Ana SayfaGIŞTÎVicdani Ret İzleme İnisiyatifi: Vicdani retçiler 'sivil ölüm'e mahkum ediliyor

Vicdani Ret İzleme İnisiyatifi: Vicdani retçiler ‘sivil ölüm’e mahkum ediliyor

Zafer Kıraç* [email protected] / Duvar Gazetesi

Röportaj

‘Vicdani Ret İzleme İnisiyatifi’ vicdani retçilerin yaşadığı insan hakları ihlalleri, kısıtlamalar ve hukuksal süreçlere dair spesifik olarak izleme ve raporlama çalışması yapmak, savunuculuğu güçlendirmek niyetiyle yola çıkmış bir inisiyatif.

İnisiyatif zorunlu askerlik yapmak istemediği için hakkında düzenlenen tutanaklar, kesinleşen idari para cezaları ya da açılan davalar olan, seyahat özgürlüğü kısıtlanan, eğitim ya da çalışma hakkı engellenen, sivil ölüme maruz kalan herkesi, izleme çalışmasına katılmaya çağırıyor.

Merve Arkun ve Hülya Üçpınar ile Vicdani Ret İzleme İnisiyatifi’nin çalışmalarını konuştuk.

Vicdani Ret İzleme İnisiyatifi neyi hedefliyor?

Vicdani retçilerin ve zorunlu askerlik yükümlülerinin yaşadığı insan hakları ihlallerini, kısıtlamaları, geçirdikleri hukuksal süreçleri izlemeyi, mümkün olduğu durumlarda vicdani retçilere hukuksal destek sağlamayı amaçlıyoruz. Türkiye’de vicdani retçilerin yaşadığı hak ihlallerine dair veriler toplamayı, alana ilişkin güncel bilgilendirmeleri uluslararası insan hakları mekanizmalarına sunmayı, vicdani ret hakkına dair aktif bir izleme, raporlama ve savunuculuk faaliyeti geliştirmeyi, yürütmeyi hedefliyoruz.

Toplayacağımız verilerle, periyodik bültenler yayınlamaya başlayacağız. Bu bültenler, Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri zinciri içerisinde kimi zaman görünmez hale gelen vicdani retçilerin yaşadıkları insan hakları ihlallerini ve sivil ölümü görünür kılmamıza zemin sağlayacak.

Uluslararası kuruluşlarla iş birliği yapıyor musunuz?

Elbette, uluslararası çalışma yürüten kurumlara, Türkiye’de zorunlu askerlik sebebiyle yaşanan hak ihlallerine, kısıtlamalara, yargılamalara ilişkin güncel veriler sunuyor, değerlendirmelerde bulunuyoruz. Güncel bilgilendirmeler yapmanın ötesinde, bu kurumlarla iş birliği içerisinde, uluslararası insan hakları mekanizmalarına yönelik raporlama ve lobi çalışmaları yürütüyoruz. İlerleyen süreçlerde de buna devam etme niyetindeyiz.

Şimdilerdeyse Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin “Askerlik Hizmetine Karşı Vicdani Ret Raporu”na yönelik çalışıyoruz. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, İnsan Hakları Konseyi’nin Haziran 2022’deki ellinci oturumunda sunulacak olan “Askerlik Hizmetine Karşı Vicdani Ret Raporu”na katkıda bulunmak üzere, Türkiye’de vicdani ret hakkının güncel durumunu ele alan bir bildirim hazırlıyoruz.

2021 raporunuzda öne çıkan sorunlar neler?

Raporda vicdani ret konusunda anayasal/yasal bir düzenleme yapılmamış olmasının sonuçlarını kapsamlı bir biçimde, örnekleriyle ele alıyoruz. Bunlar; vicdani retçilere ilişkin resmi bir veri tabanının bulunmaması; vicdani ret başvurularına otomatik olarak “ret cevabı” verilmesi; bedelli askerliğin vicdani retçiler için bir alternatif olmaması; sürekli olarak GBT aramalarına maruz kalmaları; haklarında tutanak düzenlenmesi ve bunun sonucunda idari para cezaları verilmesi; vicdani ret eyleminin “tekrarlanan” doğasının retçiler için ceza davalarında ağırlaştırıcı neden olarak sayılması; vicdani ret beyanlarının suç sayılması; retçilerin başvurabilecekleri bir hukuk yolu bulunmaması ve aynı biçimde Anayasa Mahkemesi’nin vicdani ret konusundaki işlevsizliği.

