Abuzer Bali Han* / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Mustafa Kemal Paşa, Mondoros Mütarekesinden sonra mücadeleye karar verdiğinde kendisine ilk destek Malatyalı bir Kürt Aşiret Reisi olan Hacı Bedir Ağa’dan gelir ve Mustafa Kemal Paşa ile yakınlığı da başlamış olur.
Kahta (Kolik), Semsûr (Adıyaman) ve Besni gibi ilçeler eskiden Malatya iline bağlıydı. 1954 yılında Adıyaman il olunca o yöredeki Malatya’nın ilçeleri de Adıyaman iline bağlanır…
Kahta (Kolik), Adıyaman’ın büyük ve zengin ilçelerinden birisidir. Eskiden beri Hacı Bedir Ağa’nın dedeleri ve onlardan kendisine miras kalan köyler ve geniş toprakların Fırat Nehri’nin sularıyla da sulanan geniş verimli arazilerin sahibi olduğunu bölge halkı iyi bilir. Adı ve zenginliğinden çok bahsedildiğini daha küçük yaşlarda çok işitirdim. Kurtuluş Savaşı döneminde bu bölgede iki binden fazla atlı, silahlı süvarisi ile neredeyse bölgenin de en etkin gücüydü. Aynı bölgede yurtsever olan Mirdesi Ağaları da etkin ve Kürt yurtseverlikleri nedeniyle egemen devlet güçleriyle iyi geçinememiş ve yer yer her zaman aralarında itilaflar doğmuştu. Büyük yurtsever Kürt Şairi Osman Sebri’nin babası Sebri Ağa, Narince Köyü’nde ölünce, 11 yaşlarından itibaren O’nu amcası olan Şükrü Ağa himaye etmiş. Amcası topraklar bölünmesin diye de Osman Sebri’nin annesiyle evlenmiş. Mirdesi Ağası olan Şükrü Ağa da o dönemde bölgede etkin bir ağa idi. Aynı zamanda Rişvan Aşireti’nin Ağası olan Hacı Bedir Ağa’nın (1872-15.05.1928) da damadıydı.
Bu her iki ağa ailesi geçmişten günümüze kadar birbirlerinden kız alıp, vermişler. Yalnız her iki ailenin iç içe geçen bu akrabalıkların yanı sıra Mirdesi Ağalarının kökeni Eğil Hükümdarlığına kadar gider. Mirdesiler hem yurtsever hem de ulusal duyguları çok kabarık olan köken itibarıyla Eğil hanedanlığına dayanıyorlardı…
Mirdesi Ağalarından olan Osman Sebri, hem politikacı, şair ve hem de mücadeleci (têkoşêr) oluşuyla tanınan ve halkı arasında sevilen bir kişiydi! Çocukluğunda okurken öğretmeninin rastlantı sonucu bir sosyalist Türk oluşu, O’na daha çocuk yaşlarda sosyalist dünya görüşü fikrini de aşılamıştı!..
Osman Sebri’nin kendi anlatımıyla: “Beni okuldan alan amcalarım 17 yaşında beni evlendirdiler! Evlenince de kendi toprak payımı almak istedim! Amcam Nuri Ağa, bana toprakların bir kısmını ne yapacaksın?! Benden sonra sen aşiretin başına geçiyorsun! O zaman tüm topraklardan sorumlu sen olacaksın! Ben payımda direndikçe nedenini bana sordu. Ben de payımı toprağı işleyen köylülere dağıtacağım, dedim! Bana sen delirmiş olmalısın! Atalardan kalan topraklarımıza sahip çıkmazsak hepimiz perişan oluruz! Amcam Nuri Ağa tutuklandığında beni de suçlu bulan devlet ailemize büyük bir darbe indirmek istiyordu!..”
