Türkiye’nin geçmiş zamanlı tarihi, Müslüman ve Türk bir ulus yaratma uğruna; Müslüman ama Türk olamayan Kürtleri, ne Türk ne de Müslüman olmayan Ermeni, Süryani, Rum, Asuri, Keldani vs. gibi bu coğrafyanın kadim halklarını ötekileştirmeye, asimile etmeye, edemediklerini ise sürgün ve benzeri yöntemlerle soykırımla, katliamla yok etmeye çalıştığından ötürü acılarla dolu, kanlı facialarla yüklüdür. Halen günümüzde yaşanan ve yaşanacaklar da bir tarafa!
Coğrafyanın neresine kazmayı vurursanız vurun geçmişe ait toplu kemik yığınları açığa çıkmakta, takvimin hangi yaprağına baksanız bakın yaşanan zalimane günlerin anısını günümüze taşımakta.
Kamuoyundaki yıpranmışlığa bağlı olarak; kimi zaman Seferberlik Tetkik Kurulu kimi zaman Özel Kuvvetler Komutanlığı, kimi zaman Özel Harp Dairesi gibi ismi hep değiştirilerek gözlerden ırak tutulmaya çalışılan devletin kanlı militarist terör örgütü olan kontrgerillaya 60 yıl önce komutanlık yapmış olan dönemin Özel Harp Dairesi Başkanı Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu 6-7 Eylül için şunları söylüyordu; “6-7 Eylül de bir özel harp işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı.” deme suretiyle devlet eliyle tertiplenen bir katliamı övünerek itiraf ediyordu.
6-7 Eylül 1955 yılında tezgahlanan olayın esas nedeni Rumları yaşadığı yerden kaçırtmak, mallarına, mülklerine el koymaktı.
50-60 kişilik eli sopalı, demir çubuklu bindirilmiş kıtalarla günler öncesinde, belirlenen plan dahilinde yapılan bu saldırılar neticesinde onlarca kişi öldürülmüş, yüzlercesi yaralanmıştır. Rumlara ait evler, ibadet yerleri kiliseler yakıldı, kadın ve kızlara tecavüz edildi, mallar yağmalandı, yağmalanamayanlar ise ateşe verilerek yok edildi. 6-7 Eylül yaşanan bu acı günlerin yıldönümüydü de.
Partimiz bir yandan taşınmış olduğu Kızılay’da açılışının hazırlığını yaparken diğer yandan da İHD Halklar Komisyonunun önerisi üzerine bir araya gelen 16-17 kurumla birlikte parti olarak bu günün anmasının yoğun hazırlığını yürütmekteydik.
“Gönül ne kahve ister ne kahvene, gönül sohbet ister kahve bahane” misali, esas olarak, Özgürlük ve Sosyalizm Partisi Genel Merkezi’mizin açılışından ziyade Kürdistanlı ve Türkiyeli yurtsever, sosyalist partiler, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, siyasi dergi çevreleriyle, devrimci-demokrat aydın, sanatçı, akademisyen, bilim insanlarıyla bir araya gelmek, sıcak diyalog yakınlığı içinde ilişki oluşturmaktı. Nitekim, bu çerçevede dağıtılan yüze yakın davetiyeyle ismini andığımız çevrelerden insanlara ulaştık, onları ağırlama adına gerekli hazırlıklarımızı tamamladık.
Tüm bunları yaparken, tüm bunlara hazırlanırken ülkemiz Kürdistan’da yeniden tırmandırılan orantısız savaştan, çatışmalardan, dağlarımızın, ormanlarımızın yakılmasından, köylerimizin, ilçelerimizin kurşun yağmuru altında tutulmasından kaynaklı olarak, coğrafyamızın insansızlaştırılmaya dönük girişimlerin de en yoğun zamanıydı. Bölgedeki gelişmeleri yerinde gözlemleme, çözüm üretme adına oluşturulan siyasi heyetin içinde yer alan yoldaşımız “devlet Cizre’de her an katliama girişebilir” biçiminde vermiş olduğu gözleme dayalı bilgiden dolayı genel merkezde diken üstündeydik.
