Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Burjuva sistem çerçevesinde düşünürsek, siyaset bilimcilere göre siyasetin konusu devlettir. Yani devleti yönetme ve diğer devletlerle olan ilişkilerine yön verme durumudur. Siyaset etiği açısından belli bir seviyeyi yakalayan ABD, AB, Japonya vb. ülkeler sistemleri çerçevesinde görece ileri bir durumu yakalamışlardır. Siyaset etiğinin altında kalan (Ortadoğu, Afrika, Kafkasya, Balkanlar…) devletler ise despot, totaliter yönetimlere dönüşmüşlerdir. Bu konuda Türkiye’nin karnesi de kırıklarla doludur. Yüzyıllık cumhuriyet görece çağdaş ülkeler düzeyine ulaşamamıştır. Ülkenin kurucu ortakları, kurucu parametreleri yok sayılmış, etnik yapılar asimile ve sürgün edilerek ülkedeki kültürel zenginlik yok edilmiştir.
Faşizmin argümanları olan Tek Millet, Tek Vatan, Tek Bayrak, Tek Dil üzerinden devlet kutsallaştırılmış, faşizm kurumsallaşmıştır.
Siyasetin amacı farklılıkları uzlaştırmak ve çatışmaları çözüme kavuşturmakken yüzyıllık cumhuriyet, Türk siyaseti ise halkları eşit olarak görmemiş aralarındaki dil, inanç, kültür gibi farklılıkları kabul etmemiştir.
Osmanlı Kürdistan’ı fethetmedi. 1514’te Kürt beyleri İdris-i Bitlisi önderliğinde Yavuz Sultan Selimle anlaşarak, uzlaşarak Osmanlı’ya katıldılar. Osmanlı’da bütün yeniliklerin amacı Kürt hareketlerinin ve demokratik taleplerinin önünü kesmekti.
1808-1839 Osmanlı Padişahı ll. Mahmut Kürt emirliklerin isyanlarını bastırarak, emirlikler statüsüne son vererek Kürdistan Eyaleti çatısı altında birleştirmiştir.
Kürtler İttihat ve Terakki’yi desteklemelerine rağmen onlarda Kürtleri asimile ve yok sayma siyaseti gütmüşlerdir.
1925’ten sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi söylemi Kürdistan ifadesini kademeli olarak hafızalardan silmiş, yok saymış, yasaklamıştır. Ama gerçeklerin açığa çıkmak gibi kötü huyları vardır. Onca baskıya, şiddete, yasaklamalara, asimilasyona rağmen Kürdistan’ı Kürtlerin hafızasından silememiştir.
Kürdistan kavramı resmi ideoloji tarafından inkar edilerek Şark, Şark Vilayetleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya dönüşür.
8 Aralık 1925’te Maarif Vekaletinin yayımladığı “Türk Birliğini Parçalamaya Çalışan Cereyanlar” başlıklı bildiri ile Kürt, Laz, Çerkez, Kürdistan, Lazistan adlarının kullanılmaması ve bu konularda mücadele edilmesinin gerekli olduğu vurgulanır.
Osmanlı kaynaklarında Kürdistan’a değinen ilk kaynak Şerefxan Bitlisi’nin 1597’de kaleme aldığı Şerefname adlı eseridir.
1640-1655 yılları arasında Kürdistan’ı dolaşan Evliya Çelebi Seyahatname’sinde Kürdistan’a değinmiştir.
Ahmet Vefik Paşa, Mehmet Akif, Şemsettin Sami, Ahmed Cemal, Ahmed Rıfat, Mehmed Murad (Mizancı Murad) gibi birçok dönemin aydını eserlerinde Kürdistan’a bir şekilde değinmişlerdir.
Hala resmi ideoloji bu gerçekliği inkâr ederek Kürdistan sorununu Kürt sorununa indirgeyip 3-5 demokratikleşme adımıyla çözeceğini düşünüyor.
Oysaki Kürtlerin talebi Osmanlı’da olduğu gibi siyasi statüdür.
Günümüzde benzer sorunu yaşayan onlarca devlet vardır.
“Siyaset belli değerlerin başkalarına dayatılmasıdır, zorla kabul ettirilmesidir” diyor Easton.
Sanki günümüz Türkiye siyasetini özetlemiş gibi.
Ulusal devletin beşiği sayılan Fransa kendi sınırları içerisinde konuşulan 75 farklı dili resmen tanıdı.
Fransa’nın Korsika sorunu Korsika Adası Fransa’dan ayrı yönetilen, ayrı bir hukuksal varlığı, ayrı bir meclisi, ayrı bir yürütme organı vardır.
İspanya’nın 1978 Anayasası İspanya’yı oluşturan etnik grupların ve bölgelerin özerkliğini tanımakta, haklarını teminat altına almaktadır. Anayasanın ilgili hükümleri dışında, 17 bölgeden her birinin kendine ait özerklik yapısı bulunmaktadır. Bölgelerin kendi parlamento ve yürütme organları vardır.
Birleşik Krallığı oluşturan kurucu unsurlar İngiltere, İskoçya, Galler, Kuzey İrlanda’dır. Dört kurucu devletten oluşur. Bu devletler üniter devlet özelliklerini korumakta, kendi egemenlikleri bulunmaktadır. Yerel parlamentoları vardır.
Almanya Anayasasının temeli eyalet sisteminin devamlılığı yönündedir. Anayasa Madde 20: Almanya Federal Cumhuriyeti demokratik ve sosyal bir federal devlettir.
ABD Anayasası Amerikan halkının haklarını ve özgürlüklerini tanımlar. Anayasa ulusal hükümetin yetkilerini ve eyaletlerin yetkilerini, bireylerin haklarını korunmasını sağlar.
İnkar dili Türkiye siyasetini, ekonomiyi, akademik camiayı, sosyal yaşamı, sağlık, güvenlik, eğitim, adalet gibi her şeyi adeta çürütmüştür.
1921 Anayasasındaki sözler tutulmalı. Avrupa Yerel Yönetimler Şartı uygulanmalıdır.