Ana SayfaÇAND HUNERULU OZAN DAİMİ

ULU OZAN DAİMİ

“OZAN DAİMİ’YİM

KAİNATIN AYNASIYIM”

Abuzer Bali Han /Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Ozan Daimi (1932 – 14.04.1983 )İstanbul’da doğdu. Asıl adı İsmail Aydın’dır. Köken itibarıyla Erzincan’ın Tercan ilçesinin Kara Hüseyin Köyü’nün halkına dayanır.  Ali Babaoğulları’ndan olan Ozan Baba Daimi, Birinci Dünya savaşı sıralarında çocukluğunu İstanbul’a göç eden ailesinin yanında geçirir. Dedeleri de saz şairleriydi. Ailece ozan geleneğinden gelen bir kökene dayanır. Küçük yaştan itibaren bağlama çalmayı ve aşıklık geleneğini dedelerinden aldığı terbiye ile saz çalmaya başlar. Ozan Daimi, 7 yaşında bir süre ailece Sivas’a bağlı Kangal ilçesinde kalır. Çıraklık devresini de ustası olan Davut Sulari’yi tanıyarak sürdürür. Yaklaşık 10 yaşında Davut Sulari’nin yanında çıraklığa başlayan Daimi, O’nunla 3 yıl kadar birlikte dolaşarak, sahnelere çıkarak, aşıklık geleneğini, saza, söze ve türküye ilişkin olan bilgisini pekiştirir. Kısa sürede ustalaşmaya yönelir. Daha küçük yaştan itibaren halk arasında aranan bir ozan olur.

Ozan Daimi’nin babası Musa Dede’nin anlatımlarından yola çıkarak: “Ceddin İmam Rıza Horasan Şah’ı Nasip etsin bize Cemalullah’ı ziyaret eyledik, geldik dergahı mahşer günü, dedem unutma bizi!” der. Dedesi için yazmış olduğu bu dizelerde Daimi, soylarının Horasan’dan geldiğini açıkça belirtmektedir. Ozan Daimi, İmam Rıza (765-818) ve diğer imamların 8. imamından “Şah” derken de burada mecazi anlamda İmam Ali’den söz etmektedir.

Ozan Daimi, 20. yüzyılda Alevi-Bektaşi kültürünü devam ettiren etkili ozanlardan biri olarak kendini hazırlarken, günden güne kendini yenileyerek geliştirir. Bu dönemde Ozan Daimi, Alevilik konusunda kendisini iyi yetiştirmiş; Tasavvuf Edebiyatını özümsemiş ve Bâtıniliği derinlemesine inceleyerek inancını pekiştirir. Ozan kimliğine bu dönemde: “Kainatın Aynasıyım, Madem ki ben bir insanım!” deyişleriyle kendini unutulmaz olan ulu ozanların kervanına katmıştır. Tüm şiirlerinin içeriği, ozanın ustalığını yansıtırlar. Ozan o dönemin ünlü ozanlarıyla bazen birlikte, bazen de tek başına  konserlerde çalıp, söylemiş. Adının halk arasında daha fazla yayılmasını sağlayan Ozan Daimi, Aşık Veysel, Aşık Mahzuni, Aşık Ali İzzet, Aşık Dursun Cevlani, Aşık Davut Sulari, Aşık Beyhani, Aşık Ekberi ve diğer birçok halk ozanı ile sohbetler düzenleyerek ve konserlerde onlarla bir araya gelerek halkını karanlığa karşı aydınlığı savunarak bilinçlendirmeyi kendine görev saymış.

Daimi 1951 yılında Gülsüm Hanım’ı tanıyarak onunla evlenir. Ozan, eşine duyduğu aşkı birçok şiirinde dile getirerek müziğe dönüştürür.  Aşık Daimi’nin eşi Gülsüm Aydın’dan doğma yedi çocuğu olur.

Ozan Daimi de diğer çağdaş, ilerici ozanlar gibi her askeri darbede olduğu gibi 1980 askeri darbesi sırasında büyük baskılar görür. Bu baskılar sonucunda korkudan bazı eserlerini yakar. Çocuklarına zarar gelmesini önlemek için böyle bir yolu seçmiş! Daimi 35 yıllık ozanlık yaşamı döneminde bine yakın eser üretmiştir. Bu eserlerinden bazıları radyolarda okunmuş, birçok eseri halk müziği söyleyen sanatçılar tarafından bestelenerek okunmuştur.

Ozan Daimi’nin bazı eserleri de yasaklanmış, radyo ve televizyonlarda okunmamıştır. Yaşadığı dönemin en büyük ozanlardan birisi olmuştu. Ozan Daimi, halk tarafından “Daimi Baba”, “İsmail Daimi”, “İsmail Aydın” ve “Âşık Daimi” olarak tanınmıştı. Aynı zamanda toplumsal eserleri de olan Daimi; ozanlık duyarlılığı içinde güncel konulara ilişkinde eserler üretmişti. Âşık Daimi yaşamı boyunca kendi ilkelerine bağlı, inandıklarından ödün vermeden başı dik durmasını bilmiş, aydınlıktan, ışıktan, ilerlemeden, çağdaşlıktan, barıştan, hoş görüden yana dik duruşuyla hep örnek olmuş. Ozan, Alevi- Bektaşi değerlerini özünde yaşamış ve yaşatmış bir kişiliğe sahipti. Bu yönüyle hem kendi döneminin hem de geçmişin ulu Alevi-Bektaşi ozanları arasında yer etmiş.

Ozan Daimi 14.04.1983 Perşembe akşamı, akrabalarının evinde saz çalıp, deyişler söylediği bir sırada rahatsızlanarak İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne kaldırılır. Daimi üç gün yoğun bakımda kaldıktan sonra Pazar’ı Pazartesi’ne bağlayan 17.04.1983 tarihinde bir gece vakti 51 yaşında, daha ömrünün en verimli çağında aramızdan ayrılarak Hakk’a yürüyerek, Hakk’la bütünleşir. Geldiği yere, Hakk’ın özüne tekrar karışarak O’nunla bütünleşirken: “Mademki ben bir insanım, Senden geldim,  Seninle bütünleşir canım!“ dercesine nihai ereğine erişir… Toprakla bütünleştiği yer olan Karacaahmet Türbesi’nin yanında O’na da bir yer verilir… Ozan Daimi, kendisinden önce yaşamış olan Alevi-Bektaşi Ulu Ozanlardan Seyid Nesimi, Şah Hatayi, Pir Sultan, Kul Himmed, Yemini, Fuzuli ve Virani gibi Anadolu’nun yetiştirdiği ve zülme baş kaldıran ulu ozanlardan biri olarak şiirleriyle çağdan çağa ünlenerek hep  yaşayacaktır!..

İşte Ozan Daimi’yi ulu ozanlar kervanına katan şiirlerinden biri:

Kainatın Aynasıyım

Kainatın aynasıyım,

Madem ki ben bir insanım!

Hakk’ın varlık deryasıyım,

Madem ki ben bir insanım!

İnsan Hakk’ta, Hak insanda,

Arıyorsan bak insanda,

Hiç eksiklik yok insanda,

Madem ki ben bir insanım!

İlim bende, kelam bende,

Nice nice alem bende,

Yazar levhi kalem bende,

Madem ki ben bir insanım!

Bunca temmenni dilekler,

Vız gelir çarkı felekler,

Bana eğilsin melekler,

Madem ki ben bir insanım!

Tevrat’ı yazabilirim,

İncil’i dizebilirim,

Kur’an’ı sezebilirim,

Madem ki ben bir insanım!

Enel Hak’ım ismim ile,

Hakk’a erdim, cismim ile,

Benziyorum resmim ile,

Madem ki ben bir insanım!

Daimi’yim harap benim,

Ayaklarda turap benim,

Aşıklara şarap benim,

Madem ki ben bir insanım!..

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights