Site icon Rojnameya Newroz

YEREL SEÇİMLERDE AYNAYI GEÇMİŞE TUTALIM AMA GELECEĞE ODAKLANALIM   

24.10.2108 tarihli Yerel Seçimlerde Ortaklaşmanın Yolunu Bulmalıyız!” başlıklı yazımda Mart 2019 yerel seçimlerinin neden şimdiden yereli aşarak genel seçim niteliği kazandığını belirtmiş ve Kürt partileri arası seçim ittifakı üzerinde durmuştum. Devamında gerek AKP’nin izlediği Kürt karşıtlığı politikaların gerekse devletin Kürt siyasetine yaklaşımının şifrelerini yansıtan Devlet Bahçeli’nin ve ikisinin oluşturduğu Cumhur İttifakı yönelimi karşısında, Kürt partilerinin ne yapacağına ilişkin önerilerimi belirtmiştim. Bu yazıda ise, gerek partilerimizin gerekse esas halkımızın gözüyle aynayı Kürt yerel yönetim deneyimlerine birkaç noktadan tutarak geleceğe bakacağız.

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

I – Yaşanmış deneyimler diyorsak, öncelikle Mehdi Zana’dan Gültan Kışanak’a yani 1978’den 2018’e geçen 40 yılda, Kürtlerin yerel yönetimleri çok ama çok ağır bedeller ödeyerek elde ettiğini belirtelim. Ödenen bedellerin ne/neler olduğunu halkımız özellikle de acıların abidesi annelerimiz en iyi bilir. Vurgulamak istediğim; kazandık ama koruyabildik mi ve önemlisi kurumlaşma ve onun kültürünü oluşturabildik mi?

Demek ki, yerel yönetimleri halkın özgür iradesiyle kazanmak bir dert, kazanılmış mevzii olarak korumak ise iki dert misali meselenin diğer boyutu da var. Bu boyutu son iki yılı aşkındır halkın iradesine atanmış Kayyumlarla yaşıyoruz. Kayyumlar halkımıza bedel ödetmenin bir başka halkasını oluşturdu.

Demek ki yaşanmış deneyler, mevzii kazanmak kadar kazanılmış mevzileri koruma gerçeğimizi de bize gösterdi. 2019 Yerel seçim ittifakına yönelen partilerimiz bu açıdan da sürece bakmalıdırlar. Zira Erdoğan-Bahçeli ikilisinin sıkça “beğenmezsek yine Kayyum atarız” beyanlarıyla, sandığa gidecek halkımızın algısıyla oynuyorlar.

 

II – Biliyoruz ki halklarımız, yıllardır onca baskılara rağmen başta Diyarbakır-Hakkari-Ağrı üçgeninde olmak üzere rejim partilerine açık ara farkla, Kürt partilerine oy vermenin de çok ötesinde destek veriyorlarsa, burada belirleyici olan yapılan belediye hizmetleri değil halkın ulusal bilinç yüklü politik duruşudur. Ama bir şeyi daha biliyoruz ki Kürt siyaseti önümüzdeki yerel seçimlerde kazanılmış yerel yönetimlerde ulusal duruşu belediye hizmetleriyle bütünleştirmezse, halkın salt ulusal bilinçle politik sahiplenmesinin bir sınırı vardır ya da olacaktır ve o sınıra giderek dayandığını da yaşanan birçok gelişme üzerinden gözlemliyoruz.

Demek istediğim, 2019 Mart yerel seçimlerinde adaylar belirlenirken ulusal demokratik duruş kadar belediyecilik hizmetleri kıstasını da göz önünde bulundurmak gerekiyor.

 

III – Başta bedel ödemiş siyaset kadrosunun ve dolaysız eleştirileriyle de daha fazla halkımızın, yaşanmışların ışığında aynayı bu kez Kürt belediyeciliğinin yanlışlarına, eksikliklerine tutacağını belirtmek istiyorum. Gerek 31 Mart 2019’a öncesinde sürdürülecek seçim propagandası aşamasında, gerekse sonrasında kazanılmış yerel yönetimler sürecinde, halktan ve siyaset kadrosundan yaşanmış pratik deneyimler sürecinin yanlışlarına aynanın tutulacağına şimdiden hazır olmak lazım.

On yıllarca kazanımlarına (artılarına) ağır bedellerle sahip çıkan halkımızdan yanlış ve eksiklere gelecek eleştirilere de sonuna kadar kapıları açmak lazım!

İçinden geçtiğimiz süreçte, aynayı daha fazla yanlışlara, eksikliklere tutacak olan halkımız; Türk rejiminin sınırları ile ağır baskıları altındaki Kürt belediyeciliğinin; ulusal özgürlük ve belediye hizmetleri açısından yapabileceklerinin sınırları olduğunu elbette biliyor ve anlıyor. Mesele şudur;

Kürt belediyelerinin bu sınırlar içinde ve onca baskılara rağmen yine de yapabilecekleri vardı, onları ne oranda yaptılar ya da yapabildiler? Değilse neden?

Örneğin, belediye hizmet programlarının belirlenmesinde halk gerçekten yer aldı mı yer alması için gerekli kanallar açık tutuldu mu? Belediye projeleri belirlenirken, eş başkanlarıyla, meclis üyeleriyle halka yeterince dokundular mı ve önemlisi halkın belediyelere dokunmasına tüm kanallar açık tutuldu mu? Ayrıca belediye yönetiminin işleyişi, biçim ve ismin ötesinde içerik olarak gerçekten demokratik miydi? Bu açıdan eksiklikler-yanlışlar nelerdi?

Yanlışlara aynayı tutarken şunu da göz önünde bulunduralım; son iki yılı aşkındır Kürt belediyeciliği, kayyum atamalarıyla fiilen ortadan kaldırılmıştır. Yani denilebilir ki 30 Mart 2014 yerel seçimler sonrası sorumluluk HDP’de değil AKP’dedir çünkü daha iki yıl dolmadan Kayyum atandı ve devam ediyor.

 

IV – Yaşananlar ışığında ittifaklara baktığımızda, Kuzey Kürdistan’ın geçmiş pratiğinde kalıcı ulusal ittifak deneyimi yok! Bu açıdan ittifaklardan çok ittifaksızlık gerçeğimiz var ama bu değişmez gerçek değil ve de sürgit böyle devam etmemeli. O halde yerel seçimde şeytanın bacağını kırmaya odaklanalım! Biliyorum, yerel seçimlerde partiler arası görüşmeler hali hazırda ulusal ittifak değil seçim ittifakı ile sınırlı ve şimdilik öyle de olmalı ama seçim ile sınırlı ittifakın ucu ulusal ittifaka açık tutulmalı. İnanıyoruz ki seçim işbirliği ve yaşanacak pratik süreçten hep birlikte başarıyla çıkarsak, açık tutulacak uçtan kalıcı ulusal ittifakın ilk temel taşlarını döşeyebiliriz. Neden olmasın ki?

V – AKP ile MHP dün içerden ve sınır ötesinden Kürt/Kürdistan meselesi üzerinden algıladıkları tehdit üzerinden Cumhur İttifakını kurmuşlardı. Biz de daha ilk günden bu ittifakı “korkuların ittifakı” olarak tanımlamıştık. Söz konusu ittifak 24 Haziran seçimlerinin ardından; af, öğrenci andı gibi konular üzerinden bazı kırılmalar yaşadı ancak çok geçmeden Cumhur İttifakının devamı üzerinden Erdoğan-Bahçeli ikilisi anlaştılar.

Anlaştılar, çünkü AKP’nin yaşanan kimi sorunlar üzerinden uğradığı oy kabının 34-35’lere kadar gerilemesi,  Başkanlık sisteminin devamı için başta İstanbul, Ankara olmak üzere metropolleri almaya AKP oyunun yetmediğinin anlaşılması; ve elbette Kürdistan meselesinden iç ve dış tehdit algısının devam etmesi… iki partiyi yerel seçimlerde de ittifaka zorladı ve anlaştılar.

