Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Vikipedia’ya göre Politik Doğruculuk: Farklı dil, din, kültür ve cinsiyetten kişileri incitmemek amacıyla, özenle kullanılan ifade, düşünce ve uygulamaları tanımlamak amacıyla kullanılan bir terimdir.
Ruth Perry tarafından bu terimin ilk kez Çin halkına dağıtılan “Mao’nun küçük kırmızı kitabı”nda geçtiği ileri sürülür.
Başka bir düşünceye göre 1960’ların sonlarında Amerikan üniversitelerinde kullanıldığı ortaya çıkmıştır.
Politik Doğruculuk kavramı, en genel haliyle konuşurken ve davranışlarımızla başta etnik, dinsel, kültürel ve cinsel azınlıklar olmak üzere başkalarını incitecek ifade ve davranışlardan kaçınmayı ifade etmek için kullanılmıştır.
Anlaşılan o ki bu terimle egemenler ötekileştirilenleri, dezavantajlı grupları kırmamak, rencide etmemek, üzmemek, incitmemek için kendilerince bir formül bulmuşlar.
Politik Doğruculuk ya da siyasi doğruculuk, doğru politika, doğru siyaset demek değildir. Tabii ki herkesin gözü gönlü doğru politikadan, doğru siyasetten yanadır. Ama Politik Doğruculuk gerçekleri tersyüz ederek anlatma sanatıdır.
Çingenelere Romen denmesi, Zencilere Karaderili, Afrika kökenli denmesi gibi, cinsel tercihlerine göre feminist, LGBT aktivisti olmak ya da ülkede yaşayan Abaza, Çerkez, Süryani, Ermeni, Rum gibi herkese Türk demek gibi kendilerince güzel bir formül bulmuşlar.
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” gibi.
Ya da güncel bir konu olan Suriye’de iktidarın el değiştirip HTŞ gibi siyasal İslamcı bir örgütün eline geçmesine itiraz etmeyip hatta onu meşru gören bir zihniyetin Rojava’da Kürtlerin bir siyasi statü elde etmesini içine sindiremeyenler, Türkiye’deki Kürtleri küstürmemek için, çünkü yarın, öbür gün gündeme gelecek olan bir erken genel seçimlerde Kürt oylarına ihtiyaç duyacaklar.
Bundan dolayı, burnumuzun dibinde “Bir Kürdistan devleti” istemeyiz, diyemedikleri için “Bir Teröristan” istemeyiz diyorlar. Politik Doğruculuk kavramına bundan daha iyi bir örnek verilemezdi.
Politik Doğruculuk kavramı ile ilk kez karşılaşan bir kişiye kavramın çağrıştırdığı şey demokratik politika, ahlaklı politika, dürüst politikadır.
Görünen o ki bu düşünce, gerçeklerin üzerine sünger çekmek ya da sümen altı etmek için geliştirilen bir düşünce sistematiğidir, bir kamuflajdır.
Sultan Abdülmecit imparatorluk sınırları içerisinde “Bundan sonra sınırlar dahilinde gavura gavur denmeyecek” kararı ayrımcılığı yasaklamak için alınmıştır. Sınırlarımız içerisindekileri rahatsız, rencide etmeyelim ama sınırlarımız dışındakilere yine “Afedersiniz Ermeni” diye bilirsiniz.
Daha dün DAİŞ’ten koptuğu söylenen HTŞ’nin lideri Muhammed Colani’nin siyasal İslam kimliğinden sıyrılıp kravatlı, seküler bir lider profili çizmesi bir kamuflajdır.
Anayasa’nın 66. maddesine göre, “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür”
Durum bundan ibaretken neden Mimar Sinan’ın mezarından kafa kemiği çıkarılarak Türklük standartlarına uygun olup olmadığı ölçülmüştür.
Politik doğruculuk siyasi figürler için çok önemli bir aparattır. Bu kavram en çokta onların işini kolaylaştırıyor. Bu kavramla yalanlarını bile doğru diye satmayı becerirler.
Demek ki mızrak çuvala sığmıyor. Sistem hep bir yerlerden açık veriyor.