Seçimler özgürlük ve geçim derdine çare olmalıdır… Eğer çare olunamıyorsa bu seçimlerin bir anlamı var mıdır? Hep dönüp dönüp aynı yere gelmenin ne anlamı olabilir ki?
Fevzi Kartal / Yazarın diğer makaleleri için tıklayın
MÖ 640-558 Yüzyılları arasında yaşamış, eski Yunanistan’da, Solon (Solon, Demokrasi’nin babası olarak kabul edilir) tarafından ortaya atılan Demokrasi kavramı Solon’un Mısır’a yolculuğunda Solon tarafından ileri atılmıştır. Solon’a göre insanlar kendi aralarında eşit olmalıdır…
4. Hanedanlık döneminde halk yoksulluk, açlık, barınaksızlık ve sefalet içerisinde yaşıyordu. Yolsuzluklar hat safhada idi. Tarihsel olarak incelendiğinde 3. Ramses bazı iyileştirmeler yaptıysa da el sanatları küçük işletme sahipleri çok yüksek miktardaki vergi-haraç kesintilerine isyan ettiler, buralarda çalışanlar da greve gidip iş bıraktılar çünkü açlık ve perişanlık hat safhada idi. Nerede ise aç karnına çalıştırılıyorlardı. Demos Halktı, Krasia ise iktidar demekti. Demokrasi de halk iktidarı demektir Yunancada. Küçük işlemelerin ve çalışanların Deir el-Médineh’te başlattıkları eşitlik mücadelesi Demokrasi olarak anlaşılıyordu ve de Demokrasi siyasal özgürler ve halkın iktidarı olmanın yanında ekonomik ve de sosyal eşitlik olarak anlaşılıyordu.
Aslında Demokrasi’nin yani halkın kendi kendini yönetmesi Ana erkil toplumda da vardı. Devletsiz toplumlar ki, aslında insanoğlunun tabiatında ola gelen bir durumdu. Hatta canlılarda bile var olan bir durumdur. Arıların çalışma biçiminden tutalım ta maymunların yaşamında dahi bir çeşit demokrasi kendi kendini yönetme vardır. Arılar bir yerden bir yere göç ederken birbirlerine danışarak göç etmektedirler, maymunlar bir tehlike karşısında birbirlerine bakışarak bir çeşit sesler çıkararak topluca savunma yapmaktadırlar, diğer birçok hayvan türlerinde de çeşitli mimik hareketler yapma çeşitli sesler çıkararak topluca birbirlerinin olurunu alarak karar vermektedirler ki, işte bu bir çeşit demokrasi’dir. MÖ IV. Yüzyıl da şimdiki Irak’ta Fırat ve Dicle nehirlerinin havzasında Sümer şehir devletlerinden, şimdiki Pakistan, Afganistan ve Hindistan’ın bazı bölgelerinden bir çeşit demokrasi yaşamının uygulandığı anlaşılır araştırılıp incelendiğinde.
Birçok eşitsizliği ve adaletsizliği kendi içerisinde barındırmasına rağmen oylama biçimiyle 500 vatandaştan oluşan her seçim grubundan direk oylama ile seçim yapılıp her konuda kararlar alınırdı. Ki, işte buna Atina demokrasisi denilir ( MÖ V. yy ). Sadece bu çeşit seçim yöntemi vesilesinden dolayı da gerçek demokrasi kabul edilir.