Demek istediğim şudur; Cumhur ittifakı (AKP-MHP), gerek devletin bekası gerek parti çıkarları adına “küsme lüksümüz yok ittifak yapıyoruz” diyor ve anlaşıyorsa; Kürt partileri olarak şimdi ayrılıkları geri çekip ortak paydalar üzerinde yerel seçimlerde ortaklaşmanın yolunu illaki bulmalıyız. Türkiye demokratik güçleriyle geniş demokrasi ittifakını kurmak ise kendi ittifakını sağlamış Kürdistani ittifakın diğer hedefi olmalıdır.

 

VI  – 31 Mart Yerel seçimlerinde ittifak kurmak için görüşmeler yapan partilerin; seçim öncesi ve sonrasında; dün DTP-DBP-HDP’nin, yerel yönetimler siyaseti ve pratiğine yönelik yaptıkları eleştirilere, kendileri seçim ittifakı sürecinde düşmemelidirler. Eleştiri noktalarını tek tek buraya almaya gerek yok çünkü ana hatlarıyla biliniyor. Mesele şudur, ittifak yapacak parti ve hareketlerimiz, geçmişten çıkarılacak derslerle ileriyi/geleceği örmeye katkı koymasıdır. Elbette karşılıklı yapıcı eleştiriler olmalıdır ama katkıyı içermek kaydıyla yoksa salt eleştiri yapmış olmanın ötesine gitmez. Katkıdan söz etmişken, Yerel Seçimlerde Kürdistani ittifakı hedefleyen her parti/hareket, “kazanımları birlikte nasıl büyütebiliriz” çizgisi üzerinden kendini kurarsa katkı yapmış olur.

 

VII – Bu arada şuna dikkat edelim; 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Kürtlerin farklı ittifaklarla seçimlere katılacağı görülüyor! Elbette yerel yönetimlerde farklı siyasal seçenek ve demokrasi kültürü için farklı alternatifler olabilir, ama söz konusu farklı alternatifler acaba geniş ittifak içerinde yaşatılmaları başarılamaz mıydı? Halen de başarılabilir diyorum.

Keşke tek ulusal demokratik ittifakla girebilseydik ama maalesef şu ana kadar bu başarılamadıysa bari 9 partinin anlaştığı Kürt Dil Platformu işbirliğine zarar vermemeye karşılıklı özen gösterelim diye çağrıda bulunuyorum!

 

VIII –  Güney Kürdistan hükümetinin, AKP iktidarının pişkin tavrına pabuç bırakmayacağı kanaatindeyim!

Kerkük işgalinde İran’la saf tutup bağımsızlığı açlıkla terbiye etmeye yönelen; F-16’larla günlük bombardıman sürdüren; Şehba-Efrin yetmez daha çok işgal hedefiyle Rojava’yı tehdit eden; Kuzeyde siyasi tasfiyeyi aralıksız sürdüren… AKP iktidarı, bütün bunlar olmamış gibi Kürdistan hükümetine gidip oy desteği istemek de ne demek? AKP olanlara rağmen oy desteği isteyebilir ancak Güney Kürdistan’ın hükümetiyle ve partileriyle özetlediğim saldırılar dizisi altında bu talebi geri çevireceği inancındayım.

Sonuç olarak; Halkın sahipleneceği, dahası içeriğini belirleyeceği bir yerel demokrasi (belediyecilik) programı, hem tarihsel hem de güncel olarak solun taban demokrasisi kültürüyle de uyumludur. Buna doğrudan demokrasi deneyimi de diyebiliriz. Bütün mesele, halkın/halkların Yerel yönetimlerde, yerel demokrasi programının oluşumunda kendini bulması ve sonuçlarına da yanlışıyla doğrusuyla sahiplenmesidir. Halk tıpkı merkezi yönetim gibi yerel yönetime de seyirci ise orada yerel demokrasi içerik kazanmamış demektir. Biz komünistlere gelince, kendimizi izleyeceğimiz yerel demokrasi deneyiminde, halkın değerlendirmesinin sınavından geçecek bir pratik geliştirmek istiyoruz! 26.11.2018

canbegyekbun@hotmail.com

 

Exit mobile version