönecek ve yürüyeceğiz…”[38] 

“Taksim’in 1 Mayıs alanı olduğu gerçeğinin 2013 yılından beri tamamen keyfi biçimde yok sayılmasına, inkâr edilmesine 2024 1 Mayıs’ında artık son verilmelidir… Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve son olarak Anayasa Mahkemesi kararları bu konuda sözünü söylemiştir. 2023 yılında Anayasa Mahkemesi’nin aldığı son karara göre de ‘1 Mayıs’ta Taksim’de olmak her işçinin, emekçinin hakkıdır.’ Bu kesin ve son kararın ardından bizlerin 1 Mayıs’ta Taksim’de olmasını engellemeye çalışmak mümkün değildir. Hiç kimsenin anayasal düzeni tanımama anlamına gelecek olan böylesi bir yaklaşımı savunmamasını umut ediyoruz… İdarenin görevi bize başka bir alan göstermek değildir, bizim anayasal bir hak olarak gerçekleştireceğimiz bu barışçıl etkinliğe katılanların güvenliğini sağlamaktır. İktidar hukuk dışı bir yasakla 1 Mayıs’ı huzursuzluk gününe çevirme inadından artık vazgeçmeli…”[39]

“Cumhuriyet’ten, halkın egemenliğinden söz ediyorsak, toplumun 4’te 3’ü ücretliler. Emeğimize, Cumhuriyet’e sahip çıkmalıyız,”[40] derken Anayasa Mahkemesi’nin kararını hatırlatan DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün de, “İzin istemedik, sendikal bir eylem içim izne gerek yok… Doğrudan bu karardaki ifadelerle söylersek, ‘1 Mayıs’ta Taksim’de olmak her işçinin, emekçinin hakkıdır’ ve bizler de bu hakkı kullanacağız,”[41] diye eklemesine eklemişti ama! Saraçhane barikatlarını ilk terk edenler de yine o sendikal bürokratlar ile CHP’leri oldu…

TARİH VE DEVLET REFLEKSİ NOTLARI!

Egemenler, 1 Mayıs’ı hiç sevmedi. Sağı ile ezdi “reformist (denilen!) solu”yla da manipüle ederek, “ehlileştirme”ye kalkıştı!

Kolay mı?

Tarihte büyük günler, büyük kavgalar sonucu doğmuştur. Bu, 1 Mayıs için de böyledir.

İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve savaşım günü olarak 1 Mayıs, işçi sınıfının burjuvaziye karşı yürüttüğü, emek ve özgürlük eksenli mücadelenin sonucunda doğmuş ve dünya işçi sınıfının savaşımı tarihine altın harflerle geçmiştir.

İlk kez 1856’da Avusturalya’nın Melbourne kentinde taş duvar ustaları ve inşaat işçileri uzun çalışma saatlerine karşı çalışma saatlerinin 8 saate düşürülmesi talebinde bulunarak iş bırakıp, 21 Nisan 1856’da Melbourne Üniversitesi’nden Parlamento Evi’ne kadar bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Avusturalyalı işçilerin ardından ABD’de ki işçiler de aynı taleplerle iş bırakıp eyleme geçti.

1880’li yıllardan sonra dünyanın pek çok ülkesinde aynı talepler doğrultusunda kitlesel grevler yaygınlaşmaya başladı. 1889’da Uluslararası İşçi Kardeşliği Teşkilâtı Paris Kongresi’nde yılın bir gününü işçilerin ortak bayramı ve mücadele günü ilan edilmesi kararını aldı.

ABD’li sendikacıların önerisi üzerine o günün “1 Mayıs” olması kararı alındı ve o günden bugüne, 1 Mayıs işçi sınıfının ve ezilen dünya halklarının “birlik, mücadele ve zafer” günü olarak kutlanageldi.

Evet, uluslararası birlik ve mücadele günü olarak 1 Mayıs, emeğin başkaldırı tarihinin ücretli köleliğe meydan okumasıydı ve işçi sınıfının XIX. yüzyılda yaşadığı sefaletle mücadelesinin günü olarak ortaya çıktı; Friedrich Engels’in, İngiltere’de işçi sınıfının durumunu şu sözlerle anlattığı koşullarda:

“Bu işçilerin kendilerine ait mal ·ve mülkleri yoktur; geçimleri tamamen ücretlerindendir, yani genelde elden ağza gider. Tümüyle atomlardan oluşan toplum onların durumu hakkında parmağını kıpırdatmaz; kendilerine ve ailelerine bakmalarını onlara bırakır, ama onlara bunun araçlarını etkin ve sürekli bir biçimde vermez. Her emekçi, hatta en iyileri bile, o nedenle, sürekli olarak işini ve aşını yitirme tehdidine, yani açlıktan ölmeye açık yaşar ve bir çoğu böylece yiter gider…”[42]

Söz konusu mücadelenin en önemli taleplerinden biri de 8 saat işgünüydü. Avusturya’dan, Yeni Zelanda’ya yürütülen mücadelelerle bu hak kazanıldı.

ABD’de Chicago’lu işçilerin 8 saat mücadelesi Albert Parsons’un, “Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım!” haykırışıyla betimlenirken; mücadelenin önderleri idam sehpasına götürülürken o dönemde Enternasyonal marşı olan Marseillais’i söylediler. August Spies’in asılmadan önceki son sözleri “Gün gelecek sessizliğimiz, bugün astığınız seslerden çok daha büyük olacak,” olurken; 1 Mayıs’ı tarihe Uluslararası İşçi Bayramı olarak geçirdiler…

Nihayetinde II. Enternasyonal, 1886 Amerikan grevi ve mücadelede hayatını kaybeden işçilerin anısına 1890’da 1 Mayıs’ı Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü ilan etti.

Coğrafyamıza gelince: Yerkürede işçi sınıfı mücadelesine paralel olarak, sanayileşen ve modernleşen Osmanlı’da da XIX. yüzyılın ikinci yarısı işçi eylem ve grevlerine sahne olmaya başladı. Tanzimat döneminde ilk kez Hasköy tersanesinde, ücretlerini alamayan işçiler greve çıkarken, bunu aynı yıl telgraf işçilerinin grevleri izledi.

Osmanlı’da işçi hareketinin en fazla yoğunlaştığı yerler, Selanik, İstanbul ve İzmir’di. Tanzimat’tan Abdülhamit dönemine kadar, zam, iş koşulları gibi gerekçelerle greve ve eylemlere çıkan Osmanlı işçi sınıfının yükseliş dönemi ise 1908 oldu. II. Meşrutiyetin ilan edildiği yıla, fabrikalarda, tersanelerde, demiryollarında direnişe geçen işçilerin mücadelesi damgasını vuracaktı.

Hükümetteki İttihatçıların grev ve sendika yasaklarına rağmen 1909’da ilk kez düzenlenen 1 Mayıs, 1908 grevlerinin yaktığı ateşi yeniden alevlendirdi. Aynı yıl yine Selanik ve Ürgüp’te başlayan grevler bu kez Anadolu’ya yayıldı, Bursa, Bilecik ve Adapazarı’nda işçiler greve çıktı. Dört dilde ortak yayınlanan 1 Mayıs bildirisinde, emeğe dair yasaların yanında herkes için seçme ve seçilme hakkı da istendi. Bursalı ipek işçisi kadınlar gazetelere mektup yazarak, sefaletlerini ve mücadelelerini ülkenin diğer illerindeki sınıf kardeşlerine şöyle duyuruyorlardı:

“Daima eziyet, daima felâket. Daima sıkıntı ve sefalet. İşte günlük durumumuz, dileğimiz. Duyarlı insanlar, var olan toplumun bolluk ve mutluluğunu yöneten düşünürler topluluğu, işçi kızların genel çığlıkları karşısında niçin bu derecede dilsiz kalıyorlar?”

1912’de ise ilk kez İstanbul’da Pangaltı’da 1 Mayıs eylemi düzenlendi. İşgal altındaki İstanbul’da Osmanlı Sosyalist Fırkası’nın örgütlediği 1 Mayıs’ta işçile,r Hürriyet Meydanı’nda “Bağımsız Türkiye” pankartı ile yürüdüler.

1923’de kutlanan 1 Mayıs’ta yerli ve yabancı şirketlerde çalışan işçiler greve çıkarak yabancı şirketlere el konulmasını, 1 Mayıs’ın resmen işçi bayramı olarak tanınmasını, sekiz saatlik işgününü ve sendika, grev haklarını talep etti.

Yürütülen mücadelenin karşılığı olarak 1923’de 1 Mayıs resmen işçi bayramı ilan edilse de hemen 1924’de engellendi. Sekiz saatlik işgünü talebinde bulunan işçiler tutuklandı ve gösteriler yasaklandı. Ardından 1925’de Takrir-i Sükûn kanunu ile 1935’e dek 1 Mayıs yasaklandı.

Ancak 1935’de manipüle ederek, “ehlileştirme” operasyonuyla 1 Mayıs “Bahar ve Çiçek” bayramı ilan edildi.[43] Lakin işçi sınıfının kararlı mücadelesi, 1970’ler itibariyle 1 Mayıs’ı Türkiye’nin toplumsal mücadeleler tarihi içerisindeki en önemli günlerden biri hâline getirdi. 1976’da Taksim Meydanı’nda ilk kitlesel 1 Mayıs gerçekleştirildi

Bir yıl sonra, 1977’de ise katliamı devreye sokuldu!

Böylelikle Türkiye’nin en büyük kitle gösterisi ve en vahşi katliamlarından birisi yaşandı. Emperyalizm ve işbirlikçi burjuvazi CIA’sı, Kontgerilla (onun sivil kolu Ülkü Ocakları) ve MİT’in eliyle yükselen halk muhalefetini sindirmek için 34 insanın katledildiği büyük bir provokasyon planı yaşama geçirildi.[44]

Daha sonra yapılan araştırmalar, incelemeler, ifşaatlar katliamın kontgerilla faaliyeti olduğu gerçeğini ortaya koyacaktı. MİT’ten sorumlu başkan yardımcılarından Sadi Koçaş 8 Mayıs 1987’de Hürriyet Gazetesi’ne röportajda 1 Mayıs Katliamını kontrgerillanın gerçekleştirdiğini itiraf ederek, “1 Mayıs olayının o gün ortaya çıkmadığını, 1968-1969 ve 1970’lerden itibaren en az 7-8 senelik olayların bir birikimi olduğunu” söyledi.

İtiraftan da anlaşılacağı gibi kontrgerilla sadece 1 Mayıs 1977’den değil, karanlıkta kalan cinayet ve katliamlardan da sorumluydu.

Özetle 1977 1 Mayıs’ı 12 Mart sonrası yeniden yükselişe geçen toplumsal muhalefeti bastırmak için emperyalistler ve onların yerli işbirlikçilerince gerçekleştirişmiş bir katliamdı. Sonrasında devrimci yükselişi engellemek için Çorum, Maraş vb. katliamlar tezgâhlandı.

Bunlarında yetmediği yerde 24 Ocak neoliberal “dönüşüm”ünün ebesi, 12 Eylül darbesi devreye sokuldu.

Burada durup işçiler ve 1 Mayıs konusunda devlet refleksine ilişkin bir şeylerin altını çizerek hızla sıralayalım:

İstanbullu işçiler Taksim’i ilk kez 26 Ağustos 1950 günü “komünizmi tel’in” için doldurmuşlardı. O zaman devlet arkalarındaydı. 15 Mart 1953 günü patronları protesto etmek için çıkmaya çalıştıklarında ise devleti karşılarında buldular![45]

İstanbul Valiliği, 2024’de 1 Mayıs için Taksim’de çelenk bırakmak isteyen Emniyet Teşkilâtı Sendikası’na izin vermedi![46]

AYM’nin hak ihlâli kararına rağmen, İçişleri Bakanlığı 1 Mayıs için Taksim’e yasak koydu. İktidar İstanbul’u abluka altına alırken, Saraçhane’de bir araya gelen işçilerin Taksim’e yürümek istemesi üzerine polis müdahalede bulundu![47]

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 1 Mayıs nedeniyle Taksim Meydanı’na çıkmak isteyenlere yönelik polis müdahalelerinde 210 kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Bakan Yerlikaya, Türkiye genelinde ise 226 kişinin gözaltına alındığını bildirdi![48]

Devlet 2023 yılında gerçekleşen 1966 işçi ölümünün sadece 69’unu inceledi![49]

İşçi alacaklarının hesaplanmasında kullanılan yasal faiz oranı 19 yıl aradan sonra yüzde 9’dan yüzde 24’e çıkarıldı. Faiz oranının çok yetersiz olduğu vurgusuyla Avukat Özveri, “Açık bir sınıfsal tercihtir. İşçinin parası pula dönüyor,” dedi![50]

Balıkesir’in Karesi ilçesinde 24 Aralık’ta bir patlayıcı fabrikasında meydana gelen, 11 işçinin yaşamını yitirdiği patlamada ölen işçiler “kusurlu” sayıldı. Patlamada yaşamını yitiren kadın çalışanlar Selin Karanlıkoğlu ve Özlem Özçakır, bilirkişi raporunda “tali kusurlu” bulundu![51]

Bu kadarı yeterli değil mi?!

Toparlarsak: Taksim işçilerin, emekçilerin açlığa mahkum edilmesine, sömürüyü yoğunlaştırarak daha fazla kar edebilme adına iş cinayetleri karşısında devletin suskun kalışına, iş güvenliğinin hiçe sayılmasına, işten çıkaralara, işçilerin örgütlenme girişimlerinin patron sopasıyla engellenmesi çabalarına, grev yasaklamalarına karşı kavgamızın meydanıdır.

Kaldı ki 1 Mayıs’ın coğrafyamız tarihi boyunca görkemli direnişler, acı katliamlar ve büyük kutlamalarla anıldığı önemli bir simgedir Taksim Meydanı…

Taksim Meydanı’nda akıllara kazınan ilk tarihlerden biri 6. Filo karşıtı eylemler ve izlerini bugünün faşist dalgasında bulabileceğimiz Kanlı Pazar olmuştur. Hemen onu izleyen 15-16 Haziran büyük işçi direnişi için de yine yürüyüş hedefi Taksim Meydanı’ydı. Emekçi halkın taleplerini yükselttiği en önemli günü hâline gelen 1 Mayısların Taksim Meydanı’yla anılması ise 1 Mayıs 1977 katliamı olacaktı. Türkiye tarihinin en karanlık günlerinden olan 1977 1 Mayıs’ının ardından geçen her yıl Taksim Meydanı için de bir mücadele olarak bugüne taşındı.

İktidarların yasaklar ve şiddetle bezeli şiddet tarihi boyunca Taksim Meydanı hep gündemdeydi. Örneğin 1980 darbesi ve sonrasında “devlet dersinde öldürülen” evlatlarını arayan Cumartesi Anneleri’den Haziran/ Gezi Direnişi’ne dek…[52]

DURUM: İŞÇİ HÂLİ + İŞ CİNAYETİ + ÇOCUKLAR

Virginia Woolf’un, “Dünya kırbacını kaldırmıştı; nereye indirecekti acaba?” sorusu ve Fyodor Dostoyevski’nin, “Varlıklılar yoksulların kötü talihlerinden yakınmalarını pek sevmezler. Rahatsız eder onları bu, canlarını sıkar! Yoksulluk genellikle can sıkıcı bir şeydir onlar için zaten,”[53] saptamasıyla malûl bir vahşetin orta yerinde, ücretli kölelik her gün daha da ağırlaşıyor; hem de Friedrich Engels’in, “İşçiler hayatta kalabilmek için küçük bir lüksünden vazgeçmeyi tercih eder; barınaksız kalacağına bir domuz ahırında yaşamayı, çıplak dolaşmaktansa paçavralar içinde gezmeyi, açlıktan ölmektense patates perhizini uygulamayı tercih edecektir. Hiçbir işi olmayan birçokları gibi sokağa düşüp dünyanın gözleri önünde ölmektense, yarım bir ücret ve iyi günlerin umuduyla yetinecektir. Hiçbir şeyin biraz fazlası demek olan bu küçük şey, asgari ücrettir,” betimlemesindeki koşullarda[54] krizin başladığı varsayılan 2018’de alın terinin milli gelirden aldığı pay yüzde 33’tü. Bu oran 2020’de yüzde 32, 2021’de yüzde 31, 2023’de yüzde 26’ya düştü![55]

DİSK-AR raporuna göre asgari ücret 2025’in ilk ayında enflasyon karşısında 1112 lira eridi![56]

2024 Haziran’ın da 100 işçiden 85’i sendikasız idi![57]

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘Emekliler Yılı’ ilan ettiği 2024’de 512 emekli iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi![58]

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) eski Başkanı Birol Aydemir, TÜİK’in yargılandığı mahkemeye davadaki yazılı beyanında, TÜİK’in enflasyonu yüzde 31 daha düşük gösterip maaşlara 3’te 1 oranında eksik zam yapılmasına yol açtığını söyledi![59]

Patronların “İş beğenmemek” ile suçladığı gençlerin kanuna aykırı biçimde çalıştırıldıkları ortaya çıktı: İstanbul Ticaret Odası’nın raporuna göre üniversite mezunu işçiler haftada 60 saat çalışmaya mecbur bırakılıyorlar![60]

DİSK-AR raporuna göre asgari ücretli son 20 yılda 20 Cumhuriyet altını kaybetti!

2023’de ortalama net asgari ücret 9 bin 955 TL oldu. Buna göre 7.6 milyon işçi asgari ücrete erişemedi. 8.5 milyon işçi ise yüzde 10 altında veya üzerinde ücret aldı!

Toplam 17.4 milyon işçinin yalnızca yüzde 7.5’i asgari ücretin 2 katından daha fazla gelir elde edebiliyor!

Asgari ücretin kişi başına GSYH’ye oranı geçmişe göre ciddi biçimde geriledi. 1974’de asgari ücret, kişi başına düşen GSYH’nin yüzde 80.6’sına denk gelirken, 2024’de bu oran yüzde 46.5’e geriledi!

Türkiye’de işçilerin yüzde 49’u asgari ücret civarında çalışıyor!

2024’te yıllık alım gücü kaybı 55 bin TL’ye ulaştı, asgari ücret enflasyonun altında ezildi!

Net asgari ücret, açlık sınırının yüzde 18,5; yoksulluk sınırının ise yüzde 76.4 altında kaldı![61]

İşsizlik Sigortası Fonu rekor seviyeye ulaştı ancak 2024 yılında kaynak patronlara aktı. Akademisyen Özgür Müftüoğlu, “İşçinin ödediği prim, iktidarın sermaye yanlısı politikalarına kaynak yaratmaktan başka bir şeye yaramıyor,” dedi![62]

Evet, Charles Dickens’in ‘İki Şehrin Hikâyesi’ndeki, “En iyi zamanlardı; en kötü zamanlardı,” giriş cümlesindeki gibi her şey: Rantiyeler açısından konjonktür değişse de hep “iyi zamanlar” yaşanırken; bazı kesimler, özellikle emekliler ve emekçiler hep “kötü zamanlar”ı yaşıyor!

Örneğin ‘Fortune 500 Türkiye-2023’ araştırmasına göre ilgili şirketlerin net kârı 2022’ye göre yüzde 72.2 artışla 965 milyar 800 milyon liraya çıkarak 1 trilyon sınırına yaklaştı. Şirketlerin vergi öncesi kâr marjı 2021’e göre 0.27 puan azalmasına karşın, net kâr marjı yüzde 7.53’e yükseldi.

Bankacılık sektörü net kârı da 2023’te 604 milyara çıktı. 2024’de 2023’e göre enflasyonun altında yüzde 40’lık bir artışa denk geliyor. Ancak bu sonucun 2022’de bankalara yüzde 8,50 ile likidite pompalanan bir kavşakta yüzde 366 artış kaydederek 433,5 milyar TL kâr elde edilen bir dönemin ardından geldiğini, yine de yüksek sayılabileceğini unutmayalım![63]

“İyi de işçilerin hâli” mi?

Hızla aktaralım!

Kredi kartı ile yapılan market harcamaları bir yılda yüzde 72.5 oranında artarken batık kredi kartı borç tutarı ise yüzde 241 oranında yükseldi![64]

Emeklilik sigortası primi ödeyen 24.2 milyon emekçi bulunuyor. Türk İş’te 1.1 milyon, Hak İş’te 711 bin, DİSK’te 193 bin ve neredeyse otuz bağımsız sendika ile beraber toplam yaklaşık 2.5 milyon emekçi sendikalı. Ülkemizdeki sendikalılık oranı yüzde 10.33 gibi çok düşük bir oranda![65]

Ücrette erkek-kadın farkı kapanmadı. TÜİK raporuna göre aynı işi yapan kadın-erkek arasındaki ücret farkı sürüyor. Ücretli çalışan erkeklerin aylık ortalama brüt kazancı 26 bin 638 TL, kadınlar için 25 bin 931 TL oldu. Erkeklerde aylık ücretli çalışılan saat 205 olarak gerçekleşirken kadınlarda 190 saat olarak gerçekleşti. Yıllık ortalama brüt kazanç 305 bin 784 TL oldu. Bu değer, erkeklerde 314 bin 242 TL ve kadınlarda 289 bin 720 TL oldu![66]

Genel-İş Sendikası’nın raporuna göre 10 milyon kadın işgücünün dışında kalıyor, tam zamanlı çalışan 4 kadından biri sigortasız![67]

Ayrıca 2024’de iş kazalarında ölen her yüz kişiden 1.48’i sendikalıydı. Sendikalı işçi sayısının ülkede bu kadar düşük olması işçileri savunmasız kılarken patronları da pervasızlaştırıyor. Patronlar genellikle işçilerin güvenliği pahasına maliyetleri düşürmektedir![68]

SSK verilerine göre işçi kazalarının sayısı 2000-2024 kesitinde yüzde 786 arttı![69]

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, ‘İşçi Sağlığı Forumu’nda 12 yılda en az 18 bin 285 iş cinayetinin yaşandığına dikkat çekti![70]

AKP’yle geçen 22 yılda 978’i çocuk, en az 34 bin 306 işçi çalışırken yaşamını yitirdi. TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Bedri Tekin “İhmal değil, politik tercih,” dedi![71]

V. İ. Lenin’in, “Devlet işçi ölümlerine değil, işçi eylemlerine karşı tavırlar alır,” sözleriyle tarif ettiği tabloda derinleşip yaygınlaşan yoksullukla birlikte çocuğundan emeklisine birçok kişi, güvencesiz çalışma ve denetimsizlik nedeniyle iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. İş Hukukçusu Dr. Murat Özveri, “Artık iş cinayeti değil, işveren cinayeti denmesi gerekiyor. Çünkü iş cinayeti denildiği zaman iş kendisinin herhangi bir insan kusuru olmaksızın gerçekleşen insan dışı bir süreç olarak adlandırılıyor. Eğer bir cinayet varsa failiyle birlikte anılması gerekir. Sermaye birikim sürecini yaşayan Türkiye gibi ülkelerde hızlı büyümenin olduğu, işgücünün güvencesiz, örgütsüz ve bol olduğu her yerde sermaye üretim temposunu ve birikim sürecini en düşük maliyette hızlandırmak için vahşi bir çalışma temposu yaratıyor,”[72] dedi.

İSİG Meclisi’nin ‘Çocuk İş Cinayetleri Raporu’na göre, 907 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi![73]

2019-2023 kesitinde, çocukların geçirdiği iş kazası oranı yüzde 240 arttı![74]

Burada Eduardo Galeano’nun, “Çocukların çocuk olma hakları her geçen gün daha fazla reddediliyor,” vurgusu eşliğinde, bir “çocuk işçiliği” parantezi açmalıyız…

Türkiye’de çocuk işçiliği ve buna bağlı iş cinayetlerinde tablo, her geçen yıl çocuk emeği sömürüsünün arttığını ortaya koyuyor. TÜİK verilerine göre 2023 sonunda Türkiye’nin çocuk nüfusu 22 milyon 206 bin 34. Nüfusun yüzde 26’sını çocukların oluşturduğu coğrafyamızda çocuk işçiliğinde ciddi bir artış yaşanıyor. Türkiye’de 2013-2023 yılını kapsayan dönemde 671 çocuk işçi iş cinayetlerinde öldü.[75]

Kolay mı? Türkiye’de artan yoksulluk nedeniyle on binlerce çocuk çalışmaya zorlanıyor. 2022’de 31 bin 573 çocuğun zorla çalıştırıldığı tespit edildi. 2022’de toplam 3 bin 552 çocuğun sokakta dilendirildiği belirlendi.[76]

Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) verilerine göre 6-17 yaş arasında 981 bin 539 çocuğun okul kaydı yok. Açık öğretime kayıtlı olan sayısı ise 1 milyon 738 bin. Yaklaşık 2 milyon 720 bin çocuğun ya okul kaydı yok ya da açık öğretime kayıtlı. Bu çocukların büyük oranını ise kız çocukları oluşturuyor. TÜİK’in verilerine göre ise okul tamamlama oranları ilkokulda bile yüzde yüzü bulmuyor. Okul tamamlama oranları kademe arttıkça da azalıyor. Yüz öğrenciden ilkokulda 98.6, ortaokulda 97.1, ortaöğretimde ise 73.2’si okulu bırakıyor. Ülkede 15-19 yaş arasında 6 milyon 315 bin genç bulunuyor. Bu yaş aralığında okullaşma oranı ise sadece yüzde 69. Diğer bir ifade ile bu yaş aralığında 1 milyon 957 bin çocuk okuldan uzakta.

İSİG Meclisi’nin verilerine göre ise ülkede 2 milyona yakın çocuk işçi var. İSİG’in 2022 raporuna göre 2022’de 64 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 14 yaş ve altında çalışırken ölen çocukların sayısı arttı. Çocuk işçilik 4 ila 8 yaş arasında başlıyor.[77] “Çocuk işçi” çalıştırmanın patronlar açısından avantajlarını vurgulamaya gerek var mı? Ucuza çalıştırılır, çoğunlukla kayıt dışıdırlar. Gerek kalmadığında hemen kapının önüne konuluverirler. Örgürtlenmeye, hak talebine güçleri yetmez… Aileler, çocuğun getirdiği üç kuruşa muhtaç olduğundan, seslerini çıkartamazlar…

Özetin özeti: Çocuklar ölüyor, patronlar kazanıyor![78]

2024 1 MAYIS’I

Ne 1 Mayıs’tı ama…

İstanbul devlet tarafından kilitlendi. 46.500 polis Taksim ve civarının tutmak için görevlendirildi…

İstanbul’un toplam polis sayısı 56 bin. Varın siz düşünün gerisini…

DİSK en başından tutumunu aldı. Hiçbir sendika, oda, siyasi parti ve dernekle görüşmedi. Kendi içine kapandı, bilgi dahi paylaşmayıp; üst perdeden bir söylem geliştirip, “Taksim’e yürüyeceğiz…” dedi. Ardından, samimi olmadığını da pratiğiyle ortaya koydu. Örneğin örgütlü olduğu işyerlerinde toplantılar yapıp Taksim’e çağırmadı işçileri ve bir de DİSK’in kortejlerinin zayıflığı çalışma yapmadığının en açık göstergesi oldu…

DİSK en yakın destekçisi, kılavuzu CHP ile belli ki önceden anlaşmış ve diğer kurumlara ve sosyalist yapılara çağrı yapmaması CHP ile planlanmıştı…

Birlikte hareket edip şov yapma peşindeydiler. Ama bu oyun bozuldu…

Sosyalistler Taksim barikatına yüklenince DİSK, KESK, CHP hemen kitlelerini alandan uzaklaştırdı. Yani mücadele, direniş, gözaltı ve gaz, yine ve her zamanki gibi bir avuç sosyaliste, devrimciye kaldı…[79]

Yaklaşık 1600 yıl önce inşa edilen Bozdoğan Kemeri dev polis ordusu ve TOMA’ların tahkimiyle kocaman bir barikata dönüştürülmüştü. 1 Mayıs’ı kutlamaya gelen herkesi şaşkına çeviren dev barikat defalarca zorlandı. Polisin plastik mermi yağmuru ve yoğun biber gazıyla, barikat aşılamadı. Ancak korku duvarları yıkıldı. Umut ve cesaret dalga dalga büyümeye devam edecek…

Böylelikle de Bozdoğan Su Kemeri’nin altındaki görüntü tarihe kaydoldu. Kemerin altında kaskları, kalkanları ve bilumum koruyucu ekipmanları ile bitişik nizam dizilen, arkalarına TOMA’ları alan polisler, 1 Mayıs alanı Taksim’e yürümek için Saraçhane’de toplanan emekçilerin önüne set ördü.