Ta Antik çağdan, orta çağdan bu yana Bangel’de, Letonya-Polonya, İsland, İskandinavya ( …) günümüze kadar bir çok Demokrasi denemeleri yapılmış; ama velâkin ne yazık ki bencil, narsist, paranoyak, kontrol delisi bir zümre, bir sınıf, çıkar-mülkiyet hırsı, hep banacılıktan kah adına Monarşik Demokrasi denmiş, kah adına Parlamenter Demokrasi, Sosyal Demokrasi, Liberal Demokrasi, Demokratik Merkeziyetçilik vb gibi … Bunların hepside belli bir zümrenin, belli bir sınıfın ve de belli bir bürokrasinin işine yaramıştır. Geniş halk kesimlerine pek bir şey verilmemiştir hele de ekonomik eşitsizliklerde ve sosyal eşitsizliklerde. Temsili Demokrasi denilen bu “sirk oyunu “ Doğrudan Demokrasi (halkın kendi kendini yönetmesi)’nin önünde engel teşkil etmişlerdir.
Temsili Demokrasi’de 4,5 yılda bir birkaç saniyelik oylama yöntemi ile temsilciler seçiyoruz. Vaatler, bol keseden palavralar atılarak iktidara geliyor bu seçilenler. Seçilenler seçildikten sonra kuvvetler ayrılığı denilen Yürütme, Yargı ve Yasama (3Y) organlarının ayrılığı da çiğneniyor… Tam bir RTE-AKP örneği oluşuyor. Yandaşlar büyük miktarlarda ücretlerle önemli görevlere getiriliyor, ihaleler yandaşlara veriliyor. Oy kullanan vatandaşların ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamlarında bir değişiklik görülmüyor… Yaklaşık 400 Avro olan bir asgari ücret 291,45 Avro’ya, emekli maaşları ha keza çok kısa bir zaman diliminde gerileyebiliyor. Ya seçilenler! Aylık asgari ücretin 9.65 katı daha fazla maaş alıyor ve Meclisteki lokantada yemekler birkaç TL. yi geçmiyor ve de diğer olanaklar (…). Cumhurbaşkanının maaşı asgari ücretin 36.86 katı daha fazla. Nere de Demos? Nerede Krasia?
Seçim dönemlerinde eşit bir seçim çalışması yok. İktidar partisine her türlü devlet destekli olanak, muhaliflere kısıtlı seçim çalışması… Görsel ve yazınsal basın araçlarının % 90’nı iktidar partisinin propagandasını yapıyor. Basının yazdığına göre oylar çalınıyormuş. Bunun adı nasıl olur da Demokrasi olur ve de Demokrasi’nin doğuşundaki adına layık olabilir? Eğer Demokrasi ise neden seçim güvenliğinden söz edilsin vb gibi?
Kısacası, eşit seçim yarışı yok, hile var, parti mensupları, binlercesi, çeşitli haksız suçlamalar ile tutuklanıyor, seçilenler kayyumla uzaklaştırılıp mahpushanelere dolduruluyor, iktidarın valisi yanına askerleri de alarak tehditvari yaklaşımla halktan iktidar partisine oy istiyor, gazeteciler tutuklanıyor, sosyal medyada paylaşım yapanlar dahi tutuklanıyor (…) saymakla bitmez. Bu durum ve hallerin olduğu bir yerde Demokrasi’den söz edilebilinir mi? Hangi akılla, hangi vicdanla buna Demokrasi denilebilir?
Demek ki Demokrasi’nin çıkış amacı sadece özgürlükler, sadece siyasal özgürlükler değil; ekonomik, sosyal ve kültürel özgürlüklerdir ki, bunların hepsinin olması şarttır toplumların ilerlemesi bakımından olduğu gibi barış ve huzur içerisinde yaşamanın da mihenk taşlarıdır. Aslında tabir uygunsa Demokrasi hayatın bütün renkleridir. İnsan ve canlı türlerinin yaşamının ta kendisidir. Kim huzur ve barış içerisinde yaşamak istemez? Barış ve huzur içerisinde yaşamanın ta kendisidir Demokrasi. Evet, YAŞASIN DEMOKRASİ! Diyorum… Bir sistem hangi izm ile yönetilirse yönetilsin eğer yukarda belirttiğim bir manada özüne uygun bir Demokrasi yok ise yaşamda bir çile demektir…
19 Mayıs 2018