Hak savunucuları, İstanbul Kadıköy’de LGBTİ+’lara ve kadınlara taciz, karakolda polis işkencesi ve süregiden şiddete karşı İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı yaptı.
İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Tacizcilerin korunduğu, kadınların ve LGBTİ+’ların yaşam alanlarının daraltıldığı olaylara bir diğer örnek oldu bu işkence” dedi. Yoleri, saldırıların ve şiddetin yaşandığı pek çok olayın yaşandığını hatırlatarak şöyle devam etti:
“Devlete sürekli olarak sorumluluklarını hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz. İktidar ya da Cumhurbaşkanı ne kadar reddederse reddetsin, sorumlulukları var. Yaşam hakkının korunması, şiddetin, ayrımcılığın ve işkencenin önlenmesi en önemli sorumlulukları arasında yer alıyor. Şiddet uygulayanların ve tacizcilerin cezalandırılması konusunda yargının da aktif bir tutum alması konusunda beklentimiz açık.”
Basın toplantısının videosuna ulaşmak için tıklayın.
Bitmeyen polis şiddeti!
İşkenceye maruz bırakılanlardan Ameda Karakuzu, 12 Ekim’i 13 Ekim’e bağlayan gece neler yaşadıklarını anlattı:
“Kadıköy Halitağa Caddesi’nde iki kadın arkadaşımız evlerine dönerken iki erkek tarafından önce sözlü tacize uğramış sonrasında üzerlerine araç sürülmüştür. Bir erkek araçtan inerek kadınlara fiziksel şiddet uygulamıştır. Şiddete uğrayan kadınların özsavunması ve tacize şahit olan arkadaşlarının da dahil olmasıyla birlikte tacizciler araçlarına binip yeniden aracı üzerlerine sürerek uzaklaşmıştır.
“Kadın ve LGBTİ+ arkadaşlarımız maruz bırakıldıkları tacizin ardından evlerine doğru ilerlemek isterken, kendilerini taciz eden erkeklerden biri ile bir polisin koştuğunu görmüşlerdir. Aynı zamanda arkadaşlarımızın olduğu noktaya 3-4 polis aracı gelmiştir. Kim olduğu belirsiz olan, sivil kıyafetli bir kişinin arkadaşlarımızdan birinin kafasına yumruk atması ve birkaç polisin diğer bir arkadaşımıza ters kelepçe yapması ile şiddet başlamıştır. Polisler arkadaşlarımızı tekme ve yumruklarla, yakın mesafeden sıktıkları biber gazıyla ve ters kelepçe ile işkence de bulunarak gözaltına almışlardır. İşkence esnasında iki kadın arkadaşımızın memeleri açılmış, bunu fark eden arkadaşlarımız “kelepçeleri çıkarın üzerimizi kapatmak istiyoruz” dedikleri halde polisler hiçbir şekilde umursamamış, aksine arkadaşlarımızı o şekilde video kaydına almışlardır. 4 arkadaşımız ters kelepçe ile İskele Polis Amirliği’ne(Rıhtım Karakolu) getirilmiştir. Yakın mesafeden sıkılan biber gazı nedeni ile astım hastası olan bir arkadaşımız fenalaşmıştır. Arkadaşımızın çantasında olan astım ilacını talep etmemize rağmen polisler ilacı vermemişlerdir. O esnada arkadaşımızın bilinci kapanmış ve ters kelepçeli bir halde yere yığılmıştır.
“Arkadaşlarımızın maruz bırakıldığı polis işkencesine tanıklık eden 3’ü LGBTİ+ 4 arkadaşımız karakolun önüne gelmişlerdir. Arkadaşlarımızın, polisin işkencesine itiraz ederek “işkence görüntülerini videoya alıyoruz” demelerinin üzerine bir polis amiri “bunları da alın” demiş ve arkadaşlarımız da işkenceyle gözaltına alınmışlardır. Karakolun içerisinde uzun süre devam eden polis işkencesi sonucu, bir arkadaşımızın kolu, bir arkadaşımızın dişi, bir arkadaşımızın kulak kıkırdağı kırılmış bir arkadaşımızın dudağı patlamış bir arkadaşımız ise kafa travması geçirmiştir. Ayrıca tüm arkadaşlarımızın vücudunda darba bağlı morluklar ve şişlikler oluşmuştur.
“Lubunyalara ve kadınlara karşı artan polis ve devlet şiddetini kabul etmiyoruz”
“Kadınlar ve lubunyalar tacize, tecavüze uğrarken şiddete maruz bırakılıp öldürülürken olay yerine saatlerce gelmeyen polis, tacize uğrayan kadınlara müdahale etmek için 5 dakika içinde olay yerine gelip kadınlara ve lubunyalara saldırıyor!
“Ne onur ayının ilk pazarı Yeldeğirmeni’nde basın açıklaması gerçekleştirmek isteyen lubunyalara yapılan gözaltının ne Temmuz’da “mahalle abileri” tarafından “bu mahalleden ibneleri temizleyeceğiz” bağrışlarıyla fiziksel şiddete maruz kalan lubunyaların ne de 12 Ekim gecesi tacizcilerinin sözde ihbarıyla kadın ve LGBTİ+ların ters kelepçeyle gözaltına alınması münferit değildir. Erkek devletin ve onun piyonlarının Yeldeğirmeni’nde yapmaya çalıştıkları soylulaştırma projesini Ülker Sokak’tan, Esat/Eryaman’dan biliyoruz. Size yenilmeyeceğiz. Mahallelerimizi terk etmeyeceğiz. Lubunyalara ve kadınlara karşı artan polis ve devlet şiddetini kabul etmiyoruz. Bizlerin varoluşları, sizin seçim kampanyanız değildir. Maruz kaldığımız şiddete sessiz kalan herkes bu şiddetin failleri kadar sorumludur.
