Site icon Rojnameya Newroz

YÜZLEŞME VE ‘HELALLEŞME’ SİYASİ ÇÖZÜMLE GELEBİLİR!

Kılıçdaroğlu 13.11.2021’de, “Sevgili halkım, merhaba. Güzel bir cumartesi gününde evime hoş geldiniz” dediği video konuşmasında; “liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar var… Ben bu yaraların kapanması için helallik isteme, helalleşme yolculuğuna çıkıyorum” demişti. Gelen tepkiler üzerine de 16 Kasım’da bir Helalleşme listesi açıkladı.

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Listede, “Helalleşme” ve “tazminat” konusu olacak olaylar var. Örneğin, “Mahalleleri gasp edilip sürülen Romanlar, Londra’ya göç etmiş beyinler, Ali İsmail Korkmaz, Soma işçileri, türban mağdurları vb. benzeri olaylarda Hükümet özür dileyip tazminat ile “helalleşme” sağlayabilir.” Ama bir milleti/halkı hedef alan Koçgiri-Zilan-Dersim-Digor.… gibi toplumsal-siyasal yaralar, siyasal çözümden ve devletten bağımsız “helalleşme” ve tazminat konusu yapılamaz, yapılsa da karşılık bulmaz.

Zaten Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” listesinde de; Mustafa Suphiler, Koçgiri, Şeyh Said ve 47 yoldaşı, Zilan, Dersim, 1 Mayıs 1977, Kars Digor, Kasaplar Deresi, Gazi Mah. Cizre bodrumları… yok! Tek parti ve yakın dönemde Rejimin gerçekleştirdiği onlarca katliam ve soykırım neden yok! Kılıçdaroğlu gerçekten “ülkeye barış getirmek” istiyorsa, “geçmişin derin yaraları” ile yüzleşerek, daha doğrusu devletin yüzleşmesini sağlayarak yapabilir, katliam ve soykırımların üstü örtülerek değil. Çünkü yaşanan soykırım ve katliamlar, Kürdistan ve Türkiye halklarının kapanmayan yaraları olarak yaşamlarının ayrılmaz parçası! Özelde de Dersim halkı, soykırımda yaşanan büyük acıları ve halen mezarı bile belirsiz Seyit Rıza’ları unutmaz.

Ayrıca bu soykırım ve katliamlar, bir parti ve hükümetin çözeceği meseleler değil. Devlet defalarca çocuk, kadın dahil binlerce, on binlerce sivil insanı katledecek, soykırıma uğratacak; kalanlarını da ya “İstiklal Mahkemeleri” denilen idam mangalarında sorgusuzca asacak ya da sürecek! Sonra bir parti başkanı “haydi gelin helalleşelim, birbirimizi affedelim, ülkeye barış gelsin” diyecek! Olmaz! Barış-Yüzleşme-“Helalleşme” tarafların siyasi çözümü ile olur! Belirttiğimiz katliamlarla yüzleşmek parti ve hükümetler üstü olup Rejimin meselesidir ve yeni de değildir. Türk devletinin kuruluşundan beri böyledir. Söz konusu parti, devleti kuran CHP bile olsa değişen bir şey olmaz.

Anayasa ve katliam kanunları

Devlet kendi katliamlarıyla yüzleşir mi? İlk üç maddesi başta olmak üzere Anayasada köklü değişiklikle birlikte rejim az çok sarsılıp demokratikleştirilmeden mümkün değil. Kılıçdaroğlu da durumu bildiği için “Helalleşeceğim” diye yaptığı açıklamasında ucu açık vaatlerde bulunuyor. Çünkü Şeyh Said ve Seyit Rıza’ların mezar yerlerini bile ailelerine teslim etmeyen Rejim, mevcut yapısıyla bırakalım Dersim, Zilan katliamlarını, Roboski ile nasıl yüzleşecek? Hangi çözümü sunacak? Bu yapısıyla sunamayacaksa, devlete rağmen CHP ya da başka bir parti hükümeti, kanayan büyük toplumsal yaralarda “helalleşme” adına adım atamaz!

Kılıçdaroğlu, ”Helalleşme ile hukuku karıştıranlar oldu. Helalleşmek yüzleşmek, barışabilmek demektir… Hukuk başka, kim ne suç işlediyse onun karşılığı hukuktur” dedi. Peki, karıştırmayalım ve soralım; Zilan, Dersim, Digor, Kasaplar Deresi, Cizre bodrumları, 1 Mayıs 1977 ve Roboski…..de kim suç işledi, işlettirdi? Katliam ve soykırımlara kim karar verdi? İlgili kanunları (Tunceli Kanunu, İstiklal Mahkemeleri) çıkaran, askeri harekata karar veren mercii kim? Devletten bağımsız birey mi, devlet kurumlarının kendisi mi? Yani hukuk kimin yakasına yapışacak? Bu açıdan Mehmet Ağar’ın “16 Ocak 1997’de TBMM’deki Susurluk Komisyonu’nda soruları yanıtlarken; bir dönem devlet içinde kendisine ‘terörle’ ilgili olarak, ‘Bu işi bitirin de ne yaparsanız yapın Allah aşkına’ dendiğini’ söylüyor” olması çok şeyi anlatıyor! Ağar, özetle, “devlet kurumları ne dediyse onu yaptım” diyor!

Daha somut soralım; CHP’nin tek parti iktidarındaki katliamlara kim karar verdi, kim suçlu? Kendini bilmez birkaç bürokrat ya da asker mi karar verip Zilan katliamını yaptı? Yoksa tek devlet-vatan-millet-bayrak hedefiyle Rejimin kurumları mı yaptı, yapmaya devam ediyor? Bu sorunun yanıtı açık: Devlet! Açık ama Kılıçdaroğlu, “partisinin de geçmişte yarattığı derin yaralar var” dese de tek parti iktidarı döneminde yaşananlardan bahsetmiyor çünkü “helalleşme” ile hedeflediklerinden birisi “devlet kurumlarını” güçlendirmek!

Kılıçdaroğlu ‘CHP’nin makus talihini’ değiştirmek istiyor!

Erdoğan “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız” hatta T.C Devleti tarihinde ilke imza atarak Dersim katliamı hakkında, “Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum” demişti. Peki sonuç! AKP/Erdoğan umut yakıp yıllarca oyaladıktan sonra “Kürt sorunu yok, bitmiştir, yallah Kürdistan” dedi.

Şimdi benzer bir yönelime farklı taktiklerle CHP’nin girdiğinin işaretleri var. Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” çıkışının; ne “ülkenin makus talihini” değiştirmek ne de gelecekte çocukların kendisinden “ülkeyi barıştıran” diye bahsetmesiyle ilgisi yok. Bu konuda belki “ya tutarsa” beklentisi olabilir. Hedefi; yıllardır % 25 bandına çakılıp tek başına iktidar olamayan CHP’nin makûs talihini değiştirmek! Bunun için de muhafazakar kitlenin yanı sıra esas AKP’den kopan-kopacak Kürt seçmene, devletin bir süredir aradığı sistem içi adres olabilmeyi hedefliyor! Devletin ve CHP’nin hesabı var ve olacak ancak halkımız ve siyasetinin de hesabı var! 

Sonuç, katliam ve soykırımlarla “helalleşme” ancak Kürt siyasal çözümünün bir parçası olarak ve hukuk karşısında suçluların kurumsal kimlikle yargılanıp cezalandırılmasıyla mümkün olabilir. Yoksa “helalleşme” havada uçuşup kaybolan içi boş özür vb. ile sınırlı kalacaksa hiçbir karşılığı olmaz.

Yeni Yaşam Gazetesi

Exit mobile version