Ana SayfaNIVÎSKARÊNİktidar sendromu

İktidar sendromu

“Kibir ve inat bir kişinin kendini

mükemmel görmesini,

sonrada sonunu oluşturur.”

Tolstoy

Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Hubris Sendromu Brain Dergisi’nde yayınlanan makaleye göre, demokratik ülkelerde tekrarlayan seçim zaferleri liderlerin Hubris Sendromuna yakalanma olasılığını arttırıyor. Genelde siyasetçilerde, askerlerde,  ceolarda görülen bu hastalık “tanrısal ego” olarak da bilinen bir hastalıktır.

Psikiyatrist David Owen ve Jonathan Davidson tarafından dile getirilen bu sendrom 2010 yılında tıp dünyasının önemli dergilerinden biri olan “Brain”de yayınlanmıştır.

Hubris kavramı Antik Yunan’da “kibir” anlamına gelir. İngilizcede aşırı gurur, azamet, kibir anlamına gelmektedir. Hubris demokratik rejimlerde ahlaki, dinsel, politik anlamda tehlikeler yaratır. Bu hastalığa yakalanan liderler toplumdan korkarlar, her eleştiriyi kendilerine tehdit olarak algılarlar.

David Owen ve Jonathan Davidson’a göre sendrom bir “güç zehirlenmesi”dir. Bazı göstermelik demokratik ülke liderleri ve diktatörler Hubris Sendromu’na özel eğilimli olurlar.

Hubris aşırı derecede kendini beğenme, aşırı gurur, güç zehirlenmesi kavramlarını içerir. Kontrolsüz güce dayalı bir karizmaları olur, risk alırlar, yüksek özgüvene sahipler, asla eleştiriye gelmezler, kendilerinden sonrasını tufan görürler, pervasızlar, empati yoksunudurlar.

Kriz dönemleri, savaşlar, ekonomik felaketler liderlerin kibrini arttırıyor. Hubris Sendromu’na neden oluyor. Hitler, Cemal ve Enver paşalar, Saddam buna en bariz örneklerdir.

Hubris Sendromu gücü elinde bulunduran üst yöneticilerde bulunur. Siyasetçilerde, askerlerde, iş dünyasındaki liderler bu sendroma yakalanmaları tehlikeli bir tavır olarak ifade edilir. Toplumların, halkların başına kapanması çok zor felaketler getirebilirler. Hitler demokratik yollarla iktidara gelmesine rağmen başta Alman halkı olmak üzere Avrupa’nın ve dünyanın başına bela olmuştur. Bu kirli, kanlı savaşta birçok önemli uluslararası Alman şirketi Hitler’e maddi kaynak sağlayarak destek olmuştur. Ülkemizde, dünyanın başka bölgelerinde zaman zaman bu hastalıklı askeri zihniyetler tarafından yapılan darbelerde binlerce insan katledilmekte binlercesi yerinden yurdundan sürülmekte ve mağdur olmaktadırlar.

Uzmanlar bu hastalıkla ilgili 14 bulgudan söz eder,

Birkaç tanesini sıralayacak olursak

1-)Aşırı öz güven gösterirler.

2-)Dünyayı, güç kullanımı yoluyla kendini yücelteceği bir yer olarak görür.

3-)Kendisiyle ulusu ya da kurumu özdeşleştirmek kendi bakış ve çıkarlarıyla ulusun, kurumun çıkarlarıyla özdeşleştirmek.

4-)Kendisi için öteki olan grubu açıkça hor görür.

5-)Gerçek ile bağı kopmuştur.

6-)Sıradan insanlar gibi sıradan bir mahkemeye değil de sadece tarih ya da tanrı gibi bir üst iradeye karşı hesap verebilir olduğu duygusu taşır.

Hubris Sendromu, gurur, kibir, umursamayan, küçümseyen, kendisi, grubu, partisi vb dışında kimseyi düşünmeyen, başkalarına ve ötekilerine karşı düşmanlık sergileme, kabul edememe hastalığıdır. Bu hastalıklı kişilikler, liderler, yöneticiler yaptıkları eylemlerin maliyet ve sonuçlarına odaklandıkları için işin ahlaki yönüyle ilgilenmezler. Hedefe ulaşmak için her yolu mubah görürler. Yandaşlarından kendilerinin ne kadar mükemmel olduklarını duymak isterler, onların omuzlarında yükselmek, alkışlarını duymak isterler. İşte bu tablo karşısında şahlanır, şaha kalkarlar. Bütün marifeti kendilerinde görürler, başarılarına kimseyi ortak etmezler, gerekirse bu uğurda beraber yola çıktıkları yol arkadaşlarını da feda ederler.

Bu tür hastalıklı liderler yönetim sürecinde iletişime kapalıdırlar, dar kadroları dışında kimse kendilerine ulaşamaz. Kendilerini eleştiren kimseleri istemezler, barındırmazlar. Kendilerini yalnızlığa iterler, çevrelerinden, toplumdan, halktan tecrit ederler.

Çağdaş, katılımcı yönetim, yenilikçi, gelişmeye açık bir toplum işlerine gelmez. Onlar kendilerine biat eden eğitimsiz, ferasetli bireyler isterler.

Ekonomisi güçlü, köklü demokratik geleneklere sahip ülkelerde güçlü karizmatik liderler olmaz. Liderler seçimle gelir seçimle giderler. Seçimlerde hiçbir hile bir şüphe olmaz, şaibe karışmaz. Lider seçildikten sonra herkesi kucaklar. Herkesin cumhurbaşkanı, herkesin başbakanı, herkesin bakanı, herkesin milletvekili, herkesin bürokratı olur. Futbol takımı tutar gibi parti tutmazlar, görevleri süresince tarafsız olurlar. Egolarına hakim olurlar. Bu hastalığa yenilmezler, yakalanmazlar.

Sendromlu hastalıklı zihniyet yasaları, kanunları tanımazlar, iktidara geldikleri demokratik seçimleri tanımazlar, devlet imkânlarını pervasızca kullanırlar. Hitler’in “Yetki Yasası” parlamento çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir. Hitler’e diktatörlüğün yolunu açmıştır.

Otoriter, totaliter devlet başkanları sandık demokrasisiyle iktidara gelirler. Daha sonra sandığı rafa kaldırırlar, “biz ve onlar” karşıtlığı üzerinden siyaset yaparlar. Toplumdan kendilerine biat etmelerini isterler.

Bu hastalıklı liderler uzun süre iktidarda kalınca hastalıkları “tanrısal ego” boyutuna varıyor. Bu hastalığın etkisiyle savaşlar çıkarabiliyorlar. Bugün Putin’in Ukrayna’ya savaş açtığı gibi.

Bu sendroma yakalanan liderler çok pervasız, acımasız, ukala, başkalarına hakaret eden… diktatör ya da diktatör hevesli kişilerdir.

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights