Bilindiği üzere “Aryan” kelimesi sadece Hint-İranlıları ifade etmek için değil aynı zamanda Hint-Avrupa dil ailesinden olan dilleri konuşanları da ifade edecek şekilde bir telaffuz ve yazım farkı ile “Ari” terimi olarak 19. yüzyılın sonunda tüm dünyada kullanılmaya başlandı.
19. ve 20. yy’da “Aryan” tanımı yerine “Ari” tanımı daha çok kullanılmıştı. Özellikle İngilizlerin Hindistan’daki sömürgeci egemenliğine denk gelen bir dönemde bu terminolojinin onlar tarafından kullanılmış olması büyük bir talihsizlikti. Çünkü “Ariler” tanımı soyluluk ve üstünlük içeren ırkçı bir tanıma yükseltilmişti. Yaşanan dönemde bölge kökenli aydınlar bu tespite uzak durdular. Bölge aydınlarının, “İngilizlerin bu ırkçı tespiti onların emperyalist emellerine hizmet eder.” şeklindeki siyasi kaygıları yerinde idi. Nitekim bu kaygılar gerçekleşti de.
Lakin yeni tespit edilmiş bir gerçeklik daha vardı. Modern Batı Aryan kültürünü yaratan Cermen ve Latin toplumların da dilsel akrabaları bu coğrafyada yaşıyordu. Tarih, bu gerçekliğin inkârı üzerine kurulamazdı. Hiç olmazsa “Ari” şeklindeki ırki tanıma yaslanmak yerine, daha gerçekçi kültürel bir tanıma yaslanmış olan “Aryan” tanımı ile yola devam edilmeliydi.
Alman Friedrich Schlegel’in (1772-1829) Latincenin yerine Sanskritçe dilini organik bir dil (dillerin kaynağı) olarak “Über die Sprache und Weisheit der Indier (Hintlilerin Dilleri ve Hikmetleri Üzerine, 1807)” isimli kitabında ileri sürdü. Beş Avrupa (Almanca, Fransızca, Latince, Yunanca ve İngilizce) ve iki Asya (Sanskritçe ve Ariyaca) dilinde 150 isim ve fiilli karşılaştırmalı olarak inceleyerek bu diller arasındaki benzerliğin tesadüf olmadığını ve köken birliğini gösterdiğini, bu kökenin de bu diller arasında en eskisi olan Sanskritçe olduğunu dile getirdi. Schlegel’in bu kitabı tüm Avrupa’da bir “Hint tutkusu” oluşturdu.
Sanskritçe üzerinden gelişen Hindistan’ın Aryan kültürel kökenleri fikri, daha sonra Avrupa’nın kökenlerinin ırka dayalı bir biçimde açıklanan politik bir dilin gelişimine neden temel olmuştu. Diğer taraftan Hindistan’a dayalı bu “Ari Modeli”; Avrupa’nın kökenlerini Mısır’a dayalı olarak açıklayan eskiçağ modelini yıkarak Avrupa kültürünü Akdeniz kökenli sayılmaktan kurtarmaya hizmet etmişti. Böylece Avrupa’nın müstakil bir gelişme seyrine ve özgün bir uygarlığa sahip olduğu tezleri ortaya atılabilmişti. Bu dönemde Batı’nın kökenlerinin açıklanmasında Aryanizm’e ek olarak Yunan kökenlerinin keşfi ile de bazı yeni gelişmeler oluştu. Avrupa’nın daha önce medeniyet kökeni saydığı Yunanistan yerine, yeni bulgular sonucu artık medeniyetin Hint kökenlerine yönelir. Yeni tanımlanan dil ailesi için Alman Hindolog H. J. Klaproth 1823 yılında Hint-Alman: “Indo- Germanisch” ismini kullansa da Fransız Bopp’un (1791-1867) ilk kez 1816 yılında Thomas Young tarafından kullanılan “Hint-Avrupa” terimini tercih eden bilimcilerden yana çıkması ile bu kavram Aryan dilbilimcilerin diline artık yerleşmişti.
Bu bağlamda “Hint-Avrupa” teriminin başlangıçta Kafkaslarla ilintili olarak kurulması önemliydi. Bernal’in belirttiği gibi ilk kez 1795’te “Kafkas ırkı” şeklinde Blumenbach tarafından kullanılan terim daha sonra ‘Aryancılık’ temelinde Almanların saf ırkla ilişkisi bağlamında gündeme gelmişti. Dini metinlerde yer alan özellikle Avrupalılara yakın duran Kafkasya mitolojileri devreye girmişti. “Zira Kafkasya Promete’nin hapsedildiği ve acımasızca cezalandırıldığı yerdi. Nuh’un üçüncü oğlu olan ve Avrupalıların atası sayılan Yafes ile özdeşleştirilen İapedos’un oğlu olan Promete’nin insanlar için kahramanca ve fedakârca ateşi çalması, daha sonra Ari davranışının simgesi olmuştu.” Avrupalıların, kendi ırksal kökenlerini tarihin başlatıcısı olarak gösterilen Promete’ye götürmeleri, Batı’nın mahiyetini açıklamada önemli bir noktaydı.
Diğer taraftan; “Ari miti 19. yüzyıl sömürgeciliğine felsefi bir anlam kazandırmıştı. Alman kimliğinin ırkçı bir şekilde tanımlanmasında kullanılan Ari miti aynı zamanda Hindistan’ın geçmişini, Sanskritçe konuşan Hint-Aryan işgalcilerini açıklamakta ve böylece Hindistan üzerinde bir hak iddiasını gündeme getirmekteydi.”
“Aryanizm, böylece Hindistan kökenle ilişkili konumunu korusa da gittikçe aşılmış, insanlığın evriminde Yunan mucizesine doğru gelişen bu süreçte, Yunanistan’ın ön-Ari kökenleri fikri çerçevesinde Mısır ve Mezopotamya etkisinden kurtarılmıştı. Böylece tarihsel süreç içerisinde Batı uygarlığı biricikleştirilmiş; Avrupa’nın Antik Yunan’dan başlayan benzersiz soyağacı çıkartılmış; nihayetinde “kapitalist mucizeyi yaratacak olan ilerleme çizgisinin başlangıcı oluşturulmuştu. Daha sonra Marx’ta ve Weber’de görebileceğimiz gibi günümüz toplumunun kendi başına Avrupa tarihinin içsel gelişmelerinin bir neticesi olarak ele alınabilmesinin önü açılmıştı.”
Yine “Ari” ırkı üstünlüğü şeklinde özetlenecek ırkçı teoriler, 20. yüz yılın başlarında Avrupa’nın dünya egemenliğinin pekişmesi ile Doğu’ya karşı bir üstünlük söylemi olarak ortaya çıkmıştır. Daha önce kısmi hayranlıkla şekillenen Doğu’ya bakış, bu sefer giderek bir değerlendirme ve yargılama tonuna sahip olmuştur. “Durağan Doğu Toplumları” karşısında “Dinamik Avrupa’nın” farklılığı, özellikle coğrafi ve iklimsel farklar, hatta ırkın üstünlüğü gibi faktörlere dayanılarak açıklanmaya başlanmıştı.
Soylara asillik, üstünlük vasıfları vermek arkaik tarihin değer yargılarıdır. Modern dünya bu yaklaşımın insan varlığında toplumsal kümeler üzerinden yanlış bir tespit olduğunu bilimsel olarak kanıtlamıştır. Dünyanın bütün ırklarının bizim için bir soyluluğu ve asilliği vardır. Bu hukuki ve ahlaki bir duruştur. Ayrıca insani davranış alanında kalan, bilimsel, etimolojik ve kültürel kaygılar dışında olması gerekendir. Günümüz bilimi insanların gensel ortaklığını ve karmaşasını tanımlarken insanların yakın akrabalıklarının insanın yüzbinlerce yıl geriye giden tarihinde üç yüz yıl içinde dahi kaybolduğu yeni karmaşık gensel kökenlere yöneldiğini gösterir. Yani etnik yapılar ırki olarak hiçbir melez oluşumunun dışına çıkamaz. Ancak insan grupları kültürel, ısrarlı toprak birliği ve siyasi kader birlikleri kurdukları tarihsel kültürel adları ile kodlanırlar.
Kürdler de ısrarlı toprak birliği ve siyasi kader birliği olan tarihi bir gruplaşmaya uğramış, geçmişte kavim günümüzde millet olmuş Aryan kültürel geçmişi bakımından Doğu Aryan kültürel bir topluluktur. Aryan soylu bu topluluk kültürel olarak Doğu Aryan kimliğe Hindistan ile her bakımdan ilintisi nedeniyle tarihin belli bir döneminde diğer pek çok Aryani/İrani topluluk ile kavuşmuştur.