Sabri Ağa ölmeden önce oğlu Osman Sebri’yi askeri okula gönderip O’nun büyük bir rütbeye sahip Osmanlı subayı olmasını istiyordu! Osman Sebri daha küçük yaşta iken babası Sebri Ağa ve O’nun dedesi Abuzer Ağa için Osmanlı Devleti onların adlarına zaman zaman ölüm fermanlarını çıkarmışlardı! Şeyh Said ayaklanmasında ise Osman Sebri’nin her iki amcası ve yakınları yakalanarak idam edilirler. Osman Sebri’nin de yaşı küçük olduğu için Malatya’da mahkeme olurken bir hakimin idare ettiği celsede küçük yaşından dolayı asılmaktansa firar etmeyi düşünerek bir fırsatını bularak kaçar ve sonra Suriye topraklarında ulusal bir mücadele için örgütlenmiş olan Hoybun’un (Xoybûn) etkin gençleri arasına katılır!.. Bundan sonra Osman Sebri memleketinin dört bir yanında çeşitli eylemlere katılarak büyük nam yapar…
Kolik’ta Rişvan Aşireti’nin lideri olan Hacı Bedir Ağa’nın şansı ise bir suikast sonucu öldürülen babası bir yana bırakılırsa, her zaman ve hep O’na yaver gider!.. Rişvan Aşireti’nin Kahta’da yerleşik olan Zürevkan kolunun lideri olan Hacı Bedir Ağa 1872 yılında Kahta‘da (Kolik) doğmuş. O, Rişvan Aşireti Reisi olan Hacı Hüseyin Ağa’nın oğludur. Annesi ise Ayşehan Hanım’dır. Hacı Bedir Ağa, Şeyh Said Efendi başkaldırısında damadı olan Şükrü Ağa asılırken bile, sessiz kalıp ve ulusal mücadelenin dışında, Mustafa Kemal Paşa ile ilişkilerini geliştirmekle meşgul olmuş. Yöredeki yurtsever olan Kürt ağaları teker teker yakalanıp asılırken Hacı Bedir Ağa, sadece hep bu olanlara seyirci kalır…
Osmanlı Devleti yıkılırken Mustafa Kemal Paşa kurtarıcı rolünü ilk kez Malatya ve Sivas‘ta belirgin bir şekilde göstermek ister. 7 Eylül 1919’da Mustafa Kemal’in Malatya merkez jandarma komutanlığına telgrafla verdiği bir emir ile Elazığ Valisi Ali Galip, Bedirhan Paşa ailesinden olan Malatya Mutasarrıfı Halil Bey, Bedirhanilerden Kamuran Bedirhan, Celadet Ali Bedirhan ve Ekrem Cemil Paşa ile onlara eşlik eden İngiliz Binbaşısı Noel’in hemen yakalanarak Sivas’a gönderilmesini ister. Bedirhan Paşa ailesinden olan Mutasarrıf Halil Bey ile yukarıdaki adlar ve Malatya Belediye Reisi ile Hacı Bedir Ağa’nın da katıldığı toplantıya telgrafçının belediye reisine erken getirdiği telgraf ile Mutasarrıf Halil Bey toplantıyı hemen sona erdirerek katılanları tutuklanmaktan kurtarır. Adı geçen toplantıda olan Haci Bedir Ağa da başka bir yol olan kervan yolunu takip ederek Çelikhan üzerinden Kahta’ya ulaşır. Ekrem Cemil Paşa’nın “Anılarım” adlı kitabında bu konuya daha fazla yer verilir! Gece boyunca Malatya’da toplantıya katılıp, kıl payı tutuklanmaktan kurtulanlar Malatya Bey Dağı’nı aşarak Kahta yaylalarına vardıklarında atlı olarak aynı bölgeye ulaşan Hacı Bedir Ağa da aynı yaylalara ulaşır!..
Ertesi gün geceyi yaylada geçirmek isteyen Kamuran Bedir Han, Celadet Ali Bedirhan ve Ekrem Cemil Paşa ile onlara eşlik eden İngiliz Binbaşısı Noel’in gecenin geç saatlerinde etrafındaki çadırlardaki hareketliliği takip ederek, geç vakitlerde arkadaşlarını uyararak: “Çabuk kalkın! Bizi öldürmek istiyorlar” diye arkadaşlarının giyinip kaldıkları çadırdan çıkarak ve karanlıktan da yararlanarak sessizce aşağıya doğru kayıp gitmeleri, bir süre sonra onları Fırat nehrine ulaştırmıştı. İstihbaratçı olan İngiliz Binbaşısı Noel’in bu gerçek haberi nasıl aldığı veya sezdiği ise hiçbir yerde kaynak olarak yazılmadı…
Mustafa Kemal Paşa’nın Malatya olayının, Mutasarrıf tarafından akrabalık bağlarından dolayı Bedirhanilere erken haber vermesiyle bu tarihi olay boşa çıkmıştı. Toplantıya katılanları bir süre askeri müfreze takip ettiyse de önde gidenlerin silahlı ve usta atıcıların ikazları neticesinde her iki taraf da kayıp vermeden, bu takip olayı da kazasız belasız sona ermişti!..
Malatya olayında Mustafa Kemal Hacı Bedir Ağa’nın katkılarını hiçbir zaman unutmayacaktı!.. Hacı Bedir Ağa’nın Mustafa Kemal Paşa’ya olan bu desteği Milli Mücadelenin Güney Cephesi’nde hep başarılı olmasında O’nun önemli katkısı olur. Yine Gaziantep cephesinde Atmalı, Pazarcık’a bağlı Höcüklü Köyü Kürt Elif Mezrası‘nda “Karayılan” lakabıyla destan yaratan Kürtler kendi öz benliklerinden habersiz olarak bu destanlarını tarihe mal edeceklerdi!
Güney cephesinde Fransızlara vurulan darbelerde Hacı Bedir Ağa’nın atlı süvarilerinin büyük bir rolü oldu. Hacı Bedir Ağa’nın askeri başarıları O’nu Mustafa Kemal’in nezdinde daha da yüceltmişti. Atatürk Hacı Bedir Ağa’nın bu başarılarını ödüllendirerek, O’nu meclisteki diğer Kuvayi Milliyeciler içinde görmek ister!..
Kürtçe okuma ve yazma yasağı hemen cumhuriyetin ilk kuruluşunda kendi etkisini her yerde gösterir. Osmanlı Devleti döneminde Kürt medreselerinde Kürtçe okuyup yazma tamamen serbestti! Cumhuriyet kurulur kurulmaz Kürt diline konulan yasak tüm medreselerde etkisini gösterir. Hatta sokakta Kürtçe konuşulması bile yasaklanır! Buna en belirgin örnek de biri reisicumhur ve diğeri de başbakan olan iki kişi arasında geçen tarihi bir konuşmayı örnek göstererek konunun tarihi önemine de değinmiş oluruz!
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kurulduğu meclisin açılış günü olan 23 Nisan 1923 Türkiye’de milli bayram olarak ilan edilerek halen günümüze kadar da bu bayram kutlana gelir…
Bu meclise yeni aday seçilecek olan mebusların listesinin hazırlamasını görev alan İsmet Paşa’nın hazırladığı TBMM’nin Birinci Dönemi için Milletvekili listesini Atatürk’e sunarken: Atatürk İsmet Paşa‘ya “hani Malatya Milletvekili aday listesinde Hacı Bedir Ağa’nın adı yok!” diye sorar. İsmet Paşa da Atatürk’e şöyle yanıt verir: “Hani Paşam, Zat-ı Ali‘niz buyurmuştu ki Türkçe bilmeyen ve okuma yazması olmayanı aday listesine almayınız demiştiniz! Hacı Bedir Ağa’nın Türkçesi yok! Sadece Kürtçe biliyor! Ayrıca okur-yazar da değil!” der. Bunun üzerine Atatürk, İsmet Paşa’ya dönerek şöyle der: “Parantez açarak içine de gayri Hacı Bedir Ağa yazın!” der! Bu emirden sonra TBMM’nin Birinci Dönemi için milletvekili listesine Hacı Bedir Ağa’nın da adı listeye dahil edilir. İkinci dönemde de yine Malatya milletvekili olarak TBMM’ye girer. Üçüncü dönemde ise Kars milletvekili olarak meclise girer. Hacı Bedir Ağa böylece Türkçe bilmeden üç dönem mebusluk yapmış olur!
Sonraları egemen güçlerin koltuk deneği olmaktan çıkan ailenin yurtsever politikacıları Mir Dengir Fırat, Hamdi Turanlı (Hemreş Reşo) ve yeni yetişen neslin yurtsever saflardan yana yer almaları da oldukça önemsenen bir gelişme! Hacı Bedir Ağa ailesinin “Fırat” ve “Turanlı” soyadlarının kullanılması soyadı kanunu çıktıktan sonra olmuştur. Bölgedeki bazı ağaları devletin her dediğini yaptıkları halde, günü geldiğinde Kürt ağalarının sürgüne gönderilmesinde Hacı Bedir Ağa’nın (Hacı Bedir Fırat, vekil iken Atatürk’ün kendisine verdiği soyadı) ailesi de sürgün edilen Kürt ağaları arasında yer alırlar!
Her sözü kanun olan liderlerin hazırladıkları “Anayasa”lar elbette dünyanın hiçbir yerinde demokratik anayasa sayılmazlar! Türkiye Cumhuriyeti birçok defa anayasası değiştiği halde temel yasaları hep aynı kaldı! Bu temel maddeler de ırkçı ve gerici nitelik taşıyan maddeler olduğundan Türkiye Cumhuriyeti üzerine giydirilen bu giysiye günümüze kadar bir türlü alışamadığı halde, halen kendine bir yenisini de bir türlü dikip giyemedi! Türk ve Kürt halklarının eşit ve bir arada özgür yaşamaları artık günümüzde kaçınılmaz bir hal almıştır. Yapılacak yeni bir yasada bu özellikler dikkate alınmadan yeni bir anayasa yapılırsa halkların kardeşliğine de büyük zarar verilir! Önümüzdeki dönemlerde yapılacak olan yeni anayasa eşitlikçi temele dayanan, çağdaş ve demokratik bir anayasa olmalı ve tüm halkları eşitçe kucaklamalıdır! Aksi taktirde zaman kaybedilerek yapılan tüm çabalar da boşa gider…
Mayıs, 2024
*Araştırmacı Yazar