Cumartesi Anneleri, 27 Mayıs 1995’ten bu yana her cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemleri düzenleyerek gözaltında kaybolan yakınlarını ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban giden yakınlarının faillerini arayanlardan oluşan bir grup insan ve insan hakları aktivistleridir.
5 Şubat 2011’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe’deki ofisinde Cumartesi Annelerinin simge isimlerinden biri olan Berfo Ana’nın da içinde bulunduğu Cumartesi Anneleri heyetini kabul etti. Bu sorunu çözeceğine dair söz vermişti. Bu konuyla alakalı TBMM’de İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde alt komisyon kuruldu ve rapor hazırlandı.
2014’te dava dosyası yeniden açıldı ancak 2020’de Yargıtay’ın kararıyla zaman aşımından tekrar kapatıldı.
Sorunu çözmeden dosyayı kapatmak hukuk adına bir acizliktir.
Bu dosya/dosyalar annelerin ve evlatlarının yüreğinde kapanmaz.
Cumartesi Annelerinin talepleri, kayıplarının devlet arşivlerinde kayıtlı akıbetlerinin açıklanması, faillerin yargılanması, Türk Ceza Kanunu’nda zorla kaybetme suçunun “insanlığa karşı suç” kapsamında zaman aşımına uğramayacak şekilde düzenlenmesi ve Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Gözaltında Kayıplar Sözleşmesi’ni imzalamasıdır.
Cumartesi Anneleri 1052. eylem haftasında “Sessizlik suça ortaklıktır” diyerek aynı taleplerini bir kez daha haykırarak “Gerçekler gün yüzüne çıkmalı” talebinde bulundular.
Cumartesi Annelerinin bu ağrısı sızısı hafiflemeden, dinmeden özgürlüğün sembolü güvercin kuşlarının özgür bir gökyüzünde uçmaları imkansızdır; çünkü bir kanatları hep kırıktır.
Cumartesi Annelerinin tek istekleri kayıp yakınlarının bulunması ve sorumluların yargı karşısında hesap vermeleridir.
Mehmet Ağar’ın “Bir tuğla çekersem yıkılır” dediği duvarın artık çirkin ve eğreti duran o tuğlasının o duvardan çekilmesi lazım.
Bu ülkede “17 bin” faili meçhulün olduğu söyleniyor. Bu mesele çözülmeden ülkedeki hiçbir sorunu çözemezsiniz.
Cumartesi Anneleri, zorla kaybettirilen yakınları için “Hakikate ve adalete ulaşma mücadelesinde tüm haklarından mahrum bırakılmaktadırlar. Tüm engellemelere rağmen her yıl Kayıplar Haftası kapsamında düzenlenen etkinliklerle gözaltında kaybedilenleri anıyor; hakikate, adalete ve barışa ulaşma talebimizi daha yüksek sesle dile getiriyoruz,” diyorlar.
Her şeye rağmen, başka faili meçhuller ve kayıpların, siyasi cinayetlerin olmaması için barış talep ediyorlar.
Son barış süreci ile alakalı birileri gerçekleri saptırarak barışı yanlış adreslerde arıyor.
Barışın yolu, Cumartesi Annelerinin taleplerini dikkate alarak sorunlarını çözmekten geçer.
Örgüt silah bırakarak kendisini feshettiğini açıkladı.
Peki, bundan sonra devlet, iktidar ne yapacak? Bu konuda insanların kafasında birçok soru cevap bekliyor.
Hükümete bir belirsizlik ve siyasetsizlik hakim. Hükümet kar/zarar hesabı yapıyor.
Devlet, hükümet; siyasi, hukuki, anayasal haklarda bir düzenleme yapacak mı kaygıları vardır.
Barış isteyen bir devlet bu konuda samimi ise geçmişi ile yüzleşmelidir.