Çok farklı bireysel motivasyonlarla militarizmle ilişki kurmamayı, savaş mekanizmalarına dahil olmamayı tercih etmiş olan retçiler kamuda ya da özel sektörde işe giremiyor, girmişse işten atılıyorlar, sosyal güvenlik hakları ellerinden alınıyor, güvencesiz bir işte çalışsalar bile banka hesaplarına bloke konabiliyor, seyahat ve konaklama yapmaları yeni bir hukuksal sürecin başlangıcı haline gelebiliyor, eğitim hakları kısıtlanıyor, (bazı durumlarda) oy kullanamıyorlar. Yani birer eşit yurttaş olarak hayatlarını sürdürme hakları ellerinden alınan vicdani retçiler “sivil ölüm”e mahkum edilmiş durumda.  Bunların yanı sıra eylemleri nedeniyle çok sayıda hak ihlaline maruz kalıyorlar. 2021 raporunun tamamına buradan ulaşılabilir.

Vicdani ret yapanların yaşadıkları sorunlara somut örnekler verir misiniz?

Veriler doğrultusunda bir değerlendirme yapmak gerekirse, içinde bulunduğumuz dönemde, zorunlu askerlik yapmak istemeyen kişilerin en yoğun maruz kaldığı hak ihlali çalışma hakkıyla ilgili diyebiliriz. Kişinin sigortalı çalışamaması, askerlik yapmadığı için kayıt dışı çalışmaya zorlanması, uluslararası insan hakları sözleşmelerince tanınan çalışma hakkının doğrudan ihlali. Vicdani Ret İzleme olarak bu yılki planlarımızdan biri de vicdani retçilerin çalışma haklarının engellenmesine dair yürüttüğümüz izleme çalışmasına ilişkin tematik bir rapor yayınlamak.

Bu sorunları yaşayanların yapabilecekleri şeyler var mı?

Vicdani ret henüz Türkiye’de bir hak olarak tanınmadı ve ne yargı mercileri ne de idari mekanizmalar konuya olumlu yaklaşıyor. Hükümet ise bu konunun küçük bir azınlığın meselesi olduğunu zaman zaman dile getiriyor. Tam da bu noktada bizim yapmamız gereken temel şey yaşanan sorunun büyüklüğünü ve ağırlığını ortaya koyabilmek ve görünürlüğü arttırabilmek. Hem Türkiye’de ve hem de uluslararası düzeyde. Bu çerçevede, geniş bir veri tabanı oluşturabilmemiz için sorun yaşayan herkesin başvuru formumuzu doldurması çok önemli. Yine, şu anda hukuksal destek sağlayamıyor olsak da hukuksal yollara ilişkin bize ulaşmalarını ve danışmanlık alabileceklerini hatırlatmak isteriz. Yapılan her itiraz, açılan her dava, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan her bireysel başvuru vicdani ret hakkının tanınması için önemli birer adım olacaktır.

Sivil toplum ve medya yeterince ilgili mi?

Ne yazık ki Türkiye’de vicdani ret hakkı ve vicdani retçilerin yaşadıkları hak ihlalleri, insan hakları çalışmalarında, sivil toplumda ve medyada çok görünür değil. Bu durum elbette içinden geçtiğimiz politik dönemle de yakından ilişkili.

Özellikle “çözüm süreci” döneminde zorunlu askerlik ya da vicdani ret hakkı gibi başlıklar zaman zaman tartışılsa da hükümetin zorunlu askerlik konusunda değişen politikası ve özellikle 15 Temmuz 2016 sonrasında insan hakları ihlalleri çerçevesinde giderek karamsarlaşan tablo, vicdani ret hakkının da daha “görünmeyen” bir pozisyonda kalmasına neden oldu.

Ama aslında vicdani retçilerin ya da zorunlu askerlik yapmak istemeyen kişilerin yaşadıkları insan hakları ihlalleri daha önce de belirttiğimiz gibi yok sayılamayacak kadar ağır. Savaşmayı ya da eline silah almayı reddettikleri için vicdani retçilerin çalışma hakkı, eğitim hakkı, adil yargılanma hakkı engelleniyor, seyahat özgürlükleri kısıtlanıyor… Bu kişiler oy kullanamıyor, kamuda ya da özel sektöre çalışamıyor, sosyal güvenlikten faydalanamıyor, banka hesabı kullanamıyor, işten atılıyor… Yani aslında Türkiye’de zorunlu askerlik yapmak istemeyen kişiler katmerli hak ihlallerine, sivil ölüme maruz kalıyor. Bu durum, Türkiye’de insan hakları alanında çalışma yürüten sivil toplum kuruluşlarının, aktivistlerin, medyanın göz önünde bulundurması gereken bir nokta…

Vicdani retçiler hareketi, Ukrayna’da yaşanan savaşı nasıl değerlendiriyor?

Ukrayna’da yaşanan savaş, küresel çapta savaş karşıtı bir hareketin ne kadar önemli olduğunu göstermek noktasında oldukça etkili oldu. Ukrayna’da yaşanan işgale direnenler, Rusya’da yaşayan ancak Ukrayna işgaline ve savaşa katılmayı reddeden savaş karşıtları ve bu kişilere yönelik baskılar ve yaptırımlar, niçin etkili bir savaş karşıtı harekete ihtiyacımız olduğunu gösterdi. Küresel çapta düzenlenen dayanışma eylemleri de bu noktada oldukça etkili ve dayanışmayı güçlendirici bir noktada yer aldı.