“Yaşatmak için mücadele eden bizler kimliklerimiz ve politik görüşlerimiz nedeniyle açıkça hedef gösteriliyoruz sadece yaşamak ve yaşatmak istiyoruz. Kadın ve LGBTİ+’lar vardık varolmaya devam edeceğiz.”
“Müvekkillerin vücutlarında çok net darp izleri vardı”
Ardından Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Av. Düşün Altuntaş, yaşananların hukuki boyutunu aktardı. Karakol girişinde kendisini bir çift ayakkabının karşıladığını belirten Av. Altuntaş, müvekkillerinin bahçede bir saat boyunca darp edildiklerini söyledi. Yaklaşık dört saat boyunca olay yeri tutanağının hazırlanmadığını belirten Av. Altuntaş, “Polislerin nöbet değişimi beklendi. Diğer ekip geldiğinde sanki saatlerce işkence yapılmamış, amirlik tuvaletinde biber gazı sıkılmamış gibi bir ortam yaratmaya çalıştılar. Ancak müvekkillerin vücutlarında çok net darp izleri vardı. İki müvekkilin ayaklarında ayakkabıları yoktu. Bir müvekkilin bileği kırılmıştı” dedi.
“Bu saldırı, tüm LGBTİ+’lara yapılmış bir saldırıdır”
Sosyal Politika Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nden (SPoD) Oğulcan Yediveren, “Bu saldırı tüm LGBTİ+’lara yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırıya karşı da hep beraber karşı duracağımızı herkesin bilmesini isteriz. Bu koşullar altında bu saldırının yeni anlamları da var. 2015’ten beri hükümetin sürdürdüğü düşmanlık siyasetinin bir sonucu bu saldırı” dedi.
Yediveren, “Artık sürgünün ötesinde tamamen yok etme amacı güden saldırılarla karşı karşıyayız” diyerek özgür ve eşit olmak isteyen herkese seslendi: “Bugün buna karşı ses çıkartamazsak, buradan geri dönüş yok.”
Milletvekili Gülüm: Arkadaşlarımızın yanındayız, birlikte mücadele edeceğiz
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, uzun zamandır karakollarda ve sokaklarda özellikle LGBTİ+’lara yönelik işkence ve saldırının olduğunu hatırlatarak şöyle dedi:
“Bir polis devleti haline geldik. Hak taleplerinin baskı ve işkenceyle karşılaştığı bir süreçteyiz. Rıhtım Karakolu’nda işkence yeni değil. Birçok vakaya biz kendimiz de şahit olduk. Özellikle LGBTİ+’lara yönelik saldırı dalgasının iktidardan geldiğini biliyoruz. Nefret söylemini büyüten ve hedef gösteren bir iktidar var. İstanbul Sözleşmesi sürecinde, öncesinde hedef gösterdiler. LGBTİ+’ların bütün etkinliklerini ve söylemlerini yasaklıyorlar. Karakolda gerçekleşen saldırının kendisi sadece karakolla ilgili değil. İktidardan güç alan, oradan beslenen bir saldırı dalgası var. Bu, çok ağır bir tablo. Arkadaşlarımız saldırıya uğruyor, tacize maruz kalıyor ve onların şikayeti üzerine soruşturma yürütmesi gerekenler saldırganların başvurusu üzerine geliyorlar. Ve arkasından arkadaşlarımızın şikayetini almak yerine saldırganların tarafında yer alıyor ve işkence yapıyor. Bu, Türkiye’de polisin ne noktaya geldiğinin, hayatlarımızın tehlikede olduğunun çok açık bir göstergesi. Hepimizin tepki göstermesi gereken bir olay.”
Gülüm, polisin gerçeğe aykırı tutanaklar tuttuğunu da hatırlatarak, “Bizim tek çaremiz yan yana durabilmek ve dayanışmayı güçlendirmek. Biz bu dayanışmayı öremezsek çok daha güçlü bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya olacağız. Bu ülkede faşizm kurumsallaştırılmaya çalışıyor” dedi. Sansür yasasını da hatırlatan Gülüm, “Faşizm çok yönlü bir hazırlık yaparken demokrasi güçlerinin daha güçlü bir örgütlenmeye ihtiyacı var. Arkadaşlarımızın yanındayız. Birlikte mücadele edeceğiz” ifadelerini kullandı.
İHD İstanbul Şube LGBTİ+ Komisyonu’ndan Tuna, Eryaman-Esat ve Ahmet Yıldız davalarını da hatırlatarak, “Biz LGBTİ+’lar hiç kimsenin seçim malzemesi değiliz. Geçtiğimiz Cuma günü Urfa’da bir ay önce İstanbul’da yapılan nefret mitingi gibi bir miting yapıldı. Bizler mücadele etmeye devam edeceğiz. Bir hasta bireyler değiliz. Vardık, var olmaya devam edeceğiz” dedi.
Son olarak HDP İstanbul İl Yönetimi’nden Bülent Ateş, birlikte mücadele mesajı verdi. Ateş, 80’li yıllarda trans kadınlara işkence ve Ülker Sokak’a tanık olduğunu söyleyerek, “Bunlar yeni değil, süregeliyor ama devam etmemesi için tek çaremiz var: Birlikte mücadele etmek, yan yana durmak. Bu faşizmi yeneceğiz, buna inanıyorum” şeklinde konuştu.
Kaos GL