Abuzer Bali Han / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Kürdistan’ı aralarında emperyalist ülkelerin de katkılarıyla zoraki olarak bölüştüren ceberut devletler, tarihte hiçbir zaman Kürtlerin özgür olmalarını istemediler. Bu devletlerden Türkiye başta olmak üzere, İran, Irak ve Suriye, insan haklarına saygı gösteren hükümetleri bir türlü işbaşına getiremedikleri gibi, bu adı geçen devletler kendi demokrasilerini de oluşturamadılar. Adı geçen ülkelerde yaşayan Kürtler özgür olmadıkça, bu ülkelerin halkları da gerçek bir demokrasiye kavuşamayacakları gibi, gerçek bir özgürlüğü de yakalayamayacaklar!..
Bunu Türkiye şartlarına indirgediğimizde, sadece Kürtlere düşmanlık üzerine kurulan politikaların sonucu, işte Türkiye’nin geldiği bugünkü son durum tam da bunu yansıtmaktadır. Ülkede hapishaneler demokrat Türk aydınları ve Kürt yurtseverleri ile doldurulmuş, her ağzını açanın hapse atıldığı, fırsat bulanların da bir an önce kendilerini yabancı bir ülkeye atmak için can attıkları bir memlekete dönüşmüş!..
Hele bir de Suriye’nin bugünkü şu haline ne demeli! Savaşın yarattığı tahribat memleketlerini yakıp yıkmış. Taş üstünde taş kalmamış! Beşar Esad ise halen Kürt halkının, nasıl eskisi gibi tüm demokratik haklarından yoksun olarak bağlılığında ısrar ediyor. Boşuna denilmemiş: “Özgürlük verilmez, mücadele ile alınır!” diye.
Suriye’de kendi atalarından kalan topraklar üzerinde yaşayan Kürtlere bir nüfus cüzdanı bile vermeyi çok görenler, yine Rusları araya koyarak Kürtler üzerinde Türklerle “Adana Mutabakatı” denilen ve Kürtler açısında hiç anlamı olmayan bir antlaşmayı gündeme yeniden getirmek istemekteler!.. Halbuki Kürt halkı Rojava’da çağ dışı olan IŞİD gericiliğine karşı darbeler vurarak, dünyada takdir gören destanlar yarattılar! Varsın dünya bu gerçeği görmesin! Bu kazanımların arkasında sadece tüm Kürt örgüt ve partileri durarak, bunu bir ulusal kazanım olarak tüm dünyaya haykırmalıdır!.. Hani, nerede o günler?!.
Son günlerde adı geçen “Adana Mutabakatı” nedir! Adı geçen bu antlaşma 20 Ekim 1998’de Adana’da Türkiye ile Suriye hükümetleri arasında imzalanan ‘Adana Mutabakatı’ PKK’nin lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanması için atılan bir adımdı. Bu mutabakata göre, Kürtlerin kazanımlarını yok saymak için iki ülkenin birlikte Kürtlere karşı ortak mücadele etmelerinden ibaretti. Bu antlaşmadaki Suriye’nin taahhütleri şu maddeler şekilinde sıralanmıştı:
1. PKK lideri Abdullah Öcalan mutabakata varıldığı tarih itibariyle Suriye’de değildir ve Suriye’ye girmesine izin verilmeyecektir.
2. Suriye’de olduğu söylenen PKK kampları mutabakata varıldığı tarihten itibaren faaliyette değildir ve faaliyete geçmelerine izin verilmeyecektir. Birçok PKK üyesi tutuklanmış ve isimleri Türk tarafına iletilmiştir.
3. Suriye yönetimi ülke toprakları üzerinde PKK’nin askeri, ekonomik ve siyasal faaliyetlerinin hiçbirine izin vermeyecek, örgüt propagandasına müsaade etmeyecektir.
4. Suriye yönetimi PKK’nin “terörist bir örgüt” olduğunu kabul etmiştir.
5.Suriye yönetimi, ülke topraklarında PKK’nin eğitim ve barınma amaçlı kamp ve diğer tesisler oluşturmasına ve ticari faaliyetlerine izin vermeyecektir. PKK üyelerinin üçüncü bir ülkeye geçişleri için Suriye topraklarının kullanmasına müsaade etmeyecektir.
6. Suriye yönetimi, Abdullah Öcalan’ın tekrar Suriye topraklarına girmemesi için her türlü tedbiri alacak ve sınır kapılarına bu doğrultuda talimat verecektir.
Adana’da gerçekleşen görüşmelerin sonunda yukarıda değinilen tedbirlere ilişkin konularda prensip olarak uzlaşı sağlamıştı. Suriye ve Türkiye heyetleri adı geçen konularda hedeflerine ulaşabilmeleri için söz konusu tedbirlerin etkili ve şeffaf bir şekilde uygulayabilmeleri için kendi aralarında belirtilen aşağdaki hususlarda da bir ek tedbir olarak aşağdaki şu maddelerde de anlaşmışlardı:
1.İki ülkenin üst düzey güvenlik yetkilileri arasında doğrudan telefon hattı tesis edilecek.
2.Taraflar birbirlerinin diplomatik temsilciliklerine ikişer özel görevli atayacaklar.
3. Türk tarafının terörle mücadele konusunda alınacak tedbirlerin etkinliğini denetlemek üzere bir sistem kurulması önerisini Suriye heyeti kendi makamlarının onayına sunacaktır.
4.Taraflar Lübnan’ın da onayının alınması kaydıyla PKK ile mücadele konusunda üç ülkenin birlikte hareket etmesini kararlaştırmıştır.
5. Suriye heyeti, tutanakta sözü geçen hususların uygulanması ve somut sonuçların sağlanması noktasında Türkiye ile işbirliği yapılacağını ve gerekli tedbirlerin alınacağını taahhüt etmiştir.” denilmekteydi.
Yıllardır Suriye’de bir kör dövüşü olan bir savaş sürüp gitmektedir. Bu savaş tüm Suriye halkına büyük bir zarar verdiği gibi, daha çok Kürtlerin de yerinden yurdundan oldukları ve binlerce şehit vererek direndikleri ve kendilerini korudukları da artık dünyaca bilinmektedir. Sanki Suriye’de hiçbir şey olmamış gibi Putin’in kulağına fısıldayanlar: “Bizim Suriye’nin topraklarında hiç gözümüz yok! Siz bir süre serbest bırakın bizi! Kürtlerin filizlenen ulusal güçlerinin işini bölgede bitirelim! Sonra elimizde olan tüm Suriye topraklarını geri Suriye hükümetine bırakarak geri çekiliriz!” diyenler; bir kez de tarihe baksalar! Kendi gerçek yüzlerini çok iyi göreceklerdir. Girdikleri yereden bir daha geri çıkmadıkları görülür. Bu da Suriye’ye verilen sözün anlamsızlığını ortaya koyar. Suriye haritalarında Hatay’ın Erzin ilçesine kadar olan topraklar halen kendi toprakları olarak gösterilir. Gerçi iki ülke arasında söz konusu Kürtler olunca, birbirleriyle anlaşmayacakları hiçbir konu yoktur.
Rojava’da kahramanlık destanlarını yaratan Kürt savaşçılarının belini büken, onların zayıflığı değil, arkalarında Kürtlerin birlik olmayışıdır! Kürtler ne zaman birleşirlerse, o zaman ancak kendi iradeleriyle kurtulurlar! Yoksa tarihin yakın geçmişinde olduğu gibi, hep onun, bunun esiri olmaktan kendilerini kurtaramazlar!..