“Arada bir aynaya bakmalı insan. Güzel miyim diye değil, insan mıyım diye.” (Tuncel Kurtiz)
Ayrımcılığın, ırkçılığın gerekçesi dil, din, inanç, siyasi görüş, cinsel eğilim gibi olgulardır. Faşizmle aynı olguları taşımıyorsan, aynı yolu yürümüyorsan, aynı ülküye sahip değilsen faşizmin hedefi olursun. Çünkü faşizm farklılıkları zenginlik olarak görmez. Bundan korkar tekçiliği savunur.
Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Yıllardır binlerce mevsimlik Kürt tarım işçileri ucuz işgücü olarak ve her türlü sosyal güvenceden yoksun, düşük ücretlerle zor şartlarda çadırlarda, barakalarda hiç de insani olmayan şartlarda batı illerinde yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Bütün bu olumsuzluklar yetmezmiş gibi birde iktidarın ve küçük ortağının kutuplaştırıcı, ötekileştirici, ırkçı politikaları tabanlarında Kürtlere ve diğer ötekileştirilenlere karşı geliştirilen toplumsal şiddet, toplumsal linçle karşı karşıya kalıyorlar.
Afyon, Ankara, Konya, Sakarya, Samsun, Trabzon, Mersin, İzmir… gibi.
Bu ırkçı şiddet sarmalı her geçen gün ülke sathına yayılmaktadır.
Bu tür ırkçı saldırılar münferit ve adli olaylar olarak değerlendirilemez.
Bir gün Samsun’da 16 yaşındaki Suriyeli Eymenh Hammamı, bir başka gün bir Kürt Konya’da, bir LBGT’li İstanbul’da, bir din adamı Malatya’da, bir Kürt kızı Deniz Poyraz İzmir HDP parti binasında katlediliyor. İşte bu ve benzeri olaylar münferit değil, organize ırkçılık ve nefret suçlarıdır.
İHD’nin verilerine göre 2010 yılından bu yana 280 ırkçı saldırıda 15 kişinin öldürüldüğü 1097 kişinin de yaralandığı belirtildi.
2020 verilerine göre ise 14 ırkçı saldırı olayında 3’ü Suriyeli çocuk olmak üzere 7 kişi öldürüldü, 32 kişi yaralandı.
Bu ülkede artık ırkçılık sınır tanımıyor. Pamukkale Üniversitesi İktisat ve İdari Bilimler Fakültesi iktisat bölümü öğrencilerine bahar dönemi finalinde “Türk savcılığı ülkenin üst mahkemesinden hangi Kürt yanlısı ana muhalefet partisinin yasaklanmasını istedi?” “Hangi kurumun Kürt yanlısı muhalefet partisini yasaklaya bileceği” soruldu. İşte ülkenin geldiği son nokta burası.
Kürt illerindeki 15 baro yaptıkları ortak açıklamada Afyon, Konya, Ankara’daki Kürtlere yönelik ırkçı saldırıları kınadı.
Bütün demokratik hakların kullanılmasına zor kullanarak müdahale eden iktidarın ırkçılık konusunda bir müdahalesinin olmaması toplumun vicdanını yaralıyor.
Demokratik ülkelerdeki insani değerler ayaklar altına alınırsa, hukuk işlevini yitirirse ülkeyi yöneten siyasetçi ve bürokrat sağduyusunu kaybederse devlet çeteleşir, topluma ırkçılık ve ayrımcılık hakim olur.