Bu savaş sürecinde gündeme gelen “nükleer tehdit”, bu savaşın yalnızca “bir bölgenin savaşı” olmadığını, tüm dünyayı tehdit edebilecek yeni bir yıkımla karşı karşıya kalma ihtimalini açıkça gösterdi.

Ancak meselenin sadece “Rus askeri saldırganlığı” tanımı ile sınırlandırılamayacağını da düşünüyoruz. Aslında milliyetçi ve militarist politikalar hem Rusya hem de Ukrayna devleti için geçerli. Ukrayna’nın dile getirdiği politika Rus milliyetçiliğine karşı Ukrayna milliyetçiliği seferberliği ve bunun üzerinden bir vatan savunması çağrısı. Yani karşı çıktıkları politikayı, saldırganlığı yeniden üreten bir yerden… Ukrayna’da da çok sayıda savaş karşıtı var, askere gitmeyi reddedenler var ancak onlar da Rusya’daki gibi baskı altında. Tam da bu yüzden uluslararası çapta bir barış hareketi, vicdani retçilerin ve savaş karşıtların dayanışma ağları oldukça önemli bir yerde duruyor.

Rusya ve Ukrayna’daki savaşta yer almak istemedikleri için gelen savaş karşıtları var mı?

Hem Rusya’da hem de Ukrayna’da bu savaşta yer almak istemeyen birçok savaş karşıtının, antimilitaristin ve vicdani retçinin olduğunu biliyoruz. Uluslararası savaş karşıtı ağlar üzerinden, her iki ülkede bulunan ve savaşmayı reddeden kişiler için çeşitli dayanışma çağrıları yaygınlaştırılıyor.

Vicdani ret hakkını bir insan hakkı olarak tanıyan ülkelerin tamamı, içinde bulunduğumuz bu savaş döneminde savaş karşıtı aktivistlere ve vicdani retçilere sınırlarını açmalıdır. Uluslararası insan hakları hukukuna bağlı kalınmalıdır.

Türkiye ise, kendi sınırları içindeki vicdani retçileri yok sayma ve vicdani ret hakkını tanımamaktaki ısrarını sürdürürken; hem Rusya hem de Ukrayna’dan “kaçmak zorunda kalacak” savaş karşıtları ve vicdani retçiler için adım atabilecek, bu konuda koruyucu bir mekanizma geliştirebilecek bir konumda değildir. Bu noktada Ukrayna’dan ya da Rusya’dan savaş karşıtlarının Türkiye’ye gelmesine ya da bu noktada bir sığınma talebine çok ihtimal vermiyoruz. Bunun yanında, elbette, savaş bölgesinde olan ve eline silah almayı reddetme ısrarını sürdüren vicdani retçilerle ve savaş karşıtlarıyla dayanışma içinde olduğumuzu ifade edebiliriz.

Ukrayna, sıkıyönetim dönemi için getirilen 18 ila 60 yaş arasındaki erkek vatandaşların Ukrayna’dan ayrılmasına ilişkin kısıtlama, oldukça dikkat çekicidir. Bu uygulama, bölgedeki savaş karşıtları ve vicdani retçiler için son derece zorlayıcı olmanın yanında; hareket özgürlüğü hakkının açık bir ihlalidir.

Savaş çığlıklarının atıldığı bugünlerde nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Savaşın bir parçası olmayı, eline silah almayı ve öldürmeyi reddetmek, yani vicdani ret bir insan hakkı. Türkiye hükümeti vicdani ret hakkını yok sayma ısrarını sürdürse de ölmeyi ve öldürmeyi reddeden vicdani retçiler var.

Hangi motivasyonla olursa olsun zorunlu askerliği reddeden ve bu sebeple hak ihlallerine ya da kısıtlamalara maruz kalan herkesi formu doldurarak bizimle iletişime geçmeye çağırıyoruz. Vicdani retçilerin yaşadıkları sivil ölümü görünür kıldıkça buna karşı yol haritaları oluşturmamız ve vicdani reddin anayasal bir hak olarak tanınmasına ilişkin çalışmalarımızı daha efektif kılmamız mümkün olacaktır.

***

Vicdani ret hakkı, din ve vicdan özgürlüğü hakkından türeyen bir haktır. Bu hak kişilerin, dini veya vicdani itirazlar ileri sürerek askerlik yapmaktan imtina edebilmesini ifade eder. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere birçok insan hakları belgesinde düzenlenen bu hak, sözleşmelerin tarafı olan tüm devletleri bağlar.

Türkiye sözleşmelere taraf olduğundan bu hakkı vatandaşlarına etkili bir şekilde tanımak yükümlülüğü altındadır. Militarizmle mücadele, yalnızca vicdani retçilerin değil hepimizin sorumluluğudur.

*İnsan Hakları Çalışanı

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights