AKP “LAF” EKONOMİSİ / Fevzi KARTAL
Bir halk sözüdür “nereye kadar yalan” ya da sürdürülebilir yalan nereye kadar? AKP’nin yöneticileri “tek ağızdan” yani TRE’de tekelleşmiş “tek ağızla” Türkiye ekonomisinin çok çok iyi gittiğini ve her şeyin yolunda olduğunu ya bilmeden, ki eğer bilmiyorlar ise, bilmeden kaynaklanıyor ise mesleğim psikoloji ya da psikanaliz değildir ama psikanaliz ile ilgili okuduklarımdan özellikle modern psikanalistlerin şu değerlendirmeleri, J.P. SARTRE’ın(1) değerlendirmesi, TRE’de tekleşmiş AKP’nin adamlarının konumuna, ruhsal hallerine uygun düşüyor diye düşünüyorum.” Nevroz, kişinin kendi özgürlük bilincini yadsıması yani bir ömür boyu bir yalanı yaşamasıdır”. Eğer AKP’nin adamları gerçek durumu bilmeden bir değerlendirmeye varıyorlarsa bu bir nevroz’dur. Eğer bilerek propagandist amaçlı bir ekonomik değerlendirme yapıyorlar ise yani bilerek bu durumda sürdürülebilir değildir, ki bir yerde yalanın sonu da yoktur. Bu durumlarda sanırım bir psikanaliste sorulsa belki de şöyle diyebilir diye düşünüyorum: “Nevrozla yenişmek için önce kendinizle dürüst bir diyalog kurmalısınız”.
AKP’ye yakın sözde bağımsız olduğunu ileri süren Zaman Gazetesi’nin köşe yazarından ilerleyen Türkiye ekonomisinin aşağı çekilmesine Gezi olaylarının hem etkisi varmış hem de yokmuş gibi bir değerlendirme yapılıyor ve de devamla şöyle deniliyor “Borsadaki düşüşün Gezi olayları ile ilgisi yok denilebilir mi?” ve devamında “( …) Bir anda 13 milyar dolarlık bir yabancı çıkışı ile borsa 93 binden 70 bine, dolar ise 1,86 liradan 1,97 liraya yükselir iken tahvil piyasası adeta çökerek yüzde 4,6’dan yüzde 9’lara tırmanıyordu”.
Asıl nedenin nerede ise kamu yatırımlarının olmaması ve dışa bağımlı iç dinamizmden uzak bir ekonominin var olması iken, gerçek nedenler başka yerlerde aranmaya çalışılarak hem vardıra hem yoktura yorumlanıyor…
Reel ekonomik durumun hiç de AKP’nin belirttiği gibi olmadığı apaçık ortada. Yurtdışında yaşayıp kısa süreli de olsa Türkiye’ye ‘tatile’ gittiğimizde reel ekonominin yetkili ağızdan anlatıldığı gibi olmadığını görebiliyoruz. Bir bakkal vatandaş “Erdoğan’ın laflarına bende kandım ve de oyumu ona vermiştim ama şimdi anladım ki adamın ekonomik büyümesi laf ekonomisiymiş”. TRE’nin neo-liberal ekonomisini hararetle savunan yetkili ağızların ekonomik değerlendirmelerini ve bunların verilerini, tahminlerini, istatistiklerini incelediğimizde sürdürebilinir yalan bir yere kadarmış.
Merkez Bankası enflasyon yıllık tahmini 1 puan yükselterek % 6.2’ye yükseltti. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın toplam rezerv varlığı tutarı 128,9 milyar dolardan 122,6 milyar dolara geriledi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun raporuna göre ihracatın ithalatı karşılama oranı geçen yıl haziranda % 64.7 iken bu yılın haziran ayında % 59.2’ye geriledi. Dış ticaret açığı yüzde 18,9 artarak 8 milyar 570 milyon dolara çıktı. “Türkiye Mayıs 2014’e kadar dış borç için 163 milyar dolar para bulmak zorunda. Cari açığı ekleyince rakam 223 milyar dolara çıkıyor. Milli gelirin dörtte biri bir yıl içerisinde yurt dışına gönderilmek zorunda. Artı bir de 90 milyar dolarlık iç borçlanma olduğunu belirtmek gerek.
AKP’nin reel ekonomi politikasının sayesinde kamu yatırımlarında bir büyüme gözlenmemektedir. AKP gözünü vatandaşın borçlanmasına dikmiştir. Çalışanların ücretleri hayat pahalılığı karşısında sürekli erimektedir. Çalışanlar yaşamlarını sürdürmek için borçlandırılmaya sevk edilmektedir. AKP dönemi boyunca kredi borcu olanların sayısı yüzde 600 arttı”.
Ayrıca büyük bir yanılsamada şudur, Batı denilen ABD ve AB firmalarının Türkiye’de yatırım yaparak para kazanmalarını o ülke ekonomisinin bir kazancıymış gibi gösterilmesi ve bu küresel firmaların kazancının o söz konusu ülkenin yıllık milli geliriymiş gibi gösterilmesi tamamen kati surette külliyen yalanı tamı tamına neoliberalizmin bir nevrozudur diyebiliriz. Oysa batılı küreselleşmiş firmaların bu ülke ya da ülkelerde elde ettikleri gelirler kendi batı kasalarına akmaktadır ki bunu Mısır’daki sağır sultanlar dahi bilmektedir. (15/08/2013)
(1) Jean-Paul SARTRE Psikanalist değildi ama o çok yönlü bir yazardı romancıydı, filozoftu, dramaturge (dramatik tiyatro oyunu yazarı) idi, deneyciydi, modernist (yenilikçi)’ydi… Bu çok yönlü oluşu nedeni ile nevroz sözcüğünü modern psikanalistikten ele alarak belki de insan davranışları alanına uyarlıyordu diye düşünüyorum? Neyse bunlar çok derin konular, okuduklarımdan ben bunu anladım?
Sayı:239
Tarih:20 Ağustos 2013