Kürdistan’ın kadim kentleri ırkçı şoven siyasal hedeflerle yakılıp yıkılarak; Batı metropollerinde ise gerek göçebe toplumu olmaları nedeniyle kentsel imar kültüründen yoksun oluşunun, gerekse de seçimlerde oy hesaplarıyla siyasilerin yapımına göz yumdukları gecekonduların yıkılmasıyla rantsal alan kapıları tacir tüccar müteahhitlere sonuna kadar açılıyor.
KÜRDİSTAN’DAKİ TANKSAL YIKIM İLE BATI’DAKİ KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN YOLAÇTIĞI BÜYÜK RANTSAL DÖNÜŞÜM!
SİNAN ÇİFTYÜREK
Kürdistan kentlerinde ki tanksal yıkım/dönüşüm(!) ile Batı metropollerindeki kentsel dönüşüm tüm tacir-tüccar ve müteahhitler için büyük ve yeni rantsal dönüşüm kapısı oldu! Dolayısıyla referandum öncesi bu günlerde, tacir/tüccar ve müteahhitler elbette esas yandaş olanlar bir hayli sevinçli olup ellerini ovuşturarak “bu kapıyı aralayanlardan Allah razı olsun” diyorlar.
Kürdistan’da, Türk rejimi ile AKP hükümetinin; ulusal özgürlük bilinç ile örgütlülüğün en yüksek olduğu Diyarbakır-Mardin-Van üçgeninde aylar süren TANKLI/TOMALI kentsel yıkımla iki şey hedeflendi.
Birincisi; tam anlamıyla halkımızın evlerinin başlarına yıkılması eşliğinde, on yılların bedel ve birikimine dayanan ulusal özgürlük mücadelesinin ezilip yıkılması amaçlandı.
İkincisi; bilumum yandaş tacir/tüccar ve müteahhide devasa yeni rantsal kapılar sonuna kadar açıldı. Şimdi kadim kentlerimiz Sur, Nusaybin, Cizre, Silvan, Şırnak’ta… bu yandaş tacir-tüccar ve müteahhitler, harıl harıl tankların, TOMAların yakıp yıktığı kentlerimizi “vatan-millet aşkıyla yeniden inşa” etmeye girişirken amiyane tabirle “malı götürüyorlar”!
Kürdistan’da bunlar yaşanırken, İstanbul başta olmak üzere Batı metropollerinde ise bir başka büyük rantsal dönüşüm kapısı yandaş tacir-tüccar ve müteahhitlere açılmış durumda. Malum bir süreden beri AKP hükümeti “çarpık yapılaşma, deprem riski” gibi nedenlerle “kentsel dönüşüm projesinden” söz ediyordu ki artık bu çoktandır söz olmaktan da çıkıp icra edilmeye başlandı. Rant marjının yüksek olduğu mahalleler yetkililerce, “çarpık yapılaşma (sanki İstanbul’da çarpık olmayan yapılaşma varmış) ya da “depreme birinci derecede riskli yapılaşmalar” olarak belirlenip orada kentsel dönüşüm kararı veriliyor.
Sonrasında ise leş kargaları misali gayrimenkul tacirleri; “memleketi yeniden imar ediyoruz, çirkin-çarpık yapılaşma yerine modern semtler/kentler inşa ediyoruz” propagandası eşliğinde yeni beton blokları dikiyorlar! Teknolojinin üretimde sağladığı büyük ilerleme sayesinde de çok kısa sürelerde lastik ayakkabı üreten fabrika misali tıpkı birbirinin aynısı olan büyük beton blokları dikerken aynı kısa süreçlerde inanılmaz büyüklüklerde rantı da cebe indiriyorlar! Bir gazetecinin deyimiyle tam anlamıyla “kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm” halini aldı!
Kısacası, Kürdistan’ın kadim kentleri ırkçı şoven siyasal hedeflerle yakılıp yıkılarak; Batı metropollerinde ise gerek göçebe toplumu olmaları nedeniyle kentsel imar kültüründen yoksun oluşunun, gerekse de seçimlerde oy hesaplarıyla siyasilerin yapımına göz yumdukları gecekonduların yıkılmasıyla rantsal alan kapıları tacir tüccar müteahhitlere sonuna kadar açılıyor.
Referandum sürecinde, 1982 anayasasına ve üzerinden başkanlık hedefiyle yapılan 18 maddelik “Değişim Paketine” Hayır propagandası yapılırken; Kürdistan’daki tanklı/TOMAlı yıkım ile metropollerde kentsel dönüşümdeki, ırkçı ve rantçı hesaplar da halka teşhir edilmelidir. 06.02.2017