***
Bu makale serisi çalışmamızda Antik çağda kültürel görünümleri nedeni ile Kürdlerin Aryan kültürel ataları için “Doğu Aryan” terimini kullanacağız. Bu terimi ırkçı bir gruplama olarak değil, bütün Aryan halkların dilsel, dinsel ve kültürel tarihsel coğrafik ortaklıklarından ötürü ve bölge insanının kendini Antik dönemin kullanılagelen tarihi kültürel bir tanımlaması olarak ele alacağız. Doğu Aryan kültürü de tanımlayarak Aryan toplumlarının Ön Asya’daki girişimlerini tespit etmeye çalışacağız. Diğer yandan dilsel olarak aynı kökenden gelen ve ortak tarihi kültür kültlerine sahip olduğu kanıtlanmış ve artık bütün dünya da bilim çevrelerince genel kabul görmüş “Hint-Avrupa” dillerini “Batı Aryan” şeklinde ve “Hint- Aryan/İran”lı halkları “Doğu Aryan” şeklinde belirteceğiz. Özellikle Doğu Aryan tanımı; bölge tarihinde MÖ 1550 sonrası Mitanniler için ve daha sonra bölgeye yerleşmeye başlayan diğer Doğu Aryan halklar; Med, İskit, Pers, Part ve Sasani vs. toplulukları için kullanacağız.
Aslen geçmişlerinde bir olan Aryan kültürlü halkların Antik Çağda Ön Asya ve İran-Hindistan İndus bölgesinde ki kültürel görünümleri nitelik olarak farklılaşır. Kültürel olarak farklılaşan bu sosyal kümeleri Doğu Aryan ve Batı Aryan halkları şeklinde adlandırdık. Onların din ve dil kültürel öğelerindeki kendi kümelerindeki ayrılıkları ve yakınlıkları da bu sınıflamaya gitmemize bir gerekçe olmuştur. Her iki Aryan topluluğun dini ve dilsel farklılıkları özellikle baskın görünür. Batı Aryan halklar da, Doğu Aryan halkların inandıkları Hint tanrıları yoktur. Soyca aynı kökenden olan iki Aryan topluluk arasında en belirgin özellik dini alanda buydu. İran-Hint Aryan toplumların Doğu Aryan tanrıları, inanç rütielleri ve diğer sosyal yapıları MÖ XVI. yüzyıl sonrası Doğu Aryan kültürlü Mitanniler ile birlikte bir kısım bölge halkları olan Hurrilere, Luvilere, Gaşkalara ve Hititlere kısmen aktarılır. Anadolu’da özellikle Mitanni Doğu Aryan inancı olan Mithracılığı, daha sonraki yüzyıllarda Batı Aryan halklardan Ermenilerin, Galatların, Makedonların, Yunanlıların ve zamanla Romalıların benimsedikleri görülür. Anadolu’ya MÖ 12. yy sonrası Trakya üstü göçerlerden ilk Ermeni kabileler Doğu Aryan tanrıları bölgede benimserler. Fakat Ermeni kabileler diğer yandan kendi pagan tanrılarına tapmaya da devam ederler. Bölgenin bu karmaşık dini kültürel görünümü Yukarı Fırat havzasında Kommagene bölgesinde (modern Adıyaman) en iyi “‘Nemrut Tapınağı’/Béli Tapınağı” sunar.
Ayrıca her iki Aryan kümenin de siyasal kader ortaklıklarında halklar kümesel birlik içinde bir görünüm sunarlar. Ön Asya’da bir Romalı, daha çok Yunanlı, Galyalı, Ermeni ve Selevkoslar ile birlikte olmuştur. Bir Partlı ise; daha çok Medli, İskitli ve Persli olmuştur. Siyasal olaylar anlatıldığında kaderde ve kıvançtaki oluşan birlikler de bu algı gözlemlenecektir. Bu sınıflama hem bölgesel farklılık için hem de daha yakın ailesel kültürel bağları göstermek için zaten gereklidir. Doğulu-Batılı olmak ikileminde Kürdler sürekli kalmıştır. Fakat Kürdlerin kavmi kültürel dini Doğu Aryan kodları Doğu Aryan topluluklar ile birlikte yaşama kategorisinde hareket etmeye onları meyilli bırakmıştır.
Bu makale: Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 13 / Aralık 2022 (PDF) yayınlanmıştır.
Kaynaklar:
*Bkz. İngiltere’de Aryan tezleri için “Avrupa’nın Aryan kökenleri fikri” (Bernal, M. (1998). Kara Atena: Eski Yunan uydurmacası nasıl imal edildi.1785-1985. Ö. Buze (Çev.). İstanbul: Kaynak Yayınları. 1998, s. 326-327 ) Bkz. Trautmann, T. R. (1997). “Aryans and British India” Berkeley: University of California Press. 10-1997.
*Bkz. Bernal, M. (1998). Kara Atena: Eski Yunan uydurmacası nasıl imal edildi 1785-1985. Ö. Buze (Çev.). İstanbul: Kaynak Yayınları. S. 318-319. 1998.
*Bkz. Murti, K.P. (2001). India: The seductive and seduced “other” of German orientalism. Westport, CT: Greenwood Press. s. 2-3, 2001.
*Bkz. Murti, a.g.e. s. 2-3, 200.
Not: Kürdlerin Antik Tarihini anlatan bu yazı serisi devam edecek.
05.10.2022/Melétî