“Çıplak aramayı reddeden mahpusa kamerasız odada işkence”

361

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk Komisyonu üyesi avukat Maviş Aydın, hak ihlalleri ve işkencelere ilişkin cezaevine yaptıkları ziyaretlerdeki gözlemlerini aktardı.  Cezaevlerinde insan onuruna yakışmayan uygulamaların olduğunu belirten Adın, “Çok kritik hak ihlalleri yaşanıyor. Havalandırmaya çıkarılmamak, sosyal haklarından faydalanamamak, sağlık hakkına engel olmak, beslenme hakkının ihlal edilmesi, hasta tutukluların ilaçlarının verilmemesi gibi. Rutin uygulamalarda oldukça sert ve ciddi sıkıntılar var” dedi.

Uzun tutukluluk süresi ciddi bir ihlale dönüştüğünü vurgulayan Aydın, “Masumiyet karinesi yok sayılıyor. İnfazın yakılması, denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme haklarından mahrum bırakılıyorlar. İdari gözlem kurulu kararlarıyla, cezaevinden çıkışların bilinçli olarak engellenmesi gibi durumlar söz konusu. Sevkler sırasında tutsakların kamerasız odalarda işkenceye uğramaları, hastanede muayene sırasında rapora geçirmelerinin engellenmesi gibi çok kritik olumsuz uygulamalar yaşanıyor” diye konuştu. 

‘KAMERASIZ ODADA İŞKENCE’

Yakın dönemde cezaevleri ziyaretlerinde işkence görmüş tutuklularla görüştüğünü belirten Aydın, şöyle devam etti: “Bolu F Tipi Cezaevi’ne ziyaret ettim. Oraya Silivri’den sevk olan müvekkillerimiz var. İlk olarak Afyon Cezaevi’ne 4 kişi getiriliyor. Burada bir gece tutuluyorlar. Kemerle boğazları sıkılarak, tekme tokat kulakları kanatılarak işkenceye maruz bırakılıyorlar. Herhangi bir sebep yok ya da güvenlik memurlarına karşı çıkmak gibi bir durum yok. Çıplak arama dayatılıyor. Bunu reddettikten hemen sonra kamerasız bir odaya götürerek, dakikalarca işkence uyguluyorlar. Cezaevi idaresi ile görüşmeye çalıştığımızda herhangi bir dönüş alamıyoruz.” 

CEZASIZLIK CEZAEVLERİNDE

Aydın, mevzuattaki hiçbir hükmü uygulamada göremediklerini, yetersiz olan yasalar ve yönetmeliklerin bile uygulamadığının altını çizdi. Buna karşı başvurularda cezasızlık politikasıyla karşılaştıklarını ve olumlu yanıt alamadıklarını ifade eden Aydın, şunları dile getirdi: “Sulh ceza, ağır ceza, adliye mahkemeleri ve Anayasa mahkemelerine kadar kritik olumsuz kararlar alıyor. Eskiden işkence uygulanan cezaevleri hafızamızdan silinmemesi için müzeye dönüştürülürken diğer taraftan her şehirde yüzlerce mahkumun kalabileceği cezaevleri inşa ediliyor. İnanılmaz çelişkili ve kötü bir gidişat var. İnfaz koruma memurları, sağlıkçı olduğundan şüphe edeceğiniz doktorlar, cezaevi müdürleri… Bunların hiçbirinin olumsuz uygulamasını soruşturma konusu yapılmıyor. İşkenceye maruz kalan müvekkillerimiz de soruşturmaya konu oluyor. Hem işkence görüyorlar hem de sanık olarak kovuşturma ve soruşturmalarda yer alıyorlar.” 

GÖZLEM KURULLARI

Tutukluların infazları tamamlanmasına rağmen serbest bırakılmaları önünde engel oluşturan İdare ve Gözlem Kurulu kararlarına ilişkin konuşan Aydın, “Çocuk istismarcıları, taciz tecavüz şiddet failleri, cezalarının infazı bile tamamlanmadan dışarı çıkabiliyorlar ancak politik tutsaklara bu hak infazlarını tamamlamalarına rağmen verilmiyor. Özellikle politik tutsaklar üzerinden toplumu dizaynetmek için cezaevlerindeki uygulamaları devletin ve Adalet Bakanlığı’nın tercihi olduğunu açıkça görüyoruz. Cezasızlık politikasıyla, olumsuz uygulamaları desteklediler ve işkence normalleşti” diye belirtti. 

İdari ve Gözlem Kurullarının özellikle 90’lı yılların başında tutuklanmış, uzun zamandır infazını çeken insanların özgürlüğe kavuşmasının önüne engel olarak hazırlanmış bir düzenleme olduğunu hatırlatan Aydın, şunları ifade etti: “Gözlem kuruları, ‘sen içerde uslanmadın, içerde şarkı söyledin, çıplak aramaya karşı koydun’ diyor. Çok alakasız, hukuktan uzak sebeplerle idari gözlem kurulları tutsakların tahliyesine kasti olarak engel oluyor. Bir yıldır birçok tutsak tahliye süreleri geçtiği halde tahliye edilmiyorlar. İdari gözlem kurulları hukuk bilen insanlardan oluşmuyor. Lise mezunu, herhangi bir infaz koruma memurunun kararıyla insanların özgürlüğünden mahrum kalması çok yaygın bir uygulama.” 

HASTA TUTUKLULAR

Aydın, cezaevlerinin temel sorunu olan hasta tutukluların Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından verilen raporla tedavi ve serbest bırakılma hakkının engellendiğini de anımsattı. Hastanede insan onuruna yakışır tıbbi bir değerlendirme yapılsa bile sonrasında yapılan değerlendirmeye karşı başka bir rapor almak için hızlıca atağa geçildiğini sözlerine ekleyen Aydın, şunları söyledi: “Aysel Tuğluk’ta da benzer bir durum var. Yaşamını tek başına idame ettiremeyeceğiyle ilgili Seka Devlet Hastanesi’nden rapor alınmıştı. Sonrasında ATK’nin değerlendirmesi oldu. O kadar dolaylı, kötü niyetli bir rapor. Şöyle bir ibare var: ‘Zamanında yaptığı suçun sorumluluğunu biliyor.’ Her ne kadar ‘yaşamını tek başına idame ettirebilir’ denilse de ben düzenli ziyaret eden biriyim. Tutukluluktan beri geçen sürede hastalığın seyrini de gözlemledim. Raporun hazırlanma koşulları bile kötü niyetli. Bizim tahminimiz, heyet gözlemlerken doktorlar ve ATK personeli dışında devletin çeşitli kurumlarının olaya müdahil olduğunu düşünüyoruz.” 

‘GÜVENLİK ÖZGÜRLÜKTEN ÖNCE TUTULUYOR’

ATK’ye siyasi müdahale yapılmazsa sağlıklı raporların alınabileceğini dile getiren Aydın, “Dışarıdan müdahaleyle görevlerini yapamaz duruma geldiklerini düşünüyoruz. Güvenliği özgürlükten daha önde tutan, devletin bekasını insan onurundan daha üstün tutan iktidar ve iktidar dışı güçler var. Bunların müdahalesiyle görevlerini yapamaz duruma geldiklerini düşünüyorum. Devletin kurumları arasındaki denetim mekanizması çok kötü işletildiği için herhangi bir erk sahibi, yetkisinin bulunmadığı herhangi bir yere kolayca müdahale edebiliyor. Temel çözüm ATK’ye müdahaleyi engellemek” ifadelerinde bulundu. 

DESTEĞE İHTİYAÇLARI VAR

Cezaevindeki kişilerin dışardan desteğe ihtiyacı olduğunu belirten Aydın, “Yaşamı savunarak, örgütlü toplumla ve örgütlü hak savunuculuğuyla bu işin üstesinden gelmek için çabalamamız lazım. Özellikle ölmek üzere olanların hepimize ihtiyacı var” dedi. (MA)