Ve DİSK başta olmak üzere tertip komitesi iyi bir sınav veremedi. Toplanma alanı, Taksim’e dair daha önce dile getirilen iddiayla denk düşmeyecek ölçüde çabuk terk edildi. Hâliyle de insanlardan, “Madem yürümeye çalışmayacaktınız, madem sözünüzün arkasında durmayacaktınız, neden buraya geldiniz?” haklı tepkisi yükseldi.

CHP lideri Özgür Özel, Taksim’de oldukça ısrarcı gibiydi. Sözünü eylemiyle kıyaslayınca, “Dağ fare doğurdu” desek hata olmaz.[80]

CHP’ye “umut” bağlayanlar yanlış ata oynadılar, oynuyorlar!

CHP işçi sınıfını içermeyi hedefleyen burjuvazi için sermayenin restorasyon seçeneğinden başka bir şey değildir; olamaz da!

CHP’nin palavralarla malûl bir burjuva partisi olduğu ve belediyelerinde adeta bir özel sektör işvereni yaklaşımı ile hareket edip, işçilere reva gördüğü tutumu nasıl göz ardı edilebilir?

Özetle CHP ve DİSK’in sabotajına rağmen Taksim’i kapatma inadı ile vazgeçmeyenlerin/ direnenlerin duruşu tarihe kazınmış olmuş olmasıyla Taksim’e giden yol açıldı…

Zulme boyun eğilmeyenler açısından bu, elbette “kolay” olmadı…

İSTANBUL 1 MAYIS’I [81]
08:30 Saraçhane’den Taksime giden yoldaki Valens Su Kemeri’nde polis barikatı kuruldu.
08:31 Taksim’deki İstiklal Caddesi’nin alt sokaklarındaki bir binadan çıkarak meydana yürümek isteyen Gençlik Komiteleri, polis tarafından gözaltına alındı. Komitelerin aktardığına göre gözaltı sayısı en az 18.
09:21 Saraçhane’ye giriş serbest, çıkış yasak. 1 Mayıs’a katılmak isteyen yurttaşlar, Saraçhane Parkı’na rutin kontrolle girebiliyor. Ancak parktan Taksim’e giden yolda polis barikatı bulunuyor.
09:26 DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve DİSK heyeti Saraçhane’ye geldi.
09:43 Şişli Pangaltı’dan Taksim’e yürümek isteyen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’ndan dört kişi gözaltına alındı.
09:54 Okmeydanı’ndan Taksim’e yürümek isteyenler Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi önünde gözaltına alındı.
10:35 Saraçhane’ye girmek isteyen sosyalistlere polis müdahale etti.
10:44 Özgürlük için Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, aralarında avukat ve gazetecilerin de bulunduğu en az 60 kişinin gözaltına alındığını açıkladı.
10:45 Okmeydanı’ndan Taksim’e yürümek isteyen BİH üyeleri gözaltına alındı.
10:52 Taksim’e çıkmaya çalışan SODAP ve Gençlik Meclisleri üyeleri Şişli’de gözaltına alındı.
11:10 Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Özgür Çelik Saraçhane’den ayrıldı.
11:19 Şişli’den Taksim’e yürümek isteyen Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu ve DGB üyelerine polis müdahale etti. Kızıl Bayrak muhabiri Kardelen Yoğungan’ın da aralarında olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı.
11:22 İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin trafik haritasına göre Avrupa Yakası’ndaki çoğu yol kapatıldı.
11:40 Yurttaşlar, Bozdoğan Kemeri’ndeki polis bariyerlerini aşmaya çalıştı.
11:52 Polis, Saraçhane’de barikatı aşmaya çalışanlara plastik mermi ve biber gazıyla müdahale ediyor.
12:33 Alandaki DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “İşçi sınıfı buradan ayrılmadan biz de buradan ayrılmayacağız,” dedi.
12:47 Polis barikatı ilerletti, Saraçhane Parkı’na girdi. Göstericilere biber gazı, plastik mermi ve tazyikli suyla müdahale etti.
13:19 Gazeteci Umut Taştan, Saraçhane’de polis müdahalesi sırasında ayağından yaralandı.
1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı İstanbul’da gözaltı, engellemeler ve müdahalelerle geçti. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 210 kişinin gözaltına alındığını açıkladı.

Malum: 1 Mayıs 2024’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı 40 bini aşkın personel görev yaptı. Müdahalelerde 28 polis memuru yaralandı.[82]

Çağdaş Hukukçular Derneği’nin açıklamasında, yasağa karşı direndikleri gerekçesiyle 47 kişinin gözaltına alındığı bildirildi.[83]

Daha sonra da İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “Gereği yapıldı-13 A” ismini verdikleri harekâtı duyurup, Saraçhane’den Taksim’e yürümek isteyen çok sayıda insanın evine baskın düzenlendiğini açıkladı.[84] Gözaltına alınan 65 kişi 4 Mayıs 2024’de Çağlayan Adliyesi’nde ifade verdi. İfadeleri alınan yurttaşların 52’si hakkında tutuklama istenirken 13 kişi de adli kontrol istemiyle mahkemeye sevk edildi.[85]

5 Mayıs 2024’de devam eden ev baskınlarında gözaltına alınan 12 kişiden 11’i 4. ve 5. Sulh Ceza Hâkimlikleri kararı ile tutuklandı. Devrimci Gençlik Dernekleri, Halkevleri, Kaldıraç, Emekçi Hareket Partisi ve Öğrenci Faaliyeti’nden gözaltına alınan 12 kişiden 11’inin tutuklanmasıyla 1 Mayıs 2024 gözaltılarında toplam tutuklama sayısı 49’a çıktı.[86]

Gözaltılar devam etti. Devrimci Gençlik Dernekleri, Halk-Der, Kaldıraç Hareketi, TİP ve SMF taraftarlarına baskınlar gerçekleştirildi.[87] Evi basılan Devrimci Gençlik Dernekleri üyesi Berkan Bütün tutuklandı.[88] Harekâtlarda 27 kişi daha gözaltına alındı.[89]

1 Mayıs’a ilişkin üçüncü kez yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan 27 kişinin tamamının tutuklandığı bildirildi.[90]

1 Mayıs’ta Saraçhane’den Taksim’e yürümek isteyenlere yönelik yapılan operasyonlarda tutuklanan 42 kişi hakkında toplam 567 yıla kadar hapis istendi.[91]

Burada durup iki şeyi aktaralım!

İlki: DİSK ve CHP’nin 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlama çağrıları üzerine Saraçhane’ye giden 44 yaşındaki muhasebeci Tacim Yıldız “Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama” suçundan tutuklandı. 80 yaşında annesi ve 9 yaşındaki kız çocuğunun gözleri önünde evinin kapısı kırılarak gözaltına alınan Tacim Yıldız’a polis sorgusunda ise gözaltı gerekçesi ve katıldığı eylem dışında sosyal medya paylaşımlarının sorulduğu ortaya çıktı![92]

İkincisi de: 1 Mayıs’ta Taksim’e yürümek isterken gözaltına alınan 17 kişi hâkime, “1 Mayıs yasal yürüyüştür. Dünyanın her yerinde meydanlarda kutlanır. Polis bizi gayri hukuki olarak gözaltına almıştır,” dediler![93]

Bnlarla birlikte Memur-Sen ve Türk-İş, İstanbul’daki 1 Mayıs eylemlerine katılmadı. Sendikacılar Taksim Cumhuriyet Anıtı’na çelenk bırakırken;[94] Türk-İş 6 bin dolayında kişinin katıldığı 2024 merkezi 1 Mayıs mitingini Adana’da yaptı![95]

Tüm olumsuzluk ve devlet terörüne rağmen coğrafyamızın dört bir köşesinde 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlandı.

Ankara’da Tandoğan’a yüründü.

İzmir’de 1 Mayıs Gündoğdu Meydanı’nda kutlandı.

Kürt illerinin merkezi Batman; doğu Anadolu’da Van merkez oldu

Bursa’da 1 Mayıs coşkulu kalabalık ile kutlandı.

Denizli’de de 1 Mayıs’ı kutladı

Zonguldak’ta madenciler baretleriyle alandaydı.

1 Mayıs Çorum’da, Yalova’da, Iğdır’da, Erzincan’da, Muğla’da, Trabzon’da, Artvin’de, Giresun’da, Çankırı’da, Erzurum’da, Aksaray’da ve Amasya’da kutlandı.

Erzurum’da sendikalar 1 Mayıs kutlamaları çerçevesinde farklı alanlarda bir araya geldi.

Adıyaman Besni’de, Hatay’da, İskenderun’da, Antalya’da, Urfa’da, Kayseri’de, Kırşehir’de, Edirne’de, Çorlu’da, Manisa’da, Mersin’de, Balıkesir’de, Edremit’te, Sakarya’da, Bartın’da, Bolu’da, Kocaeli’de, Diyarbakır’da, Samsun’da, Adana’da, Elâzığ’da, Dersim’de, Sivas’da, Osmaniye’de, Çanakkale’de, Düzce’de, Bolu’da, Sinop’ta, Lüleburgaz’da, Ordu’da Çaycuma’da, Dikili’de, Bergama’da, Aliağa’da, Çiğli’de, Buca’da, Bornova’da, Karşıyaka’da, Narlıdere’de vd’lerinde…

2025 1 MAYIS’I İÇİN

Şimdi yeniden Nâzım Hikmet’in, “Büyük insanlığın toprağında gölge yok/ sokağında fener/ penceresinde cam/ ama umudu var büyük insanlığın/ umutsuz yaşanmıyor,” diye betimlediği duruma ilişkin “Demir, kömür ve şeker/ ve kırmızı bakır/ ve mensucat/ ve sevda ve zulüm ve hayat/ ve bilcümle sanayi kollarının/ ve gökyüzü ve sahra ve mavi okyanus/ ve kederli nehir yollarının,/ sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı/ bir şafak vakti değişmiş olur,” dizelerini hatırlayarak Taksim’in yeniden kazanılıp, korunması gereken onurun alanı olduğunu düşünün…

Sonra da 1 Mayıs 2024 fotoğrafının iktidarın demokratik hakların kullanılması yolunda düşmanca tutum içinde olduğunu bir kere daha kanıtladığını ve DİSK ve kılavuzu CHP’nin 1 Mayıs’ı yasak savma kabilinde alıp, sosyalistleri konu mankeni gibi görme gafletine düştüklerini; bunun da kabul edilemeyeceğini kavrayın…[96]

Yasak savanlar 2024 sınavından geçememişken; Saraçhane’ye davet eden, ancak polis barikatını zorlamadan açıklama yapıp geri dönen CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in pişkin pişkin şunları diyebildiğini anımsayın:

“Biz Saraçhane’ye gittik. Saraçhane’de çağrıcı olanlar, organizasyon komitesi, sendikalar, konfederasyonlar ne karar alırlarsa uyarız dedik. Sendikalar gittiler bariyerin önünde polisle müzakere ettiler. Polis izin vermeyince döndüler ve Saraçhane’de kutlamaya karar verdiler. Polisle çatışmamaya karar verdiler. Ben zaten açıklamamda polisin de bir baba bir eş bir evlat olduğunu hep vurguladım ve polisle çatışmanın da yanlış olacağını söyledim. Aynı şekilde polis de bir emekçidir ve polisin de emekçiye sert davranmaması gerektiğini hep söyledim… Biz şu anda Türkiye’nin birinci partisiyiz. Bunun sorumlulukları var. Üstelik gelecekte ülkeyi yönetecek parti olarak sorumluluklarımız çok daha arttı. 31 Mart’ın kazananı olan bir parti olarak varıp da polise verilmiş kanunsuz emre rağmen polisle itişip kakışmak bana da partime de yakışmazdı”![97]

Aktarmadan geçmeyelim: CHP’nin eski İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu, “Emniyet güçleri bile durduramayacaklarını düşünürken gerginlik yaşanmaması adına sendikalar ve partiler tarafından ‘vazgeçilecek yürüyüş’ için çağrı yapmak yerine Saraçhane’de 1 Mayıs’ı kutlayacağız denilseymiş daha şık ve bana göre daha doğru olurmuş,”[98] derken ekliyordu 1 Mayıs Tertip Komitesi’ndeki Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı: “CHP bu konuda kararlı bir tutum sergileseydi açılması sağlanabilirdi”![99] 

Her şey çok açık değil mi?!

“Taksim” iddiasının tartışılmaz adresi Taksim iken; “Hedef Taksim” diyenler; Taksim’in iradesine, devrimci özüne, anlamına sahip çıkan sosyalistlere düşen, riyakâr saçmalıkların parçası olmamalıdırlar!

Tıpkı DİSK’in düzenlediği anmaya katılmayı redden Kemal Türkler’in kızı Nilgün Türkler’in, “Ben solcu, devrimci bir babanın evladıyım. Kesinlikle ben gidip Meral Akşener’in masasına oturmam. Meral Akşener, DİSK’in kurucusu Kemal Türkler’in katilinin cenazesine katılmıştır. Onlarla aynı şekilde düşündüğü bilinen bir gerçektir. Bunlar Meral Akşener’i ziyarete gitmişlerdir DİSK olarak…”[100] itirazıyla dile getirdiği gibi!

Evet Taksim odaklı 1 Mayıs 2024 iki cepheli, burjuvazi ve proletarya eksenli bir kapışmaydı. Bu bağlamda Saraçhane deneyimi sermayenin (ve emperyalizmin) yüzyıllardır uydurdukları “hukuk devleti” söyleminin de sahte bir söylem olduğunu bir kere daha sergiledi.

O hâlde 2025’de de “ateşe ve ihanete” rağmen Taksim’ giderken; Émile Zola’nın, “Tek gerçek emektedir. Dünya bir gün emeğin ona verdiği şekle girecektir”; Friedrich Engels’in, “Ezilen sınıf, yani gerçekte proletarya, kendi kendini kurtarmak için yeteri kadar olgunlaşmadıkça, çoğunlukla, varolan toplumsal rejimi, olanaklı tek rejim olarak düşünecek ve siyasal bakımdan söylemek gerekirse, kapitalist sınıfın kuyruğunu, onun aşırı sol kanadını oluşturacaktır,”[101] sözlerini kulaklarımıza küpe ederek yola düşelim…

26 Nisan 2025 15:35:06, Muğla-İstanbul.

N O T L A R

[1] Karl Marx.

[2] Bkz: i) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “1 Mayıs 2024: ‘Sum In Vado/ Ben Yolda Varım’!”, Rojnameya Newroz, Nisan 2024… https://temeldemirer.blogspot.com/2024/04/1-mayis-2024-sum-in-vado-ben-yolda-varim.html… ii) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “1 Mayıs 2023: Yine Taksim’e, Yine Alanlar’a!”, Rojnameya Newroz, 20 Nisan 2023… https://temeldemirer.blogspot.com/2023/04/1-mayis-2023-yine-taksime-yine-alanlara.html… iii) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “2022 1 Mayıs’ı İçin (2021) Dersler(i)”, Rojnameya Newroz, 10 Nisan 2022… https://temeldemirer.blogspot.com/2022/04/2022-1-mayisi-icin-2021-dersleri.html… iv) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Geçmişin ve Bugünün Yüküyle 1 Mayıs’a”, Kadir Güney, Mezopotamya Ajansı, 28 Nisan 2021… https://temeldemirer.blogspot.com/2021/04/gecmisin-ve-bugunun-yukuyle-1-maysa.html… v) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “1 Mayıs 2021 Güzergâhında”, Rojnameya Newroz, 25 Nisan 2021… https://temeldemirer.blogspot.com/2021/04/1-mayis-2021-guzergahinda.html… vi) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “1 Mayıs 2020 İçin”, 30 Nisan 2020… https://temeldemirer.blogspot.com/2020/04/1-mayis-2020-icin.html… vii) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Covid-19 Yerküresi ile Coğrafyamızda 1 Mayıs 2020”, Rojnameya Newroz, Nisan 2020… https://temeldemirer.blogspot.com/2020/04/covid-19-yerkuresi-ile-cografyamizda-1.html… viii) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “2019’un 1 Mayıs’ına Kenar Notları”, Rojnameya Newroz, Nisan 2019… https://temeldemirer.blogspot.com/2019/04/2019un-1-mayisina-kenar-notlari1.html… ix) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “… ‘Kral Çıplak’ Deme Vakti: 2018 İstanbul’unun 1 Mayıs’(lar)ı”, Rojnameya Newroz, Mayıs 2018… https://temeldemirer.blogspot.com/2018/05/kral-ciplak-deme-vakti-2018.html… x) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Özgürleştirip, Özgürleşmek İçin 1 Mayıs 2018’de de Taksim’e”, Rojnameya Newroz, Nisan 2018… https://temeldemirer.blogspot.com/2018/05/ozgurlestirip-ozgurlesmek-icin-1-mayis.html… xi) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “1 Mayıs 2016 Ders(ler)”,
Kaldıraç, No:178, Mayıs 2016… https://temeldemirer.blogspot.com/2016/05/1-mayis-2016-dersleri1.html… xii) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “2016’daki 1 Mayıs(‘ımız)”, 2 Mayıs 2016… https://temeldemirer.blogspot.com/2016/05/2016daki-1-mayisimiz.html… xiii) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “2015 1 Mayıs’ından 2016’ya Yine, Yeniden, Israrla Taksim!”, Rojnameya Newroz, 20 Nisan 2016… https://temeldemirer.blogspot.com/2016/05/2015-1-mayisindan-2016ya-yine-yeniden.html… xiv) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “2014 İçin 2013’ün 1 Mayıs Dersleri”, Almanak 2014 Analizleri, SAV Yay., 2015… https://temeldemirer.blogspot.com/2015/12/2014-icin-2013un-1-mayis-dersleri1_27.html… xv) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “1 Mayıs 2015”, 24 Nisan 2015… https://temeldemirer.blogspot.com/2015/04/degerli-dostlar-2015in-1-mayisinda-bir.html… xvi) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “1 Mayıs 2015’de İstikamet(İmiz) -2014’te Olduğu Gibi!- Taksim!”, Rojnameya Newroz, 15 Nisan 2015… https://temeldemirer.blogspot.com/2015/04/1-mayis-2015de-istikametimiz-2014te.html… xvii) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “2013 1 Mayıs’ının Taksim Güzergâhında…”, Kaldıraç, No:143, Mayıs 2013… https://temeldemirer.blogspot.com/2013/05/2013-1-mayisinin-taksim-guzergahinda.html… xvii) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Sömürüye, Zulme Karşı 1 Mayıs(‘lar)a, Geleceğ(imiz)e…”, 24 Nisan 2012… https://temeldemirer.blogspot.com/2012/04/somuruye-zulme-karsi-1-mayislara.html… xix) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Yolu Yapan Yürüyendir!”, 3 Mayıs 2009… https://temeldemirer.blogspot.com/2012/04/yolu-yapan-yuruyendir.html… xx) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “1 Mayıs’(lar)dan Geleceğ(miz)e”, Kaldıraç, No:120, Nisan 2011… https://temeldemirer.blogspot.com/2012/04/1-mayislardan-gelecegimize1.html… xxi) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “İşçi Sınıfının 1 Mayıs ve Tek-El Ders(ler)i”, Rojnameya Newroz, Yıl:4, No:128, 15 Nisan 2010… https://temeldemirer.blogspot.com/2012/04/isci-sinifinin-1-mayis-ve-tek-el.html

[3] Bilge Su Yıldırım, “Taksim’de Olmak İşçinin Hakkıdır”, Birgün, 25 Nisan 2024, s.5.

