Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Evrensel düzeyde adaletin sembolü olan kadın figürü iki şekilde kabul edilir.
1-) Yunan mitolojisindeki adalet tanrıçası Themis’dir.
Themis heykelinin bir elinde terazi, diğer elinde kılıç ve gözleri kapalı bir kadın heykelidir.
Kılıç, terazi ve gözlerin kapalı olması hukukun evrensel ilkelerine dayandırılır.
2-) Roma mitolojisindeki adalet tanrıçası Justitia’dır.
Bir de Türkiye’de adaletin sembolü olarak kabul edilen ve Anayasa Mahkemesi’nin yeni hizmet binasının önüne dikilen yerli ve milli “Anadolu Kızı” adalet tanrıçası heykelidir!
Bu adalet tanrıçası heykeller, devasa yapılan adalet saraylarının ön taraflarına ya da içeride hemen girişe herkesin görebileceği bir alana konur.
Bu heykellerle aslında adalet gizlenmeye, perdelenmeye çalışılıyor.
Bütün haklarının kadına verildiği, bahşedildiği bir dünyada kadın adaletin terazisi olacak öyle mi. Bu bir göz boyamadır.
– Adalet tanrıçasının gözünün bağlı olması yargıcın bağımsız ve tarafsızlığını temsil eder.
Adalet bakanının Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun başkanı yardımcısının üyesi olduğu bir sistemde yargıç nasıl bağımsız ve tarafsız olabilir.
– Elindeki kılıç, adaletin hükümlerini uygulayan ve onun güvencesi olan otoritedir. Adalet güce dayanırsa, bu güç zamanla iktidarın eline geçer, tıpkı bu ülkede olduğu gibi.
– Adalet terazisi, adaletin objektif ve tarafsız olarak işlemesini ifade eder.
Adalet terazisinin milini bozdukları için adalet hep güçlüden yana karar verir.
Bu durumu en iyi şekilde bir Çin atasözü dile getirmektedir.
“Sanıklardan ikisi de zenginse, hakim istifa eder.
Biri zengin diğeri fakirse, zengin kazanır.
İkisi de fakirse, adalet yerini bulur.”
İşte Çin atasözünde de dile getirildiği gibi hukuk eşit değil, tarafsız değil, ayrımcıdır.
Burada sanıklardan biri siyasiyse iktidar kazanır.
Eğer sanıklar mafya, çete, uyuşturucu kaçakçısı ise iktidar kaybeder, onlar kazanır.
Adaletin küçüldüğü ülkelerde, büyük olan artık suçlulardır.
Suçlular cadde ve sokaklarda cirit atıyorlarsa o zaman adalet yok demektir, adaletin olmadığı yerde ülkenin varlığı tartışma konusu olur.
– Hukukçuların giydiği cübbenin düğmesi ve cebi yoktur. Çünkü hiçbir gücün, kişinin önünde düğme iliklemezler. Ama bu ülkede o cübbe iliklendi.
– “Adalet Mülkün Temelidir” dediler temelin altına dinamit koyarak yıktılar.
Eğer adalet böylesi içler acısı bir halde olmamış olsaydı ülkenin zindanları aydınlarla, siyasetçilerle, iş insanlarıyla, sendikacılarla, öğrencilerle, siyasi aktivistlerle dolup taşmazdı.
Anadolu kızı, adalet tanrıçasının belki de gözleri kapalı olduğu için bunca haksızlığı görmüyordur!
Böylesi erkek egemen bir ülkede ya da ülkelerde her ne kerametse adalet tanrıçası bir kadın heykelidir. Erkek egemen sistem sanki bütün kirliliklerini gizlemek için kadın figürünü kullanıyor.
Bir ülkede adaletin en iyi göstergesi o ülkenin zindanları, hapishaneleridir. Oralarda yatan mahkumları görünce adaletin nasıl işlediğini görür, anlarsın.
Tıpkı Suriye’nin Sednaya zindanında olduğu gibi.
Ülkenin, Diyarbakır zindanı, Ulucanlar zindanı, Silivri zindanı… Sednaya zindanından pek de farklı değillerdi.
Adalet toplumsal ihtiyaçtır. Toplum adaletten mahrum bırakılırsa çürür. Bugün toplumumuzda olduğu gibi.