Kadınlar Şirin Tekeli’yi Çapa Tıp Fakültesi önünde mor kıyafetleri ve bayraklarıyla karşıladı. Tekeli’nin naaşı Adli Tıp Uzmanı Şebnem Korur Fincancı’ya emanet edildi.
Feminist aktivist, çevirmen, akademisyen, yazar Şirin Tekeli’yi kadınlar İstanbul’da Çapa tıp Fakültesi önünde karşıladı.
Tekeli, hayatını kaybetmeden önce bedenini Çapa Tıp Fakültesi’ne bağışlamıştı. Tekeli’nin bedeni bugün kadınlar tarafından Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya emanet edildi.
Fakültenin temel birimleri önünde mor kıyafetleri, çiçekleri ve bayraklarıyla bekleyen kadınlar Tekeli’nin naaşını zılgıtlarla karşıladı.
Naaşı omuzlayan kadınlar Tekeli’ye Ahmed Arif’in “Onur da Ağlar” şiirinin dizeleriyle ve “Kadınlar Vardır” şarkısını hep birlikte söyleyerek veda etti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun konuşmasının ardından Tekeli’nin naaşı tıp öğrencilerinin eğitimi için kullanılmak üzere Temel Birimlere teslim edildi.
Kerestecioğlu: Onun inadı hepimize bulaştı
“Şirin hepimizin hayatına çok fazla değdi. Onunla sohbet etmek, bir arada olmak çok büyük bir keyifti. Çünkü gerçekten o sohbetlerinde nezaketle, gösterişli olmadan, kendi öne çıkarmadan söylediği sözler birçoğumuzun hayatında çok derin izler bıraktı ve büyük yollar açtı.
“Şirin Türkiye’de feminizm sözünü ilk telaffuz eden insanlardandı. ‘Mahcup feministim’ derdi kendine çünkü dünyalar boyu bir saldırı vardı o zaman kendine feminist diyenlere. Şirin bunu göğüsleyen ve bizim gibi feministlerin de daha 1987’den önce yolunu açan bir kadındı.
“Şirin, Kadın Eserleri Kütüphanesi’ni kurdu, İnsan Hakları Derneği’nin, KA-DER’in, Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı’nın, Kadın Hukukçuları Destekleme Vakfı’nın kurucu üyesiydi. Bizim her şeyimizdi, canımızdı, dostumuzdu.
“Şirin hayatıyla bir mesaj olduğu gibi ölümüyle de aslında bir başka mesaj verdi bütün Türkiye’ye. Bir bilim kadınıydı aynı zamanda ve 1980’lerde ‘Özgür üniversite, özgür akademi yok’ diyerek üniversiteden kendisi ayrılmıştı. Bugün KHK’larla atılan insanları en iyi anlayan Şirin’di belki de.
“Çok güzellikler içinde çok güzel yaşadı. Hayatın keyfini sürmeyi de bildi. O zarifliğiyle beraber keyfini de çıkardı. İnatçıydı, laf dinlemezdi, hiçbirimizin lafını dinlemedi. O inadı hepimize bulaştı.
“Bugün özgürlükleri, güzellikleri, sanatı, kadınları, Şirin’i tanımıyorlar. Ama biz bunların hepsini tanıyoruz. Bizim de inadımız var ve biz bu ülkeyi Şirin gibi daha da özgürleştirmek, özellikle kadınları özgürleştirmek için mücadele edeceğiz.
“Ölümüyle bedenini bilimsel araştırmalara vakfetti. Bu anlamda kişisel olarak ben çok huzurluyum. Biz onu başka bir bilim kadını olan Şebnem Korur Fincancı’ya teslim edeceğiz.
“Seni çok özleyeceğiz, seni çok seviyoruz.” (TP/HK)
Onur da Ağlar
Gözlerinin pınarında
Bir bulut,
Boşandı boşanacak
Nerdeyse.
Aklımdan geçenleri
Okuyorsun su gibi.
Dünya gördü
Bizi boğazladılar…
Tutma gözyaşlarını
Onur da ağlar…
Bırak yıkansın gökyüzü,
Lacivert, yeşil, altın
Işıkları günbatının.
İşte şafaktayız gene
Çırılçıplak
Ve mavi.
İşte sanki dağ yeli
Ve işte sanki meltem…
Kimse toz konduramaz
Kesip attığımız tırnağa bile.
Sen en güzel kızısın
Bütün galaksilerin
Bense tözüyüm artık
Akkor tözüyüm
Prometheus’u yakan
Kara sevdanın…
Ne alnımızda bir ayıp
Ne koltuk altında
Saklı haçımız
Biz bu halkı sevdik
Ve bu ülkeyi.
İşte bağışlanmaz
Korkunç suçumuz…
BİANET
* Fotoğraf: Tansu Pişkin – bianet