4 Eylül akşamı, geç yarısına yakın İzmir’den gelen ani bir telefonla üzüntümüz katlanarak büyüdü. İlerlemiş yaşına, ulusal ve toplumsal mücadeleden yorgun düşmüş bedenine ve İzmir’in insanı bunaltan o feci sıcağına rağmen il ve ilçe kongre hazırlıklarını ağırlıkla tek başına kotarmaya çalışan fedakar, kadirşinas Namık amcamızın beyin kanaması geçirerek hastaneye kaldırıldığını öğrendik.
ÖSP İzmir İl Başkanımız olan Namık Kemal Duruk yoldaşımızın yoğun bakımda olması, durumunun kritik olduğunu bilmek, açılış vesilesiyle dostlarla, yoldaşlarla bir araya gelme sevincini, hevesini kursağımızda düğümlemişti. “acaba” tedirginliğiyle sabahı dar ettik. Nitekim korktuğumuz başımıza geldi. Yılların devrimci çınarı Namık Duruk yoldaşın, sevgili Namık amcamızın ebediyete yolcu olduğunu 5 Eylül sabahı oğlundan öğrenmiş olduk.
Sıkıntılar içinde de olsak, siyasi çevrelerden, akademisyen ile aydınlardan konukların yanısıra basınında gelmesiyle birlikte, kucaklaşmalar, içten merhabalarla yakın ilişki teması bizler için başlamıştı. Rûdaw TV’nin canlı çekim hazırlığını sırasıyla TRT Kurdî, İMC, Kürdistan 24 gibi diğer TV kanallarının takip etmesi, hazırlıklarını tamamlamalarıyla birlikte ÖSP Parti Meclis Üyemiz Ayten Polat yoldaşımız konukları selamlamasının ardından toplanma, bir araya gelme nedenimi içeren kısa bir açılış konuşmasının ardından sözü Genel Başkanımız Sinan Çiftyürek yoldaşa bıraktı.
Sinan yoldaş 15-20 dakika süren konuşmasıyla kısa kısa da olsa ana başlıklarla bir çok konuya temas etti. Bölgemizde yeniden tırmandırılan savaşın yeniden yapılacak olan seçimle ilintilenmesi, seçimlerin akıbetini, parti olarak HDP’ye bu seçimlerde neden yineden destek vereceğimizi anlatmasının yanısıra, Kürdistan’da, bu seçimin ihtiyacını duyduğumuz Kuzey Kürdistan ulusal güçlerinin yan yana gelmesine yol açmasını, ittifaka gidilecek yolun açık tutulmasının gözetilmesini de ekledi. Silahlı mücadelenin artık bu alanda sürdürülebilir olmaktan çıktığını ifade eden yoldaş PKK’ye çağrıda bulundu.
Parti olarak 2. Olağan kongre sürecimizle birlikte Ülke Komünist Partisi’ni birlikte güçlendirme hedefi doğrultusunda, başta, Kürdistanlı kesimler olmak üzere, sosyalist, komünist birey ve gruplara dönük çağrımızın olduğunu ilan etti. Son olarak İzmir İl Başkanımız Namık Kemal duruk yoldaşımızı 5 Eylül sabahı beyin kanaması sebebiyle yitirdiğimizi eklemesiyle birlikte konuklarımızdan başsağlığı mesajları aldık.
Açılışımıza DİSK ve Genel-İş Genel Başkanı Kani Beko, yoğun sendikal faaliyetten ötürü Ankara dışında olacağını içeren bir mesajıyla açılışımızı selamladı. Keza aynı şekilde gerek bölgedeki çatışmalı durum gerekse de seçim yoğunluğu nedeniyle açılışımıza gelemeyen DBP eşbaşkanları Emine Ayna ile Kamuran Yüksek’in isimlerini taşıyan çelenkleri geldi.
Sinan yoldaşın konuşmasını dikkatle takip eden Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP) Genel Başkanı Lütfü Kıvanç’ta kısa, benzer bir konuşmasıyla anlatımları onayladığını beyan etti.
Haluk Gerger, Ahmet Telli, Tayfun İşçi ile Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSGP), Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) gibi siyasi parti ve yapılardan birçokları Namık yoldaşı sonsuzluğa uğurlamak için İzmir’e hareket etme hazırlığı içinde olacağımızı tahmin ederek kalabalık olarak erkenden ayrılmalarıyla birlikte açılışımız da son buldu.