Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Türkiye’de 6 Şubat’ta göz göre göre geliyorum diyen deprem Maraş, Hatay, Adıyaman, Antep, Malatya başta olmak üzere Kilis, Osmaniye, Diyarbakır, Adana ve Urfa’da büyük bir yıkıma ve can kayıplarına neden oldu.
Maden Teknik Arama Genel Müdürlüğünün verilerine göre Türkiye’de 45 ilde 5,5 ve üzeri deprem üretebilecek 485 aktif fay hattı olduğunu açıklandı. Aralarında İzmir, Bursa, Yalova, Erzincan, Bingöl gibi 31 il birinci derece; İstanbul, Van, Adana, Erzurum, Diyarbakır gibi 27 il ikinci derece; Antalya, Eskişehir, Samsun, Şanlıurfa, Mardin gibi 27 il üçüncü derece; 4. ve 5. derece az riskli deprem bölgesi olarak da Rize, Trabzon, Edirne, Aksaray gibi 14 il bulunmaktadır.
Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Doğan Kalafat 7 yıl içerisinde (2030) %64 olasılıkla İstanbul’da bir deprem olacak, açıklaması yaptı. 45 il her an deprem olabilecek tehlikeli bir potansiyele sahip.
Bilimsel verilerin gösterdiği gibi yüzyıldır üzerinde yaşadığı toprakların deprem bölgesi olduğunu hala anlamayan ya da anlamak istemeyen ya da kutsal devletin bekası veya iktidarın kendi bekası için halkını ikinci sıraya öteleyen, önemsemeyen bir devlet aklıyla karşı karşıyayız.
Türkiye’de Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı, Batı Anadolu Fay Hattı olmak üzere 3 büyük fay hattı bulunmaktadır. Bilim insanlarının dikkat çektikleri Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde bulunan İstanbul, Bursa, Yalova’ya dikkat çekiyorlar. Geçmiş iktidarların ya da mevcut iktidarın bu illerle ya da beklenen İzmir depremiyle ilgili bir çalışmaları var mı? Ne mevcut iktidarın ne de yerel iktidarların gözle görülür bir çalışmaları yok. Eğer bir çalışmaları bir çabaları olmuş olsaydı bu bilim insanları dikkatleri buralara çekmezlerdi.
Dünya deprem tarihinin en büyük felaketlerinden biri 13 Aralık 115’te 7,5 şiddetindeki Antakya’da yaşanan depremdir. Bu depremde 260 bin kişinin öldüğü söyleniyor. 6 Şubatta yaşanan deprem Antakya’daki kaçıncı depremdir. Eğer ki geçmişten ders alınsaydı liyakatli kişiler iş başında olsalardı bilim insanlarının söyledikleri dikkate alınsaydı bugün asrın felaketi (asrın beceriksizliği) dedikleri bu felaket yaşanmazdı.
Ülke ehliyete ve liyakate göre yönetilmedi, yönetilmiyor. İnşaat mühendisliği fakültesi dekanlığına, mimarlık fakültesi dekanlığına ya da AFAD gibi kurumların başına ilahiyat fakülteleri ve imam hatip mezunlarını atarsanız sonuçta böyle hüsran olur.
17 Ağustos 1999 Marmara depreminde dönemin iktidarını yerden yere vuran Recep Tayyip Erdoğan, 6 Şubat depreminde Kızılay nerede diye soran muhalefete küfür ve hakaretler etmektedir. Muhalefet ortada olmayan, görünmeyen Kızılay’ı ya da diğer kurumları eleştirmeyecekse, sorgulamayacaksa, hesap sormayacaksa niye var?
CB Erdoğan “Yaşadığımız afetten 85 milyon olarak hepimizin çıkarması gereken dersler olduğu açıktır. Eksikliklerimizi gidermemiz büyük önem arz ediyor. 17 Ağustos sonrası attığımız adımların ne kadar doğru olduğunu tecrübe etmiş olduk” diyor. Oysaki ortada tecrübe edilen kocaman bir başarısızlık var. Koordinasyon yok, organize yok, çadır yok, seyyar tuvalet yok daha da üzücü olanı depremin ilk üç günü devlet kurumları ortada yoktu. CB Erdoğan devam ediyor “Şehrimizin tarihi, kültürel ve sosyolojik dokusunu koruyarak hepsini ayağa kaldıracağız. Deprem bölgesindeki vatandaşlarımıza 1 yıl içerisinde konutlarını teslim etmeğe başlayacağız.” Bu söylemden depremzedeler çooookkkkk mutlu oldular çookkk! Hani sanatçı Resul Dindar bir şarkısında diyor ya. Neyleyim köşkü, neyleyim sarayı. İçinde salınan yar olmayınca. Herhalde buna verilecek en güzel cevap bu olsa gerek. Daha önceki depremlerden ders alsaydınız, gerekli etütleri yapsaydınız, deprem planlaması yapsaydınız, imar barışlarını teşvik etmeyip karşı olsaydınız, deprem vergisini depreme hazırlanmak için kullanmış olsaydınız 50 bine yakın insanımızı bugün kaybetmemiş olabilirdik. Çünkü bu depremler insan kaynaklı hatalardan dolayı felakete dönüştü.
“Son olsun dostlarım, bu son. Yarın çocuklarımız, torunlarımız sorduğunda bu kâbusu biz bitirdik diyelim dostlarım.” Diyen CHP GB Kemal Kılıçdaroğlu ilk düğmesi yanlış iliklenen yüzyıllık hantal, kriz ve çatışmalar üreterek ayakta kalan, ırkçılıkla beslenen, insanı öteleyen, devleti kutsayan, milliyetçilik ve siyasal İslam’la içeriği doldurulan cumhuriyetin ikinci yüzyılından medet ummaktadır. Nasıl ki yirmi birinci yüzyıla girilirken ülkede bir şey değişmediyse yirmi birinci yüzyılda bu felaketler ve benzeri olumsuzluklar yaşanıyorsa cumhuriyetin ikinci yüzyılında da aynı şeyler yaşanacaktır. Artık bu cumhuriyet miadını tamamladı. Eğer söyleminizde samimi iseniz artık yeni bir sistem yeni bir devlet organizasyonu şart.
Artık ya Kemalizm ya da siyasal İslam arasında bir tercihte bulunulmamalı. 6 Şubat depremi ve önümüzdeki seçimler yeni bir sistemin miladı olmalı. Çağdaş dünya ile entegre olmuş, insan odaklı, demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin egemen olduğu, evrensel hukuk, evrensel değerlere dayalı, bütün inançların, dillerin özgürleştiği yeni bir sisteme yelkenler açılmalı.
AKP-MHP iktidar ortakları şunu bilmeli ki herkes üzerindeki ölü toprağını attı. Çünkü artık hiç kimsenin kaybedecek bir şeyi kalmadı. Onca başarısızlığından dolayı hesap vermesi gereken AKP-MHP iktidarı isimlerini not defterlerine kaydettikleri şahıslardan hesap soracaklarmış. Kime neyin hesabını soracaksınız?