[4] Bilge Su Yıldırım, “Emekçinin Kalbi Taksim’de Atacak”, Birgün, 17 Nisan 2024, s.4.

[5] Nisa Sude Demirel, “Bir Yanda Öfke Bir Yanda Abluka”, Evrensel, 2 Mayıs 2024, s.6.

[6] “1 Mayıs’ta İş Cinayeti”, Evrensel, 2 Mayıs 2024, s.4.

[7] “1 Mayıs Programı Açıklandı: Emekçiler Kadıköy Meydanı’nı Dolduracak!”, 18 Nisan 2025… https://www.birgun.net/haber/1-mayis-programi-aciklandi-emekciler-kadikoy-meydani-ni-dolduracak-616416

[8] “HALKEVİ: Günün Devrimci İmkân ve Sorumluluğuna Sırt Çeviremeyiz”, 21 Nisan 2025… https://x.com/Halkevleri2/status/1914333524804448489

[9] “DİSK’ten Eleştirilere Yanıt: “Böylesi Bir Durumda Biz de 1 Mayıs Çelengimizle Taksim’e Doğru Yola Koyuluruz”, 22 Nisan 2025… https://sendika.org/2025/04/diskten-elestirilere-yanit-boylesi-bir-durumda-biz-de-1-mayis-celengimizle-taksime-dogru-yola-koyuluruz-725100

[10] “Çerkezoğlu: Mutabakatın Arkasında Duruyor, ‘Ölü Taklidi’ Yapmıyoruz”, 22 Nisan 2025… https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/disk-baskani-cerkezoglu-1-mayis-elestirilerine-yanit-verdi-2321152

[11] Arif Nacaroğlu, “İstanbul 1 Mayıs’ı”, Evrensel, 2 Mayıs 2024, s.12.

[12] Jale Özgentürk, “Ferman Padişahın Meydanlar Bizimdir!”, Cumhuriyet, 1 Mayıs 2024, s.8.

[13] Şehriban Kıraç, “Prof. Dr. Aziz Çelik: Asıl İşçiyi Sıkacaklar”, Cumhuriyet, 1 Mayıs 2024, s.8.

[14] Karl Marx, Ücretli Emek ve Sermaye-Ücret, Fiyat ve Kâr, çev: İsmail Yarkın, İnter Yay., 1999, s.141.

[15] “ETUC Verileri: Tatil Yapamayan İşçilerin Sayısı 2 Milyon Arttı”, Birgün, 31 Temmuz 2024, s.11.

[16] Aziz Çelik, “Taksim 1 Mayıs’la Özdeştir!”, Birgün, 29 Nisan 2024, s.5.

[17] İstanbul Valiliği’nin Taksim Meydanı’nı yasaklaması büyük tepki çekti. Çalışma Yaşamı Uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik, Anayasa Mahkemesi’nin “Taksim Meydanı emekçilerin ortak hafızasıdır. Emekçilerin orada bulunma hakkı vardır” şeklindeki kararını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı: “İstanbul Valiliği Anayasa Mahkemesi kararını hiçe sayıyor. Bürokratik bir idari birim Anayasaya meydan okuyor ve herkesi bağlayan AYM kararlarına uymayacağını ilan ediyor. Bu bürokratik oligarşinin yargıya, hukuka, Anayasaya meydan okumasıdır. İstanbul Valiliği’nin kararı açıkça Anayasa ihlâlidir” ifadelerini kullandı. İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan ise “Bu yasak demokratik toplum gereklerine aykırı bulunduğu için, iki ayrı ihlâl kararı verilmiştir. Dolayısıyla, artık aynı yasağı sürdürebilmek mümkün değildir. Eğer, yasak uygulanacak olursa, açıkça görevi kötüye kullanma suçu oluşturur” görüşünü dile getirdi. (Bilge Su Yıldırım, “Yasak Tanımıyoruz, Meydan Bizimdir”, Birgün, 24 Nisan 2024, s.5.)

[18] “Bakan Işıkhan’dan Taksim Meydanı açıklaması”, 22 Nisan 2024… https://t24.com.tr/haber/bakan-isikhan-dan-taksim-meydani-aciklamasi-bu-alanda-kitlesel-kutlama-inadi-1-mayis-in-dayanisma-ruhunu-zedelemektedir,1161522

[19] “İstanbul Valiliği: Taksim Kutlamalara Kapalı Olacak”, 23 Nisan 2024… https://www.birgun.net/haber/istanbul-valiligi-nden-1-mayis-yasagi-taksim-kutlamalara-kapali-olacak-523841

[20] Anayasa’nın “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” başlıklı 34. maddesine göre “Herkes önceden İZİN ALMADAN silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak için yetkili makamlardan izin almak gerekmez!

Anayasa’nın bu hükmüne karşı İstanbul Valiliği her yıl “Taksim’de 1 Mayıs olmaz” diyor.

Oysa bu karar valiliğin tasarrufunda değil işçi sendikalarına ait bir karardır. Valiliğin bu tavrı 2023 Aralık ayında DİSK’in başvurusu sonucu Anayasa Mahkemesi tarafından “hak ihlâli” kabul edildi.

Yani AYM dedi ki: Taksim Meydanı’nı işçilere yasaklayamazsınız! Bu durumda kim “yasa-dışı” konumda? (Nazım Alpman, “Devlet 1 Mayıs’a Saygı Göstersin!”, Birgün, 25 Nisan 2024, s.7.)

[21] “Bakan Yerlikaya ve Tunç: Yasaklama Değil Kısıtlama”, 23 Nisan 2024… https://t24.com.tr/haber/bakan-yerlikaya-dan-1-mayis-taksim-aciklamasi,1161703

[22] “Grev, işçi sınıfının kurtuluş mücadelesinin araçlarından biridir, fakat tek araç değildir. Ve işçiler, mücadelenin öteki araçlarına ilgi göstermezlerse, bu tutumları ile işçi sınıfının büyümesini ve başarılarını geciktirmiş olurlar.” (V. İ. Lenin, Düşünceler Aforizmalar, çev: Nadir Savaşçı, Yeni Dünya Yay., 1975, s.53.)

[23] Aziz Çelik “Grevleri Şirket Kârları İçin Yasaklıyorlar: AKP Grev Yasaklama Şampiyonu!” 16 Aralık 2024… https://www.birgun.net/makale/grevleri-sirket-karlari-icin-yasakliyorlar-akp-grev-yasaklama-sampiyonu-584045

[24] “AKP’li Yıllarda İşçi Sınıfı”, Emeğin Kurtuluşu, No: 42, 16-31 Ekim 2024, s.9.

[25] L. Doğan Tılıç, “1 Mayıs ve Anayasa”, Birgün, 30 Nisan 2024, s.3.

[26] “İstanbul Valisi Davut Gül, 1 Mayıs İçin Hem Teşekkür Etti, Hem Özür Diledi”, 1 Mayıs 2024… https://t24.com.tr/haber/istanbul-valisi-davut-gul-1-mayis-icin-hem-tesekkur-etti-hem-ozur-diledi,1162910

[27] “İl İl 2024 1 Mayıs Kutlamaları”, Evrensel, 2 Mayıs 2024, s.7.

[28] İş yaşamının taraflarını buluşturan Çalışma Meclisi, sendikaların “Her yıl olmalı” istemine karşın 2019’dan bu yana yapılmıyordu. İktidar, beş yılın ardından toplantıyı 1-2 Mayıs’ta düzenleme kararı aldı. (Mustafa Çakır, “Saray 1 Mayıs’a Katılacak!”, Cumhuriyet, 21 Nisan 2024, s.9.).

[29] Peter Maiwald, İşçi B’nin Hikâyeleri, çev: Yılmaz Onay, Evrensel Basım Yayın, 2004.

[30] Jack London, Demir Ökçe, çev: Emin Türk Eliçin, Ararat Yay., 1973.

[31] Fırat Turgut, “Öz Sağlık-İş’te 1 Sendikacının Maaşı 5 İşçinin Ücreti Kadar”, Evrensel, 29 Nisan 2024, s.8.

[32] Sibel Bahçetepe, “AKP’nin Çift Maaşlı Sendika Yöneticileri”, Birgün, 1 Ağustos 2024, s.2.

[33] Hüseyin Deniz, “Sendikalar Zayıfladıkça Saldırı Artıyor”, Yeni Yaşam, 29 Haziran 2020, s.8.

[34] Örneğin 1963’de Maden-İş Sendikası’nın Kavel kablo fabrikasında yaptığı “yasa-dışı” grev sonunda sendikalara grev hakkı tanındı. Türk-İş uzaktan izledi. 1966’da Kristal-İş’in Paşabahçe Şişe Cam Fabrikası’ndaki grevine ise destek değil köstek oldu. (Nazım Alpman, “Türk-İş’in Makbul Liderleri!”, Birgün, 18 Temmuz 2024, s.9.)

[35] “DİSK Yönetimi Sınıf Kavgasının Neresinde?”, Emeğin Kurtuluşu, No:49, 1-15 Şubat 2025, s.7.

[36] “DİSK Bürokratlarının CHP Sevdası”, Emeğin Kurtuluşu, No:32, 1-5 Mayıs 2024, s.5.

[37] “DİSK Büyürse İşçi Sınıfı Büyür”, Birgün, 11 Şubat 2024, s.4.

[38] “Arzu Çerkezoğlu: 1 Mayıs’ın Adresi Taksim”, Birgün, 3 Nisan 2024, s.5.

[39] Cengiz Karagöz, “Anayasa’ya Uyulmalı”, Cumhuriyet, 25 Nisan 2024, s.9.

[40] Hülya Keskin Oruçoğlu, “Arzu Çerkezoğlu: Halkın Bu Düzene Rızası Yok”, Sözcü, 18 Mart 2025, s.7.

[41] Rengin Temoçin, “Taksim İznine Gerek Yok”, Cumhuriyet, 17 Nisan 2024, s.9.

[42] Friedrich Engels, İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu, çev: Oktay Emre, Sosyalist Yay., 1994.

[43] 1935’te yeniden bayram olmuştur 1 Mayıs. Fakat adı ve içeriği, “işçi bayramı” veya “dayanışma günü” değildir. “Bahar Bayramı”dır. Ve ücretsiz de olsa tatil günü olarak kabul edilmiştir. Nedeni malûm: Rusya’daki 1917 Devrimi’nden sonra artık 1 Mayıs günü, “işçi günü” sıfatıyla beraber Sovyetler Birliği’nin büyük resmi törenlerle kutlanan en önemli günlerinden biri hâline gelmiştir. Türkiye’nin ise Sovyetlerle ilişkilerinin iyi olduğu zamanlarda bile, yurtiçinde ve dışında kendisinin komünistliğe yaklaştığı izlenimini verebilecek tutumlardan uzak durmayı tercih etmektedir. (Altan Öymen, “1 Mayıs…”, Cumhuriyet, 1 Mayıs 2024, s.3.)

[44] 1 Mayıs 1977 günü İstanbul’un Taksim Meydanı’nda yaklaşık 500 bin kişiye seslenen DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna doğru “En onurlu ve görkemli gününü 1 Mayıs 1976’da ve 1 Mayıs 1977’de yaşayan bu alanın adının 1 Mayıs Alanı olarak değiştirilmesini istiyor musunuz?” diye sormuş, meydandaki kalabalık büyük bir coşkuyla “Evet!” diye haykırırken kurşun yağmuru başlamıştı. O gün 34 kişinin öldüğünü sanıyorduk ama artık en 41 kişinin öldüğünü biliyoruz.

Yine 1 Mayıs 1989’da Taksim’de bir araya gelen kitleye de polis saldırdı. Bu sefer kan da döküldü ve Mehmet Akif Dalcı isimli bir işçi yaşamını yitirdi. 1 Mayıs 1990’da yine Taksim’e yürümek isteyenlere izin verilmedi. Çıkan çatışmada ODTÜ öğrencisi Gülay Beceren felç oldu. (Ayşe Hür, “1 Mayıs’larda Devletin Taksim Tabusu, Emekçilerin Taksim Israrı”, 29 Nisan 2024… https://www.avrupademokrat3.com/1-mayislarda-devletin-taksim-tabusu-emekcilerin-taksim-israri-ayse-hur)

[45] Ayşe Hür, “1 Mayıs’larda Devletin Taksim Tabusu, Emekçilerin Taksim Israrı”, 29 Nisan 2024… https://www.avrupademokrat3.com/1-mayislarda-devletin-taksim-tabusu-emekcilerin-taksim-israri-ayse-hur

[46] “İstanbul Valiliği’nden Polis Sendikasına Taksim Engeli!”, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2024, s.5.

[47] Vedat Arık, “Abluka, Yasak, Polis Müdahalesi…”, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2024, s.5.

[48] “Yerlikaya: Taksim’e İlerlemeye Çalışan 210 Kişi Gözaltında”, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2024, s.5.

[49] Sibel Bahçetepe, “1966 İşçi Ölümünün Sadece 69’u İncelendi”, Birgün, 26 Aralık 2024, s.5.

[50] Bilge Su Yıldırım, “İşçilerin Geliri Yine Pul Olacak”, Birgün, 22 Mayıs 2024, s.4.

[51] “Fabrikada Ölenler ‘Kusurlu’ Sayıldı”, Birgün, 1 Şubat 2025, s.10.

[52] “1 Mayıs: Emeğin Mücadele ile Yazılan Tarihi”, Birgün Pazar, 28 Nisan 2024, s.9.

[53] Fyodor Dostoyevski, İnsancıklar, çev: Nihal Yalaza Taluy, Varlık Yay., 1969.

[54] Emekçilerin tarikat eliyle sınıf bilincinden uzaklaştırıldığını söyleyen TEKGIDA-İŞ Genel Başkanı Mustafa Türkel, “Din sömürüsü ya da siyasi parti bilinci ve şükretme etkisindeler” dedi. (İklim Öngel, “Mustafa Türkel: İşçide Sınıf Bilinci Değil Tarikat Etkisi Var”, Cumhuriyet, 29 Ocak 2024, s.6.)

[55] Mustafa Balbay, “Emek En Cüce Değerdir!”, Cumhuriyet, 1 Mayıs 2024, s.5.

[56] “Asgari Ücret 1 Ayda Yüzde 5 Eridi”, Birgün, 6 Şubat 2025, s.9.

[57] Havva Gümüşkaya, “Vahim Tablo: 100 İşçiden 88’i Sendikasız”, Birgün, 25 Temmuz 2024, s.6.

[58] “… ‘2024 Emekliler Yılı’ İlan Edildi, 512 Emekli İş Cinayetlerinde Yaşamını Yitirdi”, 31 Aralık 2024… https://ankahaber.net/haber/detay/2024_emekliler_yili_ilan_edildi_512_emekli_is_cinayetlerinde_yasamini_yitirdi_212948

[59] Erdoğan Süzer, “Maaş Zammının 3’te 1’ini TÜİK Engelledi”, Sözcü, 10 Mart 2025, s.7.

[60] Melisa Ay, “… ‘Beğenilmeyen’ İşte 60 Saat”, Birgün, 30 Temmuz 2024, s.9.

[61] “Asgari Ücretli Yılda Bir Altın Kaybetti”, Birgün, 10 Aralık 2024, s.4.

[62] İşten atılanlar için harcanması gereken İşsizlik Sigortası Fonu, yine patronlara aktı. İŞKUR’a göre Fon, 2024’te neredeyse 2 katına çıktı. 2023’ü 197 milyar lira ile bitiren Fon, 2024 sonunda yüzde 82’lik artışla 359 milyar liralık rekor büyüklüğe ulaştı. Ancak Fon’dan, işsizler değil, yine patronlar faydalandı. Fondan 2024’te işsizlere toplam 45 milyar 730 milyon lira, teşvik ve desteklere ise 71 milyar lira ödeme yapıldı. Fon’dan patronlara verilen 40 milyar lira tutarındaki doğrudan teşvik ve destek ödemeleri, bir yılda yüzde 77 artış gösterdi. (Melisa Ay, “İşsizlik Fonu Patrona Aktı”, Birgün, 12 Ocak 2025, s.4.)

[63] Hayri Kozanoğlu, “Enflasyonun Sorumlusu Ücretler mi?”, Birgün Pazar, 25 Ağustos 2024, s.12.

[64] Havva Gümüşkaya, “Batık Kredi Kart Borcu Yüzde 241 Arttı”, 24 Nisan 2025… https://www.birgun.net/haber/batik-kredi-kart-borcu-241-artti-617832

[65] Salih Yiğit, “1 Mayıs 2024’ün Düşündürdükleri ve Sendikal Hareket Üzerine”, Politika Gazetesi, Yıl:10, No:92, Mart-Mayıs 2024.

[66] “Ücrette Erkek-Kadın Farkı Kapanmadı”, Birgün, 26 Aralık 2024, s.14.

[67] “10 Milyon Kadın İşgücünün Dışında”, Birgün, 4 Mart 2025, s.3.

[68] Marga Zambrana, “Türkiye’de Çalışmak ve Sendikalı Olmak”, Birgün, 19 Kasım 2024, s.5.

[69] “İşçi Sorun Yumağında”, Cumhuriyet, 28 Nisan 2024, s.9.

[70] “12 Yılda 18 Bin İş Cinayeti”, Birgün, 3 Ekim 2022, s.13.

[71] Bilge Su Yıldırım, “22 Yılda 34 Bin İş Cinayeti”, Birgün, 4 Mart 2025, s.4.

[72] Deniz Güngör, “7’den 70’e Çalışırken Öldürülüyoruz!”, Birgün, 26 Temmuz 2024, s.5.

[73] “907 Çocuk Çalışırken Yaşamını Yitirdi”, Cumhuriyet, 29 Ocak 2024, s.4.

[74] Feyza Çebi, “İş Kazaları Bir MESEM Gerçeği”, Birgün, 21 Kasım 2024, s.8.

[75] Deniz İpek, “Nasıl Ölünür?”, 11 Ağustos 2024… https://www.evrensel.net/yazi/95359/nasil-olunur

[76] Mustafa Bildircin, “On Binlerce Çocuk Zorla Çalıştırılıyor”, Birgün, 8 Haziran 2023, s.4.

[77] “Yüz Binlerce Çocuğa Bugün Bayram Yok”, Birgün, 30 Nisan 2023, s.14.

[78] ILO ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’ndan (UNICEF) derlediği bilgilere göre, dünya genelinde 160 milyon çocuk (63 milyon kız ve 97 milyon erkek) hâlen çocuk işçiliği yapıyor. (“Kriz Derinleştikçe Çocuk İşçi Artıyor”, Birgün, 12 Haziran 2023, s.5.)

[79] İhsan Hacibektaşoğlu, “Seni Gidi DİSK Seni…”, 2 Mayıs 2024… https://www.facebook.com/ihsan.hacibektasoglu

[80] CHP lideri Özgür Özel, “Kefaleti ben koyuyorum, Taksim’de olacağım” dedi; 1 Mayıs günü Saraçhane’ye gitti. Rejimin kararlılığı karşısında, “Polisle itişip kakışmak bana da partime de yakışmaz” anlayışıyla, direnişi, itişip kakışmayı işçilere, sol harekete bırakarak 1 Mayıs’ı terk etti. Ertesi gün 2 Mayıs’ta da, bir anayasal hakkı tanımayan rejimin başkanıyla AKP Genel Merkezi’nde buluştu. Yapılan konuşmanın içeriği açıklanmadı…

O iki güne, bu kısa anımsatmanın ışığında bakalım. 1 Mayıs zamanın ve mekânın kullanımının sınırlarının belirlenmesine ilişkindi. Özgür Özel, önce “Yargı (AYM) Taksim 1 Mayıs’ta açık olsun derken hâlâ Taksim’i 1 Mayıs’ta kapalı tutmak… Ben kefilim orada olacağım” sözleriyle rejimin yasalara karşın (anayasal bir hakkı askıya alan bir kararla) zamanın ve mekânın kullanımına koyduğu sınırlara, bir adaletsizliğe işaret etti. Sonra “Polisle itişip kakışmak bana da partime de yakışmaz” diyerek bu sınırları, “muktedirin” bir yasal hakkı askıya alma kararını (“istisna” durumunu-Schmitt), adaletsizliği (ya da adaletin yeni tanımını) kabullendiğini açıklamış, kendisini, partisini, işçilerin, sol hareketin dışına, “egemenin” yanına koymuş oldu.

2 Mayıs da bunlarla ilgilidir: “Kefaletine” kıymet vermeyenlerle görüşmeyi kabul etti. CHP lideri o “görüşmenin” tutanaklarının gizli tutulmasını kabul ederek halkın karşısında “egemenin” yanında yer aldı. Böylece, iktidarla yaptığı konuşmanın, ortak zeminini, paylaştığı “gerçekliği” (hakikât rejimi) de gizlemiş oldu. Sakın, her ikisi de duvarın renginde (rejimin kalıcılığında) anlaştıktan sonra, tonlarını konuşuyor olmasınlar? Daha baştan, “Makama saygıdan asla taviz yok” demiyor muydu? Sonra da 1 Mayıs tutuklamaları sürerken “Niyet okumuyoruz” sözleri de aynı “hakikâti” paylaştıklarını düşündürmüyor mu? (Ergin Yıldızoğlu, “1 ve 2 Mayıs Tartışmaları”, Cumhuriyet, 6 Mayıs 2024, s.9.)

[81] “1 Mayıs’a Yoğun Polis Müdahalesi”, 1 Mayıs 2024… https://www.politikyol.com/1-mayisa-yogun-polis-mudahalesi-sendikalar-alandan-cekildi-yurttaslara-plastik-mermiyle-mudahale-edildi

[82] “İstanbul’daki 1 Mayıs Kutlamalarında 28 Polis Memuru Yaralandı”, 1 Mayıs 2024… https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/istanbuldaki-1-mayis-kutlamalarinda-28-polis-memuru-yaralandi-2202005

[83] “İstanbul’da 1 Mayıs Operasyonları: 47 Kişi Gözaltına Alındı”, 3 Mayıs 2024… https://www.diken.com.tr/istanbulda-sabaha-karsi-1-mayis-operasyonu-47-gozalti/

[84] Fahrettin Öztürk, “İstanbul’da Operasyon: Gereği Yapıldı”, Cumhuriyet, 4 Mayıs 2024, s.6.

[85] “Suç Unsuru Arıyorlar”, Birgün, 5 Mayıs 2024, s.5.

[86] “1 Mayıs Gözaltılarında Tutuklananların Sayısı 49’a Yükseldi”, 6 Mayıs 2024… https://odakdergisi2.com/1-mayis-gozaltilarinda-tutuklananlarin-sayisi-49a-yukseldi/

[87] “İstanbul’da Yeni ‘1 Mayıs’ Baskınları: Çok Sayıda Gözaltı”, 21 Mayıs 2024… https://www.birgun.net/haber/istanbul-da-yeni-1-mayis-baskinlari-cok-sayida-gozalti-530919

[88] “1 Mayıs Gözaltı Saldırısında 1 Kişi Daha Tutuklandı”, 22 Mayıs 2024… https://direnisteyiz31.org/saray-rejiminin-1-mayis-gozalti-saldirisinda-1-kisi-daha-tutuklandi/

[89] “Her Gün Biraz Daha Normalleşiyoruz!”, Birgün, 22 Mayıs 2024, s.9.

[90] “İstanbul’da ‘1 Mayıs’ Baskınlarında Gözaltına Alınan 27 Kişi Daha Tutuklandı”, 23 Mayıs 2024… https://odakdergisi2.com/istanbulda-1-mayis-baskinlarinda-gozaltina-alinan-27-kisi-daha-tutuklandi/

[91] “42 Kişiye Toplam 567 Yıl Hapis Talebi”, Birgün, 30 Mayıs 2024, s.8.

[92] Esra Tokat, “1 Mayıs Eylemine Katıldığı İçin Tutuklanan İşçiye Sosyal Medya Paylaşımları Soruldu”, 24 Mayıs 2024…https://ankahaber.net/haber/detay/1_mayis_eylemine_katildigi_icin_tutuklanan_isciye_sosyal_medya_paylasimlari_soruldu_181231

[93] “1 Mayıs Yürüyüşü Yasaldır”, Birgün, 18 Temmuz 2024, s.6.

[94] “Çelenkten İbaret 1 Mayıs”, Evrensel, 2 Mayıs 2024, s.6.

[95] “Zayıf Katılımlı Türk-İş Mitingi”, Evrensel, 2 Mayıs 2024, s.4.

[96] Nisan ayının ortalarından itibaren öncelikle DİSK’in ve KESK, TTB, TMMOB dörtlüsünün Taksim’i dillendirmesi, başka bir başvuru yapılmayacağını açıkça ilan etmesi, doğrusu birçok insanda genel bir umut yaratmıştı. Yıllardır Maltepe gibi ucube alanlarda sönük, içi geçmiş 1 Mayıslara tanık olan emekçiler ve devrimciler, bu kez kitlesel olarak Taksim’in zorlanma olasılığını olumlu değerlendirerek hazırlıklara giriştiler. İktidarın buna güzellikle izin vermeyeceği zaten biliniyordu ama her yıl çeşitli devrimci güçlerin küçük gruplar hâlinde yaptığı denemeler yerine bu kez toplu bir yüklenmenin sonuç alamasa da ciddi bir potansiyel yaratacağı fikri gerçekten de cazip görünüyordu. Ancak, Türkiye sendikal hareketi üzerine deneyim sahibi olan herkes, bir yandan da endişeliydi; çünkü bütün o söylemlerin ardında birtakım ‘arka-kapı’ görüşmelerinin yattığı, özellikle DİSK yönetiminin emekçilere ve halka güven üzerinden değil, bu ilişkiler üzerinden iş yürüttüğü tahmin ediliyordu. Nitekim alana fotoğraf çektirmeye gelip ‘Saray’ görüşmesine üstü başı kirlenmeden gitmek isteyen Özgür Özel’in “İnsanların buraya toplanması da bir iradedir” gibi laflar etmesi, manzarayı özetlemişti. Devrimcilerle mesafeli durmayı ilke edinen ve ikbalini CHP’de arayan DİSK yönetimi, görüldüğü kadarıyla Saraçhane aksiyonunu planlamıştı; öyle ki, kazara Taksim kapısı açılsa alana yetecek bir ses düzeni, konuşmacılar, sanatçılar programı bile yoktu. Daha kötüsü, Taksim’e gidemeyip süreci bir Saraçhane Mitingi’ne dönüştürecek hazırlık bile söz konusu değildi. Saraçhane’ye gelmek, birkaç diplomatik yol aramak, olmuyorsa çekip gitmek… Plansa eğer, plan bundan ibaretti. (M. Ender Öndeş, “Kendi Sağından Medet Ummak”, 5 Mayıs 2024… https://yeniyasamgazetesi5.com/kendi-sagindan-medet-ummak/)

[97] “Neden Taksim’e Yürümediniz?”, 2 Mayıs 2024… https://halktv.com.tr/siyaset/1-mayisin-tartisilan-ismi-ozgur-ozelden-ilk-aciklama-829832h

[98] “Kaftancıoğlu: ‘Saraçhane’de 1 Mayıs’ı Kutlayacağız’ Denilseymiş Daha Doğru Olurmuş”, 1 Mayıs 2024… https://kisadalga.net/haber/detay/kaftancioglu-vazgecilecek-yuruyus-icin-cagri-yapmak-yerine-sarachanede-1-mayisi-kutlayacagiz-denilseymis-daha-dogru-olurmus_98975

[99] Ferhat Yaşar, “1 Mayıs Tertip Komitesi: Yanlış Anlaşıldı, Çekilme Değil Protestoydu”, 1 Mayıs 2024… https://www.gazeteduvar.com.tr/1-mayis-tertip-komitesi-yanlis-anlasildi-cekilme-degil-protestoydu-haber-1688240

[100] Devrim Gazete, @devrimgzt, 20 Temmuz 2024.

[101] Friedrich Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, çev: Kenan Somer, Sol Yay., 1967.

Exit mobile version